Cumhurbaşkanı Erdoğan: Mültecileri affedersiniz meydanda oynatıyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanya'da, bazı PSV taraftarlarının mültecilere sergilediği tutuma sert tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Mültecileri affedersiniz meydanda oynatıyorlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenen Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Projeleri Tanıtım Töreni'nde konuştu.

Erdoğan, Fransa'da bir terör eylemi olduğunda kıyametlerin koptuğunu belirterek, İspanya'da Atletico Madrid-PSV maçında yaşananları anımsattı.

Taraftarların, oradaki mültecilere yönelik davranış biçimini eleştiren Erdoğan, "Maça geliyorlar ve maçta oradaki mültecileri, affedersiniz, meydanda oynatıyorlar adeta. Öyle diyorum ben, şınav çektiriyor, bozuk para atıyor. Bunlar eskide bizde, söyleyemem şimdi, çok çirkin bazı şeyler olurdu. Ondan sonra da para atarlardı ona. Aynısını Batılı yapıyor. Batı'nın bir çoğunun karakterinde bu vardır ama bu bizde yok" ifadesini kullandı.

"ANCAK ERDOĞAN GİDERSE, TÜRKİYE'YE İSTİKRAR GELİR DİYORLAR"

Erdoğan, utanmadan, sıkılmadan açıklama yapıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Batının gazetelerinde de aynı şey var, Kandil'in tepesindekilerde de aynı şey var. Ne diyorlar 'Ancak Erdoğan giderse, 'ye istikrar gelir' 'yi ne kadar düşünüyorlar ya. Bakıyorsunuz bazı köşe yazarları aynı şeyi söylüyorlar. 'Erdoğan giderse istikrar gelir.' Erdoğan geldiği zaman Türkiye'nin hali neydi, bugün Türkiye'nin hali ne."

Erdoğan, TİKA'nın yardımlarının ağırlı olarak eğitim, sağlık, içme ve kullanma suyu alanlarında yoğunlaştığını belirtti. Bu sayede TİKA'nın Orta Asya'dan Balkanlara, Latin Amerika'dan Pasifik'e, Afrika'dan Güney Asya'ya kadar dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın gönlünde taht kurduğunu ve kurmaya da devam ettiğini dile getirdi.

TİKA'nın elinin değdiği projelerin her birinin ayrı bir anlama ve öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Hani ben 'Türk tipi anayasa, Türk tipi başkanlık sistemi, Türk tipi kadın hakları' diyorum ya, işte TİKA'nın çalışmalarıyla Türk tipi kalkınma modelini ortaya koyduğumuza inanıyorum" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim kalkınma yardımı anlayışımızda, asla karşımızdakini küçük görme, ona dikte etme, ajandalar dayatma tarzı söz konusu değildir. Bizde sağ elin verdiğini sol elin görmediği bir anlayış geçerlidir. Biz, samimiyetimizle kurduğumuz empatiyle yaptığımız bu yardım çalışmalarını, muhataplarımıza bir lütuf olarak değil ikram olarak sunuyoruz. Gönülden gönüle kurduğumuz köprülerin, en az inşa ettiğimiz, restore ettiğimiz köprüler kadar önemli olduğunu biliyoruz. Kimsesizlerin kimsesi olmanın, en az onlara fiziki yardımda bulunmak kadar önemli olduğuna inanıyoruz. Bunun için TİKA mensuplarının her biri, çalışma tarzları profesyonel ama ilişkileri samimi arkadaşlarımızdan oluşuyor. Öyle olmak zorunda. TİKA çalışanları, görev yaptıkları ülkelerde yürüttükleri projeler yanında Türkiye'nin tarihinin, medeniyetinin, kültürünün, değerlerinin de taşıyıcısı, çağdaş bir alperen olarak bulunduklarının bilincinde olmalıdırlar. Esasen, bu dış temsilciliklerimizdeki tüm görevlilerimiz, tüm iş adamlarımız, tüm sivil toplum kuruluşu temsilcilerimiz için de geçerlidir. Paralel devlet yapılanması örgütü, uzun yıllar Türkiye'nin bu çerçevedeki enerjisini, imkanlarını, potansiyelini adeta bir sülük gibi emerek, bize zemin ve zaman kaybettirmiştir. Şimdi artık bir yandan bu yanlışı düzeltmenin, diğer yandan da ortaya çıkan boşluğu hızla ve sağlıklı şekilde doldurmanın çabası içindeyiz. Bunu, telafi edeceğiz. İki kere iki, dört. Türkiye'de bu örgütü, büyük ölçüde işlevsiz hale getirdik. Geride kalan tortuların da kısa sürede temizleneceğine inanıyorum."

Yurt dışında "işlerin daha zor olduğu"na dikkati çeken Erdoğan, "Bunun için hem ticarete hem de kültürel alanda faaliyet gösteren yerli ve milli duruş sahibi arkadaşlarımıza çok önemli görevler düşüyor" diye konuştu.

