Çocuğun rızası hukuka uygunluk nedeni olamaz

2002’de 15 yaşındayken, iki kadın tarafından 26 farklı kişiye satılan N.Ç. ile ilişkiye giren, aralarında asker, memur, esnaf, öğretmenlerin de bulunduğu sanıklar hakkında verilen kararın gerekçesi hukukçuların tepkisine neden oldu.

Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, babası yaşındaki kişilerle ilişkiye girmeye zorlanan N.Ç.’nin yaşadıklarına ilişkin utanç davasını, 8 yıl sonra 21 yaşına geldiğinde sonuçlandırabilmiş ancak, karar hayal kırıklığı yaratmıştı.

Mahkeme, N.Ç.’nin birden fazla kez ırzına geçen 11 sanığa da aynı maddeden alt sınırdan ceza verdi ve cezalarını 5’er yıl olarak belirledi. Bu cezayı “suçun birden fazla kere işlenmesi” nedeniyle 6’da 1 oranında artıran mahkeme, bu sanıklara da takdir indirimi uyguladı ve nihai cezayı 4 yıl 10 ay olarak belirledi. 18 yaşından küçük bir sanığa da 3 yıl 2 ay ceza verildi. 1 sanık ise eyleminin teşebbüs aşamasında kalması nedeniyle sadece 1 yıl 4 aya mahkum edildi.

13 sanığı, 15 yaşından küçük çocuğun ırzına geçtikleri gerekçesiyle, alt sınırdan 5 yıl hapisle cezalandıran mahkeme, 6’da 1 oranında iyi hal indirimi yaparak, cezayı 4 yıl 2 ay olarak belirledi.

Mahkeme, N.Ç.’yi pazarlayan ve kendileri de fuhuş yapan T.T. ve E.A.’ya ise farklı muamele yaptı. Diğer sanıklardan farklı olarak iki kadına, alt sınırın bir yıl üzerinde, 6 yıl ceza veren mahkeme, suçun birden çok kere işlenmiş olması nedeniyle yarı oranında artırım yaptı ve nihai ceza 9 yıl olarak belirlendi. Bu cezada iyi hal indirimi de yapılmadı.

Mahkeme bu kararlarının gerekçesini tamamladı. Gerekçeli kararda, iki kadına iyi hal indirimi yapılmaması konusunda, “İki kadının duruşmadaki olumsuz tavırları, kendi yaşadıkları iffetsiz hayatı 13 yaşında bir çocuğa da yaşatmak şeklinde gözüken olumsuz tutum ve davranışları göz önüne alınarak haklarında takdir indirimi yapılmamıştır” denildi. Kararda, N.Ç. ile ilişkiye giren erkeklerin eyleminin iffetli olup olmadığı konusunda ise yorum yapılmadı. Kararda, Adli Tıp’ın, N.Ç. için yaptığı “bu olaylara ruhsal yönden karşı koymaya muktedir” yorumu anımsatılarak, “küçük kızın kendi iradesiyle para kazanmak amacıyla sanıklar T. ve E. ile irtibata geçtiği veya bunlarla irtibata geçen diğer sanıklarla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır” denildi.

'TOPLUM VİCDANINDA İNFİAL YARATIR'
Genç kız sığınma evlerinde aktif olarak görev yapan hukuk danışmanı Avukat Sevda Şahin, "Mardin 1. Ağır Ceza mahkemesince verilen karar toplumda büyük infiale neden olmuştur. Mağduriyetin büyük olmasına rağmen cezanın azlığı ve hukuksuzluğu tartışılmaktadır" dedi. Şahin şöyle devam etti:

"Cezanın hukukiliğini mevcut düzenlemelere göre değerlendirecek olursak eğer, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara karşı hukuki düzenlemelerin başında ’nin de taraf olduğu 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme' gelmektedir.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu, 20 Kasım 1989 tarihinde 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi onaylamıştır. Ülkemizdeki onay süreci de 27 Ocak 1995 tarihinde tamamlanarak hukuk yapımızın bir parçası haline gelen bu Sözleşme, Devletimize, çocuk hakları konusunda çok önemli görev ve sorumluluklar yüklemektedir.

Ayrıca Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevleri düzenleyen 41. maddesinde Ailenin Korunması başlığı altında, 'devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak ödevini üstlenmiştir' diyerek ailenin ve özellikle çocukların korunmasını anayasal güvence altına almıştır.

Mağdure N. Ç ye birçok kez tecavüz eden ve eylemin işlendiği sırada mağdurenin 13 yaşında olması nedeniyle TCK nin ilgili hükümlerindeki müeidenin 8 yıldan aşağı olamayacağı düzenlendiği halde, Mardin 1. Ağır ceza mahkemesince verilen kararın hukukiliği tartışmalıdır. Ayrıca esasa yönelik hukukiliğin tartışılması yanı sıra, yargılamada usule yönelik eksikliklerde mevcuttur. Özellikle Mahkeme tarafından, mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor alınmadan kurulan hüküm cezai sonucu esaslı şekilde artırır niteliktedir. Mahkemece bu delile başvurulmadan verilen hüküm usul yönünden de kararın hukukiliğini tartışılır hale getirmektedir. Kaldı ki mahkemece 'mağdurenin fiile rızası olduğu' yönündeki takdiri nedeniylede ceza oranında indirim yapılmıştır. Şunu biliyoruz ki, çocukların rıza açıklama ehliyeti olmadığından hukuka uygunluk sebebi olarak mağdurun rızasının uygulanamayacağı düşüncesindeyiz.

Mahkeme kararı, toplum vicdanında infiale neden olması yanında, hukuksuzluğu nedeniylede umuyoruz ki üst mercii olan Yargıtay tarafından bozulacaktır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler de göz önüne alınarak iç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmesi kanaatindeyim."

Sayfa Yükleniyor...