Baykal'dan valilere: AKP ile gelen APS ile gider

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Tunceli'de yaşananları hatırlatarak, herkesin hukuka güvenmesi gerektiğini belirtti ve valilere seslendi: AKP ile gelen APS ile gider...

Baykal'dan valilere: AKP ile gelen APS ile gider

CHP genel Başkanı Deniz Baykal, Malatya'da halka seslendi.

Hükümet Meydanı'nda düzenlenen mitingde konuşan, ağırlıklı olarak ekonomiye değinen ve Hükümete yüklenen Baykal, Tunceli'de yaşanan yardım olayıyla ilgili valilere mesaj yolladı.

Baykal, ''Al sana buzdolabı, çamaşır makinesi, kanepe, koltuk. Uzatma; al kanepeni ver oyunu. Şu Tunceli'de olanlara ne diyorsunuz? Demokraside var mı böyle bir şey. Nereden geliyor değirmenin suyu? Milletin parası, halkın parası değil mi o?. Halkın parası ile halkın oyunu alacaksın. Tarlanın taşı ile tarlanın kuşunu vuracaksın.

Valiye 'görevlisin dağıt bunları' diyor. Vali de dağıtıyor. Yüksek Seçim Kurulu olmaz böyle bir şey diyor. 'Beni kimse ırgalamaz' diyor Başbakan.

Demokraside kimse kimseye güvenmemelidir. Sadece hukuka güveneceğiz. 'Arkamda Bakan var Başbakan var' güvenme. Onlar gider hesabını sen verirsin. Buradan ilgili görevlilere söylüyorum. Valilere, görevlilere söylüyorum. AKP ile gelen APS ile gider, acele posta servisi ile gidersin. Bu dünya baki değil. Sen de gelir geçersin. Herkesin kulağına küpe olsun. Kimse kanundan kaçmasın hukuktan kaçmasın'' şeklinde konuştu.

Baykal, ''Demokraside kimse kimseye güvenmemelidir. Sadece hukuka güveneceğiz, 'Arkamda Bakan var, Başbakan var' güvenme, onlar gider, hesabını sen verirsin'' dedi.

"ÇİFTÇİ 'TOPRAKLARIMI SULA' DİYOR"
Baykal, ''Malatyalı şikayetçi. Bunun ülkenin yönetimi ile ilintisini hepimizin görmesi lazım. Malatya'nın hükümetlerden beklentileri var. 'Önce topraklarımı sula' diyor. Allah Malatya'ya su vermiş. Suyunuz var. Ama o suyu çiftçinin tarımına destek olacak hale getirmek lazım. Çiftçi kendisi baraj yapamıyor. Sulama projesini devlet yapacak. Malatya'nın 15 yıldır başlamış projeleri var. Yıllardan beri göstermelik ödeneklerle durum idare ediliyor. 7 yıldır doğru düzgün bir destek verilmedi'' dedi.




Baykal, ''Mecliste sadece iki kişinin, senin ve benim dokunulmazlıklarımı kaldıralım. Sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve benim. Diğer milletvekillerininkine dokunmayalım. Neymiş gerçek ortaya çıksın'' dedi.

Deniz Baykal, yolsuzluklara dikkati çekerek, her ülkede yolsuzluk olabileceğini, ancak 'deki yolsuzluğun kişisel olmadığını, teşkilatlı bir yolsuzluk olduğunu öne sürdü.

Baykal, '''deki örgütlenmiş yolsuzluk, dernekleşmiş yolsuzluk. İktidarın himayesindeki yolsuzluk. Dünyanın her yerinde iktidarlar yolsuzlukla mücadele eder. Türkiye'de bir iktidar var. Belli bir yolsuzluk türünü gördü mü hemen himayesine alıyor.

Deniz Feneri diye bir yolsuzluk. Adam Almanya'da dernek kurmuş, milletin fitresini, zekatını mübarek oylarda toplamış, paraları almış, kurye marifeti ile Türkiye'ye taşımış. Burada şirket,televizyon kanalı kurdurmuş. AKP'ye destek veriyor. Tayyip Erdoğan'a methiye düzüyor. Almanya, 'ne oluyor kardeşim, hukuk var' deyip olaya el koyuyor. Bunları tutuyor, iddianameyi hazırlıyor, yargılıyor. Bunları mahkum ediyor, ceza evine koyuyor. Bize de yazı yazıyor. Arkasında 'şunlar' var diyor.

