Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3. yıl özel yayını

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, görevdeki üçüncü yılında, NTV'de de yayınlanan özel programda soruları yanıtladı. Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasıyla ilgili soruya "İstihbaratın başı devletin başına bağlı olmalı" diye cevap verdi. Erdoğan'a, milletvekilleri hakkında soruşturma ve kovuşturma yetkisinin Ankara'daki makamlara verilmesiyle ilgili soru da yöneltildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3. yıl özel yayını

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Oğuz Haksever'in sunuculuğunda, NTV ve TRT tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen "Cumhurbaşkanı ile 3. yıl özel yayını"nda açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığının kurumsal yapısında ilk ele almak istediği konunun ne olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, programda cumhurbaşkanlığının 3. yılında, görevinin başlangıcından bu yana neler olduğunu, buralara nasıl gelindiğini değerlendireceklerini anlattı.

Çankaya'da başlayıp Beştepe'de devam eden bu sürecin, neler yapmak istediklerinin, nerelere varmak istediklerinin bir adımı olduğuna belirten Erdoğan, fiziki yapılanmayı önemsediği gibi zihinsel yapılanmayı da çok önemsediğini, her şeyden önce mekana insanın sokulması değil, insana göre mekanın hazırlanmasının çok önemli olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz Çankaya'ya geldiğimizde bir defa personelimin yerleştirileceği yerlerin olmadığını dahi gördüm. Bu tabii Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı makamı, olur bir şey değildi. Dolayısıyla da böyle bir değişimin adımlarını zaten başbakanlığım döneminde atmıştık. Ama bunu da doğrusu kimseyle paylaşmamıştık." diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı millet tarafından kendisine layık görüldükten sonra Beştepe'de zaten hazırlıkların buna göre olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Orada artık bütün personelimizin, genel sekreterinden, yardımcılarına varıncaya kadar, başdanışmanlarıma varıncaya kadar hepsinin mekanı mevcut ve huzur içinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Artık bahane yok, şimdi bundan sonra üretim var. Salonlar öyle. Muhtarlarımızla, bilim adamlarımızla bir araya gelebiliyoruz, onlara orada ikramlarımız oluyor. Hele hele tabii bitmedi, şimdi burada 2 bin kişilik sergi salonuyla, bunun yanında ikramlarımızın yapılacağı salonla aynı anda 2 bin kişiyi alabileceğimiz yerlerimiz olacak. Ama hepsinden öte 5 milyon cilt kitabın olacağı Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'nin inşaatı devam ediyor. Onu da inşallah 2019'a yetiştireceğiz.

Bu neyi ifade ediyor? Büyük bir devlet olmanın burası taçlandırılmış merkezidir. Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Bu devlete yakışan neyse bizim bunu yapmamız gerekiyordu. İşte bunun hayali içerisinde 28 Ağustos 2014'den itibaren adımı attık ve bugünlere geldik. Bundan sonrası daha iyi olacak. Buna inanıyorum."

"ZAMAN ZAMAN BEN ÇAT KAPI YAPARIM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haksever'in "Haberi de oldu. 81 ilin valileri ile video konferans aracılığı ile görüşme yapmaktasınız. Cumhurbaşkanı bunu yapar mı diye düşünülür, fakat bu kurumsal değişikliklerde bir yeniliğin de ipuçları varmış anladığımız kadarıyla." sözleri üzerine, Çankaya'da böyle bir Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezi'nin bulunmadığını belirterek, Beştepe'de böyle bir merkezi yaptıklarını ifade etti. Bu merkezde önemli kurumların temsilcilerinin bulunduğuna işaret eden Erdoğan, buranın 24 saat çalıştığını aktardı. Erdoğan, "Ne oluyor, ne bitiyor, hangi bakanlıkta ne oldu, anında bu merkeze bunu geçerler ve tüm Türkiye'yi bu merkezden izleriz. Zaman zaman ben hemen çat kapı yaparım. 81 ilin valileri ile de bu merkezden görüşme imkanım, şansım var. Zaman olur icabında Başbakanımızı da Genelkurmay Başkanımızı da ilgili bakanlarımızı da almak suretiyle oradan görüşmeler yapar, bağlantıları kurarız ve valilerimizden o ilde öğrenmek istediğimiz ne varsa onu öğreniriz." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde bu merkezin önemli bir yeri olduğunu, hayati ve stratejik olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Stratejik önemi, bizim yükümüzü büyük ölçüde almaktadır. Her geçen gün bu çok daha geliştirilmekte ve dolayısıyla buradan alınan bilgiler bize gelmekte, bizim de bunları değerlendirme noktasında çok ciddi bir güç kazanma şansımız var. Buradan da hangi birimlere pas edilmesi gereken bir bilgi varsa bu merkez onu oraya pas eder." şeklinde konuştu.

"YANİ BİZ ŞU ANDA DİYEBİLİRİM Kİ TEK TABANCA ÇALIŞMIYORUZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, eşi Emine Erdoğan'ın da üç yıl içinde çalışmalarının olduğu hatırlatılıp, aralarında bir istişare olup olmadığının sorulması üzerine, eşi ile birlikte birçok konularda istişare etme olanaklarının olduğunu söyledi.

Bunun yanı sıra eşinin özellikle birçok bakanlıklara bağlı kurumların veya bakanlıkların düzenlediği toplantılara da protokol konuşmacısı olarak katıldığına işaret eden Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın oralarda konuşmalarıyla, düşünceleriyle katkıda bulunmanın ve bir sinerji meydana getirmenin gayreti içinde olduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yani biz şu anda diyebilirim ki tek tabanca çalışmıyoruz, çift tabanca çalışıyoruz. Sağolsun, o da bizler gibi koşturuyor. Sadece bununla da kalmıyor. Hemen hemen her hafta, Külliye'de, Devlet Konukevi dediğimiz yerde de zaman zaman bayan milletvekilleriyle, zaman zaman bakan eşleriyle orada toplantılarını yapar, konuşmacılar davet edilir ve kendisinin riyasetinde de bu toplantıları devam ettirmek suretiyle orada da yine bir birlikteliğin oluşmasına da katkıda bulunurlar." bilgisini paylaştı.

KHK İLE MİLLETVEKİLLERİNE SORUŞTURMAYA DÜZENLEME

"Son kanun hükmünde kararnamede, suç işlediği iddia edilen milletvekillerinin soruşturmasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yargılamasının da Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılmasını öngören bir düzenleme var. Ana muhalefet bunu muhalefetin dizaynı olarak yorumluyor. Bu iddiaya ne dersiniz?" sorusu yöneltilen Erdoğan, her şeyden önce kanun hükmünde kararnamelerin ihtiyaçtan doğan atılmış adımlar olduğunu, bunların durup dururken olmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:

"Milletvekilleriyle alakalı konular noktasında hızla mesafe almamız lazım, hızla adımlar atmamız lazım. Ankara başkentimiz ve parlamento burada. Dolayısıyla farklı yerlerde bu sürecin devam etmesinden ise bunu başkent Ankara'da sürdürmenin çok daha isabetli olacağı kararına, kanısına varılmıştır. Burada bu adımın atılması ve başsavcılık, bunun yanında ağır ceza onlar tarafından bunun yürütülmesinin çok daha isabetli olacağı kanısına varılmıştır.

