Davutoğlu: Erken seçim güçlü bir ihtimaldir

Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile koalisyon görüşmelerinde 'hükümet ortaklığı' yapma zemininin oluşmadığını belirterek, "Tekrar milli iradeye başvurma zarureti tek ihtimal haline geldi" dedi.

Davutoğlu: Erken seçim güçlü bir ihtimaldir

Başbakan Davutoğlu, hükümet kurma süreci kapsamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından AK Parti Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.

Konuşmasına, terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlarda gayret sarf eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet birimlerine takdirlerini sunarak başlayan Davutoğlu, şehitlere Allah’tan rahmet, yaralanan güvenlik görevlilerine de şifa dileklerini iletti.

Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinin ülkenin önüne yeni bir tablo çıkardığını belirterek, "Biz her vesileyle vurguluyoruz; birçok konuşmamda zikrettiğim gibi bizim siyaset felsefemizde millet amirdir, devlet ve devlet adamları memurdur. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Millete görev verilmez, millet görev verir. Millete ödev çıkarılmaz, millet size ödev verir. Dolayısıyla 7 Haziran seçimlerinin çıkardığı tablo, bize verilen birçok ödevin bütün devlet adamlarımız tarafından, siyasi parti liderlerimiz tarafından değerlendirmesini zorunlu kılan birçok yeni unsuru barındırmıştır" diye konuştu.

Seçimlerin üzerinden 2 ayı aşkın sürenin, hükümet kurma görevini almasının üzerinden de 1 ay geçtiğini hatırlatan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimiyle yapılan görüşmelerin hangi siyasi zemininde, hangi etik ve siyasi çerçevede cereyan ettiğini bütün milletimin yakından görmesinin, idrak etmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.

"Millet ödev verir" ve "Milli iradenin üstünde başka irade olmaz" dediklerini vurgulayan Davutoğlu, "Millet görev vermişse millet sen hata yaptın, bu görevi tekrar düşün demeden önce milletin verdiği görevi doğru idrak etmek gerekir diye 7 Haziran akşamından itibaren çok yoğun istişare, çok yoğun bir değerlendirme sürecinden geçtik" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, 7 Haziran seçimleriyle ilgili ilk seçim neticeleri ortaya çıktığında, AK Parti Genel Başkanı ve ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenmiş Başbakan olarak, tefekkür etme imkanı bulduğunu, kendi payına, millet tarafından üç önemli ödevin tevdi edildiği kanaatine ulaştığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Şu ana kadar da bu üç önemli ödevi yapmak üzere milletin huzurundayız. Birincisi, yüzde 41 nispetinde bir oy oranıyla milletimiz AK Parti'ye şunu demiştir: 'Ben 13 yıllık iktidardan sonra, sana tek başına iktidar olma imkanı vermemişsem de ülkeyi yönetme sorumluluğunu, en iyi senin tarafından yerine getirileceğine inanıyorum.' Başka siyasi yelpaze olsaydı, yüzde 41 ile belki de tek başına iktidar olurduk. Ama almamız gereken ilk şey şuydu: 'Ülke sizden gayret ve fedakarlık bekliyor. Herhangi bir şekilde parti çıkarını düşünmeden hükümet olma sorumluklarını yerine getirin.'

Şimdi bütün milletime seslenmek istiyorum, 7 Haziran akşamı AK Parti balkonundan yaptığım konuşmada, bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağımız ve kaos ya da kriz çıkarmak isteyenlere fırsat vermeyeceğimiz, her an ülkeyi yönetme sorumluluğunun müdrik bir parti olarak gereğini yapacağımızı ifade etmiştim. Şimdi iki ayı aşkın geçen sürede eminim milletimizin her bir ferdi, bize oy vermiş olsun olmasın, bu konuda üstlendiğimiz sorumluluğun gereğini yapmış olduğumuzu izlemektedir."

"KİMSE NE KARAMSARLIĞA NE DE BİR FIRSATÇILIĞA YÖNELMESİN"

Davutoğlu, bu iki ay içinde çok zor süreçlerden geçildiğini, ülkenin geniş kapsamlı ve eş zamanlı üç terör örgütünün saldırısına maruz kaldığını söyleyerek, şunları kaydetti:

"Geçici bir hükümet sorumluluğunu üstelenmiş bir başbakan olarak, bir an dahi tereddüt etmemiş olduğumuza millet ve tarih şahittir. Ülkemize bu güvenlik riski söz konusu olduğunda, devletimiz ve devletin mekanizmaları milletimizin talepleri doğrultusunda harekete geçirildi ve o günden bugüne 2 polis memurumuza Ceylanpınar'da, askerlerimize Diyarbakır'da, birçok yerde saldırılarına ve DEAŞ'tan, PKK'dan gelen saldırılar karşısında her türlü güvenlik tedbirini aldık, almaya devam edeceğiz. Bunu zikretme sebebim şudur, biraz sonra koalisyon görüşmeleri çerçevesinde ulaştığımız sonuçları ele alırken, kimse ne karamsarlığa ne de bazı çevreler herhangi bir fırsatçılığa yönelmesin. Milletimizin verdiği ödevi, görevi yapmaya sürdürmeye kararlıyız. Devlet işleyişinde bir an dahi tereddüde mahal yoktur, olmayacaktır. Yine ekonomik olarak dünya piyasalarındaki ciddi daralmalara rağmen hükümet olarak, Bakanlar Kurulu olarak gereken her tür tedbiri, et fiyatları gibi bir konuda, daha mikro düzeyde dahil olmak üzere aldık, almaya devam edeceğiz. Bir an dahi ülkeyi hükümetsiz bırakmaya, yönetim boşluğuna düşürmemeye gayret ettik. Bu bizim ilk ödevimizdir. Milletimizin buna şahit olduğuna eminim.

