Dink kararının gerekçesi: Örgüt delili yok edildi

Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili mahkemenin açıkladığı gerekçeli kararda, cinayeti bir örgütün işlediğine dair dellilerin ortadan kaldırıldığı belirtildi.

Dink kararının gerekçesi: Örgüt delili yok edildi

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin karara bağladığı davanın gerekçesini açıkladı.

Mahkeme heyetinin hazırladığı 216 sayfalık gerekçeli karar, avukatlara verildi.

''Sanıkların örgüt kurma,yönetme, üye olma, yardım etme suçları dosyadaki deliller ile kesin, net, şüpheden uzak ve duraksamaya yer bırakmayacak somut olgu ve delillerle kanıtlanmadığından sanıkların delil yetersizliği nedeniyle beraatlerine karar verilmesi gerekmiştir'' denildi.

Mahkemece hazırlanan gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:

''Tartışılan 7 ayrı eylemde sanıklar farklıdır, farklı sanıkların ortak bir yerden talimat aldıklarını gösterir bir delil elde edilememiştir. Örgüt merkezi tespit edilememiştir. Örgüt var ise nerede, ne zaman, hangi amaç ile kurulduğu tespit edilememiştir. Örgütü kuranların karşılıklı iradelerinin hangi prensip ve suçlar etrafında oluştuğu tespit edilememiştir. Devamlılık gösteren bir yapı var ise 19 Ocak 2007 tarihinden sonra ne tür eylemler içerisinde olduğu bilgisi elde edilememiştir. Örgüt yöneticileri ya da üyeleri tespit edilememiştir. Örgütün amaç suçları işlemek üzere gerekli araç ve gereçlere sahip olduğunu gösterir delil elde edilememiştir. İddia edilen örgüt üyelerinin gizlilik ilkesine uymadıkları ortadadır. Örgüte yardım ettiği iddia edilen sanıklar Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman, Veysel Toprak isimli sanıkların örgüte yardım etme suçunu oluşturma ihtimaliyle tartışılması gerekli eylemlerine dahi rastlanmamıştır. Ortada yalnızca bu kadar siyasi sonuçları doğuran bir cinayeti örgüt olmadan sanıkların işlemeye karar vermesi ve işlemesinin hayatın olağan akışına aykırı olması durumu vardır. Bu durum da şüphe oluşturur. Şüphe, sanık lehine yorumlanması gereken bir ceza hukuku kuralıdır. Tüm bu nedenlerle sanıkların örgüt kurma, yönetme, üye olma, yardım etme suçları dosyadaki deliller ile kesin, net, şüpheden uzak ve duraksamaya yer bırakmayacak somut olgu ve delillerle kanıtlanmadığından sanıkların delil yetersizliği nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine karar verilmesi gerekmiştir.''

Mahkemenin hazırladığı gerekçeli kararda, sanıklar Tuncay Uzundal, Zeynel Abidin Yavuz, Yasin Hayal'in savunmalarından Erhan Tuncel'in Yasin Hayal ile birlikte Hrant Dink'i öldürmek için karar aldıklarının anlaşıldığı kaydedildi.

Tuncay Uzundal'ın, Erhan Tuncel'in 2006 yılı başlarında bir cinayeti önlediğini, cinayeti kendisinin planladığını anlattığını söylediği belirtilen kararda, Erhan Tuncel'in 17 Şubat 2006 ve 7 Nisan 2006 tarihlerinde planlanan cinayet ile ilgili Trabzon Emniyetine bilgi verdiğinin gelen yazılardan anlaşıldığı ifade edildi.

Erhan Tuncel'in Yasin Hayal ile birlikte 2006 yılının ilk aylarında cinayetle ilgili karar aldıktan sonra Hayal'in tetikçi olarak Zeynel Abidin Yavuz'u bulduğu belirtilen kararda, Erhan Tuncel'in de tetikçi olarak bulunan Yavuz ile görüştüğü ve maktulün ''Türk düşmanı'' olduğu yönünde propaganda yaptığı, maktulün öldürülmesi gerektiği konusunda sanık Yavuz'u azmettirdiği anlatıldı.

