Diyarbakır'dan Erdoğan'a bayrak yanıtı

Diyarbakır’da konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bayrak eleştirisi yapan Başbakan Erdoğan’a yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Bayrak üzerinden politika yapmak bölücülüktür, en büyük bölücü de Recep Tayyip Erdoğan’dır” dedi.

Diyarbakır'dan Erdoğan'a bayrak yanıtı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçime 12 gün kala Diyarbakır’ı ziyaret etti.

Kılıçdaroğlu, İstasyon Meydanı'nda toplanan Diyarbakırlılara seslendi.

Demokrasi, özgürlük ve barış mesajları veren Kemal Kılıçdaroğlu, faili meçhul cinayetler, yüzde 10 barajı gibi bölgeyi ilgilendiren birçok önemli konuya değindi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin Diyarbakır'ı yeterince ziyaret etmediğini söyleyerek de özeleştiri yaptı.

Kılıçdaroğlu, geçmişte Diyarbakır Cezaevinde büyük acılar ve travmalar yaşandığını, işkence yapıldığını ve ailelerin perişan edildiğini belirterek, bu cezaevini müze haline getireceklerini söyledi.

Kente gelen gelen her yurttaşın Diyarbakırlı gençlerin çektiği acıları, o hapishaneyi gezerek göreceğini bildiren Kılıçdaroğlu, ''Bunu şunun için söylüyorum. Geçmişimiz ve geleceğimizle yüzleşeceğiz, acılarımızı paylaşacağız. Biz özgürlük ve demokrasi istiyorsak, önce geçmişimizle yüzleşerek yapacağız bunu. Hapishaneyi müze yapacağız ve halka armağan edeceğiz. Her gelen geçmişte 'yaşanan dramları görsün' diye'' şeklinde konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte büyük acılar yaşandığını hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti: ''OHAL vardı burada. 'OHAL'i kaldırdık.' dediler. OHAL'in burada resmi adı kalktı. Şimdi 'de OHAL her yerde var. Doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde de var.

Recep beyin iktidarında neler oldu. Diyorlar 'Faili meçhuller bitti.' 2003 ve 2010 yılı arasında faili meçhullerin sayısı 110 kişi. 110 faili meçhul var ve halen aydınlatılamamış. 'Dur ihtarına uymadı' diye kolluk güçlerince vurulan ve öldürülen kişi sayısı 315. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olup tedavi için izin verilmeyen, bu yüzden hayatını kaybeden kişi sayısı 212'dir ve daha önemlisi, kişiyi suçluyorsunuz tutukluyorsunuz. Tutuklu sayısı 2005 yılında 28 bin kişi, 2009'da 52 bin 512 kişi. Daha bunlar mahkum olmamış. Yakalıyorsunuz, 'Haydi içeri' diyorsunuz. İçerde aylarca niçin tutuklandığını dahi bilmiyorsunuz.

'ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER VARKEN TÜRKİYE'YE DEMOKRASİ GELMEZ'
Daha önemlisi sadece düşüncesini açıkladığı için 2010'un ilk 6 ayında 596 kişi yargılanıyor. Düşünce suçu işlediği için öngörülen hapis cezası bin 219 yıl. 21'inci yüzyılın Türkiyesinde düşüncesini açıkladı diye bin 219 yıl hapis cezası istenir mi? Bunu isteyen hükümet demokrat olabilir mi? Özgürlükçü olabilir mi? Barışı ve kardeşliği getirebilir mi?

Taş atan çocuklara geliyorum. 'Taş attı' diye yüzlerce çocuk tutuklandı. 2009'da 177 çocuk 'taş attı' diye yargılandı. 772 yıl hapse mahkum edildi. Eski DGM'lerin adını değiştirdiler, yeni adı özel yetkili mahkemeler. Bu mahkemeler olduğu sürece 'ye demokrasi gelmez, yargı bağımsız olmaz. Demokrasi ve özgürlük gelecekse her alanda gelmeli. İnsanlarımız düşünce, inanç, kimliklerinden ötürü hor görülmemeli. Her insan eşit yurttaşlık temelinde beraber olmalı.''

Faili meçhullerin aydınlatılması için verdikleri 6 önergenin reddedildiğini, faili meçhullerin görmezlikten gelindiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, kayıpların bulunması için komisyon kurma tekliflerinin kabul edilmediğini bildirdi.

'AKP DEMOKRAT BİR PARTİ DEĞİL'
Kılıçdaroğlu, İstanbul'da kayıplarla ilgili bir derneği ziyaret ettiğini hatırlatarak, şöyle dedi:

''Ağlayan bir anne şunu söyledi: 'Çocuğum kayıp, onun öldüğünü, öldürüldüğünü biliyorum. Ama mezarını görmek istiyorum. Hiç değilse başında bir Fatiha okuyayım.' dedi. Gelsene uluslararası standartlarda bir komisyon kuralım. Gelsene, gelemez. Çünkü o değişim ve dönüşümden yana bir parti değildir. Bunların iktidarında da 100'ün üstünde faili meçhul var, kayıplar var.