İkinci ödevimiz, madem ki oylarımızda düşme yaşanmıştır, AK Parti, millet, milli irade bize 'Kendinize, bir anlamda muhasebe edin ve kendinizi değerlendirin' demiştir. Bu bir mesajdır, bu bir ödevdir. Bunun gereği için de 7 Haziran'dan, 8 Haziran'dan bu yana partimizin bütün kademelerinde dün de MYK'da geniş olarak acaba o güçlü kurucu değerlerimiz, ilkelerimiz etrafında ne tür muhasebe yapmak ve parti olarak ne tür tedbirler almamız hususunda son derece samimi ve açık yürekli bir iç muhasebeyi de başlattık, sürdürüyoruz ve eğer herhangi bir yerde hata, milletimizin yanlış algıladığı bir durum varsa bunların düzeltilmesi yönünde parti içi bütün mekanizmaları harekete geçireceğimizi bir kez daha teyiden vurgulamak istiyorum.”

Davutoğlu, 14 Ağustos'un AK Parti'nin kuruluş yıl dönümü olduğunu belirterek, "Daha nice 14 yıllara. AK Parti, sadece 'nin değil dünyanın da en önemli siyasi hareketi olarak yoluna devam edecektir. Bundan da kimsenin tereddüdü olmasın" diye konuştu.

"BİZİM İÇİN ÖNCÜ REHBER, KURAL, MEŞRUİYETTİR"

Seçimlerde, milletin verdiği üçüncü ödeve de değinen Davutoğlu, "Üçüncü ödev olarak milletimiz şunu vermiştir, 7 Haziran'da, eğer bundan sonra hükümet edilecekse ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için uzlaşı kültürü içinde oturun ve konuşun. Hiçbir partinin tek başına iktidar olmaması şu demek; siyasi partiler bir araya gelerek, bir hükümet ortaklığı kuracak demek. Hiç kimseye bu yetkiyi tek başına devredilmemişse bu koalisyon görüşmelerinin yapılmasından daha doğal bir durum yoktur" diye konuştu.

Davutoğlu, 8 Haziran'dan sonra kendileri için öncü ve rehber kuralın meşruiyet olduğuna işaret ederek, "Hem ahlaki, etik hem siyasi meşruiyetin gereği neyse onu yaparız, onun dışına çıkmayız. O günden bugüne de açık yüreklilikle tam özgüven içinde söylüyorum, bütün çabalarımız meşruiyet çizgisinde yürümüştür. Meclis Başkanı seçtik, en ufak bir usul ve etik hatası yapmaksızın TBMM'nin itibarını koruyan seçim süreci yaşadık" dedi.

"3-4 ALTERNATİF VAR"

Bir gazetecinin, "Aklınızdaki tam formül MHP'nin desteklediği AK Parti azınlık hükümeti midir" sorusu üzerine Davutoğlu, "3-4 alternatif daha olduğunu, bunların hepsini görmesi gerektiğini" söyledi.

"Bazı alternatiflerin erken zikredilmesinin olabilecek alternatifleri imkansız kılabildiğini" belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sadece olan süreçle ilgili zihnimdekileri kamuoyuyla şeffaf şekilde paylaşırım ama olabilecek süreçlerle ilgili şimdiden kanaat beyan etmem o sürecin yürümesini de imkansızlaştıracağı için hiçbir zaman bunu yapmadım, yapmam. Kamuoyuna şeffaflık, zihninizdeki harekat tarzının baştan beyan edilerek, sizin ve muhataplarınızın hareket alanını daraltmak değil olan süreçlerle ilgili kamuoyunu şeffaf şekilde bilgilendirmek."

Konuyu Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleriyle de paylaştığını, tekrar paylaşacaklarını, değerlendireceklerini dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eskilerin güzel bir tabiri vardır, 'Üzerinde bir uyumakta fayda var' denir. Ani tepki, fevri tepki özellikle devlet hayatında doğru değildir. Hele bu yeni tabloyu açıklıkla paylaştım. Bu gece üzerinde hep beraber tefekkür ederiz, tezekkür ederiz, bir uyuruz. Ama zihnimizde yapmayacağım şeyleri söyleyeyim, olmayacak şeyleri söyleyeyim: Bir saniye dahi bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayız. Bir saniye dahi kriz ortamının oluşmasına izin vermem. Bu benim siyasi kariyerime de mal olsa, partimin çıkarına da mal olsa bizler, partimiz ise ülkemiz için varız. Bizler hepimiz ülkemiz için varız. Buna izin vermem. Demokratik hukuk meşruiyetinden sapmaya izin vermem. Olağanüstü bir duruma, baypaslara, siyasi etiğe aykırı tavırlara, diyaloğun kopmasına izin vermeyiz."