Tuncel'in cinayet için gerekli Hrant Dink'in fotoğraflarını internet kafeden indirdiği ve bir markete bıraktığı, Yavuz'un da bunları alarak Hayal'e getirdiği anlatılan gerekçeli kararda şu ifadelere yer verildi:

''Sanık Zeynel, ağabeyi Kurtuluş Yavuz tarafından İzmit'e çalışmak üzere götürülmesinden sonra maktulün öldürülmesi konusunda Yasin ile temasa geçtiği yönünde dosyada yalnızca İrfan Özkan ve Tuncay Uzundal'ın beyanı vardır. İrfan Özkan Ogün ve Yasin'in, Erhan'ın odasına geçtiklerini ve ne konuştuklarını bilmediğini beyan etmiştir. Tuncay Uzundal, bir ara odaya girdiğinde masanın üzerinde Hrant Dink'in fotoğraflarını gördüğünü Erhan'ın Hrant için 'kafir' dediğini duyduğunu, ardından odadan çıktığı için diğer konuşmaları duymadığını belirtmiştir. Yani azmettirme olayının varlığından bahsetmemiştir. Sanık Erhan'ın tetikçi olarak Ogün'ün tespit edilmesinden sonra cinayet için Ogün ve Yasin ile temasa geçtiği, suçun işlenmesi için azmettirdiği konusunda başkaca delile ulaşılamamıştır. Sanık Erhan'ın telefon konuşmalarından cinayetin işleneceği konusunda bilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bilgisi olması, sanık Zeynel Abidin Yavuz'un tetikçi olarak belirlendiği süreçten mi kaynaklanıyor yoksa Ogün'ün tetikçi olarak belirlenmesi sürecine katılmasından mı kaynaklanıyor telefon görüşmelerinden net olarak anlaşılamamaktadır. Sanık Erhan'ın, Ogün'ün cinayeti işlemesi sürecinde eylemleri somut olgu ve delillerle kanıtlanamadığından 'faal nedamet' (suçtan vazgeçme) durumundan da söz etmek gerekmektedir. Suçtan dönen sanık, döndüğü ana kadar gerçekleştirdiği icra hareketleri suç oluşturuyorsa bu hareketlerden sanık sorumlu tutulur. Cinayetin tetikçisi Zeynel Abidin Yavuz olmadığından sanığın sorumluluğundan bahsedilemez. Sanığın cinayetin azmettiricisi suçu noktasında şüphe oluşmuştur. 'Şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır' ilkesi gereğince sanık hakkında cinayete azmettirmek suçundan aşağıda belirtildiği şekilde delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi gerektiği vicdani kanıya varılmıştır.''

Mahkemece hazırlanan gerekçeli kararda, Yasin Hayal'in Mc Donald's'ın bombalanması eyleminden dolayı cezaevine girip çıktıktan sonra Erhan Tuncel ile görüşmeye devam ettiği anlatılarak, Hayal'in Tuncel ile sohbetleri sırasında ''suç işlemenin kendisine verdiği itibar ve çevresine saldığı korku ile birlikte yeni suç işleme noktasında iradesini ortaya koyduğu'' kaydedildi.

Hayal'in, Çeçenistan'a geçmek amacıyla Azerbaycan'a gittiği, bunu başaramayınca 'ye geri döndüğü ve Dink'in öldürülmesi konusunda Tuncel ile konuştuğu ifade edilen kararda, şöyle denildi:

''Sanık Erhan Tuncel savunmalarında bu konuşmayı sanık Yasin'in 'suç işlemesini önlemek, insanlara zarar vermesini önlemek, gazını almak' gibi tabirlerle Yasin'i kontrol etmeye çalıştığını savunmuş ise de internetten maktulün fotoğraflarını indirmesi, Yasin'e vermesi, sanık Zeynel Abidin Yavuz'un tetikçi olarak tespit edilmesi sürecine aktif olarak katıldığından, hiçbir istihbaratçının suç işleme lüksü olmadığından Erhan'ın bu savunmalarına itibar edilmemiştir. Ancak tetikçi Ogün'ün tespit edilmesi ve cinayetin işlenmesi aşamasında sanık Erhan'ın suçla bağı koptuğundan adam öldürme suçundan beraat kararı verilmiştir.''

