Çocuklar istediği saatte yatsınlar mı?

Doğal olmayan hayatlarımızda, doğal yollarla çocuk büyütmek mümkün mü?

Çocuklar istediği saatte yatsınlar mı?

’yi ziyaret eden doğal ebeveynlik yaklaşımının öncülerinden Naomi Aldort’un yaklaşımını özetleyen “Çocuğunla çatışmaya son” ve “Anneler arası ekol savaşları” yazılarını bu hafta içinde yayınladık. Bu yazıyı okumadan, önceki yazılara sırasıyla göz atmanızı tavsiye ederim.

Yaklaşımı çok hoşuma gitse de uygulamada Naomi Aldort’a katılmadığım noktalar var.

Aldort, çocukların uykuları gelince kendi istedikleri zamanda yatmaları gerektiğini söylüyor. Çocuklara, tuvaletlerini ne zaman ve ne kadar yapmaları gerektiğini söylemediğimiz gibi; yeme içme, uyuma gibi diğer biyolojik ihtiyaçlarını da dikte etmememiz gerektiğine gönülden inanıyorum.

Bu kapsamda Aldort’un söylediği kulağa mantıklı gelse de uyku konusunda uygulanabilirliğinin olmadığını düşünüyorum.



Bir çocuk; anne babasına, koşmaya oynamaya gün boyu doyduysa Aldort’un çocukları gibi biyolojik bir ihtiyaç olarak uyku ortaya çıktığında bir köşeye kıvrılıp uyumaları beklenebilir.    



Ama anne babasını uykusu geldiği saatten bir saat önce evde bulan çocuk, bu biyolojik ihtiyaca başka nedenlerle sonuna kadar direnebiliyor. Yani hiçbir tarafı doğal olmayan hayatımızda bazen bozulan dengeler, ‘’uyku saati’’ gibi doğal olmayan önlemler gerektirebiliyor.  

ÇİKOLATA KADAR MEME DE BAĞIMLILIK
Aldort; abur cuburu, şekeri çocuklarının hayatına sokmamış. Kendisi yasaklama kelimesini kullanmasa da, bence çok daha sofistike bir biçimde yasaklamış.

‘’Hani çocuklar içlerinden geldiği gibi davranacaktı, çikolata yemek istiyor neden yemesin’’ diye sorulduğunda; ‘’çikolata sadece bir bağımlılık’’ diyor.

Ama yanı zamanda çocukların istedikleri sıklıkta emzirilmeleri gerektiğini söylüyor. Bana göre ise, 35 dakikada bir uyanarak emmek isteyen 6 aylık bir bebek biyolojik ihtiyaçtan değil, bir bağımlılıktan emmek istiyor. Üstelik bu durum anneyi perişan ederek, annelik yapamaz hale getiriyor. Çocuksa, bir türlü uyuyamadığı için hırpalanıp duruyor.

HAYAT KOŞULLARI VE DOĞAL EBEVEYNLİK
Naomi Aldort’un anlattığı anneliği, bir yaz akşam üzeri güneş tatlı tatlı yüzünüzü okşarken, teninize değen suyun tadını çıkararak, aheste aheste yüzmeye benzetiyorum.

Anneler ise genelde; ağır çalışma koşulları, şehir hayatının zorlukları, maddi sıkıntılar içinde fırtınalı bir denizde kafasını suyun üzerinde tutmaya çalışıyor.

Saat başı uyanan çocuğun annesi, sabah 6’da kalkıp işe gidiyor ya da ikinci çocuk uyanıyor. Üstelik ekolün adı doğal ebeveynlik, ama Türkiye’de çoğu zaman sadece doğal annelik var.

Anneler bu işte bir hayli yalnızlar ve çocuk büyütmek kesinlikle tek kişilik bir iş değil. Bir süre sonra anneler, biyolojik olarak çöküp annelik yapamaz hale geliyorlar.

Fırtınalı denizde kafa suyun altında kalmaya başlıyor. O noktada sizi elinizden tutup suyun üzerine ne atacaksa, bence mubah hatta ideal olan odur. Bana göre bu Ferber ise Ferberdir, doğal ebeveynlik ise doğal ebeveynlik.    

Bu yazdıklarımı yanlış anlamayın. Doğal ebeveynliği sadece köye yerleşen ve elini ayağını şehir hayatından çeken bir aile uygulayabilir, ütopik birşeydir demiyorum.

Bence; içinde yüzdüğümüz denizdeki fırtınanın büyük bir kısmı da aslında kendi içimizde kopuyor. Naomi Aldort’un çocuğumuzu büyütürken kendimizi de büyütme yaklaşımı, çok doğru bir yaklaşım.

Koşullar ne olursa olsun; içinde yüzdüğümüz denizi her zaman daha sakin bir yer haline getirebilir, serin serin tenimize değen suyun tatlı akşam güneşinin tadını çıkarabiliriz.



Bana göre Naomi Aldort’un yaklaşımını ucundan kulağından hayatımızın içine sokmak bile önemli bir değişim getirecektir.


Esra Sert'in "Acemi Anne" köşesini Facebook'tan takip etmek için tıklayın.



Sayfa Yükleniyor...