"HER ŞEYİN NORMAL SEYRİ İÇERİSİNDE OLMASI GEREKTİĞİNE İNANMIŞ BİRİSİYİM"

Davutoğlu, "AK Parti'nin kongre tarihinin ertelenmesi söz konusu mu" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Kongre konusunda yetkili kurullarımızla konuşuruz. Ama ben her şeyin zamanında yapılması gerektiğine ve her şeyin normal seyri içerisinde olması gerektiğine siyasi prensip, felsefe olarak inanmış birisiyim. 'de de olağanüstü bir durum yok. AK Parti'de de olağanüstü durum yok. Her şey doğası içinde seyrediyor. Herkes sakin olsun. Görecekler ki inşallah önümüzdeki aylarda sükunetle, suhuletle bu ülkeyi kendi rayına ve istikametine oturturuz."

"Görüşme sonrası Sayın Cumhurbaşkanı ile temasınız oldu mu" sorusu üzerine Davutoğlu, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile mutat devlet görüşme günü olduğunu hatırlattı.

Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Sabah Genelkurmay Başkanımızın veda ziyareti, arkasından Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşme sebebiyle fiilen bu gerçekleşemedi. Kendisi de Ankara dışına çıkıyor. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşme sonrasında telefonla hem haftalık görüşmenin bazı ana doneleri var, devlet işleyişiyle ilgili bilgi verdim, o da bazı kanaatleri serdetti. Çünkü bu normalde haftalık görüşme günümüzdü. O arada da zaten Sayın Kılıçdaroğlu ile olan görüşmem, size de naklettiğim çerçeveyi çok daha özet şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızla da paylaştım. Size aşikar olan Sayın Cumhurbaşkanımıza halihazırda aşikardır."

"EN KISA ZAMANDA OLMASINI TERCİH EDERİM"

Davutoğlu, "Kasım ayında mı seçim düşünüyorsunuz" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Dikkat ederseniz dikkatli bir dil kullandım. Millet ödev verdi biz dönüp millete, ilk gün de söyledim bunu, 'Sen yanlış iş yaptın, erken seçime gidiyoruz' ya da millete küsüp sitem edip, 'Benim 13 yıllık iktidarımın getirdiği kazanımları madem beğenmedin, ben kenarda durayım' demedik. Gereğini yaptık, o ödevin hakkını vermeye çalıştık. Hepsi yapıldıktan sonra erken seçime gidilmesi felaket senaryosu değildir. 'Erken seçim Türkiye'ye bir yıl kaybettirir, beş yıl kaybettirir', bu tür şeylerle de kimse gerilmesin. Seçim, aşı olmak gibidir. Aşı olduğunuzda bazen, istemediğiniz zamanda küçük bir sızı hissedebilirsiniz. Ama aşı bünyeyi sıhhate kavuşturur. Aşıdan korkmamak lazım. Eğer aşı olacaksanız da zamana yaymamak lazım. Aşı, olabilecek hastalığı ne zaman engelleyecekse o zaman. Dolayısıyla Sayın Bahçeli ile MHP ile yapacağımız temaslar sonrasında eğer bir erken seçim tablosu çıkarsa mümkün olan en kısa zamanda aşıyı olup, sıhhatli bünyeye kavuşmak gerekir. Onun için de en kısa zamanda olmasını tercih ederim. Beklenti ve erken seçimin uzun zamanlara yayılması ekonomiyi de olumsuz etkiler, belirsizliklerin artmasıyla birtakım puslu havayı seven çakalları ülkemize salar. Bunun için gereğini yaparız, en kısa zamanda erken seçimin yoluna bakarız."

Değişik yerlerden gelen eleştirilere veya yanlış anlamalara hiçbir şekilde mahal bırakmadan görevini yürütmeye çalıştığını ifade eden Davutoğlu, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak adına koalisyon kurma yönündeki temasları sürdürdüğünü anlattı.

Seçimlerin ardından, birçok partinin kapılarını diğer partilere ve özellikle de AK Parti'ye kapattığına dikkati çeken Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan hükümet kurma yetkisini aldığı gün bütün partilerle ve sivil toplumla temas edeceklerini açıkladığını anımsattı.

Sadece siyasi parti lideriyle görüşmediğini, hükümet kurma görevini aldığından itibaren değişik yelpazedeki toplum kesimleri ve sivil toplum kesimleriyle görüşmeler yaptığını aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:

"9 Temmuz'u müteakip 13 Temmuz'da Sayın Kılıçdaroğlu ile 14 Temmuz'da Sayın Bahçeli ile 15 Temmuz'da HDP eş genel başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştirdim. Her görüşmenin arkasında sizleri bilgilendirdim ve şunu söyledim, 'Hangi partiyle koalisyon imkanı varsa derinleştirerek bu görüşmeleri sürdüreceğiz. Belli bir aşamaya geldikten sonra da diğer partilerle de görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Yani CHP ile görüşürken MHP ile ve diğer toplum kesimleriyle de görüşmelerimizi sürdüreceğiz.' Nitekim, Meclis'te grubu bulunan üç partiyle de görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmeler neticesinde Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede bir hükümet oraklığı için ortak bir zemin olup olmadığını tayin etmek üzere istikşafi görüşmeleri başlatma kararı aldık. Sayın Bahçeli, sonraki görüşmenin her zaman olabileceği prensibi etrafından bu zeminin olmadığını ifade etti. Zaten HDP eş başkanlarıyla görüşmelerimizin mahiyetini biliyorsunuz. Baştan kendilerinin bazı tavırları nedeniyle herhangi bir hükümet ortaklığının olmadığı aşikardı."