Onlar Türkiye'de nerede? En muteber yerlerde görev yapıyorlar. Bu işlerin başındakileri Başbakan'a 'sen tanıyor musun?' diye sorduk. Önce 'tanımıyorum, manımıyorum' demeye çalıştı. Ama arkasından anlaşıldı ki çocukları bacanaktır. 'Onlar yargılamış siz de yargılayın' diyoruz. 'Almanya'ya yazı yazdık, dosyayı istedik gelsin yargılarız.' Kardeşim Almanya dosyayı göndermese sen yargılamayacak mısın? Senin kanunun, adaletin yok mu'' dedi.

Ezan okununca konuşmasına ara veren Baykal, ezanın ardından Deniz Feneri dosyasının 5 ay geçmesine rağmen gelmediğini anlatarak, ''CHP olarak gittik, alıp getirdik. Dosyayı önlerine koyduk. Başbakan diyor ki 'her kırtasiyede bolca dosya var.' Her kırtasiyecide dosya var da dünyada hakkında savcılığın suç duyurusu olan bir başka Başbakan dosyası yok. O Türkiye'de var. Başbakan'ın dosyasında en ağır suçlara dayalı savcılık fezlekeleri var. Yani Türkiye'de ya da dünyada bir başka ülkede böyle bir duruma tanık olmak mümkün değil. Cürüm işlemek için teşekkül kurmak'' dedi.

''ERDOĞAN'IN ARKASINDAN KONUŞMAK İSTEMİYORUM''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasından konuşmak istemediğini anlatan Baykal, ''Benim teklifim şu: Televizyona beraber çıkalım. İkimize de eşit süre tanınsın, o benim hakkımda ne söyleyecekse söylesin, millet dinlesin. Ben ne söyleyeceksem söyleyeyim, millet dinlesin. Ne kaçıyorsun? Demokrasilerde kural bu değil mi? ABD'de, Fransa'da öyle yapmadılar mı? 2002 seçimine giderken biz öyle yapmadık mı? 5 yıl geçti, vazgeçti bizimki. Milletin aklına fikrine sağduyusuna güven. 'Millet millet' diyorsun, milletin önünde doğruları konuşmaktan niye korkuyorsun? Bak sen bağırıp çağırıyorsun.

Bir teklifim daha var. Mecliste sadece iki kişinin, senin ve benim dokunulmazlıklarını kaldıralım. Sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve benim. Diğer milletvekillerininkine dokunmayalım. Neymiş gerçek ortaya çıksın. Yok, kabul etmiyor. 'Meydana gidelim, meydanda ben kendi topladığım insanların önünde konuşurum. Sana da hakaret ederim, tarihe de hakaret ederim. İnönü'ye de, Atatürk'e de hakaret ederim.' Böyle siyaset olur mu? Olmaz'' dedi.

Başbakan Erdoğan'a bir teklifinin daha olduğunu ifade eden Baykal, ''Sen televizyonda karşıma çıkmaktan korkuyorsun. Çünkü çıkarsam ben senin yolsuzluklarını anlatırım. Yani başlarız Deniz Feneri'nden. Çocukların kuyumcu dükkanlarına, gemiciklerine kadar. Her şeyi anlatırım diye korkuyorsun. Gel sana bir iyilik daha yapayım. Gel televizyona çıkalım. Bunlardan bahsetmeyeceğim. Gel milletin derdini konuşalım. Gel gençlerin işsizliğini konuşalım. Ekonominin derdini ülkenin nereye gittiğini konuşalım. Millet işsizlikten kırılıyor''dedi.

