'Dink suikasti Kırmızı Pazartesi'ye benziyor'

Gazeteci Ahmet Kekeç, "Zehirli kan meselesi Türkiye'deki entelijensiyanın bir bölümü dahil hiç kimse tarafından anlaşılmadı, üst mahkeme de -şu anda Yargıtay Başkanı olan Hasan Gerçeker-  anlamadı. Oysa tam tersini savunuyordu" dedi.

Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Yazı İşleri programında Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtladı.

Hafta sonu yapılan 'Alimler Buluşması'na cüppe ve sarıkla katılan Fadıl Akgündüz'ün ticaret yaptığını söyleyen Kekeç, "Bu kadar insanı bir arada görünce yerinde duramamıştır" dedi.

Hrant Dink suikastinin tetikçisi Ogün Samast'ın çocuk mahkemesinde yargılanmasıyla ilgili Kekeç'in görüşleri şöyle:

"1974 yılında benzer bir şey olmuştu, kısmi bir af çıkmıştı, siyasi suçlular buna dahil edilmemişti ve daha sonra Anayasa Mahkemesi eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle bunu bozmuştu, herkesi kapsar hale getirmişti. Taş atan çocuklar diye bi yasa çıktı, ortada bir fiili durum var ve bunu bir şekilde bertaraf etmek lazım. Yaş sınırlaması çerçevesinde başka insanlar da yararlanıyor bundan.

Yapılan şey yasaya uygun ama vicdani olarak birçok insan rahatsız. Çok da hoşumuza gitmedi bu durum. Yapılabilecek hiçbir şey yok.

Hrant Dink'i tanıyorum, hatta hemşerimdir. Öldürülmeden birkaç ay önce uzun bir görüşmemiz olmuştu kendisiyle. Hrant kendisine bu işi yapan insanlardan daha çok vatanseverdi, onu gözükapalı söyleyebilirim. Delikanlı bir adamdı, sözü tok olan bir insandı. Biraz yanlış anlaşılmalara mahal verecek bir celadete sahipti.

Mesela yargılanmasına konu olan zehirli kan meselesi 'deki entelijensiyanın bir bölümü dahil hiç kimse tarafından anlaşılmadı. Yorumlayan mahkeme de anlamadı, üst mahkeme de -şu anda Yargıtay Başkanı olan Hasan Gerçeker-  anlamadı. Oysa tam tersini savunuyordu.

Bizim zaten bir anlama sorunumuz var, ötekine bakışımızı belireyen önyargılarımız oldu maalesef. Dolayısıyla ısrarla anlamama gibi bir sorunumuz var bizim. Hrant meselesinde kasti bir şey de vardı,  devlet içindeki bürokratik bir grupla bu işi yapanlar birlikte hareket ettiler. Biraz Kırmızı Pazartesi'ye benziyor, Hrant adım adım ölüme gidiyordu ve bunu herkes biliyordu, önlenebilir bir şeydi ve bu önlenemedi. Nedim Şener'in iddiaları dikkate değer mesela. Türkiye bu konuda Kırmızı Pazartesi platosuydu. (Büyük yazar Gabriel Garcia Marquez'e Nobel Ödülü'nü kazandıran ünlü romanı Kırmızı Pazartesi'de bütün kasaba cinayetin işleneceğini bilir ancak öldürülecek kişi olaydan habersizdir)"

Başörtüsü sorunu üzerine ise Ahmet Kekeç şunları söyledi:

"Bu işi konuşuyor olmak bile hakikaten zül, burada oturuyoruz ve konuşuyoruz. Çok ayıp bir şey bir defa. 18 yaşını bitirmiş, üniversitede okuyan ve reşit bir insana şöyle giyineceksin, böyle giyineceksin demek kadar ayıp bir şey yok. Bu çok çok ayıp. Devlet 18 yaşından küçük çocuklar için norm koyabilir. Bu meselenin ilkokullara inmesinin teminatı şu andaki iktidar partisi değil, devletin kabulüyle ilgili bir şey bu. CHP'nin taktiği ipe un sürmeye benziyor, bu iş şartlı olmaz zaten. İlkokullara inecekse bu iş taraftar bulmam, kendi adıma hiç savunmam."

29 Ekim resepsiyonuna çağrıldığını belirten Ahmet Kekeç'in resepsiyon yorumu ise şöyle:

"Kılıçdaroğlu resepsiyona gidecek gibi görünüyor. CHP içindeki odaklar bu işi resepsiyon üzerinden yürütmeye çalışıyor, Önder Sav ve ekibi toplanıp Muharrem İnce'ye böyle bir açıklama yaptırılıyor. Kendisini YDH günlerinden tanıyorum, 1995 yılından... CHP lideri olan Kılıçdaroğlu, bizim bildiğimiz Kılıçdaroğlu değil. Oradaki yapı Kemal Kılıçdaroğlu'nu farklı davranmaya itiyor."

Sayfa Yükleniyor...