Bozdağ: AYM'nin beraat verme yetkisi yok

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki kararına tepki gösterdi. Yozgat'ta konuşan Bozdağ, "Bu karar, bir beraat kararıdır.  AYM'nin beraat kararı verme hak ve yetkisi yoktur" dedi.

Bozdağ: AYM'nin beraat verme yetkisi yok

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ,  Anayasa Mahkemesinin (AYM) Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki kararına ilişkin, "Bu karar, bir beraat kararıdır. AYM'nin beraat kararı verme hak ve yetkisi yoktur" dedi.

Bozdağ, partisinin Yozgat Boğazlıyan İlçe Kadın Kolları 5. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, AYM'nin bireysel başvurular hakkında karar verme hakkına sahip olduğunu ancak bu konuda karar verirken ilk derece, istinaf, temyiz veya süper temyiz mahkemesi gibi hareket edemeyeceğini belirtti.

Anayasa Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesi, istinaf mahkemesi, temyiz mahkemesi veya süper temiz mahkemesi olmadığını vurgulayan Bozdağ, şunları söyledi:

"Anayasayla sınırları belirlenmiş bir yetki ve görev alanı vardır. Anayasanın 148. maddesi çok açık diyor ki 'Bireysel başvuruda kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamaz, yapılamaz'. Anayasa Mahkemesinin Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararının açıklanan gerekçesi incelendiği zaman kanun yollarında gözetilmesi gereken hususların fazlası gözetildiği gibi onun da ötesine geçilerek ilk derece mahkemesi gibi inceleme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bir davanın esasına girecek şekilde bireysel başvuru incelemesi yapabilir mi, yapamaz mı? Vaka incelemesi yapabilir mi, yapamaz mı? Burada suç var mı, yok mu diye değerlendirme yapabilir mi, yapamaz mı? Delillerin yeterliliğini, niteliğini değerlendirebilir mi, değerlendiremez mi?

Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyla kendisine gelen bir konu da vaka incelemesi yapamaz. Delillerin yeterliliğini değerlendiremez. Böyle bir yetkisi yoktur. Can Dündar kararında delillerin yeterliliğini değerlendirdi, vaka incelemesi yaptı. Şimdi de aynı kötü ve yanlış uygulamayı Alpay ve Altan kararında da verdi. Gerekçeyi okuduğun zaman insan diyor ki 'İlk dereceli mahkemesine ne gerek var ki. İstinafa ne gerek var. Yargıtay'a ne gerek var.' Anayasa Mahkemesi sadece hak ihlali olup olmadığını tespitle yetinir. Onun ötesine geçemez."

AYM'nin hak ihlali olduğuna karar vermesi durumunda ilk derece mahkemesinin yargılanmanın yenilenmesi yoluna gidebileceğine ya da bu imkan yoksa tazminata hükmedebileceğine ya da genel mahkemelere müracaat yolunu göstereceğine işaret eden Bekir Bozdağ, "Ama şimdi bakın, ben okuduğum zaman gerekçeyi soruyorum Anayasa Mahkemesinin saygın hukukçularına; Siz hak ihlali kararı mı verdiniz yoksa beraat kararı mı verdiniz. Şimdi ilk derece mahkemesi sizin ortaya koyduğunuz Anayasanın çizdiği sınırı aşan bu irade ve kararınız karşısında ne yapacak? Bu kararlar, Anayasa Mahkemesinin bu kararı hak ihlali kararı değil, bir beraat kararıdır. Anayasa Mahkemesinin beraat kararı verme hak ve yetkisi yoktur" ifadelerini kullandı.

Suçun varlığına ve yokluğuna sadece ilk derece mahkemesinin karar verebileceğini vurgulayan Bozdağ, "İstinaf karar verebilir. Şimdi istinafın uygulamaya girmesinden sonra Yargıtay da vaka denetimi yapamaz ama şimdi bizim Anayasa Mahkememiz maalesef aynı şekilde burada bir vaka değerlendirmesi ve suç değerlendirmesi yapıyor. Anayasanın çizdiği sınırları tek tek aşıyor" diye konuştu.

