Devrimci Karargâh: Var mısın yok musun?

Devrimci Karargâh gerçekten de "varolan", ancak hakkında söylenenlerin çoğu doğru olmayan bir örgüt.

Devrimci Karargâh: Var mısın yok musun?

Olay adam Hanefi Avcı, Devrimci Karargâh (yerden tasarruf için buradan itibaren DK yazacağız) örgütüne yardım ettiği iddiasıyla 2 gün önce tutuklandı. DK, bugüne kadar medya ve polis tarafından kendisiyle ilişkilendirilen pek çok kişinin nitelikleri itibariyle kafa karıştırıcı bir örgüt.

Böyle bir örgütün sahiden var olup olmadığı bile sorgulanıyor. Aslında DK, var. Ancak 'deki sol örgütlerin geçmişi, yapısı, örgütlenmesi, hatta isim ve amblemleri göz önüne alınacak olursa; deyim yerindeyse "egzantirik" bir örgüt. Bu örgüt gerçekten var, ama polis operasyonları sonucu "bir kısım medya"nın geçen yıldan beri yaptığı yayınlarda DK ile ilişkilendirilen çok sayıda insan kafalarda soru işareti yaratıyor.

DK hakkında açılan davanın 23 Şubat'taki ilk duruşmasında 10 sanık tahliye edilmişti. Ancak bu insanlar hakim karşısına çıkmak için tam 10 ay beklemişti. Bir diğer deyişle, yok yere 10 ay cezaevinde kaldılar. Bu isimlerden kamuoyunda en çok dikkat çeken, gazeteci Aylin Duruoğlu olmuştu. Duruoğlu'nun yaşamından 10 ay çalan sebep, Bostancı'daki örgüt evi baskınında öldürülen Orhan Yılmazkaya'yla bir gün buluşup yemek yemesiydi.

Son olarak Hanefi Avcı'yla ilişkilendirilen DK'nın, anlaşıldığı kadarıyla, bir ya da iki elin parmakları kadar üyesi var. 2009'da Bostancı'daki baskında öldürülen Orhan Yılmazkaya'nın yanı sıra, geçen 29 Haziran'daki duruşmanın tutuklu sanıklarından Cemal Bozkurt'un da örgütün gerçekten üyesi olduğu anlaşılıyor.

Bozkurt o duruşmada "siyasi savunma" yaptı. Selimiye kışlasına yapılan havan toplu saldırıyı sahiplenen Bozkurt, eylemi gerekçelendirirken ordunun "kendi saltanatı için mücadele ettiğini, halkın ordusu olmadığını, generallerin villalarda yoksul çocuklarının ise savaşta işgal nöbeti tuttuğunu, ordu ihale aldıkça generallerin zengin olduğunu, ordunun ideolojisini Kürt halkının imha ve inkârı üzerine kurduğunu" öne sürdü.     

DK iddianamesinde bir gizli tanığın ifadesinde örgütle Ergenekon arasında bağlantı kuruluyordu. Ergenekon bağlantısını şiddetle reddeden sanık Bozkurt, "Biz bunu daha önce de gördük. 1 Mayıs 1977 katliamı emekçilerin üzerine, Gazi katliamı devrimcilerin üzerine, korucular tarafından 44 kişinin katledilmesi ise PKK'nin üzerine yıkılmaya çalışıldı. Ergenekon devletin ta kendisidir. 1915, 6-7 Eylül, Maraş, Çorum, Sivas bunların işidir" gibi ifadeler kullandı. 

Devrimci Karargâh: Var mısın yok musun? - 1 Bostancı'da polisle girdiği çatışmada "ölü olarak ele geçirilen" Orhan Yılmazkaya Kandil'de PKK'dan askeri eğitim aldı.

DK gerçekten de "egzantirik" bir profil arz eden bir yapılanma. Adında geçen karargâh sözcüğü ve ambleminin zemininin kırmızı-siyah olması (anarşistlerin rengi olarak bilinen siyahın bu tür örgütler tarafından kullanıldığına rastlanmamıştır) bile DK'yı enteresan kılıyor. DK'yla ilgili kafa karıştıran bir diğer konu ise, örgüt hakkında yapılan haberlerde DK ile başka yapılar arasında kurulan tartışmalı bağlantılar.

Nisan 2009'da Yılmazkaya'nın ölümünden sonra Milliyet gazetesince yapılan haberde; bu örgütle Partizan Yolu ve 16 Haziran Hareketi gibi artık varolmayan bir takım eski örgütler arasında bağlantı kuruldu. Ancak Türkiye'deki radikal sol siyasetleri az çok bilen herkes için ikna ediciliği az "bilgi"lerdi bunlar. DK ile son olarak, Hanefi Avcı'nın tutuklanmasına bir bakıma öncülük ettiği anlaşılan geçen Cuma günkü gözaltılar vesilesiyle Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP) adlı legal sol yapılar arasında ilinti kuruldu. 