Ana muhalefetin bu tür şeylerde nedense bir çıkış yapması lazım, kendisine göre bir yol bulması lazım. Sürekli bu tür adımları atmak suretiyle sadece suyu bulandırıyor ama hükümetimiz de attığı kararlı adımlarla yoluna devam ediyor. Ben isabetli bir adım olduğunu, bunu zaten beraber istişare ederek bu kararı da aldık. Ülkemiz için çok çok faydalı olacağı kanaatindeyim."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "MİT Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Burada da eleştiri, bunun kişiye göre yapıldığı yönünde. Bu iddiaya ne dersiniz?" sorusunu yanıtlarken, "Şunu bir defa bilmemiz lazım. Devletin başı istihbaratta en önemli bilgileri, dokümanları alması gereken değil midir? Eğer istihbaratın başı devletin başına birinci derecede bağlı olmazsa hareket kabiliyetini bu devlet kaybeder. Devletin hareket kabiliyetini kaybetmemesi için birinci dereceden istihbarat ona sorumlu olması gerekir ki istediğim anda, istediğim şekilde bu istihbari bilgiler bize gelsin ki biz de atmamız gereken adımları buna göre atalım." dedi.

Büyük devletlerin hepsinde istihbaratların direkt devletin başına bağlı olduğunun altını çizen Erdoğan, bu konuda ABD, Fransa gibi ülkeleri örnek göstererek, şunları kaydetti:

"Hepsinde de devlet başkanına bağlıdırlar. Fakat parlamenter demokrasilerde tabii bu başbakanlara bağlı oluyor. Bizde de parlamenter demokrasinin alışkanlıkları olduğu için şimdi anamuhalefet olaya buradan bakıyor. Hala anamuhalefet, başkanlık sistemine geçmedi. Biz ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin adımlarını attık. Milletimizle beraber attık. Milletimiz ne dedi? Yüzde 51,4 ile biz ilk adımı attık dedi. Nereye? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne ilk adımı attık dedi. Şimdi 2019 itibarıyla da ikinci adımı 2019 Kasımı'nda inşallah atacağız ve 2019 Kasımı'ndan sonra Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, çok daha güçlü bir şekilde gelişmeye inşallah devam edecektir. Milli İstihbarat Teşkilatımızın bundan sonraki sürecinin güçlenerek devamı gerekmektedir ki ben 15 sene önceki Milli İstihbarat Teşkilatımızı düşünüyorum, bir de şimdiki Milli İstihbarat Teşkilatımızı düşünüyorum. Aldığımız mesafe çok çok ileri. Bunu niye söylüyorum? 15 sene önce Milli İstihbarat Teşkilatımızın uluslararası ciddi bir portföyü yoktu. Ama şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımızın uluslararası ciddi bir portföyü var. İslam dünyasında var, Batıda var, buralarda çok ciddi bir iletişim söz konusu. Bu olmadan siz bunu yürütemezsiniz ki. Şimdi bu noktaya geldik. Elemanlar noktasında da gerek insani istihbarat, gerek teknik istihbarat bu konularda da Milli İstihbarat Teşkilatımız, her geçen gün daha ileri adımlar atıyor ve bir de bölgede belirleyici bir güç olmanın da hamdolsun adımlarını atan bir istihbarat örgütüne sahibiz."

"BELEDİYEDEN BU YANA DA BERABER AYNI YOLDA YÜRÜYORUZ"

"Başbakan Binali Yıldırım'a sizinle çalışma ilişkileri sık sık soruluyor. O da genellikle aynı cevabı veriyor. Her konuda aynı mı düşünürsünüz? Karara nasıl varırsınız?" sorusuna Erdoğan, "Farklı düşünmezseniz, orada zaten bir yanlışlık var demektir. Zaman zaman o farklılıklar da olacak ki işin güzelliği olsun. 'Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar.' Fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar. Mesele ne? O istişareyi yapmaktır." yanıtını verdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğundan beri Yıldırım'ın kendisinin mesai ve yol arkadaşı olduğunu belirten Erdoğan, Belediye Başkanlığından önce de Yıldırım'la gönül ve yol arkadaşlığının olduğunu söyledi.

Belediye Başkanı olduğu anda Yıldırım'ı yanına aldığını anlatan Erdoğan, "Belediyeden bu yana da beraber aynı yolda yürüyoruz. Partimizi kurduk beraberiz, hükümet olduk, Ulaştırma Bakanı olarak sürekli beraberiz, birçok önemli adımları hamdolsun beraber attık ve başarı grafiğinde bunların hepsini beraber yazdık, şu anda da yine beraber yürüyoruz. Rabb'im bu birlikteliğimizi, beraberliğimizi inşallah çok daha büyük hedeflere ulaşmak suretiyle daim kılsın diye dua ediyorum." dedi.

"Siz iktidara geldiğinizde çocuk olan birisi bugün seçmen. Tüm kesimlerin gençleri için ne düşünüyorsunuz, hayalinizde ne var?" sorusunu Erdoğan, "En önemli hayal... Malazgirt'teydik bu hafta. Biz ne dedik devamlı? 2071. Şimdi 3 yaşındaki çocuklarımız inşallah 2071'de nereye varacak ona baktığımız zaman önümüze çıkan şey çok önemli. O zaman onlar yaklaşık 60 yaşına varacaklar. Bu önemli bir hedeftir ama oraya kadar bu 3 yaşındaki yavrular bu hikayeyi çok azimle yazacak ve hayata tatbik edecekler." diye cevapladı.

Erdoğan, iktidar olduklarında 18 yaşındaki gençlerin seçilme hakkı olmadığını anımsatarak seçilme yaşı olan 30'u önce 25'e, sonrasında ise 18'e indirdiklerini anlattı.

Gençlere önem verdiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü gencine inanmayan, güvenmeyen geleceğin Türkiye'sini kuramaz. Seçme hakkı veriyorsun, seçilme hakkı vermiyorsun. Zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir. Zor olanı verdiğine göre kolay olanı niye vermiyorsun? Ve her 18 yaşında olan zaten aday olarak karşınıza gelmeyecek ki. 18-25 arası gençlerle iftihar edeceğiz."

"FATİH SULTAN MEHMET BİR ÇAĞ KAPATIP, BİR ÇAĞI AÇTI"

Fatih Sultan Mehmet'in 19-20 yaşlarında bir çağı kapatıp, bir çağı açtığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Demek ki olabiliyor. Burada olması gereken ne? Bizim gençlerimizi en ideal, en güzel şekilde yetiştirmemiz. Okullarımızdan onları o şekilde mezun etmemiz ve hayatla da o şekilde onları inşallah buluşturmamız. Hayatla buluşturmak suretiyle de geleceğin Türkiye'sini, 2053'ü, 2071'i buna göre hazırlamamız. Ben gençliğimize güveniyorum, inanıyorum. İşte Malazgirt'te bu hafta o yakıcı güneşin altında hamdolsun 50 bini aşkın genç vardı ve bu gençler oraya bir aşkla, heyecanla geldiler ama onlar bir grup Çanakkale'ye gidenler gibi değildi, onlar farklıydılar. O Çanakkale'ye 'Adalet istiyoruz' diye gidenler maalesef şehit mezarlıklarının olduğu yerlerde kimisi 'Votka mı içersiniz, şarap mı, bira mı' bunu konuşurken, bizim gençliğimiz orada sadece 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedi. Mesele bu."

