Erdoğan Obama'ya uranyum mektubu yazacak

İran ile tarihi anlaşmaya imza atan Türkiye, ABD ve Avrupalı ülkeleri de yanına almak istiyor, Erdoğan Obama'ya bir mektup yazacak. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran'a yaptırım yolu seçilirse psikolojik zeminin zarar göreceğine dikkat çekti.

İran'ı razı etti, şimdi uranyum takas anlaşmasına dudak büken Batılı ülkeleri iknaya çabalıyor, diplomasi trafiği hız kazandı.

ABD ve Rus Dışişleri ile telefonla sürekli bağlantı halinde olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün yerli ve uluslararası basının karşısına çıktı ve anlaşmayı anlattı.

Bugünün karşılıklı suçlamalar günü olmadığını, olumsuz senaryolarla ortalığın bulandırılmaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "İran yönetimi 'ye duyduğu güveni ispat etmiştir, biz bu güvenin hakkını vereceğiz" dedi.

Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BM'deki daimi üyelerin liderleriyle görüşmeler yapacağını bildirdi. ABD Başkanı Barack Obama'nın Erdoğan'a hitaben yazdığı mektubun karşılığını bulacağını açıklayan Davutoğlu, bu noktada Türkiye'nin sağladığı hususların Obama nezdinde de Başbakan Erdoğan tarafından teyit edileceğini söyledi.

Anlaşmanın virgülüne kadar müzakere edilen ve titizlikle yazılan bir metin olduğunu, herkesin dikkatle okuması gerektiğini ifade eden Dışişleri Bakanı, "Nükleer enerjiyi barışçıl yollarla elde etmek herkesin hakkıdır" diye konuştu.

PSİKOLOJİK EŞİK GEÇİLDİ
Son dönemde yapılan en önemli atılımın Tahran'da nükleer uranyumun değiş-tokuşu konusunda yapılan anlaşma olduğunu belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"Uluslararası toplum, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, 'P5 artı 1' ile İran arasında son yıllarda artan düzeyde yaşanan karşılıklı güven bunalımı, gerilimler söz konusu olmuştur. Dünkü anlaşmayla her şeyden önce güven bunalımının aşılması konusunda önemli bir eşik geçilmiştir. Bunu ısrarla  vurguluyorum. Son 30 yıla bakıldığında, İran'ın mutabık şekilde gerçekleştirdiği en önemli diplomatik açılımlardan biri, dün söz konusu olmuştur. Bu psikolojik eşiğin aşılması, ümit ederiz ki bölge ve dünyaya yeni bir barış rüzgarı estirir.

Bu psikolojik eşiğin aşılması kolay olmamıştır. Çok büyük çabalar sarf edilmiştir. Alınan sonucun, doğru okunması lazım. Alınan sonucun hem İran hem de 'P5 artı 1' tarafından başta ABD olmak üzere doğru okunması ve ortaya çıkan yeni durumun hakkıyla değerlendirilmesi lazım. Geçmişte birçok fırsatlar kaçmış olabilir, bugün fırsatın kaçmasına izin verilmemesi lazım. Bu psikolojik eşiğin  aşılmasından sonra ayrıca dünkü anlaşmada son derece operasyonel unsurlar yer almıştır. Dünkü anlaşma, sadece psikolojik güven metni değildir, iyi niyetin beyanı da değildir. İyi niyet beyanı da vardır. İran tarafından gerçekten son derece önemli bir adım atılmıştır, güvenin aşılması konusunda. Ama onun kadar kadar önemli ve hatta onun zeminini hazırlaması bakımından son derece operasyonel yönü iyi tanımlanmış, haftalar ve aylarca müzakereler sonucunda elde edilen bir metin var.''

Metnin, İran'dan son 10 aydır uranyum değiş-tokuşu konusunda talep edilen 3 temel unsuru içerdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Bir, İran'ın 1200 kilogram uranyumu bir seferde ülke dışında bir 3. güvenli tarafa emanet etmesi isteniyordu. 1200 kilogram olacak. Daha az olmayacak. Dünkü metinde, 1200 kilogram net olarak ifade edilmiştir. İki, bir seferde olacak, taksite bağlanmayacak. İran dün 1200 kilogramın İran dışına çıkmasına onay vermiştir. Üç, bu bir avans olarak verilecektir.''

Bunun önce karşı taraf olan Viyana grubunun zenginleştirilmiş uranyumu hazırlaması, sonra İran'ın değiş-tokuş yapması olmadığını, İran'ın bunu avans, depozito olarak Türkiye'ye vereceğini belirten Davutoğlu, ''Böylece uluslararası toplumun ilkesel 3 talebi karşılanmış durumdadır. Artık bu konuda spekülasyon yapılmaması lazım. Bize iletilen talepler bunlardır'' dedi.

ABD VE BM'NİN 3 TALEBİ KARŞILANDI
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, varılan anlaşmayla uluslararası toplumun en önemli ilkesel 3 talebinin karşılandığını belirtirken, gerek ekim ayında eski Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed El Baradei tarafından kendisine açılan telefon görüşmesinde, gerekse son olarak nükleer zirvede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki toplantıda dile getirilen unsurların bunlar olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu 3 unsur karşılanmıştır. Bu 3 unsurun karşılanmasıyla yetinilmemiştir. Operasyonel olarak son derece önemli olan bir takvim de ortaya konulmuştur. Bu takvim nedir? İran, bir hafta içinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK) bu konudaki iradesini yansıtan ve anlaşmayı da ekine koyan bir metin gönderecek. Bu konudaki taahhüdünü UAEK'una da beyan edecek. Sonra yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyumu temin edecek Viyana Grubunun onayı sonrasında da en geç 1 ay içinde uranyumu Türkiye'ye verecek. Uranyum Türkiye'de en fazla 11 ay kalacak ve 12. ayın bitimine kadar da Viyana Grubu, 120 kilogramlık orta zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye tarafına iletecek ve Türkiye bunu İran ile değiş-tokuş edip, bu anlaşmazlığın tümüyle bertaraf edilmesinin önü açılacak.

