Adalet Bakanı Gül: Cezaevlerinde 260 bin 144 kişi bulunmaktadır

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, cezaevlerinde 16 Kasım 2018 itibarıyla 260 bin 144 kişi bulunduğunu, bunların 202 bin 434'ünün hükümlü, 57 bin 710'unun tutuklu olduğunu açıkladı.

Adalet Bakanı Gül: Cezaevlerinde 260 bin 144 kişi bulunmaktadır

Son dakika haberi! 

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na, bakanlığı ile yüksek yargı kurumlarının 2019 yılı bütçesini sundu.

Hukukun, demokratik düzenin, güvenliğin, hak ve özgürlüklerin korunup yaşatılmasının güvencesinin yargı olduğunu dile getiren Gül, yargı yetkisinin, bağımsız ve tarafsız yargı mercileri tarafından kullanıldığını söyledi.

"Hiçbirimizin yargı adına vekaleten konuşma hak ve yetkisi de bulunmamaktadır" diyen Gül, yargı kararlarının herkes için bağlayıcı olduğunun altını çizdi. 

Gül, yargı yetkisini kullanmanın yargı organlarına ait olsa da yargısal adaleti sağlamanın, yasal ve kurumsal imkanlarını oluşturmanın yasama ve yürütmenin görevi olduğunu anımsattı.

Anayasanın da kuvvetler ayrımını, organlar arası bir hiyerarşi olarak değil medeni bir iş bölümü olarak tarif ettiğine işaret eden Gül, "Bu iş bölümü anlayışı içinde biz de vatandaşlarımızın adalet hizmetlerinden daha yüksek kalite ve standartlarda yararlanması hedefi üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Yargı sistemini, insanımıza hizmet eden bir araç olarak işlevsel kılmak hükümetlerimizin değişmeyen önceliğidir" dedi.

"ANA HEDEFİMİZ GÜVEN VEREN BİR ADALETİN TESİSİ"

Bu önceliğe uygun bugüne kadar pek çok reform yapıldığını, iyileştirici ve geliştirici pek çok adım atıldığını aktaran Gül, şöyle devam etti:

"Ana hedefimiz hangi etnik, hangi bölge, sosyal statü, yaşam tarzı ne olursa olsun, insana insan olduğu için değer veren ve 'herkese güven veren bir adalet'in tesisidir. 'Güven veren adalet' perspektifiyle en başta, mahkemeleri soğuk duvarlarıyla tarif edilmeyen vatandaş dostu bir sistem kastediyoruz. Hizmet gereklerine uygun fiziki imkanları kurarak, hizmeti kolaylaştıran teknoloji kullanımını yaygınlaştırarak, iyi uygulama örnekleriyle adalete erişimi güçlendirerek vatandaş memnuniyetini artırmayı hedefliyoruz. Bu perspektifle, hukuk istikrarı ve hukuki güvenliğin altını çiziyoruz. Yüce Meclis'in takdiri ve iradesiyle mevzuat altyapımızı güçlendirici adımları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da atmayı umuyoruz."

"ZORLUKLARIN FARKINDAYIZ"

Gül, eksiklikleri inkar, geliştirme ve iyileştirme ihtiyacı gösteren alanları göz ardı etmediklerini vurgulayan Gül, bugüne kadar sağlanan ilerlemeler ve kaydedilen başarılar ne kadar büyük ve anlamlı olursa olsun, daha yapılacak pek çok iş, gerçekleştirilecek pek çok hedef olduğunu bildirdi. Adalet Bakanı Gül, şunları kaydetti:

"Zorlukların da farkındayız. Zorlukların en başta, ele aldığımız konunun tabiatından kaynaklandığını hatırda tutmak zorundayız. Yargıdan, yargı mercilerinden, mahkemelerden söz ederken, bir idari teşkilattan, o teşkilatın hiyerarşik düzen içindeki bir taşra örgütlenmesinden bahsetmediğimizi hepimiz biliyoruz. Yani bir bakanlık ve o bakanlığın taşra teşkilatı şeklinde yapılanma değil, bağımsız ve tarafız yargı mercileri söz konusu. Yargı mercileri, görevlerini anayasal teminat altındaki bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleri doğrultusunda yürüttüklerinden, vatandaş memnuniyetini artırıcı adımlarda, adalet hizmetlerinin toplumsal talep ve beklentiler doğrultusunda geliştirilmesinde bu fonksiyonel ayrıma da dikkat etmek, saygı göstermek zorundayız. Yargı mercilerinin kendi tabii mecraları ve anayasal sınırları içindeki işleyişine karışmamak ama bu işleyişin tabi olduğu yasal ve kurumsal çerçeveyi geliştirmek, iyileştirmek politikalarımızın nirengi noktasıdır."