AKP demokrat bir parti değildir. Yüzde 10 barajı 12 Eylül ürünü bir yasal düzenleme. 12 Eylül hukukuna karşı mısınız? 'Yüzde 10 barajını indirelim' dedik. Geldiler mi? Çünkü bunlar demokrat değil. Milli iradeye inanmıyorlar. Çünkü bunlar başka partiye verilen oylarla kendi milletvekillerini çıkarıyorlar. Biz demokrat özgürlükçü ve halktan yanayız. Ey Recep Tayyip Erdoğan gel kaldıralım yüzde 10 barajını. Sen darbelere karşısın değil mi? Biz de darbelere karşıyız. Bütün darbeler diyor ki; 'TSK'nın 35. maddesi var.' Ona dayandırıyorlar. O zaman gel bunu değiştirelim. 'Efendim siz popülizm yapıyorsunuz, kanun teklifi veremezsiniz.' Arkadaşlara talimat verdim ve teklif verildi. AKP geldi mi? Gelmedi, gelemez özgürlükçü, demokrat ve yürekli değil. İnsan haklarından yana, kadın erkek eşitliğinden, çocuklardan yana, aile mutluluğundan, iş ve aştan yana değil AKP.

Ahmed Arif ne diyor;

"Bunlar,

Engerekler ve çıyanlardır.

Bunlar,

aşımıza, ekmeğimize

göz koyanlardır.

Tanı bunları, tanı da büyü...'' Bunları tanıyın diye anlatıyorum.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi özel yetkili mahkemelerden kurtaracaklarını dile getirerek, şöyle devam etti:

''Ne demek özel yetkili mahkeme? Recep Tayyip Erdoğan'ın mahkemeleri, Recep Tayyip Erdoğan'ın savcıları... Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağım. Halkın iradesine saygı göstereceğiz. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanları aylarca hapiste tutuyorlar. Hatırlarsınız kelepçelediler, sıraya dizdiler, fotoğrafını çekip medyaya servis yaptılar. Eğer insanların iradesine saygılıysanız o insanları neden tutuklu tutuyorsunuz. O insanlar da avukatları da neden tutuklandığını bilmiyorlar. Çünkü gizlilik kararı getiriyoruz. O nedenle bu ucubeyi de hukuk sistemimizden kaldıracağız. Daha özgürlükçü, uygar ülkede olması gereken yargı sistemini getireceğiz. Bağımsız, insan haklarından yana bir yargı düzeni kuracağız. Düşünce özgürlüğü getireceğiz, Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı bir Türkiye'yi ayağa kaldıracağız.

Bize 'Siz Hakkari'ye, Diyarbakır'a, Siirt'e, Bitlis'e, Sivas'ın ötesine gidemezsiniz' dediler. İşte geldik arkadaşlar. Ama bir şeyde haklılar onu söyleyeyim. Biz yeteri kadar Diyarbakır'a gelmedik. Sizinle yeteri kadar konuşmadık, dertlerinizi dinlemedik. Ankara'da oturduk 'Bize oy verin' dedik. Ama şimdi bunu değiştiriyoruz. Yeni bir CHP, yeni bir anlayış, daha özgürlükçü bir parti, daha çok demokrasiyi içine sindiren bir parti. Size geliyoruz, ayağınıza geliyoruz. Daha çok geleceğiz, daha çok konuşup çayınızı içeceğiz.''



'DİYARBAKIR NEYSE İZMİR DE O DUR'
Kılıçdaroğlu, Avrupa'nın ve pek çok ülkenin kabul ettiği, 1988 yılında Meclis'ten geçen ''yerel yönetimler özerklik'' şartını getireceklerini söylediğini hatırlatarak, şöyle konuştu:

