Binali Yıldırım: Bu şehre borcum var

TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "İstanbullular da teveccüh gösterir, destek verirse belediye başkanı olduğumda borcumu ödemek gibi bir yükümlülüğüm var. Bu şehre borcum var." dedi.

Binali Yıldırım: Bu şehre borcum var

TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı , Habertürk'te Veyis Ateş'in sunduğu "Akılda Kalan" programında, soruları yanıtladı.

'de ulaştırma bakanlarının görev süresinin ortalama 8,5 ay olduğunu aktaran Yıldırım, 11 yıldan fazla bir süre bu görevde bulunduğunu hatırlattı.

Kariyerini İstanbul'a borçlu olduğunu dile getiren Yıldırım, "Ortaokulu, liseyi, üniversiteyi burada okudum. Evlendim, yuva kurdum, çocuk sahibi, torun sahibi oldum, meslek sahibi oldum. İstanbul 2002, 3 Kasım'da beni buradan milletvekili seçti. Bakan oldum, Başbakan oldum, Meclis Başkanı oldum. Bütün bunları İstanbul sayesinde oldum. Dolayısıyla bu dönemde, Allah nasip ederse bu yola çıktık. İstanbullular da teveccüh gösterir, destek verirse belediye başkanı olduğumda borcumu ödemek gibi bir yükümlülüğüm var. Bu şehre borcum var. İnşallah bunu yapacağım." diye konuştu.

İstanbul'u ve İstanbul'un meselelerini iyi bildiğini anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

"İstanbul eğer bir devlet olsaydı, Avrupa Birliği'nin 13. büyük ülkesi olurdu, dünyanın 41. büyük ülkesi olurdu. İstanbul'un yıllık gayrisafi hasılası 232 milyar dolar. Ne anlama geliyor? Romanya'nın, Macaristan'ın, Bulgaristan'ın dahil olduğu 140 ülkeyi geride bırakıyor. Böyle bir özelliği var. 'nin milli gelirinin yüzde 33'ünü, İstanbul tek başına sağlıyor. 72 milyar dolarlık ihracatla Türkiye ihracatının yüzde 44'ünü tek başına sağlıyor. Bu şu anlama geliyor? Güney Afrika, Şili, Portekiz'in ihracatından daha yüksek. 100 büyük sanayi kuruluşunun 42 tanesi İstanbul'da ve iş gücünün yüzde 20'si İstanbul'da. Her 100 lira verginin 49'u İstanbul'dan toplanıyor, 40 milyon turistin 13,5 milyonu İstanbul'a geliyor. Rakamlar uzadıkça gidiyor. Yani Türkiye'nin lokomotifi, kalbi. İstanbul hapşırsa, Türkiye nezle olur."

"ULAŞIM, TRAFİK, BİRİNCİ SORUN. BUNU BEN ÇÖZERİM"

Yıldırım, İstanbul'un sorunları olduğunu belirterek, "Mesela, ulaşım, trafik birinci sorun. Bunu ben çözerim. Tevazuya lüzum yok. Bunu ben çözerim." dedi.

Türkiye'nin her köşesinde gerçekleştirdikleri bölünmüş yol, internet, hızlı tren, hava yolu projelerini hatırlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul'un, Anadolu şehirleriyle ve dünyayla bağlantısında hiçbir sorun yok. Sorun İstanbul'un içinde. Dünyanın en büyük havalimanından dünyanın 316 noktasına uçuş var. İki, İstanbul'dan 56 havalimanına uçuş var, Türkiye'nin her tarafına uçuş. Bölünmüş yollar, bütün yurdu baştan başa donatmışız. Hızlı tren, Ankara'dan İstanbul'a, İstanbul-İzmir Otoyolu, Osmangazi Köprüsü yapılmış... Üçüncü köprü, Avrasya Tüneli. İstanbul içinin trafiğinin çözülmesi... Bu da benim işim. Bunu çözerim ama şunu bilmesini istiyorum İstanbulluların, 'Trafik sorununu yüzde 100 çözerim' dersem bana inanmasınlar. Dünyanın hiçbir büyük şehrinde, 15-20 milyon nüfusu olan şehirde, 'Trafik problemi hiç yok' demek, ya gerçekleri görmemek ya da insanları yanıltmak demektir. Neyi vadedebilirim İstanbullulara? Trafik akışı hiç kesintiye uğramayan, katlanılabilir bir trafik. Yani, dur, kalk... Çok fazla fren, debriyaj kullanmadan, motoru hararete sokmadan sürekli akacak ama 20 kilometre hızla gidecek, 60'la 70'le gitmeyecek. Sürekli trafik akacak."

Yıldırım, İstanbul'da en önemli sıkıntının toplu ulaşım altyapısının yetersizliği olduğunu söyleyerek, şu anda raylı sistemin ve metrobüsün yüzde 18 olduğunu, bu rakamı yüzde 48'e çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi. Binali Yıldırım, İstanbul'un herhangi bir yerinde 750 metre yarıçapında bir toplu taşıma durağına erişilmesini sağlayacaklarını bildirdi.

