Edebiyatta müstehcenlik olmaz

Enis Batur, Sel Yayıncılık'ın üç kitabı hakkında 'müstehcen' oldukları için dava açılması konusunda noktayı koydu: "Edebiyatta müstehcenlik olmaz."

Edebiyatta müstehcenlik olmaz

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sel Yayıncılık’ın Cinsel Kitaplar dizisinden yayımladığı Ben Mila’nın “Perinin Sarkacı”, Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları”, Fransız P.V.’nin yayıma hazırladığı “Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları” ve Juan Manuel de Prada’nın “Kukular Kitabı” hakkında soruşturma başlattı.


Savcılık, “Kukular Kitabı”nı edebi eser olarak değerlendirirken diğer üç kitap hakkında dava açılmasına karar verdi. Savcılık soruşturması, TCK’nın müstehcenlikle ilgili 226. maddesine dayandırılıyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Sel Yayıncılık Sahibi İrfan Sancı, “Bir kitabın edebiyat eseri olup olmadığına karar verecek olan başta o kitabın yayıncısı-editörü, eleştirmen ve okurdur” görüşünde.

ntvmsnbc’ye konuşan yazar Enis Batur da, Sancı'nın sözlerine katılarak “Bu konunun mahkemelerle hiçbir ilgisi yok. Mahkeme bir merci değil. Mahkemelerin bu tarz mercilerden sözgelimi bilirkişilerden görüş almadan dava süreci başlatmasıda bana çok aykırı geliyor. Dava süreci başlamadan halledilmeli bunlar. Hukuki dava süreci başlatılıyor, kitabın dolaşımda kalması engelleniyor. Bu benim başımada geldi. Kitabı okurdan esirgediler. Buna hakları yok. Önceden bu araştırmayı yapmaları gerekir ki dava açabilsinler.

OKUR-YAZAR OLARAK ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ ALINIYOR
Kitap yayınlandıktan sonra diyelim ki bir suç duyurusu bir ihbar mektubu mahkemenin eline ulaştığında otomatik olarak o kitabın yayınının, dağıtımının durdurulması buyurgan bir yaklaşım. Sonra aradan iki yıl geçtikten sonra serbest bırakılıyorsa bunun bedelini bir biçimde ödemeye yanaşıyor mu mahkemeler... yanaşmıyorlar. Bedeli derken bunun bedeli maddi olarak ödenecek bir bedelde değil ayrıca. Bunu aşan bir boyutu var. Özgürlüğümüzün okur-yazar olarak elimizden bu kadar rahat ve kolay bir biçimde alınması kabul edilebilir birşey değil” diyor.


TEMELDE MUHAFAZAKARLIK GÜDÜSÜ VAR
Bunlar o kadar ilkel geride kalmış konular olarak gözüküyor ki ama bir yandan da durmadan başımıza gelmeye de devam ediyor. Edebiyat alanında müstehcenlik diye bir kavramın geçerli olduğunu düşünmüyorum böyle bir kesişme yok. Cinselliğin konu edilmesi; müstehcenlik tanısıyla buluşturulup, görünüşte hukuki bir statü yaratılmaya çalışılıyor ama aslında bunun temelinde muhafazakarlık güdüsü ağır basıyor. Konuşulmasını istemedikleri bir alana girilmesi rahatsızlık yaratıyor. Oysa ne kadar konuşursak o kadar rahatlayabileceğimiz bir alan cinsellik. Sonuç olarak önemli edebiyatçıların özellikle Apollinaer’in de aralarında olması utanç duygusu veriyor ki nerdeyse yüz yaşına basmış bir metinden bahsediyoruz. Bu tarz metinler bizi kuşatan karanlıktan kurtulmamızı sağlayacak metinler tam tersi bunları yasaklayarak bu karanlığın dozunu arttırıyoruz. Müstehcenlik kavramını edebiyatın hiçbiryerine sokamayız.

Edebi eseri tanımlamakda kolay değil. Her eser üzerinden düşünce geliştirmek durumundayız. Çok genel edebi eser tanımı yapılabileceğini sanmıyorum. Çünkü bugün edebiyatın alanına aslında girmeyen yapıtlarda edebiyat ürünüymüş gibi piyasada yer alabiliyor. Dolayısıyla bir edebiyat yapıtının özelliklerini her seferinde o yapıta bakarak tanımlayabiliriz ancak. Genel geçer bir tanım yok elimizde.

'MÜSTEHCEN' BULUNARAK YARGILANAN KİTAPLAR
Daha önce Chuck Palahniuk'un 'Tıkanma', Simon Reynolds ve Joy Press'ın birlikte hazırladığı 'Seks İsyanları Toplumsal Cinsiyet Başkaldırı ve Rock Roll', Marquis de Sade'ın 'Yatak Odasında Felsefe', Dragan Babic'in 'Son Sürgün'ü, Murat Hiçyılmaz'ın 'Aum', Metin Üstündağ’ın 'Pazar Sevişgenler i' adlı karikatür kitabı, Fransız yazar Alina Reyes' in " Lilith" adlı romanı, Enis Batur' un romanı 'Elma', Mehmet Ergüven'in 'Pusudaki Ten' ve Jeanne Cordelier'in 'Pamuk Prenses’in Ölümü' kitapları haklarında açılan müstehcenlik davalarından beraat etti.

Sayfa Yükleniyor...