İstikşafi görüşmelerin AK Parti tarafından Ömer Çelik'in, CHP tarafından da Haluk Koç'un koordinasyonunda başladığını ve yaklaşık 35 saat sürdüğünü ifade eden Başbakan Davutoğlu, görüşmelerle temel devlet ve hükümet meseleleri ile parti politikalarının gözden geçirildiğini ve takdire şayan bir anlayış ve üslupla çok önemli müktesebatların oluşturulduğunu bildirdi.

Davutoğlu, istikşafi görüşmelerin Türk demokrasi tarihinde iki partinin karşılıklı olarak yaptıkları en derinlikli ve en açık görüşmeler olduğunu ve ortaya çıkan raporun da en kapsamlı müktesebattan oluşan metin sayılabileceğini kaydetti.

İstikşafi görüşmeleri başlı başına bir kazanım olarak değerlendiren Davutoğlu, "Bu Türkiye'de uzun on yıllar boyunca ülkenin en büyük iki partisinin arasında beklenen, talep edilen ama gerçekleşmeyen bir diyalogdan önemli bir semeresidir. Emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Ayrıca 13 Temmuz'dan bu yana Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine başta tespit ettiğimiz prensiplere, ilkelere, üslup kurallarına riayetler dolayısıyla teşekkür ediyorum. Her iki tarafta bu görüşmelerin doğasını etkileyecek olumsuz bir tavır sergilememeye özen gösterdi. Bu medeni bir ilişkidir. Bu siyasi etiğe dayalı üslubu millet tarafından da belirlenmiş bir yöntemdir" diye konuştu.

"DIŞ POLİTİKA VE EĞİTİM BAŞTA OLMAK ÜZERE ÇOK DERİN GÖRÜŞ AYRILIKLARI OLDU"

CHP ile hükümet kurma görüşmelerinin açık, ilkeli ve şeffaf yürüdüğünün altını çizen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"İki farklı siyasi akımdan, kökeni yüzyılı aşkın geçmişi olan farklı siyasi kanatlar ile entelektüel arka planlardan gelen siyasi partiler olarak derin görüş ayrılıklarımızın olduğu bir vakadır. Bunu da hiçbir zaman reddetmek mümkün değil. Üzerinde ittifak edilen bazı husular olduğu da aşikardır. Nitekim metinleri ben ilk olarak okuduğumda, üzerinde mutabık kalınacak hususların düşünülenden daha fazla olduğunu görmekten memnun oldum. Ancak başta dış politika ve eğitim olmak üzere, bazı alanlarda da çok derin görüş ayrılıkları olduğu, reform ve restorasyonun hükümetleri kavramları arasındaki farktan da kaynaklanan bir yeni ortaklık kurmak açısından bazı temel anlayış farklılıklarının olduğu ve bunun da doğal olduğu aşikar. Geçtiğimiz pazartesi dört buçuk saate yakın tek tek bu dosyaları gözden geçirdik ve bazı derin görüş ayrılığı nedeniyle uzun dönemli bir hükümet ortaklığı halinde ileride doğabilecek sıkıntılar da göz önünde bulundurarak, başka seçenekleri de değerlendirmek üzere CHP'ye özellikle üzerinde mutabık kaldığımız hususların olduğu süreli bir reform hükümeti kurularak seçimleri de göz önünde bulunduran bir yaklaşımla birlikte bir çalışma yapmayı ve bu tablo sonrasında da yine aynı duyarlılık ve karşılıklı anlayış içinde ülkeyi seçim öncesinde hükümetsiz bırakmamak, seçim sonrasında hangi tablo çıkarsa çıksın Türk siyasi zeminini istikrara kavuşturmak yönünde teklifte bulunduk."

"KILIÇDAROĞLU, KISA DÖNEMLİ HÜKÜMET KONUSUNDAKİ KAYGILARINI İFADE ETTİ"

Görüşmeler sırasında karşılıklı güvenin arttığı, üslup ve usul anlamında karşılıklı anlayışa dayalı siyasette yumuşamanın yaşandığı bir atmosferi görmekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kılıçdaroğlu, partisinin MYK'sında yaptığı istişarelerde uzun dönemli bir koalisyon konusunda daha olumlu ancak kısa dönemli süratle reforma odaklı hükümet konusundaki kaygılarını ifade ettiler. Samimi, dürüst, karşılıklı anlayış içerinde onların 12 yıllık muhalefet, bizim 12 yıllık bir iktidar birikimimizden feragat ve fedakarlık etmeden dürüstçe bir istişarede bulunduk, sonucunda geldiğimiz husus şudur, bu diyalogların karşılıklı anlayış içinde sürdürülmesi, ancak şu anda bir hükümet ortaklığı gerçekleştirecek zeminin olmadığı yönünde bir kanaat hasıl olmuştur."

