Baykal'a önce alkış sonra protesto

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyet'in ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak eğer bir ihanet projesi değilse tam bir aymazlıktır'' dedi.

Baykal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 'nin, örnek ve model olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki temel siyasal ilke bulunduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi: ''Birincisi, ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı. Etnik ve sosyolojik kimliği inkar etmeden ama onun tutsağı da olmadan daha yüksek bir ulusal kimliğe geçiş.

Etnik kimlik, herkesin kendi şerefidir ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milLetinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde böyle bir uluslaşma anlayışı vardır.

İkinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışı ile ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi pek çok kişinin gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmektedir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği Türkiye'nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır.

Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içinde beraber yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içinde yine beraber yaşayacağız.

Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyet'in ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak eğer bir ihanet projesi değilse, tam bir aymazlıktır.

Milli irade bir bütündür. İktidar da muhalefet de milli iradenin bir parçasıdır. Türk halkının milli iradesini de Kuzey Kıbrıs halkının milli iradesini de aynı saygı ile karşılayamıyorsanız, milli irade konusunda samimi değilsiniz demektir.''

Baykal Milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi demek olmadığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti: ''Milli egemenliğin, demokrasiye dönüşebilmesi için gerçekten bağımsız, güçlü bir yargıya ve hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç vardır. İnsan hak ve özgürlüklerinin kağıt üstünde kalmamasına, güçlü ve etkin bir basın ve medya denetimine gereklilik vardır.


ERGENEKON ELEŞTİRİSİ
Duvarlarda 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözlerinin yazılı olması, gerçekte bir lider hegemonyasının yaşanmakta olduğu gerçeğini maskelemeye yetmez.

Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle suçlandıklarını bile bilmeden aylarca tutuklanabilirler. Herkesin telefonları, bilgisayarları izlenebilir.

İnsanlar dizi film senaryoları gibi ucu açık iddianamelerle gizli tanık ifadeleriyle işkence altında sağlanan suçlamalarla sahte haham ifşaatlarıyla emniyette ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Muhalefet eden gazete ve televizyonları susturmak için ekonomik ve mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca uygulanabilir.''

Baykal, iktidarların seçimden çıkmış olmasının, demokrasiyi güvence altına almaya yetmeyeceğini savunarak, şöyle konuştu: ''Demokrasilerde iktidarlar denetlenebilir olmalıdır. Denetimi hem siyaset hem yargı yapacaktır.

Yargıyı ve basın, medya kuruluşları gibi siyasal denetim kurumlarını, devlet gücünü kullanarak etkisiz kılmak, yargıyı siyasallaştırmak, yargıda kadrolaşmak, medyayı sindirmek demokratik meşruiyete değil, lider hegemonyasına hizmet eder.

Gerçek demokrasilerde yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlara, bakanlara, milletvekillerine yer yoktur. Yine kendi suçları için af çıkaran bakanlara, milletvekillerine demokrasilerde yer yoktur. İktidar olanakları ile kendi yakınlarına ihale ayarlamak demokrasilerde yoktur.

İktidar olanakları ile devlet bankalarını kullanarak yakınlarına yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur.

Devletin en önemli yönetim birimlerini tarikat, cemaat örgütlenmelerine teslim etmek demokrasilerde yoktur. Polisi, emniyet güçlerini kendi siyasi amaçları için bir yıldırma ve intikam mangası gibi kullanmaya demokrasilerde yer yoktur.

Devletin mali yetkilerini şirketlere karşı bir tehdit ve şantaj silahı gibi kullanmaya demokrasilerde yer yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 89 yıl önce 'milli irade' ve 'milli egemenlik' kavramlarıyla çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi hedefine ulaştırabilmek için öyle anlaşılıyor ki siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Hukuku siyasetin emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyebilecek bir noktaya taşımak işin özüdür.

Gerçek demokrasi, siyaset hukuku kullanırsa değil, hukuk siyaseti denetlerse sağlanır. 23 Nisan'ı sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin geçmiş başarılarını saygıyla hatırlayarak değil, aynı zamanda geleceğe yönelik görevlerimizi, sorumluluklarımızı umutla sahiplenerek selamlıyorum.''

ÖNCE ALKIŞ, SONRA PROTESTO
Baykal'ın, ''1960 ve 1980'de TBMM'nin askıya alınmış olması, bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini almıştır'' ve ''Etnik kimliğimiz, ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin eşit birer parçasıyız'' sözleri, bazı AK Parti'li milletvekillerinden de alkış aldı.

Bazı AK Parti milletvekilleri, Baykal'ın, ''...aydınların, sabaha karşı evlerinin basılarak neyle suçlandıklarını bilmeden aylarca tutuklanabilecekleri, herkesin telefon ve bilgisayarlarının izlenebileceği...'' yönündeki sözlerini ise protesto ederek, salondan ayrıldı.


Sayfa Yükleniyor...