Down sendromlu çocuklarla fotoğrafı gösterilerek "Yüzünüzde öyle bir ifade var ki derin bir huzur. Down sendromlu çocukların samimiyet duvarı çok daha incedir. Ondan mı, başka bir duygudan mı?" sorusunun yöneltildiği Erdoğan, "Onlar da beni seviyor görüyorsunuz. Ben de onları seviyorum." dedi.

Eşi Emine Erdoğan'ın amcasının down sendromlu bir çocuğu büyüttüğünü, bayramlarda oraya gittiğinde muhabbetlerinin olduğunu anlatan Erdoğan, "Ben down sendromuyla orada tanıştım, onunla tanıştım. Tabii şimdi rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin." dedi.

Down sendromlu çocukların sevgi ifadelerini "kollarını sonuna kadar açarak" gösterdiğini belirten Erdoğan, kendisini ziyarete gelen çocuklara "Beni ne kadar seviyorsun?" diye sorduğunda, bu şekilde yanıt verdiklerini aktardı.

TORUNUNA KUR'AN-I KERİM ÇALIŞTIRDIĞI FOTOĞRAF

Erdoğan, down sendromlu çoçuklarla sevgiyi yaygınlaştırarak devam ettirdiklerini aktararak bu çocuklar arasında yüzme şampiyonu olan Caner'in de olduğunu anlattı. Down sendromlu çocukların sevgi, hayat dolu olduğunu dile getiren Erdoğan, "Rabb'im, annelerine, babalarına inşallah onlarla beraber ebedi alemde de cennetiyle inşallah onları müşerref kılsın." dedi.

Caner'in fotoğrafının gösterildiği Erdoğan, "Caner geldi... Caner iyi akşamlar, seviyorum seni." ifadesini kullandı.

"15 Temmuz'dan önce torunu Ahmet Akif Albayrak'a Kur'an-ı Kerim çalıştırdığı" fotoğrafın sorulduğu Erdoğan, şöyle konuştu:

"Benim torunumla, torunlarımla zaman zaman... Orada da Ahmet Akif biraz haylazlık yaptı. Dedim ki 'Akif gel senin dersini bugün ben alacağım.' 'Dede şöyle, böyle.' Dedim 'Ben alacağım.' Oturduk 15 Temmuz... Ama ne oluyor, bitiyor bunlardan haberimiz yok. Ve torunum Ahmet'le oturduk, maşallah iyiydi, iyi okudu, dersini verdi. Neyse ben de ödülünü verdim. Ve o akşam bu olay patlak verdi. Ve helikopterle zaten yolculuğu yaparken de helikopterin ışıklarını falan da söndürdüğümüzde babasına, Berat Bey'e soruyor 'Baba ne oluyor?' falan diye. 'Oğlum bir şey olmuyor, işte İstanbul'a gidiyoruz.' falan dedik. Maşallahı var, Allah nazardan saklasın. Derslerinde başarılı. O akşam onunla bu dersi yaptık. Zaman zaman Ömer Tayyip'le de bu tür şeyleri yapıyoruz."

"Söz konusu fotoğrafta yer alan belgenin" sorulduğu Erdoğan, "İçeriği bana kalsın." yanıtını verdi.

"BOŞU BOŞUNA EN AZ ÜÇ TANE DEMİYORUM"

"Torunlarınıza başka derslerde yardımınız oluyor mu?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bana kalmıyor. Annesi, babası onlar zaten o konuyu bitiriyorlar. Ben zaten onların yanında değilim ki biz devamlı Ankara'dayız. Aynı şekilde babası da... Ancak annesiyle oluyor. Kızım zaten oğluyla aynı şekilde, gelinim hakeza. Vasıflı olmaları hasebiyle de çocuklarıyla da bu noktada meşgul oluyorlar. Kendileri de başarılı. Temenni ederim ki inşallah milletimize, vatanımıza faydalı bir nesil olarak yetişsinler." dedi.

"6. torununuz oldu Canan Aybike. 16 kişilik bir ailesiniz. 'Torun çok başka' derler. Oyun da oynar mısınız torunlarınızla?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Oynamaz olur muyum? Şu anda benim 5. torun Sadık Eymen, Berat Bey'in üçüncü çocuğu. Şimdi gerçekten hafta sonları veya İstanbul'a gidişte onu görmemek bizim için çok ciddi bir eksikliktir ama onu gördüğüm zaman o bizi adeta şarj ediyor. Hele hele 'Dedeciğim' dediği zaman, o ayrı bir size şarj veriyor. Ve bakıyorsunuz şimdi yeni yeni konuşmaya başladığı için çok daha farklı oluyor, tadı başka, her şeyi başka. Ben onun için boşu boşuna en az üç tane demiyorum. Daha fazla olması lazım. Ve torunlarla da artması lazım. Güçlü aileler, güçlü milleti meydana getirecektir. Şu anda darısı olmayanlar başına ama ben torunlarımla iftihar ediyorum, ayrı bir güç veriyor, bizim için keyif oluyor. Anneleri, babaları için de. Zaman zaman annelerin, babaların kızdığı anlar olabilir ama bütün onlara rağmen, o yaramazlıklarıyla bile bunlar çok güzel."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların kendisine gönderdiği mektupları yanıtladığını, mektubunda telefon bilgilerine yer verenleri de telefonla aradığını söyledi.

İhtiyaç sahiplerinin de kendisine ulaştığını ifade eden Erdoğan, söz konusu ihtiyaçların da özel kalemi vasıtasıyla süratle giderildiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, darda ve zorda kalanlara yardım etmenin vazifeleri olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:

"Çünkü cumhurun başıysan bunu yapmak zorundasın, mecburiyetindesin. Darda kalmışa elimizin yettiği kadar kah devlet hastaneleriyle kah özel sektör, vakıf hastaneleriyle ulaşmaya gayret ediyoruz. Eskiden biliyorsunuz, kanser ilaçları vesairenin ücretleri istenirdi. Son alınan kararlarla onları bile artık devlet kendisi getirtiyor ve bedelini ödüyor. Niye? Bu devlet bunun için var. Bu devlet vatandaşı için, halkı için var. Bunu yapmak mecburiyetinde. Eğer bunu yapmıyorsa bu devletin hiçbir anlamı yok. Hamdolsun bakın nerelerden nereye geldik. Şu anda üç kat büyümüş bir Türkiye var. 11 bin dolar kişi başına milli gelire ulaşmış bir Türkiye var. Satın alma gücüne bakarsanız zaten çok daha iyi noktalardayız. Bu noktaya gelmiş olan bir Türkiye'de benim vatandaşım, benim halkım asla bu tür sıkıntıları yaşamayacak. Şu anda bütün illerimizden, üniversitelerimizden tutunuz hastanelerimize varıncaya kadar hepsinde bir tırmanışın alametifarikasını görüyoruz. Buralara kolay gelinmedi. Bundan sonra da hastanelerinde herhangi bir sıkıntı mı oldu, devlet olarak biz onlara ulaşacağız. Burada benim Cumhurbaşkanı olarak ricam var, hastanelerin başhekimlerinden tutunuz, doktorlarına varıncaya kadar Allah rızası için hastalarıyla çok ilgilensinler ki onlar ilgilenirse Cumhurbaşkanı ilgileniyor demektir. Onlar ilgileniyorsa Başbakan ilgileniyor demektir. Onlar ilgilenirse Bakan ilgileniyor, İl Sağlık Müdürü bizimle ilgileniyor demektir ama onlar ilgilenmediği zaman aynen rahmetli Savaş Ay'ın programındaki duruma döneriz. Biz onu yaşamak istemiyoruz. Onun için de biz bütün imkanlarımızla, bütün gücümüzle darda kalmışın yanında olmaya devam edeceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programlarında ve yurt gezilerinde çocuklara armağan edilen oyuncakların nasıl organize edildiğiyle ilgili olarak, "Arkamızdan zaten araçlarımız geliyor. O araçların içerisinde bütün hazırlıklar var. Dolayısıyla çocukları gördüğümüz yerde dururuz. Durduğumuz anda da sağ olsun bütün güvenlikçilerimizin görevleri bellidir. Arabaysa araba, bebekse bebek onları getirip gönüllerini alırlar." dedi.

"BM GENEL KURULU'NDA DA GÜNDEMİMİZDE YER ALACAK"

Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik saldırılarla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Ahmet Bey'in başbakanlığı döneminde eşimle birlikte bir Arakan seyahatim olmuştu. Orada yetkililerle filan görüşmeler de yapıldı. O günden bugüne çok sağlıklı netice aldığımızı söyleyemem. Birleşmiş Milletler kanalıyla da biz bu süreci sürekli takip ettik. Bizim bazı STK'larımızın da burada çalışmaları var. Fakat maalesef dünya Myanmar'a diyebilirim ki kör ve sağır, duymuyor ve görmüyor. Bu son Bangladeş olayı ise çok daha acınası bir olay. Gelen rakamlar maalesef 3 bin civarında insanın bu şekilde mağdur edildiği, hatta ölmesine neden olan bazı adımların atıldığı istikametinde. Tabii bu konuyla ilgili biz bunu ağır, şiddetli bir şekilde kınıyoruz. Yine onun takibini de ilgili uluslararası kurumlar vasıtasıyla başta BM olmak üzere dile getireceğiz. Şimdi biliyorsunuz Eylül ayının 18'inde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da bu bizim gündemimizde yer alacak. Orada da bunu gündeme getireceğiz."

"AFRİKA AÇILIMINI 'KAZAN KAZAN' ESASINA GÖRE YAPTIK"

Arakanlı Müslümanların içerisinde bulunduğu durumun bir benzerini 2011 yılında Somali'de gördüğünü anlatan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Somali'ye gittik, orada bu acımasız hali gördük ama hamdolsun şu anda altı sene sonra Somali çok farklı bir konuma geldi. Biz yine bütün desteklerimizi Somali'ye veriyoruz. Altyapısı, hastanesi, okulları, havaalanının yapılması ve oradaki limanın çalıştırılmasıyla… Bugün dünyada bizim en büyük büyük elçiliğimiz Somali'de. Modern ve 80 dönüm arazi üzerine kurulu. Yanında yine bizim Silahlı Kuvvetlerimizin bir okulu var. Onların tüm askerlerini eğitme hedefini kendisine tayin etti. Bunun yanında Türk iş adamlarının orada bazı yatırımları başladı. Yine burayla alakalı da girişimlerimizi hızlandıracağız. Atmamız gereken adımları da atacağız."

Programda, Afrika ülkelerine yapılan ziyaretlerle önemli adımların atıldığı ve bu ülkelere yönelik önemli bir açılımın hayata geçirildiğinin anımsatılması üzerine Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Şimdi biz buralara bu açılımı yaparken aslında 'kazan kazan' esasına göre yaptık fakat bunun da ötesinde biz 'Veren el, alan elden hayırlıdır.' anlayışıyla buralara uzandık. Biz göreve geldiğimizde Afrika'da bizim 12 büyükelçiliğimiz vardı, şimdi ise bizim 39 büyükelçiliğimiz var. Hedef Afrika'nın tamamında büyükelçiliklerimizi kurmak. Bunu yapacağız. Bu konuda da Dışişleri Bakanlığı çalışmalarını sürdürüyor. Bakın 12'den 39'a. Aynı şekilde Afrika'dan da buraya, şu anda sayı 30'a yükseldi. Afrika ile Türkiye'nin her türlü alanda dayanışması devam edecek olursa inanıyorum ki o sömürü alanı olarak kullanılan Afrika kendine gelecektir. Önümüzdeki 10 yıllar Afrika'nın tamamen ayağa kalktığı, güçlendiği 10 yıllar olacak. Çünkü yeraltı zenginlikleriyle Afrika zengin bir kıta. Ama buraya tabii kimse 10 yıllarca maalesef insan nazarıyla bakmamış. 'Buraları nasıl sömürürüz?' demişler. Gelmişler altınlarını almışlar, gelmişler bütün o fosfat yataklarını, bütün değerli taşları toparlayarak götürmüşler. Fakat Türkiye oraya böyle yaklaşmadı."

"YARDIM GÖNDERİYORUZ, GÖNDERMEYE DE DEVAM EDECEĞİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi ülkelere yardım ve destekte bulunduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:

"Dünyada en az gelişmiş ülkelere yardım konusunda Amerika birincidir, Türkiye ikincidir. Bakın bu çok enteresan. Amerika'nın milli geliriyle bizim ki aynı mı? Milli gelire oranla baktığımızda Türkiye birinci, Amerika ikinci çünkü biz olaya 'Veren el, alan elden hayırlıdır.' diye bakıyoruz. Şu anda dar gelirli ülkeler varsa buralara kargo uçaklarla, gemilerle ulaşıp gıda, ilaç, giyim kuşam her türlü yardımları gönderiyoruz. İşte Filistin, Gazze. Buralara yardımlarımızı gönderiyoruz, göndermeye de devam edeceğiz çünkü Türkiye'ye yakışan budur."

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ilk konuğunun Papa olduğu anımsatılarak Papa'ya armağan edilen Osmanlı fermanın hikayesinin sorulması üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Osmanlı padişahları nereye, hangi yardımı yapmışsa o muhakkak fermanla tescil edilir, teyit edilir. Bunların hepsi de bizim Osmanlı arşivinde var. Papa buraya geldiğinde, arkadaşlara 'Elimizde bu noktada gönderilmiş olarak ne var? Hemen çıkartın, en önemli en güzel hediyemiz bu olacaktır' dedim. Tabii birinci ziyaret. Arkadaşlar bunu hazırladılar, getirdiler. Ben de bu fermanı kendilerine hediye ettim. Ecdadımızın farklı dinlerin mensuplarına ben Müslüman'ım, sen Hristiyan'sın dememiş. Eğer orada böyle bir sıkıntı varsa Müslüman, elini oraya da uzatmış. Bu Müslümanların gerçek manada yardımseverliğinin, hoşgörü anlayışının en güzel ifadesidir. Bu yardımseverliğini gösteren ecdadımızdan Allah razı olsun. Allah onlara rahmet eylesin. Sadece İtalya, Venedik, Fransa buralarla değil, dünyanın değişik yerlerinde her yerine ecdadımız bunu yapmış."

