'Bu kadar istiyorsa askere kendisi gitsin'

Ömür Gedik'in 'Jennifer Lopez'i protesto edelim' başlıklı yazısına Uğur Vardan'ın 'Çok istiyorsa askere kendisi gitsin'' demesi üzerine üzerine Ömür Gedik bir kez daha yazdı: ''Gerekirse giderim, hem de büyük bir gururla.''

'Bu kadar istiyorsa askere kendisi gitsin'

''Bütün bir ülkenin silah bırakmaktan, ‘kirli savaş’ın bir an önce bitip gitmesinden, akan onca kanın iki tarafın annelerine de yaşattığı evlat acısından bahsettiği bir ortamda, bir sinema yazarının uyduruk bir mesele sonucu (mesele de şu; Jennifer Lopez’in, Kuzey Kıbrıs Türk Kıbrıs Cumhuriyeti sınırları dahilinde bir otelin açılışına, Rumların gazına ya da tehdidine gelerek katılmaması) ortaya atılarak, içindeki ‘militarist’ duyguların canlandığını, ‘sözde’ espri kalıplarıyla ifade etmesi neye sığar?


Suyu fazla bulandırmayayım, bahsettiğim kişi Ömür Gedik. Gedik, Hürriyet’teki 13 Temmuz tarihli köşe yazısında, ‘Jennifer Lopez’i protesto edelim’ başlığıyla şunları yazmış, önce bu ‘Her Türk asker doğar’ satırlarını kısaca alıntılayayım: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelmekten sözde ‘insan hakları ihlali’ni bahane ederek son anda vazgeçen Jennifer Lopez’in filmi bu hafta sonu ’ye geliyor. Susup oturmalı mıyız yoksa filmi ve J.Lo’yu protesto etmeli miyiz, işte şimdi bunu düşünme zamanı. Valla ben şahsen gelenin geçenin Türkiye üzerinde oynadığı oyunlara fena halde bozulur oldum. ‘Hadi kızlar askere’ deseler silahı alıp batıya, doğuya koşacağım şu ruh halimle. Jennifer Lopez’le ilgili her şeyi protesto edip diş göstermekten yanayım.... Bu kez sanata sansür olmaz demeyeceğim. ‘B Planı’ adlı filmi Türkiye’ye getiren Warner Bros.’a ilk ricayı buradan ben yapayım; koca bir ülkeye haksızlık yapan J.Lo’yu protesto ettiğimiz için onun başrolünde olduğu filmin -o kalkıp özür dileyene kadar- ülkemizde gösterilmesini istemiyoruz. Ve bunu tüm dünyanın aynen böyle bilmesini rica ediyoruz.”

Gedik aynı yazının son bölümünde ise üç günlük yurtiçi seyahatini yazmış ve bu gezinin son safhasında da ‘terör korkusu’na değinmiş. O satırları da alıntılayayım: “Ve son olarak terör korkusu. Şebinkarahisar-Giresun yolunda bir hafta önce bir terörist ölü olarak ele geçirilmiş, kaçanlar için yakalama çalışmaları sürüyormuş. Gündüz yeşilliği ve doğal güzelliğiyle hayran bırakan yol birden kâbusa dönüştü. Şoförümüz çok şeker, ben üç buçuk attıkça, ‘İşte bomba şurada patladı, teröristi şurada öldürdüler, burası yolun en tehlikeli kısmı, asker transferi yasak, kara yolunu değil helikopteri tercih ediyorlar’ gibi detaylarla yolu pek bir neşeli kıldı.”

İnsan öncelikle bir kalem erbabında tutarlılık arıyor. İlk satırlarında askerliğe özenen Gedik, son satırlarda da ‘üç buçuk atıyor’. Ayrıca bir filmi eleştirirken ikide bir ‘Hayvan hakları’ kriterine dayandırarak didiklemeye çalışan biri, iş insanlığa gelince niye aynı hassasiyeti göstermiyor, anlamadım.

'Bu kadar istiyorsa askere kendisi gitsin' - 1 Uğur Vardan

Sinema yazarlığı mesleğine ilgi duyduğum dönemde kendime örnek aldığım kalemler aydındı, ülkenin dertleriyle ilgiliydi, belli bir tavırları vardı, meselelere tarihi bir perspektiften bakarlardı, gündeme ilişkin içi dolu fikirleri vardı. Evet, biliyorum o günler çok geride kaldı. Şimdi herkes sinema yazıyor. Burada bir problem yok. Ama yine de aynı meslek grubu içinde yer aldığım insanlardan biraz duyarlılık, biraz savaş karşıtlığı, biraz farklı bakma isteği bekliyorum. Bir yandan da şunu kabul ediyorum, isteyen istediğini yazar ve biliyorum ki basınımızda Gedik gibi düşünen çok sayıda isim var.