Avrasya Tüneli projesinin nasıl hayata geçtiği konusuna da değinen Yıldırım, 2004 yılında, Sarayburnu'nda trafikte kaldığı bir gün proje fikrinin oluştuğunu ifade etti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kendisini davet ettiğinde hiç tereddüt etmeden görevi kabul ettiğini ve o zaman İstanbul'dan başlayan bu hareketin Türkiye'yi kapsayacağına inandığını aktaran Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile o dönemden itibaren hiç teması kesmediklerini ve AK Parti'yi kurarken de tereddüt etmeden siyasi yaşamına buradan devam ettiğini söyledi.

Programda, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Funda Ocak'ın Binali Yıldırım ile tanışmalarını anlattığı ve görüşlerini içeren röportajına da yer verildi.

Röportajın gösterilmesinin ardından Yıldırım, Funda Ocak'ın Orhan Birdal ile İstanbul Havalimanı'nın isimsiz kahramanlarından olduğunu kaydederek, "Hani 'kadınlar bu işte başarılı olur, olmaz' tartışması var. Kadınlara daha fazla imkan sağlamak, bu en güzel örneğidir. Çok başarılı bir bürokrattır. Güzel işler de yaptı." ifadelerini kullandı.

"İDEOLOJİNİZİ İŞİNİZİN ÖNÜNE GEÇİRMEDİĞİNİZ MÜDDETÇE SIKINTI YAŞAMAZSINIZ"

"Geldiğinizde bir ekip değişikliğine gitmez misiniz?" sorusu üzerine İDO'da göreve başladığı dönemden örnek veren Yıldırım, şunları anlattı:

"Ben herkesi topladım, 'Şu anda bana eşit mesafedesiniz. Çünkü ben sizi yeni görüyorum, siz de beni yeni görüyorsunuz. Zaman içinde kimin mesafesi bana daha çok yaklaşacak veya uzaklaşacak size bağlı. Benim yapacağım bir şey yok. Göreceğim sizi. Bana daha da yaklaşabilir, uzaklaşabilirsiniz. Baştan (Ben ideolojik olarak sizinle çalışmak istemiyorum) diyen varsa bunu anlarım.' dedim. Bir tanesi 'Bana müsaade, ben gidiyorum' dedi. 'Peki kardeşim...' Diğerleri 'Biz çalışırız' dediler. Şunu söyledim, 'İdeolojinizi işinizin önüne geçirmediğiniz müddetçe benden bir sıkıntı yaşamazsınız.' Ondan sonra onlar bizi tanıdı, biz onları tanıdık. Bazıları yetersiz oldu, ayrılmak durumunda kaldı, bazıları uzun süre devam etti. Bir tane finans işlerine bakan bir genel müdür yardımcısı vardı bir bayan, bana birkaç gün aradan sonra dedi ki 'Ne yalan söyleyeyim, sizin buraya atandığınızı duyduk, biz çok korktuk'. 'Niye korktunuz?' dedim. 'Biz, buraya cübbeli, sarıklı bir adam geleceğini zannettik. Sizi gördük, anlayamadık, bu nasıl iş? İngilizce konuşuyorsunuz, bütün konuları biliyorsunuz. Biz şoke olduk.' dedi. 'Üniversite mezunu değil misin? Sen nasıl böyle bir şey düşünebilirsin? Sen bu şehirde yaşıyorsun, bu kadar ön yargı, bu kadar saplantı olur mu?' Yani, o zamanlar ön yargılar ve algı ile olgu arasında o kadar büyük bir fark vardı ki."

"Otobüsler ayrılacak mı, başörtü takılacak mı takılmayacak mı?" gibi tartışmaların o dönemin "kayıp yıllar" olarak adlandırılmasına neden olduğunu ifade eden Yıldırım, "Şimdi bu var mı? Çok az var. Hala bitmiş değil ama çok az kaldı. Toplumun geneli artık bu meseleleri aşmış durumda." diye konuştu.

Ankara-İstanbul hızlı treninin açılışını bizzat şantiyede her ay bakan olarak takip ettiğinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, Çin-Türk ortaklığıyla yürütülen projede zaman kaybının en büyük nedeninin iletişimsizlik ve mantalite farkı olduğunu tespit ettiklerini, bunları çözdükten sonra projenin zamanında yetiştiğini söyledi.

Aynı olayın Marmaray'da Japonlarla yaşandığına dikkati çeken Yıldırım, "Japonlara, 'Türklerin son dakika mucizesi diye bir şey vardır.' dedim. 'O ne demek?' dediler. 'Göreceksiniz.' dedim. Açtığımız zaman 'Hakikaten Türklerin son dakika mucizesi varmış, gördük.' dediler." şeklinde konuştu.

Sayfa Yükleniyor...