'Daha çocukken bağımsızdım, ölene kadar da...'

Son olarak yönettiği ve başrolünde yer aldığı 'Ejder Kapanı'yla sinemaseverlerle buluşan Uğur Yücel, dış etkenlere hiçbir zaman aldırmadığını, her daim bağımsız olduğunu söyledi.

'Daha çocukken bağımsızdım, ölene kadar da...'

Yaklaşık bir ay önce gösterime giren 'Ejder Kapanı' şimdiden Uğur Yücel'in gişede en başarılı filmi oldu. Şu ana kadar 712 bin kişi tarafından izlenen film, eleştirmenlerden ise farklı tepkiler aldı. Peki Yücel için filmin gişesi ya da aldığı eleştiriler bir şey ifade ediyor mu?


Oynadığı film ve televizyon dizileri gibi, ilk filmi 'Yazı Tura' ile birlikte yönettği filmler de heyecanla beklenen Uğur Yücel ile sineması üzerine konuştuk:

İlk filmlerin eleştirel anlamdaki başarısı sonradan bir kıyaslamayı da beraberinde getiriyor. Siz de ‘Yazı Tura’dan sonra ‘Hayatımın Kadınısın’ ve ‘Ejder Kapanı’nı çekerken 'ilk film başarısı'nın baskısını hissettiniz mi?
Ben gündelik hayattan beslenmem. Birkaç köşe yazarım vardır. Üzerimde baskı kuracak birileri yok. Kimin ne kıyasladığınla da ilgilenmem. Eleştirilere hiç cevap vermem. Karşı yazı yazmam. Övgülerin hepsine teşekkür etmek isterim. Tam anlatabildim mi bilmem ama yaptığım işlere ne diyecekleriyle hiç ilgili değilimdir.

Peki ‘Yazı Tura’nın festivallerde aldığı ödüller ve övgüler ya da gişesi daha sonra çekeceğiniz projelerde az da olsa yönlendirici oldu mu?
Önceden festivallere karar verseydim, sinemamda bu tür filmler çekmezdim. Dış etkenlere aldırmam. Daha çocukken bağımsız biriydim, ölene kadar da öyle gidecek.

BU ÜLKENİN İNSANLARIYLA YEK VÜCUDUM
Sanatçıların – özellikle popüler isimlerin - birçok şeyi söylemekten çekindiği bir ülkede ‘Yazı Tura’ gibi sözünü sakınmayan bir filme imza attınız...

Yaradılış itibariyle evrensel vicdana sahibim. Bu da sonradan olmadı. Mahallede Rum, Ermeni, Yahudi, Kürt arkadaşlarım vardı. Biz ayrı gayrıyı geç öğrendik. Ben bu ülkenin insanlarıyla yek vücudum. Bu kardeşleri savaştıran birilerine, o düzene karşıyım. Çıkıp bağırmak istiyorum kürsülere. Ama bizim işimiz derdimizi, sevdamızı, duygularımızı yaptığımız işle anlatmak olmalı.

‘Ejder Kapanı’na gelirsek... Size ait olmayan bir senaryoya sahip. Bu, filmi yaratırken önceki filmlerinizde karşılaşmadığınız zorluklar yaşattı mı?
Bu bir genre filmiydi. Tür filmi yapmak eğlencelidir. Fakat senaryoyu kendi dilime tercüme etmek zordu.

'Daha çocukken bağımsızdım, ölene kadar da...' - 1

Filmle ilgili eleştirilerde ve röportajlarda genellikle türü öne çıkarıldı. Sizi projeye çeken şey gerçekten türü müydü? Kubilay Tat’ın senaryosunda size ‘bunu filme çekmeliyim’ dedirten ne oldu?
Sinema yapma arzusu senaryonun türüyle değil içindeki atmosfer ve karakterlerle geliyor.

CESARETLE KALABALIĞA DALMAYA BENZER
‘Ejder Kapanı’ çocuk tecavüzü ve adaleti sağlama gibi konuları merkeze alan hikayesiyle ve görselliğiyle daha çok Amerikan ve Fransız sinemasına yakın olan bir film diyebilir miyiz?
Bir yere yakınlık hedeflenmedi çekerken. Bu tür filmler sokak dövüşü gibidir. Taktik- teknik çalışmaz. Cesaretle kalabalığın içine dalmaya benzer. Dövüş okullarında öğrendiğin hiçbir şey çalışmaz. Her şey artistik kalır. Yersin dayağı. Bir de zaman ve bütçe derdi vardır. Yapımcın ne kadar cömert olsa da yönetmen sorumluluğu ağırdır. Yani böyle filmleri vizyona çıkartmak bile bir kavgadır.

YAŞLANIYORUM YAHU...
Polisiyelerde (Karanlıkta Koşanlar, Alacakaranlık, Hırsız Polis) yer almanızın tesadüf olduğunu dile getirmiştiniz ama son dönemdeki rollerinizi ‘babacan’ rollere kaymanıza bağlayan yorumlar da yapılıyor. İkisi arasında bağlantı kurulabilir mi?
Ben yaşlanıyorum yahu... 10- 15 sene sonra dede rolleri oynayacağız artık. Öte yandan yaşın görünümün gereği klişeler de çağırır bir taraftan.

'Daha çocukken bağımsızdım, ölene kadar da...' - 2

Farklı oyuncular görsek de genellikle belli isimlerle çalışıyorsunuz? Peki izlediğiniz zaman sizi heyecanlandıran, yeni projenizde çalışmak istediğiniz oyuncular var mı?
Olanlarla çalışıyorum zaten. Bir iki genç gözüküyor sağdan soldan. Takip ettiklerim var elbet...

BANA KALSA TAMAMEN YOK OLUP...
‘Balalayka’ ile ‘New York I Love You’ arasında 9 yıl var. Kendi yönettiğiniz filmlerde oynamayı mı tercih ediyorsunuz?

Bana kalsa tamamen yok olup sadece öykü yazmak, küçük filmler çekmek istiyorum ama hayat yakamı bırakmıyor. Sadece yaptığım film gözükse keşke…

‘New York I Love You’da birlikte çalıştığınız Fatih Akın’dan bahsedebilir misiniz?
Uzun yolculuk adamı Fatih. Birlikte başka işler de konuşuyoruz. O bende kendi geleceğini, ben de onda geçmişimi görüyorum. Birçok özelliğimiz aynı. Kafa akrabalığı kurduğum ender insanlardan biri Fatih.

Son yıllarda televizyonda her sene bir projede yer alıyorsunuz. Birkaç yıl önceki ''Sinema yapmak için dizi yapıyorum'' düşünceniz hala geçerli mi?
Evet hala aynı.

Son dönemde beğendiğiniz, etkilendiğiniz film-yönetmen adı verebilir misiniz?
Etkilendiğim birileri yok. Güney Kore sinemasının rüzgarından ben de etkilendim. Uzak doğu bana iyi geliyor. Özgünler...

Peki bir sonraki projeniz netleşti mi? Biraz bahsedebilir misiniz?
Yazın bir komedi hedefliyoruz yapımcım Erol Avcı’yla. Kışa Kars’ ta çekeceğim film var. Bu arada Kars Allah'ın terk ettiği bir yerdi, sinema için gittik bir ‘Alacakaranlık’ çektik, doğal plato oldu. Ben dede olacağım hala Kars filmini çekemedik.

Sayfa Yükleniyor...