Baydar: Erkek iktidar dilini kaldıramam

Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın “Pavyondaki namuslu kadın” sözü üzerine gazeteden ayrılan Oya Baydar, nedenin ideolojik olmadığını belirterek “Erkek iktidar dilini kaldıramam” dedi.

Baydar: Erkek iktidar dilini kaldıramam

Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın, gazetenin sosyalist yazarları için yazdığı "Bazen Türkan Şoray filmlerini andıran 'pavyondaki namuslu kadın' huzursuzlukları ile yazıyorlar" sözleri üzerine gazeteden ayrılan yazar Oya Baydar, Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına konuk oldu.

Oya Baydar, şunları söyledi:

ERKEK İKTİDAR DİLİNİ KALDIRAMAM
"Günlük bir gazetenin sosyalizm ya da ideolojik meseleri tartışma yeri olmaması gerektiğini düşünüyorum. Orada bu konular tartışılmamalıdır. Arkadaşlar zaten sağ olsunlar, benim öyle bir tartışmaya niyetim yoktu. Ayrılış nedenim, hiçbir şekilde ideolojik mesele değil. Belli üsluplara dayanamıyor ve dilimizi değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Barış, uzlaşma istiyorsak; o erkek iktidar dilinin dışına çıkmamız gerekiyor. Bu sadece erkeklerden ibaret olmayan, hatta birçok kadının da kapıldığı bir dil. Militarizm de erkek iktidar dili sonucudur. Militarizmle mücadele ederken, aynı dilin, istemeyerek de olsa, şaka gibi de olsa kullanılması, kaldırabileceğim bir şey değil.

PKK KONUSUNDA HERKES 'YETER' DİYOR
Gerek Hasan Cemal’in naklettiği gibi, gerekse son zamanlarda devletin yetkili ağızlarının da bir şekilde ifade etmeye çalıştıkları gibi, artık herkes ‘Yeter’ diyor. PKK’nın kendi süreci içinde, aslını ararsanız, en temelde de onlar ‘Yeter’ diyorlardır. Son yıllardaki -ABD ilişkileri, Obama’nın gelişi... Sanıyorum bilemeyeceğim, muhtemel birtakım planlar var. Bunlar PKK’yı da sıkıştıran planlar. Onlar da o yüzden artık ‘Yeter’ diyorlardır. Dünyanın neresinde olursa olsun, barışa yönelik silah bıraktırma uygulamaları iyidir diye düşünüyorum. Yani Amerika söyledi, yaptılar diye düşünmüyorum.

İYİMSER OLAMIYORUM
Ama son günlerde gazetelerde çıkan yazılarda; gerek Hasan Cemal’in çok önem verdiğim yazısı ve özellikle dün Milliyet gazetesinde İlter Tükmen’in sözlerinden sonra, ben meselenin şu anda herkesin olmasını istediği gibi çözülebileceğini düşünmüyorum. Herkesin çok haklı olarak iyimser olmak istediği bir süreçte, okuduklarıma baktığımda çok da iyimser olamıyorum. Murat Karayılan’ın söylediklerinin 1999 yılından çok farklı olduğunu hiç düşünmüyorum. Buna karşılık; onun ‘Önce bizimle konuşulmalı’, ‘Muhatap alınmalıyız’ ve ‘DTP'nin hiç olmazsa akil adamların muhatap alınması' gibi sözlerine bakınca... Yine adamlar, kadın yok işin içinde!

Onun isim verdiği akil adamlardan biri de İlter Türkmen. Kendisi çok hem saygıdeğer bir insan hem de saygıdeğer diplomat. Encumen-i Daniş’in üyelerinden biri olan Türkmen, devletin kırmızı çizgilerini ve duruşunu en iyi ifade edebilecek, en demokrat ve en ileri düzeyde kişilerden biridir. Onun söylediklerine baktığımızda, Karayılan’ın istekleri ile Türkmen’in söyledikleri arasında çok büyük farklar olduğunu düşünüyorum.

İNSANİ TARAFINDAN BAKMAK...
Acaba yazılmayan şeyler var mıdır, diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Hasan Cemal’i kabul etmesi bekleniyor. Ötesinde bir şey var mı, diye düşünüyorum. Ben hep bu işe insani tarafından bakmak isterim. Yani bir insani bakış açısıyla görmeye çalışıyorum. Bir örgüt var, onun insanları 30 yıl dağlarda kalmış ve savaşmışsa; kendi hayatımızdan da biliriz ki, her çevre kendi rasyonalitesini, kendi düşünce biçimlerini ve kendi haklılıklarını doğurur. Kötü niyet falan aramamamız lazım. Bunun ötesinde, dağlarda geçen 30 yıl büyük bir şey de getiriyor; bir örgütlenme getiriyor. Bir yerlerde en büyük holdinglerden birinin PKK olduğunu okumuştum. Böyle bir yapı ve oraya gelmiş gençler, kendi kimliklerini bulacakları ve vatanlarının, halklarının hakları için mücadele ettiklerini düşündükleri ve kendilerini birer kahraman olarak gördükleri zaman onları kolay kolay o dağdan indiremezsiniz.

KİMSEDEN DİLİNİ ALAMAZSINIZ
Bardağın dolu tarafını görmeye çalışalım. Ben kısa vadede olumluluk beklememekle birlikte, biraz daha uzun vadeye yayılmış olarak, bazı temel şeyler bekliyorum. Ama öyle göstermelik aflar, pişmanlıklar... Asla pişman olmayacaklardır. Ben de onların yerinde olsam, Pişmanlık Yasası'ndan gelmem. Yani herkesin bir gururu, bir mücadelenin kattığı şeyler var. Topluma dönüş yasası ama bunu mesela siyasal haklarla falan beraber giderek daha ileri şeyler söylemek istiyorum. Siyasal hakları da verilmeli. Benim ‘Kayıp Söz’ diye bir romanım var. Bu bir isyanın ifadesidir, insanların dilini alamazsınız. Dille başlıyor bir sürü şey. İsmini, köyünün adını, dilini yasakla; bunlar da çok temel şeyler. Ben Taraf’ta bugün çıkan önerileri okudum ama hiçbiri yeni değil. Ancak mesela Kürtçe isme dönüş yolu, bu yapılabilirse bölge halkında bir yumuşama ve bakışlarında 'Bizim için de bir şeyler yapılıyor' düşüncesi olacaktır; bu kadar basit. Çünkü onlar kendilerini Türklerin düşman olarak belledikleri bir halk olarak görüyorlar.

İKTİDARI KORUMAK DAHA ÖNCE GELİYOR
Bunlar bizim Kürtler için yapmamız gerekenlerin yanında az kalır. Devlet niyetliyse, çok temel, neredeyse devrime yakın reformlar yapılabilirse, bir yumuşama sağlanabilir. Oradaki halk belki rahatlar. Bu belki de dağa çıkışları bir ölçüde azaltmayı getirir. Ve silahlı örgüt de kendi haklılığını savunamaz hale gelebilir. Ben devletin, Başbakan’dan başlayarak yüreğinde hissederek bunu böyle olması gerektiğini hissederek, bir şey yapabileceğini düşünmüyorum. AKP’de siyasi iktidarın korunmasının sorununun bu konunun çözümünden önce geldiğini düşünüyorum.”

Sayfa Yükleniyor...