Dinlenmek istenen Eminağaoğlu'ydu!

Adalet Bakanlığı'nın 'telekulak' iddialarıyla igili açıklamasında, Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı santralleriyle değil bazı hakim ve savcılarla ilgili dinleme kararı alındığı ifade edildi.

Adalaet Bakanlığı, 'nin kitlendiği telekulak iddialarıyla ilgili 2 sayfalık yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay'ın tüm telefonları ile tüm hakim ve savcıların dinlenmesinin söz konusu olmadığı belirtildi.

Yargıtay'da, Savcı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsis edilen telefonun dinlenmek istendiği ifade edilirken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında Adalet Bakanlığı Müfettişleri'nce dinleme talep edildiği ve mahkemece bunun uygun görüldüğü kaydedildi.

15 Nisan ve 5 Eylül 2008 tarihli onaylarla 56 hakim ve savcıyla ilgili dinlemelerin gerçekleştirildiği belirtilirken, 16 Eylül 2009 tarihli raporla 46 hakim ve savcı hakkında soruşturmaya geçilmesine gerek olmadığının saptandığı ifade edildi. Soruşturması tamamlanan Osman Kaçmaz ve Ömer Faruk Eminağaoğlu ile ilgili evrakların ise yetkili mercilere gönderildiği kaydedildi.

YENİ DİNLEME KARARI YOK
Baklanlığın açıklamasında, ''...Son 5 yıl içerisinde adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verilmiştir. Kaldı ki, bu bilgi Bakanlığımızca 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan basın açıklamasında kamuoyuna duyurulmuş ve o tarihten sonra müfettişlerce yeni bir dinleme kararı istenilmemiştir'' denildi.




Adalet Bakanlığı, ''Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı santrallerin ve bu santrallere bağlı görüşme yapan tüm hakim ve Cumhuriyet savcılarının dinlenmesinin talep edilmesi ve dinlenmesinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını'' açıkladı.

''Dinleme kararı verilen ve bazı basın yayın organlarında Yargıtay santrali olduğu ileri sürülen telefon numarasının, Yargıtay Birinci Başkanlığı adına kayıtlı, soruşturmada ismi geçen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsisli ve odasında kullandığı telefon numarası'' olduğunu bildiren Adalet Bakanlığı, Telekomünikasyon İletişim Başkanı'nın açıklamasına göre bu numaranın da teknik sebeplerle dinlenemediğini'' bildirdi.

Adalet Bakanlığı, ''Son 5 yıl içerisinde adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiğini, 11 bin 206 hakim ve Cumhuriyet savcısı ile 70 milyon vatandaşın Adalet Bakanlığı'nca dinlettirildiği iddialarının gerçek dışı, bilgi kirliliği oluşturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bilinçli bir saptırma'' olduğunu'' duyurdu.

Adalet Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan yazılı açıklamada, yazılı ve görsel basında yer alan ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay santral telefonlarının dinlendiği iddiasıyla'' ilgili haberler ve açıklamalar üzerine kamuoyunun bilgilendirilmesine gerek görüldüğü belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma sırasında, bazı hakim ve Cumhuriyet savcılarının da isimlerinin geçmesi üzerine konunun Adalet Bakanlığına intikal ettirildiği ifade edilen açıklamada, ''Bu evrakta adı geçenler hakkındaki iddiaların açıklığa kavuşturulması bakımından, inceleme yapılması ve delil elde edilmesi halinde soruşturmaya geçilmesi için 15 Nisan 2008 ve 5 Eylül 2008 tarihli onaylar ile Bakanlığımızca izin verilmiştir'' denildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu çerçevede görevlendirilen adalet müfettişleri, kendilerine tevdi edilen belgelerde yaptıkları incelemeler sonucunda, ilgili 56 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında delillerin toplanması amacıyla bu kişilerin telefonlarının dinlenmesini mahkemeden talep etmişlerdir. Bu talep üzerine görevli ve yetkili mahkeme tarafından ilgili hakim ve Cumhuriyet savcıları hakkında dinleme kararı verilmiştir.

Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda aralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının da bulunduğu 46 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında 16 Eylül 2009 tarihli rapor ile soruşturmaya geçilmesine yer olmadığı teklif edilmiştir.

Soruşturması tamamlanan Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Osman Kaçmaz'la ilgili evrak tefrik edilerek yetkili mercilerine gönderilmiştir. Diğerleriyle ilgili işlemler devam etmektedir.

Soruşturma kapsamında, ilgililerin odalarında kullandıkları telefon numaraları hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiği ve yetkili makamlarca bu doğrultuda işlem yapıldığı belirtilen dinleme kararı verilen ve bazı basın yayın organlarında Yargıtay santrali olduğu ileri sürülen telefon numarası, Yargıtay Birinci Başkanlığı adına kayıtlı, soruşturmada ismi geçen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsisli ve odasında kullandığı telefon numarasıdır. TİB Başkanının yaptığı açıklamaya göre bu numara da teknik sebeplerle dinlenememiştir. Kamuoyuna yansıdığı şekilde Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı santrallerin ve bu santrallere bağlı görüşme yapan tüm hakim ve Cumhuriyet savcılarının dinlenmesinin talep edilmesi ve dinlenmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.''

''69 HAKİM VE SAVCI''
''Sözü edilen 56 kişi dahil son 5 yıl içerisinde Adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiği'' bilgisinin yer aldığı açıklamada daha sonra şöyle denildi:

''Kaldı ki bu bilgi Bakanlığımızca 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan basın açıklamasında kamuoyuna duyurulmuş ve o tarihten sonra müfettişlerce yeni bir dinleme kararı istenilmemiştir.