Abdulhamit Gül, 'de yargının ve adalet hizmetlerinin aktüel performansını değerlendirirken gözden kaçırılmaması gereken bir diğer noktanın, içinden geçilen çok özel tecrübe olduğunu vurgulayarak, bu tecrübenin Türk yargısına, bağımsızlık ve tarafsızlığın değerini, hukuka ve vicdana bağlılığının önemini, akıl ve muhakemenin kıymetini çok büyük bir bedel karşılığında öğrettiğini söyledi. 

''FETÖ MENSUPLARI İHANETİN HESABINI VERMEYE BAŞLADI"

Akıl ve muhakemeyi değersizleştirip yerine ideolojik adanmışlığı ikame edenlerin ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğinin 15 Temmuz'da çok canlı biçimde görüldüğünü ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstikameti hukuktan ve vicdanından değil bağlı olduğu örgütten alan FETÖ mensupları, sonuçta bu ihanetin hesabını hukuk önünde vermeye başlamışlardır. Adalet mekanizmasını araçsallaştıran FETÖ, yargı sistemine, milletimizin adalet beklentisine ve adalete duyulan güvene de en büyük kötülüğü yapmıştır. Yargı sistemimiz başta olmak üzere Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra devlet içindeki bu örgütlü yapıdan kurtulmak için kararlı bir mücadele ve arınma sürecini başlatmıştır. Bu süreç devam etmektedir. Bu süreç zafiyete uğramadan başarıyla tamamlanacaktır. Bu arınma sürecine, yeniden bir inşa sürecinin eşlik etmesi zarurettir. FETÖ ile mücadele aynı zamanda Türk yargısının bir bağımsızlık ve saygınlık mücadelesidir. Bu mücadeleyi yargının saygınlığını yükselterek, toplumun adalet inancını yine yücelterek sürdüreceğiz. 2019 yılını bu anlamda yeni bir başlangıç, önemli bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Yargının kendi yaşadığı travmayı da atlatarak daha adil, daha hızlı, daha etkin ve toplumun tüm fertlerine güven vererek yol alacağına inanıyoruz."

Gül, Yargı Reformu Stratejisi ile bakanlığın Stratejik Planı'nın yenilenmesi üzerinde çalışmaların sürdüğünü, her iki politika belgesinin hazırlanması sürecinde çok sayıda kuruma yazı yazarak görüşlerini aldıklarını söyledi.

Ceza adaleti sisteminin adil ve etkin işleyişi için attıkları adımlar hakkında bilgi veren Gül, lekelenmeme hakkının daha etkin korunmasına yönelik çalışmalarını anlattı. Abdulhamit Gül, yapılan düzenlemeyle lekelenmeme hakkı ile hak arama hürriyeti arasında bir denge sağlandığını belirtti.

Bu düzenlemeyle artık cumhuriyet savcılarının, şikayetin soyut ve genel nitelikte olması veya konusunun suç oluşturmadığının açıkça anlaşılması durumunda "soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar" verebildiklerini hatırlatan Gül, düzenlemenin yürürlüğe girdiği 25 Ağustos 2017 ile 31 Ekim 2018 tarihleri arasında, 74 bin 194 ihbar dosyası açıldığını, bunların 31 bin 192'sinde "soruşturma yapılmasına yer olmadığı" kararı verildiğini bildirdi.

Gül, Mağdur Hakları Daire Başkanlığı kurulduğunu, kadın ve çocukların adli süreçlerde daha fazla örselenmemesi için bazı adliyelerde "adli görüşme odaları" oluşturulduğunu, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi için de Alternatif Çözümler Daire Başkanlığını kurduklarını kaydetti.

Uzlaşma kurumunun yaygın biçimde uygulanmasının öncelikleri arasında olduğunu dile getiren Gül, bu ay itibarıyla uzlaşma görüşmelerine geçilen 181 bin 538 dosyadan 147 bin 348'inin uzlaşma ile sonuçlandığını aktardı.