"MÜZAKERE YÖNTEMİ ÖRNEK TEŞKİL EDECEK GÜZEL BİR TİMSALİNİ OLUŞTURDU"

Her şeyden önce milletin, iç ve dış siyasi çevrelerin söz konusu sonucu olumsuz bir gelişme olarak görmemesi gerektiğini belirten Davutoğlu, her şeyin meşruiyet çizgisinde ve halkın önünde cereyan ettiğini açıkladı.

Davutoğlu, yürütülen müzakerelerde anlaşmanın ve anlaşamamanın doğal iki sonuç olduğunu ifade ederek, "Önemli olan hangi sonuca ulaştığını kadar bu sonuca ulaşırken sergilediğiniz tavırdır, yürüttüğünüz müzakere yöntemidir. Bunun eminim ileri dönemlerde de örnek teşkil edecek güzel bir timsalini oluşturduğumuz kanaatindeyim. Ancak geldiğimiz noktada kitlelerimizin de farklı talepleri göz önüne alınarak, çok sayıda kamuoyu anketi yaptırdık. Tabanlarımızın beklentilerindeki farklılıklar da göz önünde bulundurularak şu aşamada bir koalisyon ortaklığı, bir hükümet ortaklığı yapmanın zemininin oluşmadığı kanaatine vardık" dedi.

Söz konusu kararın Türkiye'nin yönetim boşluğuna düşeceği anlamına gelmeyeceğine vurgu yapan Davutoğlu, "Halkımız, tek parti olarak hükümeti kurma görevini bize vermemiştir ama en büyük parti olarak ülkeyi yönetme sorumluluğunu vermiştir. Yeni bir hükümet yapısı çıkana kadar bunu tam bir sorumluluk bilinciyle yapacağımızdan bütün milletimizin emin olmasını isterim" diye konuştu.

"BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARINDAN SONRA..."

Ülkenin hükümetsiz kalmaması çerçevesinde çabaları sürdüreceklerini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ayrıca buradan çıkan bir sonuç eğer hükümet çalışmalarının sürmesiyse, ikinci bir sonuç da görünen o ki bütün bu değerlendirmeler ve Sayın Bahçeli'nin erken seçim yönündeki genel açıklamaları göz önüne alındığında, ülkemizin kalıcı bir istikrar ve bütün bu yollar ve yöntemler denendikten sonra tekrar milli iradeye başvurma zarureti ihtimal olarak çok yükselmiştir, hatta tek ihtimal haline gelmiştir diyebiliriz.

Son bir ay içinde yürüttüğümüz temaslarda, CHP ile oluşturamadığımız hükümet ortaklığı çerçevesi de göz önüne alındığında erken seçim, önümüzde görünen bir ihtimaldir, güçlü bir ihtimaldir ve bu yönde de çalışmalarımız gerektiğinde yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokratik hukuk kuralları içinde atılması gereken adımlar, meşruiyet temeli için atılması gereken adımlar neyse o adımlar atılarak, gerektiğinde Türkiye'yi suhuletle ve güvenlik, huzur ortamı içinde erken seçime götürme sorumluluğu da üzerimizdedir."

"HERKESE GÖREV DÜŞÜYOR"

Bütün siyasi parti liderlerine görev düştüğünü söyleyen Davutoğlu, liderlerin birbirlerine görev, ödev vermek, "Şu parti şunu, bu parti bunu yapsın" çağrıları yapmak yerine, ülkenin selameti için sorumluluk içinde hareket etmeleri gerektiğini dile getirdi.

Erken seçim yönünde oluşan bu atmosferi, meşruiyet zemini içinde, kimseyi, hiçbir siyasi partiyi dışlamadan birlikte yürütmek zarureti bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Ülkemizin hükümetsiz kalmaması, yönetim boşluğunun doğmaması ve erken seçime gitme zarureti ortaya çıktığı bir konjonktürde bunun suhuletle ve hukuk devleti kuralları içinde gerçekleşmesi için üçüncü sonuç olarak siyasi diyaloğu sürdürmemiz şarttır" şeklinde konuştu.

Milletin kendilerine verdiği ödev çerçevesinde, milleti memnun edecek, pusuda, puslu havada bekleyen bazı çevreleri boşa çıkaracak bir işbirliği ortamının yürümesini sağlayacaklarını ifade eden Davutoğlu, "Gereken reformları yapmak için gerekirse Meclis'in harekete geçmesi, erken seçim için en doğru yöntemlerle Meclis'in harekete geçmesi yönünde güçlü bir iradeye sahip olduğumuzu ifade etmek isterim" dedi.

SORULAR

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Davutoğlu, "erken seçim konusundaki kararın TBMM tarafından mı alınacağı ve bu süreçte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşüp görüşmeyeceğinin" sorulması üzerine, verdiği hiçbir sözden dönmediğini, ilan ettiği eylem planından, adımlardan hiçbir şekilde sapmadığını söyledi.

Liderlerle görüşmelerini, sadece onlarla mutabık kaldığı çerçevede kamuoyuyla paylaştığını anlatan Davutoğlu, tüm partilerle görüşeceğini ifade ettiğini, buna da uyacağını kaydetti.

