'Bunun adı ilahi adalet'

28 Şubat’tan sonra tutuklanarak cezaevine gönderilen Bekir Yıldız, Çevik Bir ve diğer emekli askerlerin tutuklandığı takdirde Sincan Cezaevi’ne gönderilecek olmalarını “İlahi adalet” olarak nitelendirdi ve davaya müdahil olacağını söyledi...

'Bunun adı ilahi adalet'

Bekir Yıldız 28 Şubat sürecinde en çok mağdur olan isimlerden biri. 31 Ocak 1997’de Sincan Belediye Başkanı’yken düzenlediği Kudüs Gecesi, zaten gergin olan ipleri kopardı. Geceye İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri’nin katılması ve Filistin’deki intifadanın canlandırılması, askerleri çok rahatsız etti. Kudüs Gecesi’nin tepki alması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve DGM Başsavcılığı Kudüs Gecesi ve geceyi düzenleyen RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında 2 Şubat 1997’de ayrı ayrı soruşturma açtı. 4 Şubat’ta da tanklar Sincan sokaklarında geçti yaptı. Yıldız, 5 Şubat’ta 9 kişiyle birlikte yasa dışı silahlı çeteye yardım ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklandı. 5 ay cezaevinde yattıktan sonra afla çıktı.

Vatan gazetesinin haberine göre, Yıldız 28 Şubat’la ilgili şu açıklamaları yaptı: “ her 10 yılda bir darbe gören ülkeydi. Bu düzenin sahipleriymiş gibi kendilerini gören bazı güçler, kendi istekleri doğrultusunda ne zaman gidişat olmaz, milli irade ne zaman ortaya çıkar darbe yaparak sanki rotasyon bozuluyormuş, onu tekrar rotaya koyalım diye bir darbe yapıyorlardı. En son yapılan ve postmodern olarak adlandırılan da bu darbelerden bir tanesiydi. Gördük ki 12 Eylül darbesi sorgulanmaya başlandı. Alanı dar da olsa 30 yıl sonra. 12 Eylül darbesinin içinde bulunanların birçoğu hayatını kaybetti. Ama 28 Şubat daha yakın bir tarihte olduğu için, o günün aktörlerinden asker kanadından en azından Güven Erkaya dışındakiler sağ. Bu toplumun beklediği bir şeydi. Bir süre önce soruşturma başlamıştı, şimdi gözaltılarla mahkeme süreci başlamış oluyor. Biz de 28 Şubat’ta bir şekilde yapmış olduğumuz geceden dolayı görevinden alınıp, tutuklanan, tutuklu yargılandıktan sonra 4.7 yıl hapisle cezalandırıldık. Ülkemizi terk ettik. Bulgaristan, Almanya’da yaşadık döndük. Siyasi, ekonomik, yaşamsal, konumsal anlamda bir çok sıkıntı yaşadık. Gerek bireysel anlamda gerek ülke açısından sevindiricidir. Neden sevindirici kimsenin yaptığının yanına kar kalmaması açısından. Yoksa birilerinin durup duruken ceza alması değil bu. Bundan dolayı ülke adına mutluluk verici.”

‘Her şerde bir hayır var’
(“İfadeleri alınanların tutuklanması halinde Sincan Cezaevi’ne götürülecek olmasına ne dersiniz” sorusu üzerine): “İlahi adalet diyebiliriz. Biz her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardıra inanırız. Yıllar sabırla beklendiği zaman tarihsel süreçler sonucunda bakıyoruz ki tarih en güzel şekilde ortaya birçok şey koyuyor. İlahi adalet sadece burada olan bir şey değil. Burada karşılığını bulmasa da ölüm ötesi hayatın varlığına olan inancımız sonsuz. Belki duygusal anlamda baktığımızda kısmen rahatlamalar düşünülebilir ama tam bunu söyleyebilmek mümkün değil. 1997’de darbeyi yapanların, Başbakan’ı bizi ve diğer siyasileri gözardı edenlerin vermiş olduğu karar toplum vicdanında yer etmediği için 2002 yılında muhtar bile olamaz denilen Başbakan bugün Türkiye’yi yönetiyor. Bu değişikliklerin tümünü yapıyor.”

‘İyi ayıklanması lazım’
“İhaleyi sadece asker kanadına, o gün Batı Çalışma Grubu denen gruba çıkarmak anlamlı olmaz. İşin içinde siyasiler, sendikalar var. O gün bu işin içinde yazılı görsel basın, çeşitli dernekler vardı. Hükümeti kurup milletvekili satın alma gibi durumlar vardı. Yeni hükümet kurma çabasındakiler vardı. Bunlarda 1. derece sorumluları bulmak önemli. Yoksa kullanılanların sayısı çok fazladır. Karakteriyle oynanan insanların sayısı çok fazladır. O süreçte insanlar karakter sınavı verdiler. Güçlülerin baskısına karşı hangi gazeteci işadamı dayanabilirdi? Direnç gösterenlerin de akıbetleri belli oldu. Direnç gösterenlerin hatta biraz pasif kalanların bile andıçlarla konumları sıfırlandı. İnsanlar endişe duydular. Bunların iyi ayıklanması lazım. Türkiye’de 28 Şubat sürecinde yer almayan gazeteci, televizyoncu, siyasi, sendikalar çok az oldu. Bunların tamamını yargılamaya kalkarsanız yelpaze çok büyür. Haksızlık da yapılmış olabilir. Çünkü gerçekten karakterlerle oynandı. Burada seçici olarak yargılamanın sınırlarının genişletilmesi gerekir. 1,2,3. derecede sorumlular belirlenmeli.”

Sayfa Yükleniyor...