Bozdağ, gerekçeden bir bölüm okumak istediğini belirterek, şöyle devam etti:

"Çok ilginç. Belki herkes okumadığı için buradan bunu kamuoyuna duyurmak istiyorum. Diyor ki 'Başvurucunun sunuculuğunu yaptığı Özgür Düşünce adlı bu programda farklı konularda hükümete yönelik ağır eleştirilerin dile getirildiği ve özelikle hükümetin hukuka uymadığının vurgulandığı görülmektedir. (Söz konusu programda katılan konukların isimleri var, burada onu geçiyorum.) Arasında hükümetin bazı mensupları ve üst düzey bürokratların konuşmalarının kimi ülkeler tarafından alınıp yasa dışı telefon ya da ortam dinlemesi yoluyla kayıt altına alınıp internet üzerinden yayınlandığının konuşulduğu bir sırada başvurucu araya girerek, diyaloğa katılmıştır. Başvurucu, dinlemenin sadece teknolojik imkanlarla yapılmamış olabileceğini, mevcut siyasal yönetimi kastederek hukuk dışı yöntemlerle devletin ele geçirilmesinin mümkün bulunmadığını belirtmiş, sonrasında suça konu edilen sözleri sarf etmiştir. Başvurucunun sarf ettiği sözlerin içeriği ve bağlamı, anılan sözler öncesinde ve sonrasında diğer konuşmacılar ile başvurucu tarafından dile getirilen hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu sözlerin tereddütsüz bir şekilde darbe çağrısı olarak nitelendirilmesi ve başvurucunun bunları ertesi gün gerçekleşecek olan darbe teşebbüsünü bilerek kamuoyunu buna hazırlamak amacıyla söylediğinin kabul edilmesi zordur.' Peki bu nedir sayın mahkeme başkanı? Sayın Anayasa Mahkemesi üyeleri. Bu bal gibi beraat kararıdır. Bal gibi yerindelik denetimidir. Bal gibi kanun yollarında gözetilmesi gereken hususların gözetilmesinden de öte ilk derece mahkemesi gibi suç var mı yok mu değerlendirmesidir. Olabilir mi? Çıksınlar, 'bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesine bu hakkı, bu yetkiyi, bu görevi veriyor' desinler. Ben o zaman bir şey demeyeceğim."

"ANAYASA MAHKEMESİ, YETKİ VE GÖREV SINIRINI TARTIŞMASIZ AŞMIŞTIR"

Herkesin beklentisine göre değerlendirme yaptığını dile getiren Bozdağ, şunları kaydetti:

"Tahliye bekleyenler, hak ihlali bekleyenler 'karar doğru', beklemeyenler 'karar yanlış' şeklinde bir cepheleşme var. Burada, beklentiye karar uygun olsun olmasın bütün hukukçulara, anayasa hukukçularına da siyasetin dışında olanlara da sesleniyorum. Anayasa burada. Gerekçeli karar burada. Çıkın, siz de hukuka sahip çıkın. 'Anayasa yanlış yapıyor' demekten, 'Anayasa Mahkemesi yanlış yapıyor' demekten çekinmeyin ama şimdi herkes siyasal saflarına göre saf tutmuş durumda. Doğruyu söylediğinizde de herkes size ayrı cepheden saldırıyor. Çok net söylüyorum. Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla bireysel başvuru konusunda anayasanın kendisine verdiği yetki ve görev sınırını tartışmasız aşmıştır. İlk derece mahkemesi gibi vaka incelemesi yapmış, delillerin yeterliliğini değerlendirmiş, çok net bir şekilde işin, davanın esası hakkında karar vermiştir. Bunlar beraat kararıdır, Anayasa Mahkemesinin bu kararı ve yaptığı bu iş, anayasaya ve anayasanın çizdiği kurallara açıkça aykırıdır. Bunun değerlendirmesini elbette hukukçular, bundan sonra da siyasetçiler yapacaktır. Bundan sonraki gelişmeleri de hep beraber değerlendireceğiz."

Bozdağ, Anayasa Mahkemesinin yanlış bir kararını eleştirmelerinin Anayasa Mahkemesine saygısızlık olarak değerlendirilmemesi gerektiğini dile getirerek, "Mahkeme kararları eleştirilmez kutsal metinler değildir. Elbette bir eksiklik ve yanlışlık görürsek, kararı verenleri ne kadar iyi tanırsak tanıyalım, ne kadar aramızda hukuk olursa olsun, o hukuka saygıyı koruyarak bu kararın yanlışlığını ortaya koymak, dile getirmek, bizim vazifemizdir. Biz bir saygısızlık yapmıyor, hukuk devletine sahip çıkan birisi olarak bu noktada uyarı ve eleştiri vazifemizi yerine getirdiğimizi ifade etmek isterim" şeklinde konuştu.