Yasin Hayal'in tetikçi olarak seçtiği Zeynel Abidin Yavuz'un İzmit'e gitmesinin ardından yeni bir tetikçi aramaya başladığı ve futbol takımından tanıdığı Ogün Samast'ı seçtiği belirtilen kararda, Hayal'in Samast'a Hrant Dink'i öldürmesi için Dink'in yazılarından bahsettiği, Samast'a maktulün internetten indirdiği fotoğraflarını göstererek cinayeti nasıl işleyeceğini anlattığı vurgulandı.

Hayal'in, Samast'a cinayet silahını nasıl kullanacağını da öğrettiğine yer verilen kararda, Hayal'in 17 Ocak 2007 tarihinde buluştuğu Ogün Samast'a 180 lira para ile Ahmet İskender'in dükkanında sakladığı 7.65 milimetre çaplı el yapımı tabanca ve bir kutu mermi verdiği anlatıldı.

Sanıklardan Ersin Yolcu'nun da Ogün Samast'ı Trabzon Otogarına götürdüğü ve İstanbul'a gitmek üzere otobüse bindirdiği belirtilen kararda, şöyle denildi:

''Sanık Ogün, İstanbul'a vardıktan sonra sanık Yasin'in kendisine verdiği talimatlar doğrultusunda Ahmet İskender'i telefonundan arayarak cinayetin öncesinde ve sonrasında sanık Yasin'e bilgi verdiği bir defa da telefona sanık Ersin'in çıkmasından dolayı Ersin'e yine bilgi verdiği anlaşılmaktadır. Sanık Yasin, cinayet işlenmezden önce sanık Ogün'e Agos Gazetesi önünde maktulü beklemesini söylemiş, cinayet işlendikten sonra ise hemen Trabzon'a gelmemesini, bir süre İstanbul'da kalarak saklanmasını bildirmiştir. Anlatılan nedenlerden dolayı sanık Yasin Hayal'in sanık Ogün'ü maktul Hrant Dink'i öldürmesi konusunda azmettirdiği ve adam öldürmeye azmettirme suçunun bu oluş üzere gerçekleştiği vicdani kanaatine varılmıştır.''

Hayal'in, Dink'in öldürüldüğü el yapımı tabancayı bulundurduğu belirlendiğinden ''6136 sayılı yasasa muhalefet ettiği'' kanaatine varıldığı anlatılan karada, ''Sanık Yasin Hayal, 24 Ocak 2007 günü Hrant Dink'in öldürülmesinden kısa bir süre sonra ve olayla ilgili gözaltına alındığı sırada 'Orhan Pamuk akıllı olsun' diyerek üzerine atılı müşteki Ferit Orhan Pamuk'u tehdit ettiği dosya kapsamından sabit görülmüştür. Sanığın olayı işleme şekli, yeri ve zamanı kastının yoğunluğunu gösterdiğinden teşdiden ceza verilmesini gerektirmiştir'' denildi.

Kararda, Hayal'in duruşmalar boyunca defalarca disiplini bozduğunu, suç işlemezden önce kurduğu sosyal ilişkileri, sabıka durumu göz önüne alındığında, verilen cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri, cezanın ıslah edici ve caydırıcı olması ilkeleri nedenleriyle mahkemede olumlu kanaat oluşmadığı belirtilerek, sanık hakkında indirim öngören TCK'nın 62. maddesinin uygulanmadığı kaydedildi.

Mahkemece hazırlanan gerekçeli kararda, 18 sanığın ''terör örgütü kurma ve yönetme, üyesi olma ve yardım etme'' suçlarına ilişkin hukuki durumları anlatıldı.

