Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Avusturya'ya tepki: Böyle bir rezalet olabilir mi?

Avusturya polisinin havalimanında Türk yolcuların üzerlerini köpekle aramasına sert sözlerle tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Böyle bir rezalet olabilir mi? Sen kendin arayamıyor musun, kendin arasana'' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Avusturya'ya tepki: Böyle bir rezalet olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Vefatının 14. Yılında Aliya İzzetbegoviç'i Anma Programı"nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmaya "Böylesine anlamlı bir program vesilesiyle siz Aliya dostlarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, milletin evinde, bu gazi mekanda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Birkaç gün önce 14'üncü vefat yıl dönümünü idrak ettiğimiz Bosna Hersek'in kurucu lideri, ilk cumhurbaşkanı, bilge lider Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle yad ediyorum" diyerek başladı.

Geçen mayısta hayatını kaybeden Bosna aşığı gazeteci Akif Emre'ye Allah'tan rahmet dilen Erdoğan salondakileri Fatiha suresini okumaya davet etti.

İzzetbegoviç'in ailesi ve yakınları başta olmak üzere tüm Boşnaklara bir kez daha başsağlığı dileklerini ileten Erdoğan, "Peygamber Efendimiz, hadisi şeriflerinde bize, 'alimlerin, peygamberlerin varisleri ve yeryüzünün kandilleri' olduklarını müjdeler. 'Bir alimin ölümü de alemin ölümü gibidir.' diye buyurur" dedi. Erdoğan, bu hikmetli sözlerin adeta ete kemiğe büründüğü isimlerden birisinin merhum Aliya İzzetbegoviç olduğunu vurguladı.

"ALİYA, YÜKSELEN BİR ÖZGÜVEN ABİDESİ"

Aliya İzzetbegoviç'in sadece bir siyasetçi, düşünür ve aksiyon adamı olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "Merhum Aliya, bunların tamamıdır. Hatta çok daha ötesidir, fazlasıdır. O, sırf Müslüman olduğu, Müslümanca düşündüğü için atıldığı zindanda fikrini ilmek ilmek dokuyan genç bir mütefekkirdir. O yüreğinin bir yarısında Bosna'yı, diğer yarısında Fas'tan Endonezya'ya, 'den Cezayir'e bütün İslam dünyasını taşıyan bir gönül adamıdır" diye konuştu.

Erdoğan, 1970'lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı İslam deklarasyonuyla İzzetbegoviç'in yükselen bir özgüven abidesi olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"O, savaş meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bir bilge liderdir. Günümüzde çokça rastladığımız, fildişi kulelerinde ahkam kesen kifayetsizlere inat, yeri geldiğinde üniformasını giyip, cenk meydanlarına atılan bir uç beyidir Aliya. Biz Aliya'yı, 'Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.' tespitiyle hatırlıyoruz. Biz onu, 'Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır.' niyazıyla biliyoruz. Biz onu 'Asla intikam peşinde koşmayın, adalet arayın ama yapılanları da kesinlikle unutmayın' tavsiyesiyle hatırlıyoruz.

