Burkay: Keşke hükümet sertleşmeseydi

Diyarbakır’ı ziyaret eden Kürt yazar Kemal Burkay, artan şiddet olaylarının ardından hükümetin tavrının değiştiğini belirterek “Açılımcı politikasının aksine hükümetin ses tonu çok sertleşti, keşke böyle olmasaydı” dedi.

Burkay: Keşke hükümet sertleşmeseydi

Sürgünde geçen 31 yılın ardından ’ye dönen yazar ve siyasetçi Kemal Burkay, Diyarbakır’ı ziyaret etti.

Kemal Burkay, NTV Diyarbakır Temsilcisi Nizamettin Kaplan’ın sorularını yanıtladı.

Burkay, özetle şunları söyledi:

“Diyarbakır’da surların çevresi yeşillenmiş temizlenmiş. Kenti yeterince dolaşamadım. İlk anda dikkatimi çeken şeylerden birisi insanların yavaş sesle konuşmaları. Bu, bir bakıma 30 yılın birikimi. Yaşanan şiddet ortamı insanların görüşlerini, düşüncelerini yüksek sesle dile getirmekten alıkoymuş. Diyarbakır’da iyi karşılandım, onuruma dün akşam bir yemek verildi. Pek çok dostum, eski arkadaşım ziyarete geldiler. Yeni insanların, hatta çocukların ilgisi beni mutlu etti.

Benim çözüme ilişkin görüşlerim geçmişten beri biliniyor. Sorunların diyalog, istemlerin barışçıl dile getirilmesi yoluyla çözümünden yana oldum hep. Bizim bu tür niyetlerimiz yetmiyor ve yetmedi. Türkiye şiddete yöneldi. 12 Eylül darbesinden sonra baskılar tepki doğurdu ve çok acılı bir dönem yaşadık. Sorunların şiddet yoluyla çözülemeyeceği kanıtlandı. Bir tarafın diğer tarafa boyun eğdirerek, zorla susturarak sorunların ortadan kalkmayacağı görüldü. Diyalog ortamı gerekiyor, adil bir çözüm gerekiyor. Kürt halkının haklı ve demokratik taleplerinin karşılanması gerekiyor.

Son günlerde ne yazık ki şiddet yeniden tırmanışa geçti. Daha önceki dönemde oldukça yumuşak olan açılımcı politikasının aksine hükümetin ses tonu da çok sertleşti. Keşke böyle olmasaydı...

Seçimlerden sonra yeni bir anayasanın yapılması gündeme gelmişti. Beklenmeyen ve istenmeyen olaylar birbirini izledi. Yeniden savaşın sesi yükseldi. Bu son derece olumsuz bir ortam, birçok insanı karamsarlığa sürükleyen bir durum. Belki birkaç ayı belki birkaç yılı daha kaybederiz böyle ama tekrar aynı noktaya geliriz. Her şeye rağmen, cesaret ile sağduyuyu kaybetmeden diyalog ve barışçıl çözüm ortamını kararlılıkla savunmak lazım.

Ben herhangi bir örgüte karşı önyargılı değilim. Benimle görüşmek isteyen siyasi partilerle demokratik örgütlerle hepsiyle görüşürüm. Yurtdışından dönerken hemen siyasi bir parti veya siyasi niteliği olan bir örgüte girmek ya da parti kurmak gibi bir amacım yoktu. Aynı zamanda siyasi kişiliği olan bir insanım öyle olunca da köyüme çekilip sakin bir emeklilik geçirme hakkını kendimde görmüyorum.

Bizim gerek Kürt sorununun çözümü konusundaki talepler bakımından gerek yöntemler bakımından başka örgütlerle farklarımız olmuştur. Biz geçmişten bu yana ayrı devletten çok federasyona ağırlık verdik. Yine biz geçmişten beri silahlı eylemden çok siyasal mücadeleye önem verdik. Çeşitli örgütlerle farklarımız oldu. Özel olarak Demokratik Toplum Kongresi için söylemiyorum.

Genel anlamda Kürt siyasi hareketinde görüş birliği söz konusu olduğu zaman şunu dile getirdim. Kürtler elbette kendi istemlerini dile getirmek için kendi aralarında dayanışmada bulunabilirler. Kürtlerin kendileri arasında demokratik, uygarca ilişkilerin egemen olması gerektiğini düşündüm. Geçmişte bunun tersi gelişmeleri yaşadık. Artık geldiğimiz noktada daha toleranslı olmak, birbirini kabul edebilmek, uygarca ve demokratik ilişkiler kurmak lazım.

Son yıllarda ne yapıyorsam bundan sonra da onu yapacağım. Yazıyorum, görüşlerimi söylüyorum, toplantılara katılıyorum. Bunu yine sürdürürüm. Yerleşeceğim yeri henüz kararlaştırmadım. Biraz daha dolaşayım ondan sonra elbet karar veririm.”

Sayfa Yükleniyor...