''Türkiye'de yerel yönetimlerin güçlü olması gerektiğini söyledim. Hemen, 'Efendim sen Türkiye'yi bölüyorsun. Efendim sen özerklik' dedin. 'Eyvah memleket parçalanacak. Sen eyalet sistemi' dedin. Buradan söylüyorum: Türkiye bir bütündür, hiç kimse bölmek istemiyor. Bu güzel coğrafyada hepimiz kardeşçe, barış içerisinde, huzur içerisinde yaşayacağız. 'Efendim, sizin mitinginizde niye bayrak yoktu?' diyor. Bayrak, bu ülkenin 73 milyon yurttaşın ortak paydasıdır. Bayrak üzerinden siyaset yapılmaz. Bayrak hepimizin bayrağıdır. Bayrak hepimizin onurudur, şerefidir. O bayrağı göndere çekerken hepimiz saygı duyarız. onun üzerinden politika yapmak bölücülüktür. En büyük bölücü de Recep Tayyip Erdoğan'dır. Diyarbakır neyse İzmir de o dur, Hakkari neyse Edirne de odur, Bitlis neyse Trabzon da odur. Biz niye bölünelim? Bölenlere karşı direniyoruz zaten. Bölücü olan belli Ankara'da oturuyor. Kimliği belli adı da Recep Tayyip Erdoğan'dır diyorum. Hakkari'de bir eski muhtar geldi ve belediye başkanı odasında dedi ki: Ben ülkemi seviyorum. Biz bölünmek istemiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Yeter artık bu kanı durdurun. Ne kadar güzel değil mi? Bu kanı durdurun, barışı getirin, huzuru getirin. Size sözüm var; bedeli ne olursa olsun barışı getireceğim, Türkiye'yi bir cennete çevireceğim. Diyarbakır'da gelip hapishane sözü veren bir başbakan var. Bütün Diyarbakırlılara sesleniyorum: Eğer siz hapishane istiyorsanız eyvallah. Gidersiniz 12 Haziran'da oyunuzu verirsiniz Recep Tayyip Erdoğan gelir, size sıcak suyu, soğuk suyu olan bir hapishane yapar. 'Ama biz hapishane değil, fabrika istiyoruz' diyorsanız, o zaman sırtınızı döneceksiniz, karşıya bakacaksınız, 6 oku göreceksiniz, yeni CHP'yi göreceksiniz.''

'BU SORUNU ÇÖZMEK KEMAL KARDEŞİNİZİN GÖREVİ OLACAK'
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da bin kişinin çalıştığı halı fabrikasının, 2 bin 500 kişinin çalıştığı iplik fabrikasının, 610 kişinin çalıştığı içki fabrikasının ve 850 kişinin çalıştığı tütün fabrikasının bu hükümet döneminde kapatıldığını söyledi.

Diyarbakır'da 2002 yılında 3 olan icra dairesi sayısının 2011 yılında 7'ye yükseldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Fabrika yok, istihdam yaratmak yok, sorunu çözmek yok, millet borç batağında icra dairelerinin sayısını artıyorsunuz, insanların mal varlıklarını haciz edeceksiniz. Diyarbakır'a verdikleri icra dairesi. Size sözüm var, ahdım var. Petrol boru hatları bu bölgeden geçer, doğal gaz hatları bu bölgeden geçer. Doğu ve Güneydoğu'yu petrokimya üssü haline getireceğiz. Burada fabrikalar olacak, insanlar çalışacak, alın teri dökecek. Burada insanlar akşam evine huzur içerisinde gidecek. Recep Tayyip Erdoğan geliyor diyor ki: Kürt sorunu var. Eyvallah, sonra diyor ki: Bu sorun benim sorunum. Eyvallah. Sonra bir bakıyoruz, 'Böyle bir sorun yoktur' diyor. Böyle bir sorun var mı? Var mı böyle bir sorun? Millet mi doğruyu söyler, Recep Tayyip Erdoğan mı? Kim doğruyu söyler, ben de size inanıyorum, millette inanıyorum. Böyle bir sorun var, bu sorunu çözmek Kemal kardeşinizin görevi olacaktır. 'Diyarbakır'a önem veriyorum' diyor. Allah aşkına, nüfusu 1,5 milyona ulaşan Diyarbakır'da sivil havaalanı var mı? Diyarbakır'da niye sivil havaalanı olmasın? Size verilen sözlerin hepsi havada kaldı. Oylarınızı aldılar, size verdikleri sözü tutmadılar. Oylarınızı aldılar, sizin yüzünüze bakmadılar. Oylarınızı aldılar, size sırtlarını döndüler. Biz şunu yapacağız. Oy isteyeceğiz, oy verseniz de vermeseniz de, sizin sorununuzu çözeceğiz. Çünkü benim için yandaş yok, sadece ve sadece vatandaş var.

Aile sigortası getireceğim. Geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan her hanede kadının banka hesabına en az 600 lira yatıracağız ve hiç kimseyi namerde muhtaç etmeyeceğiz. Recep Bey'in kafasında bir şey var. Efendim 'Bu Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasında para var. O paraya gözünü dikmiş' diyor. Şimdi size soruyorum. Bir insanın hayatı mı önemli yoksa orada duran para mı önemli? İnsan hayatı önemli değil mi? İnsan, önce insanın hayatını düşünür. İnsan önce insanların geleceğini düşünür. İnsan önce insanların mutluluğunu düşünür. Ben 'insanlar mutlu olsun' diyorum. O, 'Para bir yere gitmesin' diyor. Yeter artık. Gözünüzü para doyursun. Bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz, aile sigortası ile herkese ekonomik güvence getireceğiz. Bu ülkede barışı, huzuru getireceğiz, umudu yeşerteceğiz. Bu ülkede her etnik kimlikte insanımız barış, dostluk ve kardeşlik içerisinde özgürce yaşayacak. 9 milyon emekliden de oy istiyorum''

Sayfa Yükleniyor...