"PUTİN, KÜLLİYE'Yİ GÖRÜNCE..."

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin balkonunda çekilen bir fotoğrafına ilişkin, "Putin size 'Buradan bana da bir oda verseniz' dedi mi, bu mealde bir diyalog oldu mu acaba?" şeklindeki bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyle bir latife oldu da ama asıl tespiti şurada oldu, tabii Külliye'yi görünce, 'Büyük devlet olmanın işareti işte bu eserdir' dedi. Kremlin Sarayı'nı biliyorsunuz değil mi? İşte Kremlin Sarayı da büyük devlet olmanın bir işaretidir, içinde kaybolursunuz, öyle bir yer ama biz şu Külliye'yi yaptık anamuhalefetin başındaki zat burayı hazmedemedi. Niye? Büyük düşünecek noktada değil de onun için, bunlar cüce, cüce." karşılığını verdi.

"ARTIK KÖRFEZ'DE BU SIKINTI BİTSİN"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krize ilişkin, "Size göre kriz ne boyutta, bitiyor mu?" sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Şu anda tabii 'bitme noktası' dersek yanlış olur fakat başladığı noktada değil. Her geçen gün daha geri gidiyor. Benim özellikle bu akşamki program aracılığıyla şu hac mevsiminin yoğunlaştığı böyle bir dönemde başta Hadimül Haremeyn-i Şerifeyn Suudi Arabistan Kralı Selman'dan ki yaşça bizden tabii çok da büyük, isteğimiz şu, o Körfez'in abisi, büyüğü durumundadır ve önümüzde Kurban Bayramı var, 'artık Körfez'de bu sıkıntı bitsin', 'artık bunu bir kenara koyalım ve aydınlık ufka hep birlikte bakalım' derim. Çünkü Müslümanların bu dünyada birbiriyle uğraşmaya ne zamanı, ne vakti, ne fırsatı olamaz. Biz sevmekle emr olunmuşuz. 'İman etmiş olamazsınız birbirinizi sevmedikçe, cennete giremezsiniz iman etmedikçe' ölçü bu. Temenni ediyorum ki inşallah Hadimül Haremeyn-i Şerifeyn şu bayram arefesinde böyle bir adımı atmış olurlar."

"NETANYAHU ARTIK O FARKLI BAKIŞLARINI BİR TARAFA KOYARAK BURAYA SAYGI DUYMAK DURUMUNDA"

Mescid-i Aksa'da yaşanan olaylar sırasında İsrail'le diplomatik temaslar olduğunu ve olayların büyümediği belirtilerek, "Diplomasi ne kadar rol aldı?" şeklindeki soru üzerine ise Erdoğan, sıkıntının yaşandığı dönemde yoğun bir görüşme zinciri gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin ve Ürdün Kralı 2. Abdullah ile görüşmeler gerçekleştirdiğini anımsatan Erdoğan, "Bütün bu süreç hamdolsun işi tamamen tersine döndürdü ve şu andaki sağlıklı konuma geldik. Fakat tabii ben 'bu iş tamamen bitti' noktasında değilim, her an nereden, nasıl patlak verir onu bilemem. Onun için tabii başta Netanyahu olmak üzere özellikle artık şunu bilmemiz lazım, yani bu Harem-i Şerif üç dinin saygın mekanıdır ve buraya karşı kimsenin kalkıp da 'bu benimdir, buraya Müslümanlar giremez' gibi bir yaklaşımın içerisine girmesi düşünülemez." diye konuştu.

"Kaldı ki bu bizim ilk kıblemiz. İlk kıblemiz olması sebebiyle de çok büyük öneme haiz." ifadesini kullanan Erdoğan, "Netanyahu artık o farklı bakışlarını bir tarafa koyarak buraya saygı duymak durumunda. Bakın biz ülkemizde sinagoglarla, havralarla asla bu tür yaklaşımların içerisine girenlere müsade etmiyoruz. Onlara 'burası Yahudilerin kutsal mabedidir, buralara karşı böyle bir yaklaşım içerisine giremezsiniz' diyoruz. Tüm güvenlik güçlerimizin buralar güvencesi altındadır, onların emniyeti altındadır. Böyle ecdadımızdan gördük, böyle devam ediyoruz, dinimizin emri de bu ve bunu da kendilerinden özellikle bekliyoruz." dedi.

Filistin Devlet Başkanı Abbas ile bugün yaptıkları görüşmede konunun etraflıca ele alındığını, Ürdün ziyaretinde de Kral Abdullah ile bunları görüştüklerini dile getiren Erdoğan, "Temenni ediyorum ki bir yumuşama süreci içerisine inşallah girmiş durumdayız. Temenni ederim ki bu böyle devam etsin." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen G20 Zirvesi'nde çekilmiş eski ABD Başkanı Barack Obama ile fotoğrafına ilişkin, "Hep devlet işleri mi konuşulur, başka konular da gündeme gelir mi bu tür anlarda?" şeklindeki soru üzerine, Obama'nın G20 Zirvesi'nin gerçekleştirildiği mekana hayran kaldığını söyledi.

Daha önce katıldığı G20 zirvelerinin hiçbirinin böyle bir mekanda gerçekleştirilmediğini dile getiren Erdoğan, "Gittiğimiz yerlerin durumu bizimkiyle mukayese edilmez. Hem çok başarılı bir organizasyon, bu başarılı organizasyonun yanında da herkesin çok huzur içinde rahatça kalabildiği bir imkan oldu." dedi.

Obama ile sohbetlerine de değinen Erdoğan, Suriye, Irak gibi konuların yanı sıra savunma sanayine yönelik konuları da ele aldıklarını ifade etti. Erdoğan, "İşte 8 yıl onun da doldu şimdi sivil hayatını yaşıyor. Bizler için de bu süreç dolacak ondan sonra biz de Rabbimin bize çizdiği kader programı içindeki rolümüzü oynamaya devam edeceğiz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin ayrıntılara dikkat ettiği ve bazı konuları tek tek incelediği hatırlatarak, bu tür organizasyonların hazırlanmasında müdahalesinin olup olmadığına ilişkin soru üzerine, Cumhurbaşkanlığının kendisinin yaptığı ya da himaye ettiği organizasyonlara ilişkin mesai arkadaşlarından bilgi aldığını söyledi.

Erdoğan, bu akşamki programa ilişkin de kendisine bilgilendirme yapıldığını belirterek, "Bu akşam bile burda bir eksikliğimiz var." dedi. Program sunucusunun eksiğin ne olduğunu sorması üzerine ise Erdoğan, "Onu dönünce soracağız." karşılığını verdi.

