Bunun gibi olsa ben beş tane doğururum

Acemi ananın analık macerasında en şaşıp kaldığı şey, bebek büyüten ananın kalabalıklar içindeki mutlak yalnızlığıdır. Üstelik bu yalnızlık çeşit çeşittir.

Kimsenin hakkını yemeyelim, bir kere tombalak yavrunun etlerini bura bura sevmeye gelince etraf hep kalabalıktır. Aksam olur, Lado saatlerce pışpışlanır, ama uyumaz. Beşiğin içine uzanan el uyuşur tutmaz olur; beşiğin içine bükülen fıtıklı bel, sızım sızlar bükülmez olur. O yenilesi bacaklar, şimdi ter ter tepinmektedir. Zaman mefhumunu yitiren acemi ana, beşiğe eğilmekten kan yürüyen kafasını biran için kaldırıp etrafına bakar, ama kimseyi göremez. Bükülmeyen beli büker, uyuşan kolu şöyle bir sallar, kafayı beşiğe gömer ve yeni baştan başlar. Pışşşş, pışşş, pışşş. 

Herkes gibi acemi anaların da bir ailesi ve iki tür arkadaşı vardır. Bekar ve çocuksuz olanlarla evli ve çocuklu olanlar. 

Entelinden kokoşuna bekar kadının odağı aşk meşktir. Aradı aramadı, geldi gelmedi, üç kilo aldım beş kilo verdim, şöyle içtim böyle içtim. 18 yaşındaki yeğenimle, 35 yaşındaki bekar arkadaşlarımın gündemi arasında tek bir fark vardır. Yeğenimin Roxy'ye giriş parası çıkışmaz; arkadaşlarım, giriş paralarını ve bilimum shutları ödedikleri kredi kartını ay sonunda kapatamaz. Gerisi aynıdır. Bekar kadın, müebbet ergendir.

Acemi analarsa, default sıkıcıdır. Acemi anaya aşk desen, aşk meyvesi anlar. Meşk desen, bez markası sanır. Üstelik etrafta yetişkin birini görmeye susadığından, arkadaş görünce çenesi fena düşer. Takar memeye pompayı, sanki dünyanın en normal şeyi gibi, başlar anlatmaya: ''Ladin, artık gün aşırı kaka yapmaktadır. Üstelik kakasının kıvamı koyulaşmıştır''. Acemi ana, sadece bu konu başlığında yarım saat bir monologu sürdürme kapasitesine sahiptir.
En korkuncu da iki acemi ana arasında kalan bekar arkadaşın durumudur. Bekar arkadaş, acemi anaların ne dediğini anlamaz. Onlar acemi anaca konuşur: ''Seninki baby björn'de oturuyor mu? Unibaby joker'de var mı? 200 ml mi içiyor çüşş!'' Bekar arkadaşlar, acemi anaları genelde terk eder.

Çocuklu eşin dostun sebep olduğu yalnızlık ise, başka bir tür yalnızlıktır. Acemi ana, daha önce uzun saatler çalışmış, günlerce uykusuz kalmış, gün ağarmadan işe gitmiş ve hayli büyük sorumluluklar sırtlanmıştır. Çetin cevizdir. Bebek bakmak, bu acemi ananın hayatta yaptığı en yorucu ve en zor iştir. Bu işte mesai bitmez, hafta sonu bir türlü gelmez. Siz bakmasanız hayatta kalamayacak, yaşamı tamamen size bağlı bu küçük insanın hayat boyu sürecek ağır sorumluluğu, omuzlara çöker. Acemi ana dertlenmek ve anlaşılmak ister.
Lakin gelin görün ki büyütülmesi en meşakkatli çocuk, herkesin kendi çocuğudur. Analar arasında empati, Kütahya pazarında egzotik meyvedir. Her ana, sadece çektiğini bilir. Acemi ana, kuzguna yavrusunun şahin göründüğünü bilmektedir de anaların sadece kendi sorununu beğendiğini, süreç içinde öğrenir. Talihsiz diyaloglar, hep şu soruyla başlar: ''Eee annelik nasıl gidiyor ?''  

Uyumuyor...
Ay ne olacak uyumazsa uyumasın. Yemeyen çocuk kadar zoru yok. Bizim ki...
Çok yorgunum...
Analığı ne sandın. Bu ne ki benim ki bir ağlıyordu...
Günde ortalama 4 saat uyuyorum, aklımı kaçıracağım!
Amma söylendin. Hiç sesi çıkmıyor, benim ki böyle olacaktı 5 tane daha yapardım...

Acemi ana, acemice, bu sorunun gerçekten yanıtı merak edilerek sorulduğunu ve yapısı itibariyle, yanlış bir cevabı olamayacağını sanır. Ama yanılır. Karşısındaki insan Lado'yu yarımşar saatten iki kere görmüştür. E Lado da ağlak bir çocuk değildir. Dolayısıyla, kendi dertlerinizle karşı tarafı meşgul etmenin manası yoktur. Uykusuzluk, bitmişlik, sütsüzlüğü müteakiben kapının önünde kol gezen postpartum depresyonuna hak kazanmamışsınızdır. Yavaş yavaş kıdemlenen acemi ananın, ''annelik nasıl gidiyor?'' sorusuna verilmesi gereken yanıtı keşfetmesi zaman almaz:

''Ay benimki de annelik mi! Sen gözümün etrafındaki mor halkalar bakma. Böyle çocuğun olsa sen beş tane doğururdun. Beni bırak, sen beş sene önce çektiğin acıları anlat'' 

Bu empâti engelli kalabalığın dışında kalanlar tabi ki vardır. Zaten onlar olmadan bir bebeğin ilk aylarından sağ çıkmak neredeyse imkânsızdır. Onlar sizi sabırla dinlerler ve şöyle derler: ''Geçecek''.

Sayfa Yükleniyor...