Durban'da neler olacak?

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'nin yapıldığı Durban'da neler oluyor? Müzakerelerin ikinci haftasında neler bekleniyor?

Durban'da neler olacak?

Bölgesel Çevre Merkezi Direktör Yardımcısı Kerem Okumuş'un Durban izlenimleri...

Durban'da yağışlı bir haftanın sonunda müzakerelerin ilk yarısını tamamladık. 3 Aralık tarihinde tüm müzakere başlıklarını bir arada toplayan belge Konferans Başkanlığı tarafından heyetlere dağıtıldı. Belgede, Kyoto  Protokolü’ne paralel olarak  sözleşme kapsamında tüm tarafların yer alacağı yeni bir uluslararası iklim rejiminin çerçevesini ortaya koyan ülke pozisyonları ve önerilerinin çoğu yer alıyor. Tabii önemli olan ikinci hafta müzakerelerinde bu seçeneklerden hangisi üzerinde anlaşmaya varılacağı. Karara yakın olunan konular daha çok Cancun Zirvesi’nin ardından da resmi karar metinlerinde yer alan Yeşil İklim Fonu gibi yeni mekanizmaların işlevselleştirilmesine yönelik. Durban'dan beklentiler düşük olsa da sürece katkısı olacak bu konuların karara bağlanması, kimi başlıklar altında alınan kararların somut olarak uygulamaya geçirilmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında tekrar bir güven ortamının kurulması ve ileriye doğru olumlu adımların atılması için önemli olarak görülmeli.  

Cumartesi ve Pazar günü resmi müzakerelere paralel olarak iş dünyasının önemli liderlerini bir araya getiren Dünya İklim zirvesi gerçekleştirildi. Zirvenin açılışını Güney Afrika Devlet Başkanı Zuma yaptı. Enerjisinin %90'nini kömürden elde eden Güney Afrika’nın başkanı olarak Zuma'nın konuşması merakla bekleniyordu. Zuma konuşmasında özellikle yeşil ekonomi ve yeşil büyümenin toplumun tüm kesimlerini kapsaması gerektiğini, gençler için umut ve yeni fırsatların yaratılmasının öneminin altını çizdi. Müzakerelerin Afrika kıtasında gerçekleştirilmesi nedeniyle özellikle yoksulluk, gıda güvenliği, suya erişim ve kırsal kalkınma konuları önceki zirvelerden daha çok tartışılıyor. Zuma konuşmasında yeşil ekonomiden fayda sağlayacak mutlu bir azınlık yerine, tüm sınıfların maksimum fayda sağlayacağı yeni bir ekonominin yaratılması gereğini vurguladı. Güney Afrika'nın ise özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açacak yeni düzenlemeleri hayata geçirdiğini ancak kömür kullanımının da devam edeceğini söyledi.

Birlemiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Genel Sekreteri Christiana Figueres ise “hükümetlerin üzerinde çok önemli lobi gücü olan mafyoz petrol lobisinin karşısına sürdürülebilir şirketlerin oluşturduğu birliktelikleri çıkarmamız gerekir” dedi. Müzakerelerin yavaş ilerlediğini ancak Durban'dan çıkacak en önemli sonucun tüm büyük ekonomileri içine alacak yeni bir iklim rejimi için yol haritasının belirlenmesi olacağını söyledi.

Zirvede ilk kez Türkiye'den bir iş adamı önemli bir panelde yer aldı. Arçelik CEO'su ve Türkiye İklim Değişikliği Liderler Grubu Dönem Sözcüsü Levent Çakıroğlu, Avrupa Birliği’nin İklimden Sorumlu Komiseri Connie Heedegard, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Rachel Kyte ve CDP CEO'su Paul Simon gibi önemli isimler ile   birlikte iklim dostu ve yeşil kalkınma için özel sektörün rolünü ve liderliğini tartıştı. Levent Çakıroğlu konuşmasında, “değişim için enerji verimliliği potansiyelinin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini, enerji verimli ürünlerin piyasaya girişini desteklemeli ve gelişen inovasyon kapasitesi ile fiyatların rekabetçi olmasını sağlamalıyız” dedi.

İKİNCİ HAFTA İÇİN BEKLENTİLER NE YÖNDE?

Durban'da bugün müzakerelerin ikinci haftası başlarken temas kurduğumuz tüm heyetlerin ortak görüşü, Durban'da Kyoto Protokolünün devamına yönelik çabaların sonuçsuz kalacağı yönünde. Ancak, Durban'da ya da gelecek sene 18. Taraflar Konferansı’nın gerçekleştirileceği Katar'da Kyoto'nun ikinci yükümlülük dönemine yönelik bir karar çıksa da asıl önemli olan nokta, ABD, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerin Kyoto Protokolü dışında yeni bir iklim rejiminde sorumluluk almalarını sağlamak. Bu çerçevede, önümüzdeki süreçte basarı üç temel alanda elde edilecek sonuçlarda yatıyor;

- Kyoto Protokolünün devamının sağlanması:gelişmekte olan ülkelerin ellerindeki tek kazanım olan protokolden vazgeçmenin büyük bir güven bunalımına yol açacağı çok açık. AB protokolün devamından yana; ancak, AB haricinde Japonya, Kanada, ABD, Rusya ve Avustralya gibi küresel salımların çoğunun sebebi olan ülkelerin protokolün yeni yükümlülük döneminin dışında kalması, Protokolün küresel salımların sadece %16’sını kontrol eden bir mekanizmaya dönüşmesine ve iklim değişikliği ile mücadelede etkisiz bir araç olarak kalmasına yol açabilir.

- 2015 yılına kadar sözleşme kapsamında tüm büyük ekonomileri içine alacak yeni bir iklim anlaşması için bir yol haritasının çıkması:bu anlaşmanın hukuku bağlayıcılığı olması gereken salım azaltımının sağlanması için  en temel öncekilerden ancak kısa vadede bu ulaşılması çok zor bir hedef olarak gözüküyor.

- Cancun Anlaşmaları ile sürece dahil edilen Yeşil İklim Fonu, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin salımlarını denetime açacak MRV ve kayıt sistemi gibi yapıların yürürlüğe girmesi

Diğer bir bakış açısı da iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik atılan adımların artık anlamsız olduğunu, bugün herkesin iklim değişikliğinin ortaya çıkaracağı etkilere yönelik planlama ve yatırım yapılması gerektiğini söyleyen çok sayıda müzakere heyeti olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Dünyanın kulağı Durban’dan çıkacak kararlarda. Müzakerelerin ikinci haftasında bakanların ve devlet/hükümet başkanlarının yarından itibaren Durban’a gelişi ile heyecanlı bir hava esmeye başlıyor. Dikkatle izliyoruz!


Sayfa Yükleniyor...