"ÇANKAYA'YA HALKIN RAHATLIKLA ÇIKABİLDİĞİNİ DUYDUNUZ MU?"

Cumhurbaşkanlığındaki etkinlik takviminde çok önemli değişikliklerin olduğu hatırlatılarak, "Bu kararınızın nedenlerini dinleyebilir miyiz?" şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı makamı bizden önce öyle halkın rahat rahat ulaşabildiği bir yer değildi. Çankaya'ya halkın rahatlıkla çıkabildiğini duydunuz mu? Muhtarların çıkabildiğini duydunuz mu? Esnafların 7'den 70'e çıkabildiğini duydunuz mu? Hatta hatta yerel yöneticilerin rahat rahat çıkabildiğini duydunuz mu? Biz şimdi bu kapıları açtık. Bugün şu ana kadar buraya 'saray' dediler, ben ne dedim? 'Burası külliyedir, milletin evidir' dedim. Şimdi millet burada, bizimle beraber." değerlendirmesinde bulundu.

Külliyede bir çok kültürel etkinlikleri gerçekleştirdiklerini ve yenilerini de yapacaklarını dile getiren Erdoğan, muhtarlarla toplantılarını ana binada bulunan 450 kişilik salonda yaptıklarını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ana kadar 39 muhtar buluşması gerçekleştirdiklerini, tüm muhtarlarla bir araya geleceklerini söyledi.

Muhtarlarla toplantılarının ardından yapılan yemek ikramının sonrasında muhtarlara üzerinde isminin yazılı olduğu kalem hediye ettiklerini anlatan Erdoğan, "Türkiye'nin dört bir yanından muhtarlarımız geliyor. 'Şu hangi partiden, bu hangi partiden' böyle bir derdimiz yok." dedi.

Muhtarlarla toplantıyı ilk dönemlerde özel kaleminin idare ettiğini ancak şimdi İçişleri Bakanlığının ilgili biriminin davetleri yaptığını belirten Erdoğan, "İnşallah 2 binlik salon bittiğinde zaten orada yapacağız. Toplantı orada olacak, yemeği de orada vereceğiz. O zaman çok daha hızlanacak ve süratle inşallah muhtarlarımızla olanı da bitirmiş olacağız." diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşlarıyla da bir araya geldiklerini söyleyen Erdoğan, "Bunlarla Türkiye'nin o geçmiş makus talihindeki alışkanlıklarını bir kenarda bırakalım ve cumhur reisiyle ne yapsın? Buluşsun." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir vatandaşa kabak içerisinden aşure ikram ederken çekilen fotoğrafta ikramı alan kişinin yüz ifadesine ilişkin bir soru üzerine, "Ayrı bir heyecan veriyor, ayrı bir zevk. Onun oradaki göz teması bunlar çok önemli. O göz temasını zaten yakaladığınız anda millet sizi yakalıyor, siz de milleti yakalıyorsunuz, fark bu." ifadelerini kullandı.

"ONLAR BİZDEN BORÇ TALEP ETTİ"

Erdoğan, Türkiye'nin IMF'ye borcunu ödemesine ve Türkiye'nin ekonomik dış baskılara karşı ne kadar güçlü olduğuna yönelik soru üzerine, Davos'a gittiği dönemleri hatırlattı. Davos'ta IMF başkanı ile görüştüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Kendilerine dedim ki 'Bize siz tamam belli bir kredi verdiniz, kredi veriyorsunuz ama bize emir verirseniz, bu emri kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye'yi Başbakan olarak ben ve arkadaşlarım yönetiyoruz, size bunun yönetimini veremeyiz. Dolayısıyla siz paranızı alın, gelin hesabınıza kitabınıza bakın. Taksitlerde gecikme, bir şey var mı? Yok. Biz zaten size bu paraları da ödeyeceğiz, işimizi bitireceğiz.' Biz bu adımı attık, sene 2013. Biz IMF'e borcumuzu 23,5 milyar dolardı göreve geldiğimiz zaman. 23,5 milyar doları ödedik, 2013 borcu bitirdik. Ondan sonra onlar bizden borç talep etti, 'Verebilir misiniz?' diye. Ne istiyorlar dedim arkadaşlara. '5 milyar dolar.' dediler. Tamam, verebiliriz dedik. Ondan sonra baktılar ki bu Türkiye ileri doğru gidiyor, vazgeçtiler, istemediler. O zaman bizim Merkez Bankası rezervi de 27,5 milyar dolardı. Şu anda hamdolsun bizim Merkez Bankası döviz rezervi de 109 milyar dolarlarda, buralara kadar çıktık. Duruş çok önemli, hele bu duruşun yanında yaptığınız işin ne olduğunu bilirseniz, çalışmayı bilirseniz. İşte bakın şu anda ihracat 150 milyar doların üzerine çıktı. Düşmüştük, tırmandık ama biz 158 milyar doları gördük. Bakın, Borsa İstanbul'da endeks olarak 100'ün üzerinde. Nerelerden geldik buraya. Şimdi bütün mesele, işinizi biliyorsunuz ve sağlam duruyorsunuz, neyi nerede harcayacaksanız bunu biliyorsanız, evelallah bu ülke yükselişe devam edecektir ve biz 2023 hedeflerini yakalama azminden de taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz."

"KÜTÜPHANEYE ŞU ANDA ÇOK CİDDİ HİBELER VAR"

Kısıklı'da ikametgahındaki kütüphanesinde fotoğraf sanatçısı Ara Güler tarafından çekilen fotoğraf gösterilerek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki kütüphaneye yönelik yapılacak kitap seçkilerinin niteliklerine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu fotoğrafa ilişkin "Bunlar benim ta imam hatip yıllarından itibaren aldığım kitaplarım, tabii Başbakanlığım dönemimde, vesaire dönemimde devam eden kütüphanem." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapımı devam eden kütüphaneye yönelik hedeflerinin büyük olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Benim evimde kütüphanem tamam, iki odamı tamamıyla o işe tahsis etmişim, üçüncü oda şimdi doluyor. Ankara'daki evim hakeza yine öyle fakat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi farklı olacak. İnşallah Cumhurbaşkanlığından sonra, bir Cumhurbaşkanlığı olarak tabii bir müzemiz olacak, bir de aynı şekilde bir kütüphanemiz olacak. İşte bu müzede uluslararası ziyaretlerde vesaire bize verilen birçok hediyeler, objeler, madalyalar, fahri doktoralar var. Bütün onları orada sergileyeceğimiz gibi işte, o müze içerisinde bunlar yerini alacak. Kütüphanede de elimdeki ne kadar kitabım varsa hepsi, o kütüphaneye bağışlamış olacağız. Böylece biz oradan kendimiz o manevi huzuru, hazzı inşallah almış olacağız. Onun hazzı içerisinde, sağ olsun Ara Güler geldiğinde bu çekimi bize yaptı ve miras olarak da tabii bu kalıyor fakat bu kütüphaneye şu anda çok ciddi hibeler var. Bu hibelerde de kim kütüphanemize bir hibede bulunduysa onun için hazırlamış olduğumuz bölümü onun adıyla, orada kapıya gerekli olan plaketi vesairesini yazacağız. Bu bölüm veya bu kitaplar filancanın Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'ne hediyesidir veya hibesidir diyeceğiz. Dolayısıyla gelenler, 'Burası tamamıyla filancanın...' Belki kendisi o zaman ölmüş olacak. Nitekim şu anda ölmüş olan, Allah rahmet eylesin, birçok vatandaşlarımızın aileleri kitaplarını buraya bağışlamaya başladılar. Şimdi onların biz bakımlarını yaptırıyoruz. Hepsi şu anda külliyemizde bakıma alınmış vaziyette ve o kitaplar bu kütüphanemizde yerini alacak."