''YOLSUZLUĞUN ARKASINDA BİR KAZ AYAĞI VAR''
Başbakan Erdoğan'a işsizlikle ilgili 7 öneri sunduğunu hatırlatan Baykal, ''Türkiye'de yolsuzluğun çaresini sor. Onu da söyleyeyim. Yolsuzluğun arkasında bir kaz ayağı var. 3'lü bir kumpas var. Bir tarafta haramzade bir iş adamı var. Öbür tarafında üç kağıtçı bir devlet memuru var. Bir de bunları kanatları altına almış sahtekar bir siyasetçi var. 3'ü beraber. Bunu bozmanın yolu o siyasetçinin dokunulmazlığını kaldırmaktır. O zaman öbürlerini de himaye edemez hale gelir. Yolsuzlukla mücadele böyle yapılır'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın ''Çetelerle mücadele ediyorum, temiz eller operasyonu yapıyorum'' dediğini anlatan Baykal, şunları ileri sürdü:

''Sen temiz eller operasyonunu yapacağım diyorsan önce kendi ellerini bir yıkayıver. Başbakan mafyalarla, çetelerle değil, kendi muhalifleriyle uğraşıyor. Derdi günü, kendisine olan muhalefeti susturmak. Otobüsle bir kentin içinden geçince arabaya doldurmuş oyuncakları, çocuklara oyuncak dağıtıyor. Sen çocuklara oyuncak dağıtmayı bırak da babalarına iş ver. Türkiye'de insanlar iş istiyor iş.''

''30 YILDIR ESKORT KULLANMIYORUM''
Başbakan Erdoğan'ın dün Şanlıurfa'daki mitingde yaptığı konuşmaya değinen Baykal, ''Başbakan dün demiş ki, 'Şanlıurfa'ya Baykal geldi mi?' Kalabalık da 'gelmedi' demiş. Halbuki gittim. Bir süre önce oradaydım. O zaman demiş 'eskort verelim de gelsin.' Benim eskorta falan ihtiyacım yok. Ben eskort kullanmam. Sadece bugün değil, 30 yıldan beri kullanmam. Ben yanımda koruma ordusu ile güvenlik güçlerini seferber ederek dolaşmıyorum. Ben camlara keskin nişancıları yerleştirerek devlet teşkilatını arkama alarak dolaşmıyorum. Ben tek başıma çıkıyorum milletin içine giriyorum ve dolaşıyorum. Eğer Başbakan da isterse gelsin bir halk pazarının içine korumasız eskortsuz jandarmasız bir giriverelim'' dedi.

Başbakan Erdoğan'a ''Vehim olma'' diye seslenen Baykal, ''Eskiden hafiye teşkilatı vardı. Padişah kendisine bir hafiye teşkilatı kurardı. Kim kime ne söylemiş. İhbarlar gelirdi. Korkan diktatörler, halkın hissiyatını hafiye teşkilatı ile izlemeye çalışırlardı. Günümüzde artık bu iş teknoloji ile oluyor. Telefon dinleme aldı. Telefon dinleniyor. Bir teşkilat kuruldu. Başbakan bir başka devlet yetkilisi ile cumhurbaşkanı ile bakan ile birlikte değil, tek başına şahsen uygun gördüklerini tayin ediyor. Orası da elde ettiği bilgileri Başbakan'a servis ediyor. Bir bakıyorsunuz internette gazetelerde falan falan yerde kim ne söylemiş var. Nereden biliyorsun? Mahkeme kararı mı var? Ama dinleniyor. Baskı yapmak şantaj yapmak için bunlar kullanılıyor. İnsanlara güveneceksin, insanların özgürlüğüne saygı duyacaksın. Bu kadar vehimli olma. İnsanlar içinden geldiği gibi düşünsün, konuşsun ortaya koysun'' şeklinde konuştu.

''SON OSMANLI DİYE BİRİNİ ORTAYA ÇIKARMAK İSTİYORLAR''
İsrail'in Gazze'ye saldırılarını anımsatan Baykal, Gazze'de bir facia yaşandığını belirterek, ''İnsanlığın yüz karası, utanç verici bir manzara. İsrail Gazze'deki halka en modern silahlarla katliam uyguladı. Dünya da bunu izledi. Hepimiz büyük üzüntü içindeyiz. Orada olanlar karşısında bütün dünya ile birlikte bütün dünya ile birlikte Türkiye olarak ayağa kalktı. Başbakan da bu konudaki hissiyatımızı dile getirdi. Eksik olmasın. Gazze'de bin 300 kişinin öldürülmesi karşısında en ağır suçlamaları yapan Başbakan'ın bir milyon Müslüman Irak'ta öldürülürken, camiler bombalanırken sesini çıkarmamış olmasına ne demeli?'' dedi.