Erdoğan, dünyada gidilmeyen ülke, ayak basmadık şehir, el atılmayan iş ve hizmet alanı bırakılmayacak şekilde, yoğun ve hızlı bir çalışmanın ortaya konulması gerektiğini bildirdi. Erdoğan, "Bu noktada, tabii ki başta TİKA olmak üzere görevimiz ağırdır, sorumluluğumuz büyük" ifadesini kullandı.

"BU ÖRGÜTLERİ ASIL OLARAK BESLEYEN GÜÇLER, FARKLIDIR"

Geçtiğimiz günlerde dört Afrika ülkesini ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, bu ülkelerdeki tabloyu görünce sorumluluğun çok daha fazla olduğunun anlaşıldığına işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyleyse çok daha farklı bir sürecin içinde çok daha fazla çalışacağız" dedi.

TİKA Başkanı'nın da ziyarette kendisine eşlik ettiğine değinen Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:

"Sahanın ne kadar mühim, ne kadar proje üretmeye, çalışmaya ve gayrete müsait olduğunu kendi gözlerimizle görme imkanı bulduk. Gittiğimiz her yerde, proje ve hizmetleriyle TİKA'yı görmenin memnuniyeti içinde olduk. Yapılanlar elbette önemli ama yapmamız gereken daha çok iş var.

Sizler de takip ediyorsunuz. Pek çok güç, pek çok ülke adeta Türkiye'nin dizleri üzerine çökmesini, pes etmesini bekliyorlar. Bütün bu terör olaylarının arkasında yatan gerçek, budur. Milletimiz bin yıldır, gerektiğinde Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi ailedeki tüm fertlerin yıllar boyunca cephelerde savaşması, şehit olması, gazi olması sayesinde bu hesapları bozmayı başarmıştır. Bugün aynı kararlılıkla, aynı inançla, aynı azimle bir büyük mücadele veriyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şehitler Haftası içinde bulunulduğunu hatırlatarak, asker, polis ve korucuların terör örgütüne karşı tarifsiz bir mücadele yürüttüğünün altını çizdi.

Erdoğan, şöyle dedi:

"Yanı başımızda Suriye'de çok zor şartlar altında mücadele eden Türkmen, Arap, Kürt kardeşlerimizin bizimle aynı duygular içinde olduklarını biliyorum, biliyoruz. PYD, YPG gibi terör örgütleri, Suriye'deki Kürt kardeşlerimizin küçük bir bölümünden destek alıyor. Türkiye'deki PKK gibi. Bu örgütleri asıl olarak besleyen güçler, farklıdır. Suriye'deki Kürt kardeşlerimizin büyük bölümü, Türkmenler ve Araplar ile birlikte rejimin ve onu destekleyen güçlerin zulmüne karşı direniyor.

"BİZE SAMİMİ YAKLAŞIM GÖSTERİN"

Bu terör örgütlerinin elindeki silahları gördüğümüz zaman, burada Batı'yı görüyoruz. Sadece, dostlar alışverişte görsün kabilinden yaptığı açıklamalar, bunlar bizi ikna etmiyor. Ofisler oralarda açılıyor. Terör örgütünün temsilcileri, oralarda besleniyor. Bunlara yataklık yapıyor Batı dünyası. Bunlara karşı ciddi bir mücadele verdikleri yok. Filanca örgütü terör örgütü ilan etmen benim için geçerli değil. Onlara karşı ne tür bir mücadele veriyorsunuz Onların barındıkları, bulundukları yerlere ne tür baskınlar yapıyorsunuz Yakaladıklarınızı deport ediyor musunuz veyahut da bunları Türkiye'ye teslim ediyor musunuz Bunlar bu parasal kaynakları nerelerden buluyorlar Bunları bizler biliyoruz. Kendilerine de bunları belgeleriyle beraber teslim ettik ama bir ses, yaklaşım yok. Bunların yaptığı ne biliyor musun Baban öldü, başın sağ olsun. Böyle bir mantık olabilir mi Babasız başı ben ne yapayım. Bize samimi yaklaşım gösterin. Eğer terör, kendisine karşı ortak bir mücadele vereceğimiz bir vaka ise o zaman burada samimi olalım. Bugün bize, yarın size..."

Erdoğan, 2002'de "delikli kuruşa muhtaç bir Türkiye"yi teslim aldıklarını belirterek, o günden buralara gelindiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"O zaman dilenen bir Türkiye vardı, şimdi alan el değil, veren el olan bir Türkiye var. Farkımız bu. Ama bunlar Kandil'in ağzıyla konuşuyorlar. Niye Çünkü bunların birbirinden farkı yok. Ülkemizde ve coğrafyamızda verdiğimiz mücadele adeta yeni bir kurtuluş mücadelesidir. Yüz yıl önce bu coğrafyanın bedenini paramparça ettikleri, ruhunun bütünlüğünü bozamadıkları için çıldıranlar, bugün bunu başarmanın peşindeler. O gün aramıza suni sınırlar çekilmesine engel olamamış olabiliriz, doğrudur. Ama bugün gönül birliğimizin paramparça edilmesine razı olmayacağız."