"CHP, BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMASINDAN SONRA ADETA ÇILDIRDI"

Bozdağ, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin açıklamalarına değinerek, Bahçeli'nin ortaya koyduğu bu iradenin bir hesap, bir pazarlık sonucu olmadığını vurguladı.

Bunun altını özellikle çizmekte fayda gördüğünü dile getiren Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"'nin ve Türk milletinin birliği, dirliği, bütünlüğü, huzuru, refahı, istiklali, istikbali ve bekası için birlikte olmak, bir arada bulunma ve yeni hükümet sistemini birlikte inşa etme, geleceğin 'sinin kapılarını birlikte arama iradesidir. Bölgemizde yaşanan pek çok olumsuzluk, pek çok olumsuz hesabı 15 Temmuz'da nasıl bozduysak, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye'nin geleceğine vurulmak istenen prangaları nasıl yok ettiysek, Allah'ın izniyle 2019'da da bütün hesapları ve oyunları bozacağız. Bu, Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle yerli ve milli duruşu olanların birlikteliğidir. Ortaya çıkan tablo bir milli mutabakat tablosudur, iradesidir. Bu milli mutabakatın içerisinde yer almak isteyen herkese bu kapı elbette açıktır. Sadece AK Parti ve MHP birlikteliği değil, diğer partilere oy vermiş bütün vatandaşlarımıza da bizim çağrımız var. Birlikte bu büyük mutabakatın altında yer alalım ve Cumhuriyetin 100. yılına doğru giderken yeni hükümet sistemiyle Türkiye'yi yeni bir yüzyıla beraber taşıyalım istiyoruz."

Bozdağ, CHP'nin Bahçeli'nin bu açıklamasının ardından adeta çıldırdığını ve 2014'te çatı adayı desteklerken Bahçeli ve ekibine onca güzel söz söyleyen ve destek veren CHP'nin şimdi başka şeyler söylediğini ifade etti.

CHP'nin her sözcüsünün Bahçeli ve ekibine hakarette yarış yapar hale geldiğini aktaran Bozdağ, şunları kaydetti:

"Sizinle aynı çatı altına geldiğinde iyi, değerli olan ve ileriyi gören birisi, sizinle değil de AK Parti ile geleceği beraber yürüyeceğim dediğinde birden bire nasıl kötü oluyor. Bu, esasında bu değerlendirmeleri yapanların içerisindeki kötülüğün dışa yansımasından başka bir şey değildir. Anamuhalefet bu milli mutabakattan dolayı adeta çıldırdı. Sadece anamuhalefet çıldırmadı. Türkiye'nin geleceğinde omurgasız, kukla yönetim isteyen çevrelerin tamamı çıldırdı. Dışarıdaki bazı güçler, Türkiye'nin üzerinde karanlık hesabı olanlar, terör örgütleri PKK ve FETÖ dahil, Türkiye'ye karşı terör eylemleri yapanların hepsi çıldırdı. Çıldırsınlar. Bizim onlara diyecek bir şeyimiz yok. Biz yolumuza Allah'ın izniyle devam edeceğiz.

2019'a giderken her gün yeni bir kirli hesabın, oyunun, algı operasyonunun, iftiranın milletin önüne çıkarılacağını da hepimizin bilmesi lazım. Çünkü Türkiye büyük bir ülke. Türkiye'nin başında bu aziz milletin hukukunu canı pahasına koruyan lider istemiyorlar. Türkiye'nin başında Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurunu bugünkü noktadan daha ileri noktalara taşıyan lider istemiyorlar. Bölgede ve dünyada kendine has politikalar ortaya koyan, kendine has adımlar atan, tam bağımsız hareket etme iradesi ortaya koyan bir lider istemiyorlar. İstiyorlar ki biz başımızı kaldırdığımızda bir şey demeden Türkiye'yi yönetenler bizim dediğimiz istikamette uydu gibi vaziyet alsınlar. Kusura bakmasınlar. Türkiye kabile devleti değil. Türkiye'yi yönetenler de hiçbir gücün uydusu değil. Biz sadece Türk milletinin gözüne bakar, hiza ve istikameti milletimizin gözünden alırız. Bu millet Türkiye'de uydu yönetimlere, bazı büyük güçlerin irade ve istikametinde hareket edecek idarelere tahammülü yoktur."  

Sayfa Yükleniyor...