Mehmet Şimşek: Bir bankamız hakkında ABD'den bilgi talebi var

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ABD Hazinesi'nin sadece bir Türk bankasıyla ilgili bir bilgi talebi olduğunu söyledi.

Mehmet Şimşek: Bir bankamız hakkında ABD'den bilgi talebi var

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'ten ABD'deki davaya ilişkin bir açıklama geldi.

İstanbul'da düzenlenen Finans Forumu'nda konuşan Şimşek, "Bugün itibarıyla bir bankamız hariç hiçbir banka hakkında ABD Hazinesi'nin başlattığı bir bilgi talebi dahi yok" dedi.

Şimşek, "Sadece bir bankamızla ilgili, ki o konuda da açıklama yapıldı, bir bilgi talebi var" diye konuştu.

Mehmet Şimşek, özellikle bu yılın 8-9 ayında KGF etkisiyle büyük bir kredi genişlemesi olduğunu aktararak, "Şimdi hızla normalleşiyor hatta yakın dönem ortalamasının da altına inmiş durumda. Dolayısıyla 'aşırı ısınma olacak mı?' sorusuna bu bir cevap. Bankacılık sektörünün en önemli sorunu kredi mevduat oranının çok yüksek olması. Kamu harcamalarının vergilerle finanse ettiğiniz ölçüde geleceğe daha emin adımlarla yürüyorsunuz ya, bankacılık sektörü de önemli ölçüde kredileri mevduatla finanse ediyorsa nispeten risk algısı daha düşük olur." diye konuştu.

Bankacılık sektöründe sistemin, geçmişle karşılaştırılamayacak kadar asli fonksiyonlarına döndüğünü dile getiren Şimşek, bankacılık sisteminin kredi mevduat oranı ve kaynak anlamında bir miktar kısıtlı alanlara tabi olsa da diğer bütün alanlarda son derece sağlam ve sağlıklı bir temel üzerinde gittiğini belirtti.

Şimşek, bankacılık sektörünün bilanço dışı ve içi kalemler itibarıyla nötr bir döviz pozisyonuna sahip olduğunu kaydederek, "Dolaylı olarak kur etkisinin bankacılık bilançosunu bir miktar etkilemesini beklersiniz. Döviz kredilerinde, problemli kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 1 ama genel anlamda baktığınızda yüzde 3. 2013'ten bu yana bu kadar çok kur şoku, liradaki değer kaybına rağmen bankacılık sistemi bu portföyü iyi yönetmiştir." ifadelerini kullandı.

Reel sektörün çok ciddi bir döviz açığına sahip olduğuna işaret eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fakat bir yıl vadeye kadar baktığınızda, bir yıllık vadede reel sektörün döviz varlıkları döviz yükümlülüklerinden yaklaşık 7,3 milyar dolar daha fazla. Kısa vadede şu anlama gelmiyor; bazı şirketlerin yükümlülüğü, bazı şirketlerin varlığı var. Sistemin geneli açısından bakınca 1 yıllık bir perspektifle genel anlamda bilanço etkisinin sınırlı olduğu anlamına geliyor. Liradaki değer kaybı ve oynaklık reel sektör için önemli bir endişe kaynağı. Ondan dolayı zaman zaman bu oynaklığın reel sektör döviz talebi nedeniyle çok daha abartılı şekilde piyasalarımızda yaşandığını söyleyebilirim."

"DOĞRUDAN SINIRLAMA GETİRECEĞİZ"

Çok yakında 'de makro ihtiyati çerçeve anlamında önemli bir yapısal reform yapacaklarını belirten Şimşek, şunları kaydetti:

"25 bin şirketimizin döviz yükümlülüğü var. Bu 25 bin şirketimizin 23 bininin döviz yükümlülüğü 15 milyon dolar ve altında. Bunlar nispeten küçük, kısmen orta ölçekli şirketler. 23 bin şirketin açık pozisyondaki payı yüzde 16 civarı. 2 bin büyük firmanın ise payı yüzde 84 civarı. Biz ilk aşamada 2 bin firmaya ilişkin veri toplamanın yasal altyapısını bu hafta oluşturduk. Bir çerçeve oluşturacağız. Bu küçük ve kısmen orta ölçeklilere biz doğrudan doğruya sınırlama getireceğiz. Niyetimiz şu; hane halkına aldığımız tedbire benzer bir tedbir alacağız." 

"KAMUYU PERFORMANSA DAYALI KURGULAMALIYIZ"

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, şu andaki reform gündeminin TÜBİTAK'ın, Kalkınma Bankası'nın yeniden yapılandırılması olduğunu belirterek, iş gücü piyasasındaki en büyük sorunlarının düşük istihdam olduğunu dile getirdi.