Necip Fazıl Kısakürek'in "Destan" şiirinden, "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak / Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden" dizelerini paylaşan Erdoğan, "Biz de kollarımızı açarak uluslararası topluma diyoruz ki 'Eğer bu zulmü durduramazsanız, çatırtıların geldiği gök kubbe başımıza yıkılacak, dünya tepemize inecek.' Türkiye olarak zalimlere karşı sonuna kadar mücadele edecek, mazlumların ve mağdurların yanında olmayı sürdüreceğiz. Çünkü bu coğrafya, bizim coğrafyamız. Çünkü bu insanlar, bizim kardeşlerimiz ve vicdanı görevlerimizin olduğu insanlar. Çünkü bizi bekleyen gelecek, unutmayın hepimizin ortak geleceğidir" diye konuştu.

Bunun bir imtihan olduğunu bildiklerini belirten Erdoğan, "Rabbim bize bu imtihandan alnımızın akıyla çıkmayı nasip etsin. Çünkü Türkiye kazanırsa TİKA'nın hizmet verdiği, dünyanın dört bir yanındaki 140 ülke kazanacak, sayıları milyarı bulan mağdurlar, mazlumlar, insanlık kazanacak. Tıpkı Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimizin kalplerinin ve dualarının bizimle olduğunu biliyoruz" dedi.

"VATANIMIZA SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ''

Türkiye'nin sorumluluğunun büyük olduğunu, onun için herkesin kendi alanında daha çok çalışması, gayret etmesi ve büyük başarılara imza atması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011'de Letonya'dan TİKA'ya gelen bir mektuba ilişkin bilgi verdi.

Mektubu, Stalin döneminde anayurdundan zorla göç ettirilen, sonrasında Sovyet ordusunda askere alınan, askerliğinin ardından hayatını Riga'da, vatandaşlık haklarına sahip olmadan sürdürmek zorunda kalan Demir Abüladze adındaki Ahıska Türk'ünün kaleme aldığını bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Tek arzusu ölmeden önce anavatanı olarak kabul ettiği Türkiye'yi görmek. Mümkün olursa bu topraklarda ölmek ve bu topraklara gömülmek. TİKA'daki arkadaşlarımız kendisine ulaşırlar ve ülkemize davet ederler. Ülkemize ayak basar basmaz, hıçkırıklar içinde 'Vatanım' diyerek yere kapanıp toprağı öpen bu soydaşımızın feryadı, çevrede bulunan herkesin gözlerini yaşartmıştır. Kendisinin vatandaşlık işlemleri takip edilir ve hayatına da ülkemizde devam etmesi sağlanır. Bugün 79 yaşında olan bu soydaşımız, TİKA'ya gönderdiği teşekkür mektubunda, 'Beni vatansız ölmekten kurtardınız' diyor. İşte mesele bu, işte TİKA bu. İşte bu söz, her şeyi anlatıyor. Vatanımıza sahip çıkmak zorundayız. Çünkü bizlerin gidecek başka hiçbir yeri yok."

"CUDİ'DE, GABAR'DA ..."

Erdoğan, Cemil Meriç'in "Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır" sözlerini hatırlatarak, "Devletiyle, milletiyle yapmamız gereken şikayet etmek değil, vatanımızı daha güçlü, güvenli, müreffeh hale getirmek için çalışmaktır, daha çok çalışmaktır" ifadesini kullandı.Kızılay'daki terör saldırısında hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:"Ama bir şey, bir vaka ortada: Aydın müsveddelerinin bu olayda bile olaylara nasıl yaklaştığını gördük değil mi Gördünüz. Bazı paçavraların nasıl yayınlar yaptığını gördünüz değil mi Atıyor başlığı, 'Batsın senin başkanlığın.' Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz bu ülkede, ülkemizin geleceğini çok daha güçlü hale getirebilmek için ne yapmak gerekir, bunun açıklamalarını yapıyoruz. Ama sizin derdiniz yok. Sizin derdiniz bu ülkeyi bölmek, parçalamak ama parçalayamayacaksınız, bölemeyeceksiniz, bunu böldürtmeyeceğiz."Askerin, polisin, köy korucularının Cudi'de, Gabar'da bir şey için mücadele verdiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Nedir o? 'Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyenler Cudi'de, Gabar'da o mücadeleyi sürdürüyorlar. Ama bunların böyle bir derdi yok. Onun için biz diyoruz ki 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' ve böyle yürüyeceğiz."

Sayfa Yükleniyor...