Adalet Bakanı Gül, son yıllarda gerçekleştirilen reformlarla uluslararası standartlara ve insan hakları alanındaki gelişmelere uygun, toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilen bireyselleştirilmiş bir ceza infaz sistemi oluşturulduğunu anlattı.

Gül, 16 Kasım 2018 tarihi itibarıyla 385 ceza infaz kurumunda toplam 260 bin 144 kişi bulunduğunu, bunların 202 bin 434'ünün hükümlü, 57 bin 710'unun tutuklu olduğunu bildirdi.

Ceza infaz sisteminde, 2002'de 25 bin 407 olan personel sayısının bu yıl 60 bin 46'ya çıktığını belirten Gül, değişik unvanlarda 7 bin 467 personel istihdamı için çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Ceza infaz kurumlarının şeffaflığı üzerinde hassasiyet gösterdiklerini vurgulayan Gül, ceza infaz kurumlarının bu kapsamda TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, izleme kurulları, cezaevi savcıları, infaz hakimlikleri ve Adalet Bakanlığı müfettişlerince her zaman habersiz olarak denetlenebildiğine dikkati çekti. Gül, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ve Birleşmiş Milletler İşkenceyle Mücadele Komisyonu tarafından da denetimler yapılabildiğini anımsattı.

Bakan Gül, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun, hukuk uyuşmazlıklarının alternatif çözümü alanında gerçekleştirilen en önemli değişiklik olduğunu ifade ederek, bu yöntemin, bir yandan uyuşmazlıkların kısa sürede dostane çözümüne hizmet ederken, diğer yandan yargı organlarının iş yükünü azalttığını kaydetti.

Halen 108 arabuluculuk bürosu bulunduğunu, geçen sene kayıtlı arabulucu sayısı 7 bin 818 iken bu ay itibarıyla sayının 9 bin 360'a çıktığını belirten Gül, arabulucu sayısını artırmayı hedeflediklerini, bu kapsamda Şubat 2019'da arabuluculuk sınavı düzenlemeyi planladıklarını açıkladı.

İşçi alacak ve tazminatları, işe iade talebiyle açılacak davalar bakımından arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı haline getirildiğini anımsatan Gül, yıl başından bu yana iş uyuşmazlıklarında arabuluculara 297 bin 147 dosyanın tevdi edildiğini, bunların yüzde 67’sinin arabuluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşmayla sonuçlandığını söyledi.

Gül, geçen yıl aynı dönemde iş mahkemelerinde 190 bin, bu yılın aynı döneminde ise 68 bin 280 dosya açıldığını kaydederek, iş mahkemelerinde davaların ortalama görülme süresinin 530 gün olduğunu, arabuluculuk uygulamasıyla ise tarafların arzu etmesi halinde ortalama bir haftada uzlaşmanın sağlanabildiğini ifade etti.

Uyuşmazlıkların dostane yöntemlerle çözülmesi ve geliştirilmesi için alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini gelecek dönemde de sürdüreceklerini anlatan Gül, "Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuğa başvurunun dava şartı haline getirilmesi önceliklerimiz arasındadır" dedi.

Gül, geçen yıl asliye ticaret mahkemelerine 231 bin 80 dava açıldığına, burada davaların ortalama görülme süresinin 541 gün olduğuna işaret ederek, arabuluculuk uygulamasının ticaret davalarına da yönlendirilmesiyle uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılacağını belirtti.

Abdulhamit Gül, hukuk yargılamalarının sadeleştirilmesi, basitleştirilmesi ve yargılamaların uzamasına sebebiyet veren usul hükümlerinin değiştirilmesi doğrultusundaki değişiklik önerilerini süreç içerisinde tamamlamayı hedeflediklerini dile getirdi.

Gül, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması uygulamasına ilişkin çalışmaların kamuoyu gündemine geldiğine dikkati çekerek, "Çocuk teslimi ve çocukla ilişki kurulmasına ilişkin çalışmamızı tamamladık. Düzenleme yapıldığında bu konu icra müdürlüklerinin görevi olmaktan çıkartılacak, vatandaşlar bu işlemlerden dolayı harç ve teslim gideri ödemek zorunda kalmayacaklardır" diye konuştu.