Biz Aliya'yı 'Her şeye kadir olan Allah'a hamd olsun ki köle olmayacağız.' haykırışıyla biliyoruz. Biz onu 'Boşnaklar ülkelerinde kendilerini özgür hissetsinler, sadece Allah'tan korksunlar, gururlu olsunlar, çok çalışsınlar, gerçeği konuşsunlar' vasiyetiyle hatırlıyoruz. Biz o büyük gönül insanını vefatından birkaç gün önce yazdığı 'Dik dur, yıldızların altında nasıl başı eğik durursun. Hangi yoldan gidersen git sonunda ölüm bekliyor. Ve her şey felaketle sonuçlanıyor. Sen de öleceksin, bu dünya da ölecek. Bu yüzden dik dur' mesajıyla hatırlıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan,Aliya İzzetbegoviç'i ölümünden kısa süre önce, Viyana'dan dönerken, sağlık durumunun sıkıntılı olduğunu öğrenmesi üzerine Saraybosna'da tedavi gördüğü hastanede ziyaret ettiğini anlattı. Ziyarette, Bakir İzzetbegoviç'in de yanlarında bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Yanına çıktığımda elimi, avuçlarının içine alıp 'Buralar evlad-ı Fatihan'dır. Bosnamı koruyun, Bosnama sahip çıkın' emanetiyle hatırlıyoruz. İnşallah biz de Bosna'yı korumaya ve oradaki kardeşlerimizle beraber Bosna'yı yüceltmeye devam edeceğiz. Orada birkaç önemli siyasi, stratejik vasiyetleri de olmuştu ama onları burada söylemem uygun düşmez" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu anlamlı merasim sebebiyle Aliya İzzetbegoviç'in teslimiyetine, cesaretine, bilgeliğine ve sarsılmaz imanına hep birlikte şahitlik ettiklerini belirtti.

TRT yönetimini böylesine abidevi bir şahsiyetin hayatını diziye aktardığı için gönülden tebrik eden Erdoğan, "Özgün ve yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu dizinin Aliya'nın çok daha geniş kitlelerce tanınmasına vesile olacağına inanıyorum. Bilhassa içinde bulunduğumuz sancılı dönemde, Aliya'nın siyasi, sosyal ve ilmi mirasına çok iyi sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.

Her canlının fani olduğunu, vakti saati gelince muhakkak ölümün tadılacağını anlatan Erdoğan, "Kalmak yok. Gidiyoruz. Hepimiz yolcuyuz ve gideceğiz ancak bu dünyadan göçse bile insan eserleriyle yaşar, geride bıraktıklarıyla nesilden nesile aktarılır. Aradan asırlar geçmesine rağmen bugün halen yolumuzu aydınlatan kitaplar var. Yıllar geçse eskimeyen, her okuduğumuzda içimizi ısıtan şiirler var. Kısacık ömrüne koca bir tarihi sığdıran, ilham kaynağımız şahıslar var" dedi.

Aliya İzzetbegoviç'in de böyle bir karakter, böyle müstesna bir insan olduğunu vurgulayan Erdoğan, İzzetbegoviç gibi çok yönlü birini tarif etmenin, birkaç kelimeye, birkaç cümleye sığdırmanın kolay olmadığını söyledi.

Her insanın temayüz eden bir tarafı, diğer yönlerini aşan bir alametifarikası bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Benim için Aliya İzzetbegoviç'in en büyük eseri Bosna, en önemli mirası da asaletidir" ifadesini kullandı.

Aliya İzzetbegoviç'in her tavrında, her söyleminde Müslüman'a has vakar, özgüven ve tevazunun bir arada olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Komünist rejimin tüm şiddetiyle üzerlerine geldiği ilk gençlik yıllarından 78 yaşında son nefesini verdiği ana kadar Aliya, Müslüman olmanın, Müslüman kalmanın, Müslümanca yaşamanın mücadelesini vermiştir. Ne inancından ne medeniyetinden ne de Boşnak kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Yeri geldiğinde en keskin kelimelerle kendini eleştirmiş, nefis muhasebesi yapmaktan çekinmemiştir. Kutlu mücadelesini kavmiyetçiliğin sınırlarına hapsetmemiştir.

Batı karşısında eğilmektense, onlara benzemektense ölmeyi tercih edecek kadar asildir. Zira onun nazarında savaş, ölünce değil asıl düşmanına benzeyince kaybedilen, bitmez tükenmez bir mücadeledir. İçimizdeki sözde aydınların, bütün bunların aksine, Batı karşısında elpençe divan durmayı, Batılı efendilerine şirin gözükmeyi milletine ihanet sayar. 'Avrupalı bir Müslümanım' derken de 'Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum' der. 'Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik' derken de sadece ve sadece hakikati haykırır. Çünkü Batı 7'den 70'e öldürdü ve hala öldürüyor. "

"BU HER ŞAHSA NASİP OLMAZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aliya'nın Batı karşısında bu kadar cesur, bu kadar açık sözlü olmasının sebebi, elbette yaşadıkları ve şahit olduklarıdır" dedi.