Böyle günlerde siyasi liderlerin bir araya gelmesinin çok doğal olduğunu, çabaların süreceğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Nihayet bu ülke hepimizin, eğer erken seçime gidilecekse ki görünen bu istikamette bir seyirdir, herkesin bunu tam bir olgunlukla -tamam siyasi rekabet olur, tamam eleştiri olur ama seviyeli bir şeyle- tayin etmesi lazım. Bunu bugün Sayın Kılıçdaroğlu ile paylaştık, daha önce de Sayın Bahçeli ile görüştüğümüzde mutabık kaldığımız husustur. Sayın Bahçeli ile görüşmek gerekirse bunu da yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Nihayet erken seçim kendisinin de gündeme getirdiği bir husustu. Bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda tekrar taraflarla görüşme ihtiyacı hasıl olur, ya doğrudan ya arkadaşlarımız üzerinden, ama mutlaka bugünlerde herkesin herkesle istişare etmesi ve kimsenin de bu istişarelerden imtina etmemesi gerektiği günlerdeyiz."

"MESELEYİ KENDİ ARAMIZDA HALLETMELİYİZ"

Ahmet Davutoğlu, "erken seçim kararının TBMM'den çıkması" konusunda da şunları söyledi:

"Normal siyasi seyrin akışından daha güçlü bir demokratik prensip olduğu kanaatinde değilim. Yani, eğer herkes görevini yaparsa ülkede olağanüstülük gerektiren bir durum olmadığını açıkça sergilemiş oluruz. Bu ne demektir, 23 Ağustos'a kadar biz siyasi liderler ve TBMM olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın herhangi bir inisiyatif kullanmasına gerek kalmaksızın bu meseleyi kendi aramızda halletmeliyiz. Her ne surette olursa olsun, tabii Sayın Cumhurbaşkanımız anayasal çerçevede kendisine verilen yetkiyi kullanabilir, eğer biz başarısız olursak. Ama siyasi liderlerin başarısız olduğu bir senaryoyu dahi düşünmek istemiyorum. Koalisyon mümkün değilse erken seçimin ama aramızda konuşarak, prensipleri doğru konularak, meşruiyet çizgisi içerisinde TBMM'nin kendi sorununu çözmesinin daha doğru bir yöntem olacağı kanaatindeyim. Bundan sonra yapacağım görüşmelerde de şimdiye kadar koalisyon ortaklığı üzerinde durduk, Sayın Bahçeli başta bunu pek mümkün görmediği için CHP ile denedik, şimdi tekrar MHP ile konuşabiliriz. CHP ile de bugün geldiğimiz noktada erken seçim zaten herkesin zikrettiği bir husus. Dün Sayın Kılıçdaroğlu da Sayın Bahçeli de daha önce biz de zikrettik."

Başbakan Davutoğlu, şimdiye kadar gerek olmadıkça "erken seçim" demediğini, millete "Sen yanlış karar verdin, bu kararını gözetmeksizin ben sana tekrar gelmek istiyorum" demeyeceğini belirterek, üzerilerine düşeni yapmaya çalıştıklarını anlattı.

Davutoğlu, "Erken seçimden, açık söyleyeyim en fazla fayda umacak parti AK Parti'dir. Neden? Çünkü, 18 milletvekilini daha kazanırsa, tek parti iktidarı var ama görünen, siyasal gelecekte diğer partilerin tek parti olma şansı yok. Olabileceği, koalisyon ortaklığıdır" dedi.

"BÜTÜN SÜRECİ TEKMİL ETTİĞİME İNANIYORUM"

Buna rağmen, süreçte görevinin tamamının hakkını vermeden, partisine veya liderliğine fayda sağlayacak diye erken seçimi gündeme getirmediğini anlatan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi görevimi yaptığıma, bütün süreci tekmil ettiğime inanıyorum. Açık yüreklilikle bunu da milletimizin gördüğüne inanıyorum. Açık yüreklilikle yine erken seçime gideceksek de medeni bir şekilde demokratik rekabet kuralları içinde, TBMM'nin karar almasıyla erken seçime gitmeyi... Sayın Cumhurbaşkanımızın olağanüstü bir görüntü verecek, olağanüstü derken gayrimeşru demek istemiyorum, bu anayasal bir meşruiyettir ama siyasi liderlerin kendi meselelerini çözemeyip de Cumhurbaşkanımızın devreye girdiği bir başka hükümet yapılanmasıyla seçime gitmeyi doğru görmem. Bunu da ilkesel olarak söyleyeyim."

Başbakan Davutoğlu, TBMM'nin kendi sistemi içinde bu meseleyi çözmesini istediklerini dile getirerek, "Birinci tercihim, önümüzdeki bir hafta on gün içinde üzerinde çaba sarf edeceğim husus da bir erken seçime giderken diğer siyasi partilerle belli bir anlayış birliği içinde, Meclis'in aldığı bir kararla erken seçime gitmektir. Ama o da olmuyorsa Türkiye çaresiz kalacak değil, 23 Ağustos'tan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız devreye girer ve onun takdir edeceği, Meclis Başkanımızla görüşme neticesinde bir süreçte Türkiye hükümetsiz kalmaz, yönetim boşluğu olmaz. Yeter ki hepimiz meşruiyet kuralları içinde bu kuralları işletelim, kuralları işletme sorumluluğunun bilincini sürdürelim" değerlendirmesinde bulundu.