Gül, İdari Yargılama Usulü Kanunu üzerinde çalışmaya devam ettiklerini, idari yargılama usulünün sadeleştirilmesini ve etkinliğinin artırılmasını sağlamayı hedeflediklerini söyledi.

Makul sürede yargılama hakkı kapsamında yargıda hedef süre uygulamasına geçildiğini hatırlatan Gül, uygulamayla vatandaşlar için öngörülebilir süreçler oluşturulduğunu, uygulamanın, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri, ceza mahkemeleri ile idari yargı ilk derece idare ve vergi mahkemelerinde geçen eylül ayında, cumhuriyet başsavcılıklarında ise ekim ayında başladığını anlattı.

Hedef sürelerin davanın taraflarına bildirilmesine ise 1 Ocak 2019'da başlanacağını söyleyen Gül, vatandaşların böylece hukuk sürecinin azami hangi sürede sona ereceğini bileceğini ifade etti.

Bilirkişilik Kanunu ile bilirkişilik müessesesinin yeniden yapılandırıldığını anlatan Gül, yargısal süreçlerde tebligatlarla ilgili sıkıntıların aşılması için 1 Ocak 2019'dan itibaren uygulanacak zorunlu Elektronik Tebligat Sisteminin hukuki ve teknik altyapısının tamamlandığını kaydetti.

Gül, uygulamayla yaklaşık 40 milyon adli tebligatın 28 milyonunun elektronik ortamda yapılmasını hedeflediklerini söyledi.

Yargıda hakim, savcı ve personel sayısı ile adliye binası sayısını artırdıklarını ifade eden Gül, 20 Temmuz 2016'da faaliyete başlayan bölge adliye mahkemelerinin sayısının da 11'e yükseltildiğine işaret etti.

Bu mahkemelere gelen dosyaların yüzde 67'sinin karara bağlandığını bildiren Gül, Kayseri, Diyarbakır, Van ve Trabzon'da da bölge adliye mahkemeleri kurulacağını kaydetti.

Gül, "Önümüzdeki süreçte bütçe imkanları çerçevesinde ihtiyaç duyulan yerlerde yeni adliye binası yapımına başlanılacaktır. Bu kapsamda Cumhuriyetimizin başkenti Ankara'ya yakışacak ve halen 5 farklı binada verilen hizmeti birleştirecek bir adliye yapılması önceliklerimiz arasındadır" dedi.

Noterlik ve avukatlık mesleklerine sınavla girilmesini hedeflediklerini aktaran Gül, avukatların mesleki koşullarının iyileştirilmesi için çalıştıklarını ifade etti.

Bakan Gül, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün hain darbe teşebbüsünün, aziz milletin kahramanca direnişi sonucunda akamete uğratıldığını, bu direnişi sırasında 251 vatan evladının şehit edildiğini, 2 bin 193 vatandaşın ise gazi olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:

"15 Temmuz gecesi darbeci hainler, ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi milletimizin temsil edildiği Gazi Meclise de saldırmış, milletimizin göğsünü siper edercesine kahramanca savunması neticesinde bu saldırı da püskürtülmüştür. 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ilgili soruşturma ve davalar yargı tarafından bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesine uygun olarak büyük bir titizlikle sürdürülmüştür ve sürdürülmeye devam etmektedir.

Bu kapsamda ülke genelinde fiili darbe suçundan yürütülen soruşturmalar neticesinde toplam 289 dava açılmıştır. Açılan bu davalardan 220'si karara çıkmış olup 69 davada ise yargılamalar devam etmektedir. Bu yargılamalar hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde, uluslararası hukukun temel ilkelerine de uygun olacak şekilde büyük bir gayret ve fedakarlıkla sürdürülmektedir."

Gül, "Bu zamana kadar her alanda olduğu gibi adalet alanındaki reform ve değişim iradesini destekleyen, önümüzü açan, hukukun üstünlüğünü sürekli gündemde tutan Sayın Cumhurbaşkanımıza destekleri için müteşekkir olduğumu özellikle belirtmek isterim" dedi.

Gül, daha sonra bakanlığının 2019 yılı bütçe rakamları hakkında komisyona bilgi verdi.

Sayfa Yükleniyor...