Aliya İzzetbegoviç'in hapis, baskı, yıkım ve savaş dahil belki de görülebilecek bütün acıları 78 yıllık ömrüne sığdırmış birisi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Cezaevini de görmüştür, bunun yanında savaşı da görmüştür. Bu, her şahsa nasip olmaz. İşte bu, asaletinin en temel bana göre harcıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Medeni Avrupa'nın göbeğinde, tüm dünyanın gözü önünde tam 3,5 yıl boyunca İzzetbegoviç'in yüz binlerce vatandaşının vahşi bir şekilde katledildiğini kaydeden Erdoğan, "Srebrenitsa aslında bunlardan bir tanesi. O, Srebrenitsa'daki tarihin en utanç verici soykırımlarından birine şahit olur" dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'ya sığınan çoğu kadın ve çocuk 8 bin 372 kişi, Hollandalı askerler tarafından onların yamyamlarına teslim edilir. Ne yaptı Batı? Bu olaylar karşısında ses çıktı mı? Hala bu yamyamlar yaşamıyor mu? Hala yaşıyor. İşte son seçimlerde, Hollandalıların o yamyamlarıyla bizim insanlarımıza nasıl saldırdıklarını, hatta hatta bayan bakanımıza varıncaya kadar nasıl saldırdıklarını gördük. Benim Trabzonlu Hollanda'da çalışan işçimin, köpeklerle saldırtmak suretiyle nasıl üzerine çullandırdıklarını gördük. Bakın şimdi yine aynı şey oldu. 'ye gelecek olan Batı'daki benim vatandaşıma kalkıyorlar, köpeğe üzerini arattırıyorlar. Böyle bir rezalet olabilir mi? Sen kendin arayamıyor musun, kendin arasana. Bayansa, bayan polisine arat. Niye? Çünkü bunların karakterinde var, bunların cibilliyetinde bu var ama bir Müslüman'da bu olamaz çünkü Müslüman zulmetmez, edemez."

"ALİYA, MÜSLÜMAN DURUŞUNDAN DA ASLA TAVİZ VERMEDİ"

Aliya İzzetbegoviç'in her fırsatta diğer ülkelere demokrasi, insan hakları, özgürlük dersi verenlerin karanlık ve kanlı yüzüne bizzat tanık olduğunu aktaran Erdoğan ancak bütün bunlara rağmen İzzetbegoviç'in hakikatın onurunu, hiçbir hesaba, hiçbir diplomatik manevraya feda etmediğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzzetbegoviç'in Müslüman duruşundan da asla taviz vermediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Şahsının ve halkının yaşadığı onca zulme, şiddete ve vahşete rağmen intikam peşinde koşmamıştır. Duygularının aklını esir almasına izin vermemiştir. Savaş kolaydır, barış ise çok daha zor. Barış için akıl gerekir, fedakarlık gerekir, vizyon gerekir. Hepsinden önemlisi affedebilecek yüce bir gönül gerekir. Aliya, Bosna'nın geleceği için, barış, huzur ve istikrarı için bu fedakarlığı göstermekten çekinmemiştir. O başkomutan olarak halkının önüne düştüğünde de Dayton'da barış masasına oturduğunda da hep zor olanı seçmiştir.

Dayton'la ilgili şu ifadeyi kullandı; 'Kabul etmek zorundaydım' dedi ve şu anda üç parçalı bir Bosna var. Ben ne sıkıntı çektiklerini biliyorum. Böyle bir devlet anlayışının neler getirip götüreceğini bir siyasetçi olarak biliyorum. Temenni ederim ki Dayton, masaya yatırılır ve oradaki sıkıntılar da bir an önce hayırlısıyla aşılır."