Hrant Dink'in öldürülmesi olayıyla ilgili, meçhul faillerin bulunması için özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinde 2007/972 numaralı soruşturma dosyasının mevcut olduğu ve dosyanın sonuca bağlanması durumunda örgüt kurma noktasındaki karşılıklı iradenin tartışılmasının daha sağlıklı olacağı aktarılan kararda, ''Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin 2007/972 esas sayılı dosyası, Hrant Dink cinayetinde, eğer var ise dosyamız sanıkları dışındaki faillerin tespitine yönelik bir soruşturmadır ve ucu açıktır'' denilerek, bu dava dosyası sanıklarıyla hali hazırda yargılamanın birlikte yapılmasını gerektirir sanık bulunmadığı ve dava dosyasındaki mevcut delillerin de sanıkların şu andaki hukuki durumunu etkiyecek deliller olmadığına dikkat çekildi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanlığı ile Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarından çok sayıda örnek sunumu yapılan kararda, örgütle organik bağ kurup örgütsel faaliyet yürüttüğü tespit edilemeyen failin, örgüt üyesi olarak kabulünün mümkün olmadığı, örgüt üyeliği suçunun oluşumu için failin eylemlerinde belirli bir süre devam eden yoğunluk aranması gerektiği ve örgütle belirli bir süre eylemi, birlikteliği olmayan failin üye olarak kabulünün mümkün olmadığı aktarıldı.

Mahkemenin, Dink cinayetine ilişkin iddianamede belirtilen örgüt şüphesine bakarak, görevsizlik kararı vermediği belirtilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:

''Yargılama sonucunda, yalnızca sanıkların ya da mağdurların sıfatları ile karar verilemez. Mahkeme, delillerle sonuca ulaşmalıdır. Adil yargılama ilkesi, mahkemeye bu görevi vermektedir. Ayrıca toplanan delillerin dahi, hukuka uygun deliller olup olmadığını mutlaka sorgulamalı, 'zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir' ilkesi gereğince yasak delillerden de mutlaka uzak durulmalıdır. Kaldı ki, örgütün varlığı suçlamasıyla dosyamızda 'zehirli' denebilecek delil dahi yoktur. Yalnızca örgütün varlığı şüphesi vardır. Ceza mahkemesi, delil tartışmasını yaparken 'hukuk devleti ilkesi'ni hiç bir zaman göz ardı edemez. Bazen hukuk devleti ilkesi ışığında deliller ile ulaşılan sonuç vicdanımızda sorgulama yapmamıza neden olabilir. Ancak devlet olarak hiçbir zaman hukuk devleti ilkesinden ödün veremeyiz.''

Kararda, 2002'de Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi rahibinin kasten yaralanması, sanık Yasin Hayal'in 2004'de Trabzon Havaalanında asılsız bomba ihbarında bulunması, yine Hayal'in 2007'de yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmesi, Rahip Andrea Santoro'nun 2006'da Trabzon da öldürülmesi, Zirve Yayınevi'nde işlenen cinayeti ve Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesi olaylarına ilişkin sanıklar yönünden, olayların örgüt suçu olup olmadığı yönünde açıklamalara da yer verildi.

Trabzon'daki Santa Maria Katolik Kilisesi rahibinin kasten yaralanması olayının sanık Erhan Tuncel'in yönlendirmesiyle sanık Yasin Hayal tarafından gerçekleştirildiği, olaya diğer sanıkların nasıl bir dahli olduklarını gösterir delil olmadığı, eylemde iki kişinin isminin geçtiği ve örgüt için en az üç kişi olma koşulu aranması gerektiği belirtilerek, ''Bu tartışılan deliller mahkememize sanık Yasin Hayal'in kriminal suçlu tipi açısından fikir vermektedir. Yasin Hayal'in illegal işler yaparak yada bunları açıkça anlatarak arkadaş çevresinde korku salıp itibar kazanma amacını güttüğü görülmektedir'' denildi.

Hayal'in 16 Ağustos 2004'de Trabzon Havaalanında asılsız bomba ihbarı olayına ilişkin, ''Öncelikle bu olay yukarıda anlatıldığı şekilde bir örgütün varlığından ziyade sanık Yasin'in kriminal durumunu göstermesi açısından önemlidir'' ifadesinin kullanıldığı kararda, 24 Ocak 2007'de yazar Orhan Pamuk'un Hayal tarafından tehdit edilmesi olayına ilişkin de, ''Mahkememiz bu tehdit olayında Hrant Dink'in öldürülmesi olayında azmettiren kişilere ulaşılamadığından, yalnızca şüphe olduğundan ve şüphenin sanık lehine olduğu ilkesi gereğince hareket etmek durumunda kalmıştır'' anlatımı yapıldı.