"CUMHURBAŞKANINA GÖREVİ İADE ETMEM BİR SONUÇ ÜETECEKSE..."

Bir gazetecinin 'Sözlerinizden hükümet kurma görevini Sayın Cumhurbaşkanına iade etmeyeceğinizi mi anlıyoruz? Yani 23 Ağustos'a kadar çabalarınız sürecek, o tarihe kadar Meclis'te bir seçim kararı almayı mı planlıyorsunuz? " sözleri üzerine Davutoğlu, meşruiyet zemininde hareket ettiklerini, bunun hem hukuki hem de siyasi realite boyutunun olduğunu belirtti.

Davutoğlu, şunları söyledi:

"Ben görev aldığımda üzerimde bir sorumluluk, Türkiye uzun yıllar koalisyon pratiğinden uzaktı ve 90'lı yılların koalisyonla ilgili son derece kötü bir hafızası vardı. Bahçeli de aynı şeyi söylese onlarla da eş zamanlı yapacaktık ama ana muhalefet partisiyle koalisyona ulaşmamış bile olsak güzel bir usulüne uygun bir müzakere yöntemini gösterdik, güzel bir örnek teşkil ettik. Ama o zaman da vurguladım, benim bu görevi aldığımda, 9 Temmuz'da, AK Parti dışındaki hükümet formüllerinin tümü tüketilmişti. Yani önce yüzde 60'lık blok çerçevesinde CHP, MHP, HDP hükümet seçeneği. Sonra o olmayınca CHP-MHP'ye HDP'den dışarıdan destek şeklindeki hükümet formülleri, kamuoyu önünde tartışıla tartışıla tüketilmişti. Dolayısıyla bana görev tevdi edildiğinde ancak ve ancak AK Parti ile kurulabilecek hükümet seçenekleri, senaryoları vardı, ben o konseptte aldım. Yani eğer o hükümet seçenekleri tüketilmeseydi, benim Cumhurbaşkanına görevi iade etmem bir sonuç üretecekse, bunu yapmak doğal bir sonuç olurdu. Ama bunlar tüketildi."

"ZİHNİMDE 9 SEÇENEK VARDI"

Başbakan Davutoğlu yola çıktığında, zihninde 9 seçeneğin bulunduğunu ifade ederek, "Dün akşam itibarıyla bu 9 seçeneğin hepsi de hala mevcudiyetini koruyordu. Şimdi CHP ile geldiğimiz noktada bunlardan en azından 3-4'ü elendi" dedi.

Diğer ihtimaller üzerinde çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Bu çerçevede de MHP ile yapacağımız öyle veya böyle görüşmeler neticesinde bu seçeneklerin bir kısmı da kalktığında geriye tükete tükete gideceğiz. Ama üstlendiğim görev gereği ve devletin bütün partilere verdiği ödev gereği bence bütün parti liderlerinin, hepimizin 23 Ağustos'tan önce bir erken seçim, başka ufukta bir şey görünmediği için ya da yeni bir kontekst çıkacaksa, onu tabii tartışmaya her zaman hazırız, kendimizin bu çözümü bulması ve Türkiye'de sanki başka bir faza geçiliyormuş gibi bir görüntü olmadan bu kararı birlikte almamız" diye konuştu.

"MHP ile yapacağımız temaslar sonrasında, formatı, Sayın Bahçeli'ye ben herhangi bir şey empoze etmedim, etmem. Bir siyasi liderle konuşurken de kimseden telkin almadım almam" diyen Davutoğlu, en başında kurallar ve eylem planıyla belirlediği yol haritasının gereğini yaptığını bildirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesinin de bunun bir parçası olduğunu anlatan Davutoğlu, bu görüşmenin hangi formda olacağının kendisiyle temasla ortaya çıkacağını kaydetti.

Davutoğlu, "Ondan sonra Sayın Cumhurbaşkanımızla bir istişare ihtiyacı doğar. Bütün bunları toparladıktan sonra tekrar bir değerlendirme ihtiyacı ortaya çıkar" dedi.

"PAZARTESİ GÜNÜ AKTARDIĞIMIZ TEKLİF BUYDU"

Bir gazetecinin, CHP ile seçim hükümeti ihtimalinin kapanıp kapanmadığını sorması ve 'CHP ile kapandı diyebiliyor musunuz' demesi üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Evet, onu tabii söylemek Sayın Kılıçdaroğlu'na düşer onun adına konuşmam ama CHP bize bir seçim hükümeti ihtimalinin CHP-AK Parti arasında olamayacağını, açıkçası bizim o derin görüş ayrılıkları ve bazı kavramsal farklılıklar sebebiyle uzun dönemde karşılaşacağımız zorlukları da göz önünde bulundurarak bir seçim hükümeti ama reform hükümeti mahiyetinde, üzerinde mutabık kalacağımız anayasal ve yasal reformları hayata geçiren bir hükümet, sadece sıradan bir seçim hükümeti değil. Üzerinde mutabık kaldığımız çok ciddi, seçim barajının düşürülmesi de dahil olmak üzere, Seçim Kanunu'nda, Siyasi Partiler Kanunu'nda, anayasal çerçevede, yargı bağımsızlığı çerçevesinde mutabık kaldığımız hususlar var. Bunlar muhteva olarak ciddi hususlar. Bu hususları da yaparak hani 25. dönemi bir reformlarla taçlanmış bir dönem olarak en azından, Meclis'in açılıp kapandığı bir dönem değil de reformlarla taçlanmış bir dönem olarak seçime birlikte gidelim düşüncesi, bizim Pazartesi günü aktardığımız teklif buydu. Tabii ben saygı duyuyorum, Sayın Kılıçdaroğlu yaptığı yetkili kurullarla görüşmede bunun faydalı olmayacağı kanaatini bugün bana ısrar ettiği için bu anlamda bir seçim hükümeti imkanı da yok."