Erdoğan, Aliya İzzetbegoviç'in hayatında, siyasetinden, duruş ve asaletinden öğrenecek çok şey olduğunu söyledi. Devlet adamından akademisyene, öğrenciden askere kadar farklı kesimlerin Aliya İzzetbegoviç'in mirasını çok iyi idrak etmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çünkü Aliya'nın ömrü hepimiz için bir ibret vesikasıdır. Aliya'nın uğruna hayatını adadığı kavga günümüzde de sürmektedir. Zaman değişse de mekanlar ve aktörler değişse de maalesef benzer acılar bugün de yaşanıyor. 7 senedir komşumuz Suriye'de şahit olduklarımızın bundan 25 sene önce Bosna'da yaşananlardan Allah aşkına ne farkı var? Aynı şeyleri yaşıyoruz. Dram aynı, acı aynı. Değişen bir şey yok ama emperyalistler, kan emiciler sömürüyü devam ettiriyor. İşte Arakan'ın halini görüyorsunuz. 650 bin Müslüman şu anda Bangladeş'te yaşam mücadelesi veriyor. Çözemezler mi bu işi, o güçlü bildiklerimiz çözemezler mi? Bal gibi de çözerler. Ama ölen Müslüman olduğu zaman umurlarında değil. Peki terör estirenler kim, bir kısım Budistler. Müslümanların içerisinden çıktığı zaman terörist, yaygara büyük ama Hristiyanların içerisinde çıktığı zaman ses yok. Musevilerin içerisinden çıktığı zaman ses yok. Ama Müslümanların içerisinden çıktığı zaman yaygara büyük."

"KATİLLERE ALAN AÇANLAR, BUGÜN DE TERÖR ÖRGÜTLERİNİ SİLAHA BOĞUYOR"

Türkiye'nin terörist olarak tanımladığı DEAŞ'a karşı savaş verdiğini ve mücadele yürüttüğünü belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çünkü biz onların İslam ile alakası olmadığını açıkça haykırıyoruz bütün dünyaya. Zira biz, bir insanın öldürülmesini veya öldürmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak görüyoruz. Bosna'daki vahşeti görmeyenler, Arakan'daki vahşete de kör, sağır değiller mi? O gün Srebrenitsa'daki soykırıma ses çıkartmayanlar bugün de Halep'teki, Hama'daki, Guta'daki soykırıma da ses etmiyorlar. Halep'ten İdlib'e insanlar kaçarken, sürülürken ses çıkarttılar mı? Hayır. O gün kadın ve çocukların vahşice katledilmesine kayıtsız kalanlar bugün de Myanmar'daki bu Budist terörüne benzer bir tavır takınıyor. O gün katillere alan açanlar, bugün de terör örgütlerini silaha boğuyor. Bir kuruş para almadan onlara 3 bin 500 tır silah gönderiyorlar. İnsan hakları, demokrasi, millet iradesi ve özgürlükler dün Boşnaklara çok görülüyordu. Bugün de Suriyelilere, Filistinlilere, Libyalılara lüks görülüyor. Mazlumlar ve zalimler değişse de zulmü tribünden seyredenler değişmedi, değişmiyor."

"İLKELERİNİ KENDİ ELLERİYLE BOĞAN BİR AVRUPA'NIN GELECEĞİ KARANLIKTIR"