Kadın istihdamının düşüklüğüne, işe alım ve işten çıkarışlardaki maliyetlere değinen Şimşek, OECD ülkeleri arasında en yüksek haftalık çalışma saatine sahip Türkiye'de işe almanın ve işten çıkartmanın maliyetinin düşük olması halinde girişimcilerin daha çok eleman çalıştırmayı tercih edebileceğini anlattı.
Şimşek, kadınların iş gücüne katılımının, ülkedeki istihdam oranının hızlı bir şekilde arttığını kaydederek, şu anda yarı zamanlı çalışmanın önündeki engelleri kaldırmaya çalıştıklarını bildirdi.

Kontrollerindeki harcamaların giderek azaldığını aktaran Şimşek, burada da bir harcama reformu gerektiğini vurguladı.

Şimşek, hükümet sisteminin değiştiğini anımsatarak, "Burada da hakikaten bunu bir fırsat olarak bilip ciddi bir şekilde kamuyu performansa dayalı kültürle yeniden kurgulamamız gerekiyor" diye konuştu.

"EN BÜYÜK SORUN ENFLASYONUN DÜŞÜK HANEYE DÜŞMEMESİ"

Mehmet Şimşek, her şeyin başının "makro ekonomik istikrar" olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Finans piyasaları açısından en önemli konu fiyat istikrarıdır. Şu anda bizim karşı karşıya olduğumuz en önemli sorun enflasyonun hala kalıcı bir şekilde düşük tek haneye, yüzde 5'in altını kastediyorum, düşmemesidir. Bu sizin yatırım tercihlerinizi, tasarruf tercihlerinizi, dolarizasyonu her şeyi etkiliyor. İşte bizim esas konumuz bu. Gerçekten Türkiye önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarını derinleştirmek istiyorsa sadece hukuki düzenlemeler, beşeri sermaye... Yani bu tür konular, enstrümanlar değil. Esas bizim fiyat istikrarını ve makro finansal istikrarı önceliklendirmemiz gerekiyor."

Şimşek, bankacılık sektörünün sağlam olmasının iyi olduğunu ancak finans sektörünün gelişmesi gerektiğini söyledi.

Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi için yapılan ve yapılacak çok şey olduğunu dile getiren Şimşek, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi kapsamında atılacak adımları atmaya devam edeceklerini anlattı.

"TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ PARLAK"

Şimşek, verimliliğin, doğru yatırımlarla, makine, teçhizat, Ar-Ge, yazılım gibi yatırımlarla, kısmen de reformlarla ilgili olduğunu belirterek, rekabetin önemine işaret etti.

Rekabetin önünde engel varsa verimliliğin zor olduğunu dile getiren Şimşek, kayıt dışıyla mücadelenin öneminden bahsetti.

Verimlilik düzeyinin düşük olduğunu ancak son yıllarda bu alandaki artışın yüksek olduğunu dile getiren Şimşek, kurumsal kalite ve şeffaflık konusunda algının iyi olmadığını, bu yüzden reform yapacaklarını bildirdi.

Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kim ne derse desin, evet, iniş-çıkışlar, stresler, şoklar tartışmalar oluyor. Ancak Türkiye gibi ülkelerin geleceği parlak. Bakın basit bir rakam vereyim; 1995'te gelişmiş 7 ülke, Türkiye'nin de içerisinde olan gelişmekte olan 7 ülkenin 2 katıydı. 2015'te neredeyse eşit seviyeye gelindi dünya milli gelir içerisindeki payı. 2040 çok uzak değil, 2040'ta gelişmekte olan 7 ülke yani Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika, Rusya, Türkiye, Endonezya, bu ülkeler, G7'nin iki katına çıkacak.

Dolayısıyla dünyada kaynak bol, her dönemde bol olacak. Biz siyasi istikrarı korur, yapısal reform gündemini şartlar el verir de daha güçlü bir şekilde devreye sokarsak inanıyorum ki bu en kötü dönemin de geride kaldığı bir noktadayız. Ben inanıyorum ki Türkiye'nin algısı da gerçeği de iyileşir. Bugün Türkiye'nin çektiği doğrudan yatırımların rahat bir şekilde 2 katını, iyi bir senaryoda 2,5-3 katını çekebiliriz."

Şimşek, şoklara karşı hala dirençli olduklarını belirterek, reel sektörün bu işi başarıyla götürdüğünü, hükümetin de zamanında doğru tedbirleri devreye aldığını söyledi.

Mehmet Şimşek, makroihtiyati politikalar çerçevesinde, para politikasında daha sade, daha net bir duruş ve yapısal reformlarla sorunları yönetmeye devam edeceklerini, esasında ise bu sorunları köklü bir şekilde çözeceklerini sözlerine ekledi.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Rıza Sarraf
  • Türkiye
  • Ekonomi
  • ABD
  • Genel

Sayfa Yükleniyor...