'Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilecek'

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 10 işçinin hayatını kaybettiği asansör faciasıyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun görevlendirileceğini açıkladı. Arınç, ''Bu acı milletimizin acısıdır. Hepimiz üzgünüz. Şüphesiz bir iş kazası olduğu anlaşılıyor'' dedi.

'Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilecek'

İstanbul Şişli'deki rezidansta meydana gelen asansör kazasıyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilecek.

Kazada hayatını kaybeden 10 işçi şehit sayılmayacak ancak ailelerine ölüm geliri ve aylığı bağlanacak.

Ayrıca, son dönemde artan kazalara yönelik iş güvenliği konusunda yeni eylem planı hazırlanacak.

Açıklama, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'tan geldi.

Arınç, işçinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin "Bugün Başbakanımız bir karar verdi, o da kendi yetki ve sorumluluğunda bulunan Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu görevlendirecektir" dedi.

Kazaya ilişkin incelemelerin devam ettiğini ve sorumluların cezalandırılacağını ifade eden Arınç, "Her olayın arkasından bu olayda vefat edenlerin şehit sayılması gibi ne bir düşüncemiz var, ne de bunun doğru olduğuna inanırız" diye konuştu.

Arınç şöyle devam etti: "Biz işin hukuk yanındayız. Evet terörle mücadelede hayatlarını kaybedenler için veya buna bağlantılı olarak bazı olaylarda hayatını kaybedenler için veya maluliyete düşen yani gazi olduğuna inandığımız için düzenlemeler yapılmıştır. Ancak son zamanlarda yine bazı olaylarda hayatını kaybedenlerin şehitlere ve gazilere vazife malullerine tanıdığımız haklardan istifade etmesi gündeme gelmiştir. Bu başka bir şey. Yani şunu söylemek istiyorum: Şehitlik kavramını şüphesiz hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu kavramın neleri kapsadığını da çok iyi biliyoruz. Vatan mücadelesinde hayatını kaybeden insanların, elbette başka sebeplerle de hayatını kaybetmiş insanların hükmen şehit sayılabileceği, Peygamberimizin hadislerinde de İslam alimlerinin sözlerinde de yer almıştır.

Kanunun tanıdığı şehitlik kavramı farklı bir şeydir, İslam'ın, Kuran'ın Peygamber'in 'onlar da hükmen şehittirler' demesi farklı bir şeydir. Mesela yanarak boğularak ölenler için şehit olabileceği konuşulmuştur. Ekmek parası kazanırken helal rızık peşindeyken ölenler için şehit olabileceği konuşulmuştur. Kendi malını muhafaza ederken zorla ve zulmen öldürülen insanların da şehit olabileceği peygamberin pek çok hadislerinde geçmektedir. Sayın Başbakanımız da zannediyorum ki işin dini boyutuna, manevi boyutuna dikkati çekmek için, 20,22, 24 yaşındaki kardeşiyle beraber, hatta babasıyla beraber aynı işyerinde çalışan, kimi Gümüşhane'den gelmiş, kimi bir başka yerden gelmiş, İstanbul'da hatta 'aile bütçesine katkısı olur, nişanım var, düğünüm var biraz daha fazla para biriktireyim' diye çalışan insanların tek amacı helal rızık ise, helal rızık peşinde koşarken de hayatını kaybedenin bize göre, İslam'a göre, Kur'an'a göre, Peygamber'imizin hadisine göre şehit sayılabileceğini söylemiştir. Bunu biz de bunu zaman zaman kullanıyoruz."

'HUKUK DIŞINA ÇIKMAYACAĞIZ'
Bir gazetecinin "Fethullah Gülen'in iade talebi noktasında hangi aşamaya gelindi. Hükümet bu konuda bir çalışma yapıyor mu" sorusunu da yanıtlayan Arınç, ABD Başkanı Obama ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşmelerinde hem baş başa hem de daha sonra heyetler halinde takriben bir buçuk saat süren görüşmelerde neler konuşulduğu hakkında birebir bilgilerinin olmadığını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıdan sonra gazetecilerle yaptığı görüşmelerde bazı konularda ipuçları verdiğini söyleyen Arınç, şunları kaydetti:

"Sayın Başbakanımız da Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti sonrası kendisiyle belki bir görüşme yapmıştır veya yapacaktır. Bu konuda hükümetimizin de Sayın Cumhurbaşkanımızın da sözleri, bu konudaki düşünceleri herkesin malumudur. Ancak TBMM'de hükümet adına müzakereler sırasında bir cümlenin üzerinde fazlasıyla durmaya çalıştım. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz bütün mücadelemizi veya yasa dışı yapılanlarla ilgili yapacağımız bütün mücadeleleri hukuk çerçevesi içinde yapacağız. Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bunun dışında kimse bizden bir şey beklemesin. Başka ülkelerin de beklediğini zannetmiyorum. ABD de kişi hak ve özgürlüklerine çok değer veren aynı zamanda da ifade özgürlüğü konusunda en iyi kurallara sahip bunu fiilen uygulayan bir ülkedir. Evet 11 Eylül'den sonra ABD'de de bir sendrom yaşanmış ve hukukun dışına çıkılarak bazı mücadele yöntemleri de benimsenmiş olabilir. Ama genel çerçeve hukuk devleti, hukukun üstünlüğüne sahip olmak bizim için hiçbir zaman vazgeçilemez unsurlardır.

Dolayısıyla Türkiye'deki bu yapılanmayla ilgili olarak ABD'deki o zatın Türkiye'ye iadesi istenecekse veya o ülkeden sınır dışı edilmesi istenecekse ABD'nin ilk defa soracağı veya isteyeceği konu, bu konudaki eldeki bilgi ve belgelerin kendisine ulaştırılmasıdır. Biz bunun gerekli ve doğru olduğuna da hem şahsen hem hükümetimiz olarak inanırız. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir yerde ifadesi geçiyor. 'Yani MİT ve ABD istihbaratı bu konuda çalışma yapabilirler.' Elde varsa bilgi ve belgeler şüphesiz hükümetler kanalıyla da başka kanallarla da ABD ile müşterek bir çalışma şekline dönüştürülebilir. Yoksa birilerinin zannettiği gibi 'Onu oradan al, bana ver' şeklindeki bir talebin dünyada artık karşılanma imkanı kalmamıştır. Belki bazı siyasi sebeplerle Türkiye'nin güvenliğini tehdit ettiği düşünülen ama hakkında herhangi bir suçlama, herhangi bir iddianame, herhangi bir yargı kararı bulunmadığı da varsayılan bir insan hakkında o ülkenin tavrının ne olacağını benim bilmem mümkün değil. Yani şunu söylemek istiyorum: Adli yardımlaşma iki ülke arasında olabilir, bazen suçluların iadesi anlaşması da olabilir. Ama bunların hepsi hukuki bakımdan bir dava açılmasını, o davanın hükümle sonuçlanmasını ve kesinleşmesini gerektirir. Bunun dışında Sayın Cumhurbaşkanı'nın deporte edilmesi konusundaki taleplerinin bir siyasi talep olarak ABD tarafından nasıl karşılanacağını doğrusu benim bilmem mümkün değil."

'KİMSE SÖYLEMEZ'
Basın toplantısında Arınç'a çözüm sürecine yönelik sorular da soruldu.

Geçen hafta konuyla ilgili kapsamlı bir toplantı yapıldığını hatırlatan Hükümet Sözcüsü, şunları kaydetti:

"Bu işin anahtarı, bu işin kilit rolü TBMM'den çıkarttığımız toplumsal bütünleşmenin güçlendirmesi ve terörün sona erdirilmesiyle ilgili kanundur.

Bu , 6 maddelik çerçeve kanun içerinde ne varsa onları yerine getireceğiz. Yol haritası nedir, hangi tarihte açıklanacaktır, içeriğinde ne vardır bunları sormayınız bunları kimse de söylemez ancak belki bazı ip uçlarını bazı arkadaşlarımız verebilir.

Ben bu sürecin içeriğinde bana göre önemli bir rolün içerisindeysem doğrusu şunu şu zaman yapacağız, bunu zaman bu zaman yapacağız, şunlar, şu maddeler olacak diye böyle bir şeyi kamuoyuyla paylaşmam."

Sayfa Yükleniyor...