Kararda, ''Orhan Pamuk kamuoyu tarafından bilinen bir yazar ve edebiyatçıdır. Sanık Yasin Hayal yine kriminal kişilik durumu nedeniyle gazetecileri gördüğünde söylediği kendisine ideal kişi olarak kabul ettiği Mehmet Ali Ağca gibi meşhur olmak için bu tehdit eylemini yapmış olabileceği gözden kaçırılmamalıdır'' denildi.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Zirve Yayınevi'nde işlenen cinayet davasının da devam ettiği ve sanıklarının farklı olduğu vurgulanan kararda, şu ifadelere yer verildi:

''Cinayet sanıkları ile dosyamız sanıkları arasında örgütsel bağlantıyı gösterir deliller ortaya konulamamıştır. Cinayetin işlenmesi için ortaya konulan, argümanlar ve bahanelerde benzerlik vardır. Kamu düzenine karşı işlenen cinayetlerin görünür nedenleri nüanslarla birbirine benzer. Tetikçilerin bir kısım duygularını istismar etmek için azmettiren ve genellikle kimliklerinin tespitinde zorluk çekilen kişiler bu argümanları kullanmaktadırlar. Misyonerlik argümanının bu cinayette de kullanıldığını görmekteyiz. Ancak azmettirenler açısından da irtibatı somut olgu ve deliler ile net şekilde ortaya konulamadığı durumda iki cinayetin de var olduğu iddia edilen aynı örgüt tarafından işlendiğini mahkeme olarak söylememiz mümkün değildir. Kaldı ki bu olayda iddianamede yargılama konusu yapılmamıştır.''

Kararda, McDonalds'a bomba atılması olayında da, eylemin sanıklar Erhan Tuncel ve Yasin Hayal tarafından planlandığı, patlayıcının imal edilip 24 Ekim 2004'de patlatıldığının açıkça anlaşıldığı kaydedilerek, sanıklar Ahmet İskender, Tuncay Uzundal, Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman, Veysel Toprak ve Osman Alpay'ın iddia edilen terör örgütü üyesi olmaları halinde, örgütün hedefi olacaklarından etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmayı talep edecekleri ve bir terör örgütü varlığını bilmeleri halinde bu konuda da bilgi vermeleri gerektiği aktarıldı.

Kararda, eylemle ilgili şu ifadeler yer aldı:

''Ortada bir terör örgütünün varlığından bahsetmek mümkün olmadığından iştirakçi sanık Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in olayı nasıl gerçekleştirdiğini bildikleri kadar anlatmışlardır. Bu kişilerin sadece üniversite okuduklarından sanık Erhan ile birlikte ev arkadaşlığı yapmaları nedeniyle suça vakıf oldukları anlaşılmaktadır. Sanıklar Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu'nun Hayal ve Tuncel ile konuşmuş olmaları, sanık Halis Egemen'in Hayal cezaevindeyken onun ailesiyle ilgilenmesi, sanık Yaşar Cihan'ın Hayal'in ailesine bin TL para yardımında bulunması eylemleri eğer bir örgütsel disiplin ve talimat ile yaptıklarını net olarak ortaya koyabilirsek, bir örgütten bahsetmemiz mümkün olabilecektir. Ancak genel olarak bu sanıklarla Yasin ve Erhan'ın tanışma noktalarının mahalleden yada Alperen ocaklarına gidip gelmeden kaynaklı olduğu dosyamızdaki delillerden anlaşılmaktadır. Yapılan telefon görüşmelerinin hiç birisinde de örgütten bahsedilmemekte hatta Erhan'ın Alperen ocaklarından ilişiğini kesmek için bir kısım çalışma içerisine girdiği anlaşılmaktadır.''

Sayfa Yükleniyor...