Milli Eğitim Bakanlığı araştırdı: Türkiye’deki 51 bin derslik depremde yıkılacak.
Bu rapor, yaklaşık 15 milyon öğrenciden yaklaşık 1.5 milyonunun enkaz altında kalacağı anlamına geliyor. Çözüm için ise, bugünkü maddi şartlara göre 100 yıla ihtiyaç var.
Bu tabloyu, Veliler Derneği Başkanı Enver Önder, Canlı Gaste’ye değerlendirdi.
Deprem riskiyle ilgili herhangi bir girişimleri olmadığını ancak son gelişmeleri kaygıyla izlediklerini belirten Önder, "Ortaya çıkan gerçekler, insanı düşündüren ve hayretler içinde bırakan cinsten. 1.5 milyon öğrencinin göz göre göre depremle karşı karşıya bırakılması, önlem alınmadan izlenmesi anlaşılır gibi değil. Bu, 15 milyon öğrencinin 10’da 1’inin risk altında olduğunu ortaya koyuyor ki çağdaş devleter yakışan bir tablodan bahsedemeyiz" dedi.
"GÖZDEN ÇIKARILMIŞLAR"
"Bu durumda veliler olarak kaygı içinde çocukların evlerine dönmelerini bekleyeceğiz" diyen Önder, "Olasılığa bile olanak tanımayan bir kesinlik var ortada. Evler de güvenilir değil ama... Hala buralarda çocukların eğitime devam etmeleri, onların gözden çıkarıldıkları anlamına geliyor. Çağdaş, demokrat bir topluma yakışan bir şey değil bu" şeklinde konuştu.
ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Velilerin kaygı ve güvensizlik içinde olduğunu ve riski azaltmanın maddiyata dayandığını ve bunun da düşünüldüğünde kolay bir çözüm yolu olduğunu söyleyen Önder, çözüm yolları da önerdi.
"2’li 3’lü eğitim olabilir. Güvenli okullarda bu uygulanabilir. Öğretim ve eğitimdeki eksiklikler telafi edilebilir ama yarınımz olan çocukları hiçbir şey geri getirmez" dedi.
Kamu binalarında hovardaca bir durum olduğunu belirten Önder, "Ankara’da bir bakanlığın binası, Avrupa’daki bir çok devlet örgütünü barındıracak kadar büyük. Bu imkanlar çocuklar için kulanıldığı takdirde, bu işin üstesinden gelinebilir.
Ayrıca ülkede konut enflasyonu yaşanmakta. TOKİ’nin şu anda pazarlanmamış olan binalarını, özellikle İstanbul çevresinde, okullara vererek çocukların yaşam güvencesine kavuşması sağlanabilir" ifadelerini kullandı.
"MUHATAP ALINMIYORUZ"
"Çocuklarımızı kaybedersek devlet, anne ve baba olarak nasıl alnımız açık dolaşırız" diyen Önder, "Bakanlık bizi muhatap almıyor. Geçmişte farklı konularda önerilerimiz oldu. İl Milli Eğitim çalışma gruplarında düşüncelerimizi ilettik ancak ciddiye alınmadı. Bu bakanlık, kendini dünyanın merkezinde görüyor. Her şeyin en iyisini kendileri biliyor gibi davranıyorlar. Ama, son olarak ortaya çıktı ki, okul kantinlerindeki suçluları bile engelleyemiyorlar" şeklinde konuştu.
Enver Önder, deprem riskini değerlendirdiği konuşmasının ardından, İstanbul'da okullarda 233 sabıkalının görev yapması konusuna da değindi.
Bakanlık tarafından bu kişilerin görevlerine son verilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu belirten Önder, "Buna karşı, kantinlerin kendisi olumsuzluklar zincirinden oluşmaktadır. Ticaret mantığı ile örgütlendiği için, genetiği oynanmış, kanserojen maddelerle boyanmış besinler çocuklarımıza satılmaktadır. Devlet, taşeronlaştırılmış bu işi denetleme şansına da sahip değildir" dedi.
"Bizce okullardaki kantinler kaldırılmalıdır" diyen Önder, "Yalnızca kırtasiye ihtiyaçlarının karşılanması için kamu görevlilerinin çalıştığı bir yapı oluşturulmalıdır ve bunlar da denetlenmelidir.
Beslenme konusunda ise, bakanlık ciddi sorun olarak görüyorsa, merkezi bir planlama, akılcı, bilimsel ve gerçekçi beslenme yolları izlenmeli, o da yapılamıyorsa bu iş ailelere bırakılmalıdır. Çocuğun peynir ve ekmek yemesi bile, kantinlerde nereden geldiği belirsiz etleri yemesinden daha iyidir.
Kantinler, öğretim ve eğitimi paralılaştırmanın başka bir boyutu olarak karşımızda duruyor" ifadelerini kullandı.
Önder, sabıkalı kişilerin görevlerine son verilerek toplumdan dışlandığı eleştirileri karşısında da, "O insanlar da hayatlarına devam etmeleri de genel bir doğru ama bunların hiç uğramaması gereken yerler okullardır. Başka yerler bitti de, körpe, gelişme çağındaki çocukların yuvası olan okullarda mı istihdam edilecekler" şeklinde konuştu.
- Etiketler :
- Haberler