Avrupa'nın Bosna'da öldüğünü, Suriye'de ise gömüldüğünü ifade eden Erdoğan, "Sahile vuran çocuk bedenleri ise Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 7 yılda kadim Avrupa değerlerinin Avrupalılarca itibarsız hale getirildiğini ve tek tek yok edildiğini kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Açık söylüyorum bugün Avrupa'nın dünyadaki milyarlarca insan nazarında hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Mevcut siyasi tablo devam ederse korkarım ki gelecek bugünden de çok daha kötü olacaktır. Irkçılığın yükseldiği, ayrımcılığın arttığı, Neo Nazi partilerin hükümet ortağı olacak güce ulaştığı bir Avrupa felakete doğru sürükleniyor demektir. İlkelerini kendi elleriyle boğan bir Avrupa'nın geleceği karanlıktır. Şu anki manzara istikbalimiz açısından bir kıyamet senaryosunu çağrıştırmaktadır. Tabii ki bu kötü gidişatı engelleyecek olanlar öncelikle Avrupalı siyasetçiler, akademisyenler ve topluma rol model olan sanatçılardır. Çünkü sanatçılar bir toplumun rol modelleridir. Onların tavırları, onların mesajları tüm gençliği etkileyecektir. Bunun da böyle bilinmesi lazım."

"YABANCI DÜŞMANLIĞINI TIRMANDIRMAK, HİÇ KİMSEYE BİR FAYDA SAĞLAMAZ"

"Biz Türkiye olarak önce vatandaşlarımız ve dindaşlarımızın güvenliği sonra da tüm Avrupa halklarının esenliği için doğru bildiklerimizi açık yüreklilikle söylüyor, tıpkı Aliya gibi hakikati hesaplara kurban etmiyoruz" diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Avrupalı liderlerden de Türkiye'yi hedef almayı artık bir tarafa bırakıp, sağduyuya, aklıselime dönmelerini bekliyoruz. Yabancı düşmanlığını tırmandırmak, hiç kimseye bir fayda sağlamaz. İslam karşıtlığı üzerinden iktidar hayali kurmak kimseyi bir yere taşımaz. Türkiyesiz bir Avrupa'nın varacağı yer yalnızlıktır, çaresizliktir, iç çekişmelerdir. Türkiye, Avrupa'ya muhtaç değildir. Asıl muhtaç durumda olan Avrupa'dır. Onlar görmek istemese de giderek kronikleşen sorunlarının reçetesi Türkiye'dir, Türkiye'nin tam üyeliğidir."

"BİZE DİZ ÇÖKTÜRECEKLERİNİ SANANLAR YANILGI İÇERİSİNDE"

Tam üyelik için Türkiye'nin şahsiyetinden, değerlerinden ve onurundan asla taviz vermeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Biz, kimsenin oyuncağı değiliz, olmayacağız. Biz, birilerinin keyfine göre muamele edeceği kapıkulu değiliz, olmayacağız. Çünkü biz, tıpkı Bosnalılar gibi kanlarıyla tarih yazan, hürriyetin bedelini, gencecik fidanlarını toprağa vererek ödeyen bir milletiz. Tehditlerle Türkiye'yi esir alacaklarını zannedenler kendi tarihlerinden bihaber gafilleridir. Yaptırımlarla bize diz çöktüreceklerini sananlar büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını pek yakında anlayacaklardır. Her zaman ifade ettiğim gibi havlu atmayacak, pes etmeyeceğiz. Ucuz ayak oyunlarına prim vermeyeceğiz, kendini bilmez siyasetçilerin provokasyonuna gelmeyeceğiz. Milli gururumuzdan da stratejik hedeflerimizden de taviz vermeyeceğiz" diye konuştu.

Türkiye'nin gösterdiği sabır ve sağduyunun meyvelerini en kısa sürede toplayacağını dile getiren Erdoğan, her imkandan alnının akıyla çıkan Türk milletinin, bu kuşatma teşebbüslerini de boşa çıkaracağını vurguladı.

Erdoğan, Bosna Hersek'in bağımsızlığı için canlarını feda eden tüm şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek, "Bu süreçte tıpkı Aliya'nın dediği gibi hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır. TRT'ye böylesine anlamlı bir proje için teşekkürlerimi, tebriklerimi sunuyorum. Aliya dizisinde görev alan tüm sanatçılarımıza, kameramanından şoförüne kadar bütün emektarlara şükranlarımı sunuyorum" dedi.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Recep Tayyip Erdoğan

Sayfa Yükleniyor...