'Bu kadar istiyorsa askere kendisi gitsin' - 2 Radikal, internet sitesinden haberi bu fotoğrafla verdi.

Benim derdim ‘Böyle bir yazı basında nasıl çıkar?’da değil. Benim derdim, bu isimle aynı derneğe üye olmamda. Dolayısıyla halihazırda üyesi olduğum SİYAD içinde, bu denli militer görüşlere hayat hakkı tanınmaması konusunda benim de sansürcü olmaya hakkım var sanıyorum. Lafı uzatmadan SİYAD Başkanı Murat Özer ve yönetim kuruluna seslenmek istiyorum; bu tür zihniyette olanların SİYAD’dan çok MİYAD’a (Militer Yazarlar Derneği) yakıştığını düşünüyor ve bu konuda gerekli işlemlerin başlatılmasını talep ediyorum. Çünkü ben bu denli ‘üfürük’ bir konuda bile sansüre yeltenen, askere gitmeyi çok isteyen bir zihniyetle aynı dernek çatısı altında bulunmak istemiyorum. Not: SİYAD içinde askerliği gelmiş birçok genç kalem (örneğin Erman Ata Uncu) var, Gedik eğer çok istiyorsa onlardan birinin yerine kışlanın yolunu tutabilir... '' (SİYAD mı MİYAD mı ya da askere gitmek isteyen bir sinema yazarı üzerine... Uğur Vardan, Radikal)

'Bu kadar istiyorsa askere kendisi gitsin' - 3

ÖMÜR GEDİK’TEN UĞUR VARDAN’A YANIT
Ömür Gedik ise Vardan'ın yazısı üzerine yanıt verdi:

“SİYAD üyesi Uğur Vardan, “Jennifer Lopez’i protesto edelim” başlıklı köşe yazımdan yola çıkarak SİYAD’dan atılmam gerektiğini buyurmuş.

Bir kere SİYAD, siyasi bir dernek değil. Burada farklı dünya görüşlerin olan yazarlar olarak aynı çatı altında yaşamaya çalışıyoruz. Ve bu kurumda kimsenin farklı görüşler nedeniyle insanları yargılama hakkı yok.

Yazısında “aydın” olmaktan bahsediyor, aydın bir insan aynı görüşe sahip olmadığı kişileri dernekten atalım demez diye düşünüyorum. Anlaşılan Uğur Vardan farklılıklara tahammülü olan bir arkadaşımız değil. Onun yaptığı SİYAD’ın adını kötüye kullanmak ve derneğe zarar vermektir.

GEREKİRSE ASKERE GİDERİM
Diğer konuya gelecek olursam, ben “nasıl ki Jennifer Lopez özür dileyene kadar filmini protesto edelim” dedim. Ve bu konu üzerine kurulu yazımda militarist değil gayet milliyetçi ve insancıl bir yaklaşımda bulundum. Ülkemi çok seviyorum, masum insanların ölmesini istemiyorum, bütünlüğe, barışın ve huzurun sağlanmasına karşı oynanan tüm oyunların her zaman karşısındayım. Bu tavrımdan da satır aralarından mana çıkarmak için olağanüstü çaba harcayan Uğur Vardan ya da başkalar istedi diye ödün verecek değilim. Kendisi SİYAD’da henüz askere gitmeyen arkadaşlarımız olduğunu söylemiş ve benim onların yerine de askere gitmemi önermiş. Gerekirse giderim Uğur, hem de büyük bir gururla.”

FİLMİNİ İLK FIRSATTA İZLEYECEĞİM
Hıncal Uluç ise konuyla ilgili şunları yazmıştı:

1960'lardan beri ayni şeyi söylüyoruz... "Bir Dış Türkler Bakanlığı kurulmalı.. Dışa göçen Türklerin anavatanla bağlarını sımsıkı devam etmeli.. Kağıt üzerinde başka ülke vatandaşlığına geçseler bile Türk kalmaları sağlanmalı.." Yaşadıkları ülkelerin siyasal ve ekonomik liderleri, yön belirleyicileri, orada etkili bir Türk nüfusun yaşadığını ve bu nüfusun kenetlendiğini bilmeli..

Bunu yapamadığımız sürece daha ne Jennifer Lopez olayı yaşar, daha ne şaşkın "Boykot.. Filmini oynatmayalım. Oynarsa gitmeyelim" çığlıkları ile marifet yaptığımızı sanırız.

7 milyonluk Yunan lobisi etkili.. 70 milyonluk Türk'ün lobisi mobisi yok.. O zaman Jennifer'in günahı ne?. Filmini ilk fırsatta izleyeceğim.''

Sayfa Yükleniyor...