Tespih koleksiyonu olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bu tespihleri de inşallah yine o müzemizde sergileyeceğiz. Tespih koleksiyonu olanların, böyle çok farklı koleksiyon sahibi olanlar vardır, Bizdeki de fena değil. İnşallah onlar da o koleksiyonda yerini alır çünkü bunların hiçbirisi ebedi aleme gitmez. Onlar bu dünyada kalıcı eserler olarak kalır, oraları gezenler, görenler hiç olmazsa gördüğünde bize oradan bir Fatiha gönderirlerse ne mutlu bize." ifadelerini kullandı.

"İSTANBUL BENİM İÇİN BÜYÜK ÖNEM ARZ ETTİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz'daki kapsamlı anma törenlerine dair kendisi için en önemli izleniminin sorulması üzerine, "İstanbul benim için büyük önem arz etti. Zira 15 Temmuz şehitler mekanı, İstanbul'da büyük önem arz etti ve oraya, güzel o mekana layık bir eser konuldu ve 250 şehidimiz de her birinin adına bir selvi dikildi." diye konuştu.

Necip Fazıl Kısakürek'in "Sakarya Türküsü" şiirinden, "Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek." mısrasını okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:

"O selvilerin altında şehidimizin adı yazıyor, künye elektronik, dijital. Akşamları ışıklandırma var, selvi oradan aydınlanıyor. Hakikaten proje gayet güzel, eksiklerimiz var inşallah oradaki o eksiklerimizi gidererek çünkü ziyarete gelenler orada araçlarını park etmede sıkıntı var biliyorum. Orada inşallah otoparklarımızı yapacağız iki kat. Bir tarafa da inşallah müze yapılacak. O müzeye de İstanbul şehitlerinin objeleri inşallah konulacak. Ziyarete gelenler de onların orada oturabileceği yerleri olacak ki olur ya orada Kur'an-ı Kerim okurlar, oradan şehitlere inşallah, Kur'an-ı Kerim ile onlara ulaşmaya çalışırlar, aynı şeyi burada inşallah yapacağız. Şu anda burada da şehitler makamı bitti, etrafta bir çalışma var. Aynı şekilde burada da bir otopark ve onun yanında bir müzeyi inşallah, İstanbul'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi, burada Ankara, aynı şekilde yapacaklar. Burası da süratle inşallah bittiği zaman çevre daha da farklı, güzel olacak. Böylece ülkemizin değişik yerlerinden gelenler buraya geldikleri zaman, hakikaten bakıyorsunuz, onların bir başka heyecanı var. Ben de onlarla zaman zaman buluşuyorum, o bize başka bir heyecan, gerçekten başta bir manevi haz veriyor. Bundan dolayı da ayrı bir mutluluğu yaşıyoruz. Sadece Türkiye değil, yurt dışından gelenler bile hemen Millet Camii'ne geliyor, orayı bir ziyaret ediyor, onlar da bize gerçekten ne kadar hayırlı bir iş yaptığımızı en güzel şekliyle ispat ediyor."

"2023'TE 100'ÜNCÜ YILLA İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ ÇOK FARKLI OLACAK"

Cumhurbaşkanlığı himayesindeki Cumhuriyetin 100'üncü yıl kutlamaları hazırlıklarının hangi aşamada olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"İnşallah eğer 2019'da milletimiz 'Durmak yok yola devam.' derse partimiz de bize böyle bir görevi verirse 2023'te inşallah 100'üncü yılla ilgili çalışmalarımız çok farklı olacak. Şu anda o projeyle ilgili çalışmalarımız tabii ilgili birçok arkadaşlarımızı, ehliyetiyle, liyakatıyla bu noktada kendini ispat etmiş kardeşlerimizi burada değerlendireceğiz. Hocalarımızı değerlendireceğiz. Sadece mimar, mühendis işi değil o iş. Burada bir de ilim, irfan sahibi büyüklerimizin buna katkısı çok olacak diye düşünüyorum."

Erdoğan, 2023'te muasır medeniyetler seviyesinin üstüne nasıl çıkılacağının çalışmalarının da başlatılacağını söyledi. Bunun için de altyapıyla üstyapıyla ilimde irfanda Batı'yı aşacak bir gençliğin yetiştirilmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, özellikle gençlere verilen önemin bu noktada arttığını vurguladı. Her alanda bu işi aşacak bir neslin yetiştirilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, bu neslin övünç kaynağı olacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elinde baltayla, molotofkokteyliyle, silahla, şunla bunla dolaşan bir nesil değil, bize öyle bir nesil lazım değil. Bize okuyan, düşünen, düşündüğünü uygulayan ve onu neticeye taşıyan bir gençlik lazım." değerlendirmesinde bulundu.

"ARTIK BİZİM ALTINA DOĞRU YÜRÜMEMİZ LAZIM"

Türkiye'de lisanslı sporcular noktasında son dönemde adeta bir devrim yaşadığını ifade eden Erdoğan, gençleri sadece siyasete sokmanın işi bitirmediğini belirti.

Gençlerin birçok etkinlikte yerini alması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Lisanlı sporcu sayımız şu anda artık milyonlarla anılır hale geldi. Hemen hemen bütün spor branşlarında Türkiye yerini almaya başladı ama biz şimdi bununla kendimizi yeterli görmüyoruz. Bütün branşlarda artık bizim altına doğru yürümemiz lazım. Sadece spor deyince akla futbol gelmemeli. Basketbol, voleybol, atletizm, tenis, masa tenisi, yüzmenin tüm branşlarında bunu yakalamamız lazım." diye konuştu.

Özellikle kış sporlarında çok daha iyi bir konuma gelinmesi gerektiğini, bu spor dalı için ülkede çok önemli tesislerin yapıldığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Erzurum'da çok ciddi yatırımlar yapıldı. Şimdi bu yayılıyor. Biz artık bir de neticeyi alalım diyoruz. Baskette artık iyi bir noktaya geldik. Artık baskette dünyada ilk üçü zorluyoruz. Sağolsun benim danışmanım Hidayet Türkoğlu da Basketbol Federasyonu Başkanı. Göreve geldiğimizde Türkiye'de kapalı spor salonu kaç taneydi? Şimdi neredeyse her ilde kapalı spor salonumuz var. Bu salonlarda müsabakalar yapılsın. Bundan önceki Gençlik ve Spor Bakanıma da yeni bakanıma da söyledim. Bizim bütün ilçelerde, mahallelerde, sokaklarda bir iki yere hemen potaları yerleştirmemiz lazım. O mahallenin çocukları o potalarda oynasınlar. Amerika'da bunu her yerde görürsünüz. Bu gençliği aynı zamanda kötü alışkanlıklardan koparır. O potalarla onlar meşgul olsun. Oradaki bir mahalleliyi bu işlerle sorumlu hale getirerek bunu yaygınlaştıralım."

