Bilimsel özgürlük sınırlanabilir mi?
Laboratuvarlarda insan sağlığı için tehlikeli virüslerin üretilebileceği tespit edilirse ne olur? Söz konusu araştırmanın sonuçlarını kamu ile paylaşmak doğru mudur? Bilim insanları özgürlüklerinin sınırını tartışıyor.
Geçtiğimiz günlerde Amerikan yönetiminin birbirinden bağımsız olarak aynı sonuca varan, yani laboratuvarlarda insandan insana geçen, öldürücü bir kuş gribi virüsü üretmenin mümkün olduğunu kanıtlayan iki araştırmacıdan bu bilgiyi gizli tutmasını istemesi bilim dünyasında yeni bir tartışma başlattı. Bazı bilim adamları böyle bir girişimi sansür olarak nitelerken, bazıları da bilim özgürlüğünün de sınırları olduğu görüşünde.
'İKİ DEĞER BİRBİRİYLE ÇATIŞIYOR'
Bilim insanları kötü niyetli kişilerin eline geçip, farklı amaçlar doğrultusunda da kullanılabilecek bilgileri gizli mi tutmalı? Alman Biyoloji Bilimleri ve Etik Referans Merkezi Yöneticisi Prof. Dieter Sturma, bu soruyu yanıtlamanın hiç de kolay olmadığını söylüyor. Zira profesöre göre bu tartışmada iki temel değer, araştırma özgürlüğü ile sağlık hakkı ve kamu güvenliği karşı karşıya geliyor: “Araştırma özgürlüğü araştırmaya giden yolun serbest olmasını teminat altına almak zorunda, her tür tedavi, aşı ve benzeri denemeler gibi.”
'BİLGİYİ PAYLAŞMAK KOLAY'
Zira ancak araştırmacıların bir virüsün gelişimini önceden bilmesi halinde, buna karşı önlemler alınması mümkün. Aksi takdirde bu bilgilerin yanlış kişilerin eline geçmesi tehlikesi bulunuyor. Hangi bilginin kamuoyu ile paylaşılacağı, hangi bilgininse gizli kalacağı yönünde verilmesi gereken karar da aslında etik bir tartışma konusu. Bilim dünyasında bu konuda otokontrol prensibi uygulanıyor. Alman Biyoloji Bilimleri ve Etik Referans Merkezi'nden Dr. Bert Heinrichs, nükleer silahların yayılmaması için bazı kontroller yapılabileceğini, ancak söz konusu araştırma sonuçları olunca bunun çok da olası olmadığını vurguluyor. Bilginin paylaşımının çok kolay olduğunu belirten Heinrichs, "Tabii burada şu temel soru ortaya çıkıyor: Bilginin yayılmasını kısıtlamak meşru mudur? Bunu resmi bir merkez aracılığıyla yapmanın da hiçbir anlamı olmaz, zira bu bir çeşit sansürdür" diyor.
Yani bu sorunun bilim dünyası içinde çözülmesi gerekiyor. Etik gerekçeler dolayısıyla sınırlandırılan araştırmalar oldu, bilim adamları da buna genel itibariyle saygı gösterdi. Ayrıca akademik araştırmaların sonuçlarının yayımlandığı dergiler de bilim insanlarının bu etik ilkelere bağlı kalıp kalmadığını inceliyor; örneğin kök hücre araştırmaları bu alanlardan biri. Prof. Sturma, sorumluluğun daha çok bilim insanlarında olduğunu, araştırmacıların araştırmalarının sonuçlarını kamuoyuna açıklamanın olası sonuçları üzerinde düşünmeleri gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Araştırma özgürlüğüne atıfta bulunarak, ayrım gözetmeksizin bütün araştırma sonuçlarının yayımlanması gerektiğini söylemek doğru olmaz. Araştırma özgürlüğü de sınırsız değildir, fakat herhangi bir biçimde baskı altına alınmaması gerekir.”
Prof. Sturma, araştırma projelerini finanse eden kurumların ya da bakanlıkların kamuoyunu tehlikelerden korumak için bazı kriterler belirleyebileceğini söylüyor. Prof. Sturma, yasalara bağlı kalınıp kalınmadığını denetlemenin zor olduğunu belirtse de birçok araştırmacının zaten sorumluluklarının bilincinde olduğunu ifade diyor. Sturma, sonuçları özet şeklinde açıklamanın da bir yöntem olarak görülebileceğini belirtiyor. Dr. Bert Heinrichs ise kamuya kapalı olarak daha çok savunma araştırmaları yapıldığını belirtiyor. Bunun kuş gribi süper virüsü gibi virüslere ilişkin araştırmalar için de çözüm yolu olabileceğini belirtiyor.
- Etiketler :
- Haberler