11 bin 206 hakim ve Cumhuriyet savcısı ile 70 milyon vatandaşımızın Adalet Bakanlığı'nca dinlettirildiği iddiaları gerçek dışı olup, bilgi kirliliği oluşturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bilinçli bir saptırmadır.

Benzer iddialar hakkında Bakanlığımızca değişik tarihlerde çok sayıda açıklama yapılmasına rağmen maksatlı olarak üretildiği düşünülen gerçek dışı iddia ve yorumların ısrarla sürdürülmesi, yürütülmekte olan soruşturma ve davaları etkileme çabası olarak değerlendirilmektedir.''

''KANUN YARARINA BOZMA KONUSU...''
Açıklamada, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bazı üyelerinin bugünkü açıklamalarında bahsedilen kanun yararına bozma konusu ile ilgili olarak da şunlar kaydedildi:

''5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309 uncu maddesinde; 'Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılı olarak bildirir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay'ın ilgili ceza dairesine verir' hükmü yer almaktadır.

Bu maddeden de anlaşıldığı ve 29 Temmuz 2009 tarihli basın açıklamamızda da açıkça belirtildiği gibi kanun yararına bozma talebinde bulunma yetkisi Adalet Bakanlığı'na aittir.

Yargısal görevleri olmayan ve idari bir kurul olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Anayasal ve yasal görevleri içerisinde kanun yararına bozma konusundaki başvuruları inceleyip karara bağlama görev ve yetkisi bulunmamaktadır. Buna rağmen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 11 Haziran 2009 tarihinde '… mahkemesinin … sayılı kararı usul ve kanuna aykırı olduğundan CMK'nın 309 uncu maddesi uyarınca kanun yararına bozma yoluna gidilmesi için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunulmasına' şeklinde fonksiyon gaspı suretiyle kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda oy çokluğu ile 331 sayılı kararı almıştır. Bu karara uyma zorunluluğu bulunmayan Bakanlığımız söz konusu Kurul kararını ihbar kabul ederek Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne incelenmek üzere intikal ettirmiştir.

Kurulun bazı üyelerince yapılan açıklamada, aldıkları kararın Adalet Bakanlığı tarafından gereğinin yerine getirilmediğinden bahsedilmiştir. Kurulun bu kararının Adalet Bakanlığı'nca yerine getirilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Uygulama ve doktrinde tartışmasız şekilde kabul edildiği üzere kanun yararına bozma talepleri Adalet Bakanlığınca değerlendirilip hukuka aykırılık nedenleri tespit edilenler gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilmektedir.

Nitekim, Prof. Dr. Erdener Yurtcan'a göre 'Bakan, yazılı emir yoluna gidilmesini uygun görmediğinde, bir başka anlatımla, yazılı emir istemi reddedildiğinde yapılacak bir şey yoktur, Prof. Dr. Nevzat Toroslu ve Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'na göre; kanun yararına bozma konusunda 'Bakan, kendiliğinden veya ilgililerin başvurusu üzerine istemde bulunabilir. Ancak, Bakan ilgilinin başvurusu üzerine bu istemde bulunmak zorunda değildir', Yargıtay Cumhuriyet savcıları Ali Parlar ve Muzaffer Hatipoğlu'na göre 'Adalet Bakanlığı, karar ya da hükümde hukuka aykırılık olduğunu tarafların veya ilk derece C.Başsavcılıklarının bildirmesi suretiyle öğrendiğinde bu yola gidilip gidilmeyeceğini takdir eder', Prof. Dr. Nurullah Kunter, Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Doç. Dr. Ayşe Nuhoğlu da aynı görüştedir''

Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 11 Şubat 2008 tarihli ve 26225-2172 ve 17 Ardalık 2007 tarihli ve 24001-14822 sayılı kararlarında da kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdirinin Adalet Bakanlığına ait olduğuna hükmedildiği belirtilen açıklamada, şu hususlara yer verildi:

''Bakanlığımızda 1 Ocak 2009 ile 3 Kasım 2009 tarihleri arasında toplam 9 bin 273 kanun yararına bozma dosyası işlem görmüş, bunlardan incelenmesi tamamlanan 5 bin 128 dosya kanun yararına bozma yoluna gidilmeyerek mahalline iade edilmiş, sadece 2 bin 292 dosya Yargıtaya gönderilmiştir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere gelen başvuruların tamamı için değil, hukuka aykırı olduğu düşünülenler için kanun yararına bozma talebinde bulunulmaktadır.

Anayasanın 6'ncı maddesinde 'Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.' hükmü yer almaktadır. Bir kurulun Anayasa'da zikredilmiş olması o kurulun Anayasa ve yasalarda kendisine verilmeyen yetkileri kullanabileceği anlamına gelmemektedir.

Bakanlığımızın yetkisinde olan bir hususun talimat formatında Bakanlığımıza dayatılması, ayrıca açıklamalarda bu hususlara yer verilerek ivedilikle yerine getirilmesinin beklendiği ve takip edileceğinin belirtilmesi Bakanlığımızın yetkilerine müdahale anlamında olup, kabul edilmesi mümkün değildir.

Adalet Bakanlığı, Anayasa ve kanunlarla kendisine verilen görevleri, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuka uygun şekilde yerine getirmeye devam edecektir.''

Sayfa Yükleniyor...