Erdoğan, gençleri uyuşturucu ve kötü alışkanlıklardan kurtararak spor salonlarına sevketmekte yerel yönetimler başta olmak üzer herkesin çok öneli bir görevinin olduğunu dile getirdi.

Fransa'da yapılan son oyunlarda sporcuların altın ve gümüş madalyalar kazandığını anımsatan Erdoğan, sporcuları tebrik ederek başarılarının devamını diledi.

SEYAHATLAR

Erdoğan, bir seyahati esnasında, uçakta konuşma metinlerini incelediği fotoğrafın sorulması üzerine, "Büyük ihtimalle bir yurt dışı programı konuşma metni. En az iki kere onun gözden geçmesi lazım. İki kere onu gözden geçiririm, çıkması gereken yerler varsa onları çıkartırım, bu arada da dersimi çalışmış olurum. Dolayısıyla hazırlanarak o yurt dışı seyahatine gitmiş oluruz ve muhataplarımızla görüşmelere başladığımızda hazırlıklı olarak görüşmeleri yaparız. Çünkü bu olmadan bunların hiçbiri olmaz." değerlendirmesinde bulundu.

Seyahatlar esnasında uçakta saatini ayarladığı bir fotoğrafın ve uçaktaki heyetin koşuşturmacasının sorulması üzerine Erdoğan, "Şimdi uçakta bazen ben onları ziyaret etmek isterim. Onlar da benim ziyaret edeceğimi duydukları zaman edeplerinden, eğer ceketlerini çıkarmışlarsa hemen ceketine giymeye yeltenirler veya uygun durumda değilse kendilerini uygun hale getirirler. O telaş, koşuşturmaca biraz oradan kaynaklanıyor. Saat meselesi de gidilen yerlerde saat farkları oluyor. Hele hele ABD olduğunda 7 saat saat farkı oluyor. Daha da uzağa gidildiğinde 8 saate çıkabiliyor. Muhakkak hostes bize durumu söylemiştir, biz de ona ayar çekiyoruz." ifadelerini kullandı.

VATANDAŞLA KUCAKLAŞMA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı programlarda halkla bir araya gelmesi ve bazı vatandaşlarla kucaklaşmasını, "bu kucaklaşmalar bir başka" sözleriyle değerlendirdi.

Vatandaşla kucaklaşmadığı zaman "Bu ne kibirli, ne gururlu ya." denildiğini anlatan Erdoğan, "Kibir, gurur bize ait değil. Bize tevazu yakışır. Gurur, yücelik Allah'a aittir. Seninle bu şekilde kucaklaşmak isteyene o şekilde bir mukabelede bulunduğun zaman o artık ömür boyu bunu unutmaz. Biz de onun gereğini yapalım dedik ve yapıyoruz elimizden geldiği kadarıyla. Bundan da taviz vermeyi hiçbir zaman düşünmedim, düşünmüyorum." şeklinde konuştu.

ENERJİ

Erdoğan, "Son dönemde enerjide ciddi girişimler oldu. Aynı zamanda bir de iklim değişikliği, sera etkisi konusu var. Enerji konusunda cumhurbaşkanlığınız döneminde bir ivme sağlandı mı? Hedefler ne?" sorusu üzerine, göreve geldiklerinde enerji konusunda Türkiye'nin durumunun pek iyi olmadığını ifade etti.

Enerji deyince akla hep hidroelektrik santralleri, kömürün altyapısını oluşturduğu termik santraller, ve bütün bunların yanında ithalata dayalı doğalgaz çevrim santrallerinin akla geldiğini ifade eden Erdoğan, "Geçmişte fuel oil noktasında, özellikle hava kirliliği meydana getirdiği için zaman zaman mazot kullanıldı. Emisyon ölçümlerinde bunlarda partikül olayı çok çok tehdit edici unsur oluşturuyordu. Onun için de 'daha çok doğalgaz kullanalım' dendi ama doğalgazın da maliyeti çok yüksek. Yenilenebilir enerjiye dönüşte doğalgaz o dönemde önde geliyordu. Daha sonra biz rüzgar enerjisi santrallerine yönelik adımlar attık. Bu konuda Türkiye'de hakikaten yatırımlar ciddi manada çoğalmaya başladı. En son Siemens'in kazanmış olduğu ihale... Sekiz uluslararası firma bizim yerli firmalarımızla iş birliği yaparak buna girdiler. Dört tanesi Alman firmasıydı bunların. Siemens Türk firmalarıyla ortaklaşa bu ihaleyi kazandı. Bu 1 milyar doların üzerinde bir yatırım gerektiriyor. Bunlar burada üretim yapacaklar, yatırım yapacaklar, ondan sonra da gösterilen alanlara rüzgar enerjisi santrali kuracaklar. Bu bizim için çok önemliydi." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, daha önce güneş enerjisiyle ilgili önemli bir adım atıldığını, buna da katılımın gayet iyi olduğunu aktardı.

"ENERJİ FİYATLARI CİDDİ MANADA DÜŞECEK"

Türkiye'nin Çorlu'dan Şırnak'a kadar uzanan linyit kömürü damarıma sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Elimizde böyle bir imkan varken biz niçin bunu değerlendirmeyelim. Biz cari açık noktasında da bizi kurtaracak böyle bir adım için bu noktada kömürde ithali durdurma noktasına geldik. Artık son dönemlerde ithal kömür yok. Daha önce bunun belgesini almış olanlara bu veriliyor. Biz şimdi kendi kömürümüzü kullanır hale geldik. Teknoloji ilerledi, bacalara hava kirliliğini engelleyici aparatlar takılmak suretiyle bu engelleniyor. Bununla şehri hava kirliliğinden kurtarmış oluyoruz. Bu noktada hidroelektrikte iyi bir konumdayız. Bol miktarda enerji üreten barajlar kurduk Türkiye'de. Hala bu barajları kurmaya devam ediyoruz. Barajlardan hem enerji üretiyoruz hem sulamada istifade ediyoruz. Gerekirse içme suyunda da buralardan istifade etme imkanımız var.

Şimdi attığımız önemli bir adım var o da nükleer enerji. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali var. Onun çalışmaları devam ediyor. Bunu Ruslar ile yapıyoruz. Bir diğer adım da Sinop Nükleer Enerji Santrali. Onu Japonlar ve Fransızlar ile yapıyoruz. Üçüncü bir nükleer enerji santrali çalışmasının da yer hazırlıkları bitmiş durumda. Bakanlığımız onun da çalışmasını yapıyor. Bunlar bittiği zaman bize 10 bin megavatın üzerinde enerji imkanı sağlayacak. Bütün bunlar devreye girdiği anda enerji fiyatları ciddi manada düşecek."

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Recep Tayyip Erdoğan
  • Siyaset
  • NTV
  • Canlı Yayın

Sayfa Yükleniyor...