Ancak SDP tarafından yapılan açıklamada, kendilerinin DK ile herhangi bir bağlantıları olamayacağı dile getirildi: "Gerek SDP ile TÖP'ün, gerekse gözaltına alınan yönetici ve üyelerimizin, üyesi olmakla itham edildikleri DK isimli örgütle hiçbir bağlantıları bulunmadığı gibi; siyasi köken, mücadele tarz ve anlayışı itibarı ile de en ufak bir ilgileri bulunmamaktadır".   

Devrimci Karargâh: Var mısın yok musun? - 2 29 Haziran'daki duruşmada 6'sı tutuklu olmak üzere 13 sanığın yargılanmasına devam edildi. Mahkeme başka bir dosyayı da bu davayla birleştirdi ve sanık sayısı 35'e yükseldi. 6 tutuklu sanıktan 2'si tahliye edildi (fotoğraf: DİHA).

Hanefi Avcı'nın DK ile ilişkilendirilmesi, bu örgüte üye olduğu iddiasıyla tutuklanan Necdet Kılıç üzerinden gerçekleşti. Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Kılıç üzerine kayıtlı telefonu Kezban Küçük'ün kullandığını ve Küçük'ün Avcı'yla görüştüğünü yazdı. Radikal'den Ertuğrul Mavioğlu'na konuşan, Avcı'nın kitabını basan yayınevinin ortağı ise şunları söyledi: "Tutuklananlardan Necdet Kılıç bildiğim kadarıyla SDP üyesi... Hanefi Avcı'yı tanıdığını inkâr etmiyor zaten, aksine 'tanırım, işkencecimdir' diyor. Bir operasyon yaptılar... Devrimci Karargâh kim? Azıcık solu tanıyan, bilen birisi, bu isimlerin yan yana gelemeyeceğinden haberdardır. Hele Hanefi Avcı'nın burada hiç yeri yoktur".   

Öte yandan Necdet Kılıç'la beraber gözaltına alınan kişilerden biri olan SDP'li Sultan Seçik, Bianet'e yaptığı açıklamada, Kılıç için "partimizle hiçbir ilişkisi yok, üyemiz değil, hiçbir kurulumuzda yer almıyor" diye konuştu. Seçik ayrıca sorguda polisçe kendisine yöneltilen suçlamaların arasında Tunceli kırsalında öldürülen bir grup yasadışı örgüt üyesiyle ilgili internette iki haberi okumanın (evet, doğru okudunuz, internette haber okumanın) bulunduğunu öne sürüyor.      

ntvmsnbc'ye konuşan gazeteci Ertuğrul Kürkçü ise şunları söylüyor:

"Devrimci Karargah örgütü, bir web sayfasına sahip ve burada son operasyonlarla ilgili olarak şöyle bir açıklaması var: 'Fethullahçı gericiliğin militan devrimciliği en ilkel yalanlarla kirletme çabası, sağdakileri geçtik, demokratından solcusuna tüm Türkiye liberallerinin devrim karşıtlıklarının ve korkularının doğal bir algısı olarak kolayca kabul gördüğü sürece, AKP’nin tasfiye etmeye niyetlendiği kim varsa Devrimci Karargah yapılanmamıza dahil edileceği ortadadır. Asıl korkumuz bu gidişle örgütte bize yer kalmayacağı üzerinedir'

Bu açıklama "Devrimci Karargah"ın kendisini Türkiye'nin sol spektrumundaki diğer güçlerden kategorik olarak ayırdığını ve "silahlı" örgütlenmeye sahip olmayanlar ile kendisi arasında bir liberal-devrimci ayrımı gözettiğini gösteriyor.

Kitle hareketi içinde hissedilen bir yapı olmamakla birlikte "Devrimci Karargah"ın var olduğundan şüphe etmek için bir neden yok. Emniyet'in "Devrimci Karargah" operasyonlarını sol muhalefeti tasfiye için vesile kılması bir şey, bu grubun gerçekte ne olduğu başka şey olarak görülmeli. Polis psikolojik harekatta kestirme yollara başvurabilir ama politik analiz için kestirme yol genellikle çıkmaz bir yoldur".  

Özetle, görünen o ki; DK'ya "aslında varolmayan" bir örgüt olarak değil, ancak hakkında söylenenlerin ciddi bir tensikatla dinlenmesi gereken bir yapılanma olarak bakmak gerekiyor.  

Sayfa Yükleniyor...