Başbakan Erdoğan için ''Osmanlı Padişahı'' diye pankart açtıklarını savunan Baykal, ''Yakışıyor mu bu Türkiye'ye? Osmanlı bizim tarihimiz. Biz tarihimizle iftihar ediyoruz. Ama Türkiye'nin önüne çağdaş dünyayı koymuşuz. Yani Osmanlı padişahı olmak bu vatanı işgalden kurtaran bağımsız devleti kuran Atatürk'ün aklına gelmemiş, İsmet İnönü'nün aklına gelmemiş, öbürlerinin aklına gelmemiş. Şimdi son Osmanlı diye birini ortaya çıkarmak istiyorlar'' diye konuştu.



Çiftçinin görülmemesi, sorununu çözecek yatırım yapılmaması halinde, onun durumunu düzeltmesinin mümkün olamayacağına dikkati çeken Baykal, ''Devletin yapacağı ilk iş bu. Malatya'da su var. Ama suyu çiftçinin emrine, toprağın bereketine, çiftçinin kazancına dönüştürecek iktidar icraatına ihtiyaç var'' dedi.

Malatya'nın, Doğu Anadolu'nun kilidi olduğunu, dolayısıyla ayağa kaldırmak gerektiğini ifade eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Büyükşehir belediyesi yapıyorsun. 16 tane büyükşehir belediyen var. İnsafın yok mu? Şu Malatya'ya büyükşehir belediyeliği versen. Nüfusu ondan az yerlere veriyorsun, Malatya'ya niye vermiyorsun? Geçenlerde bu hükümetin çıkardığı kanunla Malatya'da 20 tane belediyelik iptal edildi. CHP olarak uğraştık. Gerekli hukuk mücadelesini verdik. Allah'a şükür, yüzümüzün akı ile kararı aldırdık. O belediyelerimizin şimdi seçime girme hakkını, belediye olma hakkını teslim ettik'' şeklinde konuştu.

Malatya'daki Konak Belediyesi'nin, zamanında davayı açamadığı için belediyeliği kaybettiğini ifade eden Baykal, iktidar olmaları halinde Konak'a bu hakkı yeniden vereceklerini belirtti.

Şanlıurfa'da AK Partili milletvekillerinin ''Biz ceketi koysak seçtiririz'' dediklerini savunan Baykal, ''Malatya'da da ceketi koysalar seçtirirler mi? Göreceğiz. Halkın görevi doğruyu tutup kaldırmak. Siz bunu yaparsanız Türkiye'nin önü açılır. Bunlar artık işi halka hizmet, halkın gönlüne girme, halkın rızasını alma noktasının ötesine taşıdılar. Bunlar halkı baskı altına almaya, zorlamaya, tehdit etmeye, halka şantaj yapmaya başladılar. Yani bu noktaya iktidarlar yenilmeye yöneldikleri zaman gelir. İşler sıkıntıya girince eskiden halkın ağzının içine bakanlar sonra halka tehdit etmeye, pazarlık yapmaya kalkarlar. Seni oraya bu millet getirdi. Yakışıyor mu Bakan olarak Başbakan olarak tehdit etmek? 'Adayıma oy vermezsen ben sana gösteririm' demek. Halkın oyu ile geldiler, halkın sayesinde. 'Dediğimi yapmazsan ben sana gösteririm.' Bunun şimdi bir derse ihtiyacı var'' dedi.

"TÜRKİYE ZENGİNLEŞİYOR, MALATYA ZENGİNLEŞMİYOR"
İktidarın ''Türkiye refah ülkesi oldu'' dediğini anlatan Baykal, ''Ekonomik kalkınma diyorlardı, kalkınma buralara gelmedi mi? 'Türkiye ekonomisi hızla kalkındı, refah ülkesi oldu' diyorlardı. Malatya refah ülkesi olmadı mı? Bu iş nasıl oluyor? Türkiye kalkınıyor, büyüyor, zenginleşiyor. Malatya zenginleşmiyor. Çiftçi zenginleşmiyor. Esnaf zenginleşmiyor.

Gençler iş bulamıyor. İşsizlik en büyük sorun. O zenginlik hikayelerini anlata anlata Türkiye'yi buraya getirdiler. Başbakan, 'Türkiye'de ihracatı patlattık, ihracat müthiş arttı' diyor. İthalatın artışından bahsetmiyor. Dış açığın artışından bahsetmiyor. İhracat arttı bunların döneminde 3,2 kat ihracat arttı. Ama buna karşılık dış ticaret açığı 11 kat arttı. Yani delik büyüdü. Eskiden de küçük bir delik vardı idare ediyorduk. Şimdi 11 kat büyüdü'' şeklinde konuştu.