Davutoğlu, Meclis'te böyle bir iradenin çıkıp çıkmayacağını ise bundan sonra atacakları adımlardan, yapacakları istişarelerden sonra ele alabileceklerini belirtti.

"BÖYLE BİR TELKİN OLMAMIŞTIR"

"Başbakan koalisyon kurmak istiyor ama Cumhurbaşkanı kurmak istemiyor" yönündeki iddialara yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine de Davutoğlu, kendisinin kimden, hangi çevreden gelirse gelsin bu tür eleştirilere hiç itibar etmediğini vurgulayarak şu yanıtı verdi:

"Kim nereden, ne çerçevede yorum yaparsa benim için kıymeti harbiyesi yoktur. 'Sayın Cumhurbaşkanımızın koalisyon istemediği, benim için de koalisyon için çabaladığım, hatta ve hatta kongre kaygısıyla koalisyon istediğim' görüşü ise bir bühtandan ibarettir, vehimden ibarettir. Beni tanıyanlar bilirler. Yola çıktım mı, zihnimde sadece hedef vardır, ne şahsi ne başka bir çıkar duygusunu zihnimin bir köşesine, kenarına bile yerleştirmem. 'Cumhurbaşkanımızla benim aramdaki ilişkinin doğası sebebiyle bir koalisyonun benim tarafımdan istendiği', bunları da zül addederim. Bizim şahsi ahlakımızda da devlet ahlakımızda da bunların karşılığı yoktur. Ben milletin bana verdiği ödevi ve bu ödevin gereği olarak Cumhurbaşkanımızın tevdi ettiği görevi, hükümet kurma görevini hakkıyla yerine getirmeye çalıştım, millet de buna şahittir. Cumhurbaşkanımızın bana herhangi bir yerde 'koalisyon olmasa iyi olur' gibi telkini olmamıştır. Beni tanıyanlar bilir, hakikat dışı söz benim ağzımdan çıkmaz. Böyle bir telkin olmamıştır."

"SAYIN KILIÇDAROĞLU İLE AÇIK YÜREKLİLİKLE PAYLAŞTIM"

Başbakan Davutoğlu, kendilerinin başarısız olması durumunda, 23 Ağustos'tan sonra karar verme durumunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde olacağını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Tabii ki istişare edilir ama böyle bir tekin söz konusu olmadı. Toplumda bir erken seçim beklentisi var mı? Bu var. Bütün anketlere de yansıyan bir durum. Özellikle de AK Parti tabanında bunun bir erken seçim beklentisi olduğu gizli, saklı bir gerçek, bir şey değil. Biz siyasi partiler olarak toplumun veya kendi kitle tabanımızın taleplerine gözümüzü kapatabilir miyiz? Bu da olmaz. Ama bunları değerlendiririz. Eğer CHP ile veya MHP ile herhangi bir sürdürülebilir bir koalisyon imkanı olsaydı, derin görüş ayrılıkları belli konularda olmamış olsaydı, ben açık yüreklilikle kendi kitleme dönüp, 'Dava arkadaşlarım, teşkilat mensuplarım, bize milletin verdiği ödev budur, bunu da yapmamız şu anda mümkündür. Bunun gereğini yapıyoruz' derdim ve bu konuda da kendi kitle tabanımı ikna edeceğime de inanırdım, inanıyorum şu anda da. Ama böyle bir sürdürülebilirliği konusunda tereddütlerin olduğu bir koalisyonu büyük iddialarla kurmak, '4 yıl sürecek' diye kurmak ama 4 ay sonra hükümetin mahiyeti konusunda dahi 'Bu bir onarım hükümeti mi, restorasyon hükümeti mi, reform hükümeti mi' gibi tartışmalara başlamamız durumunda daha büyük sukutuhayallere sebebiyet verir. Ben bunu da Sayın Kılıçdaroğlu ile açık yüreklilikle paylaştım. Mutabık kaldığımız hususlarda bir reform hükümeti kursak ikimize de faydalı olur diye düşündüm ama tabii son derece saygı duyduğum gerekçelerle o da bunun doğru olmayacağını düşündü. Karşılıklı olarak ne kadar medeni başladıysak o kadar medeni ve ilkesel sürdürdük. Bugün de o derece karşılıklı saygı kuralları içinde medenice, 'Şu anda koalisyon hükümeti zemini yok' diye mutabık kaldık."

Bunun, "Diyaloğun sürmeyeceği anlamına gelmediğini" vurgulayan Davutoğlu, "Diğer partilerle de sürecek, yolu bulacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve benim kanaatlerimin ayrı istikametlerde olduğu ve bu konuda farklı telkinlerde bulunulduğu görüşü tamamıyla gerçek dışıdır" diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...