''HÜKÜMET FABRİKA SATIYOR"
Cari açığın da arttığını iddia eden Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

''Cari açık, bunlar iktidara geldikleri zaman 500 küsur milyon dolardı. 2008 yılında bu açık 69 kat artarak 41,4 milyar dolara çıktı. Yani 70 kat Türkiye'nin açığını artırdılar. Şimdi bu işsizlik, sıkıntılar nereden kaynaklanıyor? Bol bulamaç yaşandı. Bol döküm yaşandı. Har vuruldu, harman savruldu. Bu açıkların getirdiği noktadır bu sıkıntı. AKP döneminde ilk kez cumhuriyet tarihinde 7 kez devlet cari açık verdi. Açığın kapandığı bir yıl bile yaşanamaz oldu. Açık sürekli hale geldi. AKP iktidarında 6 yılda verilen cari açık 155 milyar dolardır. Bu açık cumhuriyet döneminde 79 yılda verilen 42,8 milyar dolar açığın 3,6 katıdır.''

Hükümetin ''Fabrika yapan değil, satan bir uygulama'' içinde olduğunu ileri süren Baykal, ''Eldeki avuçtakini ucuz pahalı demediler ona buna peş keş çektiler. Sonunda Türkiye, iklim değişince, hava değişince, dünyada sıkıntı artmaya başlayınca, ekonomik bunalımlar başlayınca. Daha zemheri geldi mi gelmedi mi belli değil. Ama kara kışa doğru gidiyoruz. Kara kışa girerken patır patır dökülmeye başladı'' dedi.

''KASIM AYINDA 445 BİN KİŞİ İŞSİZ KALDI''
2008 yılının kasım ayında 445 bin kişinin işini kaybettiğini öne süren Baykal, ''445 bin aileye, 2 milyonun üstünde insana artık ekmek gidemiyor demektir. Elindeki kaynağı zamanında doğru yere yatırmaz da ona buna sataşır, onu bunu suçlar, caka yapacağım diye ortalıkta dolaşırsan, sonunda ülke sıkıntıya girdiğinde işte böyle tablo çıkar'' diye konuştu.

Türkiye'deki 10 makineden 4'ünün çalışmadığını savunan Baykal, ''Fabrika açılmış, çalışacak üretecek. Zenginlik yaratacak memlekete 10 makine. Dünyada 32 ülkenin arasında işsiz sayısı en çok artan 2. ülke Türkiye. Birincisi İzlanda. Hani iflas etti de satılığa çıkarıldı. Başbakan bu manzara karşısında ne yapıyor. 'Bize bir şey olmaz, hamdolsun kriz bize dokunmadı' diyor. Kriz dokunmamış. Teğet geçti. Kriz teğet mi geçti geçmedi mi, sen git de sor bakalım çiftçiye. O kriz, o çiftçinin böğrüne saplandı. Türkiye'de sanayinin çarkları durdu. Ekonomi tıkandı. İşsizlik patladı. Başbakan meydan meydan nutuk atmakla onu bunu suçlamakla meşgul. Sen onu bunu suçlayacağına gel meydana işsizliğin hesabını ver. Yoksullaşmanın hesabını ver. Olmadık tartışmaların içinde Başbakan. Ekonomiyi tamamen sahipsiz bir duruma bırakmış gözüküyor'' dedi.

AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin dış borcunun 220 milyar dolar olduğunu ifade eden Baykal, ''Bunlar geldi, '7 yılda Türkiye'nin borcunu indirdik, zenginleştik' dediler. Ne oldu borç? 500 milyar dolar oldu. 'Ben sizi zenginleştirdim' lafı bu laf. Elde avuçta ne varsa sattın. Sonra 'zenginleştim' dedin. Zenginlikten ne kaldı? İşsizlik, yoksulluk kaldı elimizde. Tamamlanmamış yatırımlar kaldı. 2007 seçimlerinden önce yeşil kartları dağıttılar. Seçimden sonra 100 bin yeşil kart iptal edildi'' şeklinde konuştu.

Sayfa Yükleniyor...