Haftalık, aylık, yıllık bazda bir takvim ortaya konulmuştur. Ortada bir belirsizlik söz konusu değildir. İran tarafında net bir siyasi irade vardır ve buna imza koyan Türkiye ile Brezilya gibi uluslararası itibarı yüksek, sözü söz olan ülkeler imza atmıştır ve bu bir takvime bağlanmıştır. Bundan sonra spekülasyonları ve muhtemel şüpheleri dile getirmeler değil, oturup, sağlanan bu temin üzerinde gerçek bir barışın önünün açılması gerekmektedir. Bizim uluslararası topluma çağrımız budur. Gün yeni şüphe beyanları dile getirme, karşılıklı yeni suçlamalar günü değildir. Yoğun çaba ve büyük emeklerle son derece önemli bir başarı elde edilmiştir. Gün, bütün tarafların sorumluluk duygusu içinde nihai barışı tesis etme günüdür.''

İRAN TÜRKİYE'YE GÜVENİNİ İSPAT ETTİ
İran yönetiminin Türkiye'ye duyduğu güveni ispat ettiğini belirten Davutoğlu, İran halkının Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı'na, Başbakanı'na duyduğu güveni bu anlaşmayla gösterdiğini söyledi.

Davutoğlu, ''Biz bu güvenin hakkını vereceğiz. Bize verilecek emanet, İran'ın malı olmaya devam edecek. Ama bu emaneti, anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesine kadar elimizde kendi emanetimiz olarak muhafaza edeceğiz. Bu, devlet geleneği son derece güçlü olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin garantisidir. Bu garantiye, hem müttefiklerimiz hem komşumuz itimat etmelidir. Bu  garantinin arkasında, Türkiye'nin her şartta duracağının teminatının olduğunu da bilmelidirler. Bundan sonra atılacak adımların soğuk kanlı şekilde ve yapılan taahhütlere uygun şekilde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır'' diye konuştu.

BAŞ DÖNDÜREN DİPLOMATİK TRAFİK
Davutoğlu, dün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile, akşam saatlerinde de eski ABD Başkanı Bill Clinton ile görüştüğünü, bir ay sonra Çin Dışişleri Bakanı ile görüşeceğini, bugün de bütün BM Güvenlik Konseyi daimi ve daimi olmayan üyeleriyle telefonla temas kuracağını anlattı.

Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorim ile imza attıkları metnin, BM Genel Sekreteri, BM Güvenlik Konseyi üyelerine iletileceğini ve BM metni haline dönüştürüleceğini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

''Böylece, belli bağlayıcılığı olan, bir anlamda taahhüt içeren bir BM metni dokümanı haline getirilecek. Bundan sonraki süreci de adım adım takip edeceğiz. Bizim yeni dış politika yöntemimiz görülmüştür. Başladığımız işi takip ederiz, yorulmayız, yılmayız ve sonuna kadar siyasi iradeyi kullanıp, her türlü psikolojik problemi, eşiği aşarak netice almaya çalışırız. Bunun arkasında Türkiye'nin itibarı vardır, Türkiye'nin emekleriyle ortaya konan uluslararası itibar vardır. Diplomasimizin güvenilirliği vardır. Bu güvenilirliği sonuna kadar değerlendirmeye devam edeceğiz.''

İMZANIN PERDE ARKASI
Dışişleri Bakanı, İran'ın uranyum takasıyla ilgili Türkiye, İran ve Brezilya arasında sağlanan anlaşmaya değinirken, ilk İran ziyaretinin 12 Eylül 2009 tarihinde olduğunu, o günden bugüne İran'a 7 kez gittiğini hatırlattı. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki'nin de 5 kez Türkiye'ye geldiğini ifade eden Davutoğlu, Başbakan Erdoğan'ın 2009 yılının Ekim ayında İran'a son derece kritik bir ziyaret yaptığını ve dünkü anlaşmanın zemininin hazırlandığı önemli görüşmeler olduğunu anlattı. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de İSEDAK toplantısı dolayısıyla İstanbul'a gelen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile bu konuyu ele aldığını ifade etti.

ERDOĞAN OBAMA'YA TUTUMUNU İLETTİ
ABD Başkanı Barack Obama ile Aralık ve Nisan aylarında yapılan görüşmelerde, Başbakan Erdoğan'ın tutumunu net bir şekilde ilettiğini vurgulayan Davutoğlu, ''Bir anlamda bu meselenin Türkiye'nin şu veya bu politika tercihi değil, ilkesel bir pozisyonu olduğu ve bunun arkasında sonuna kadar duracağı konusunda hem ABD'ye, hem İran'a gerekli mesajlar her düzeyde iletildi'' diye konuştu.

İran Dışişleri Bakanı Muttaki ile bu süreçte 40'ı aşkın telefon görüşmesi yaptığını, bir o kadar telefon görüşmesini de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve birçok Batılı dışişleri bakanlarıyla yaptığını kaydeden Davutoğlu, dünkü anlaşmanın bütün bu çabaların üzerine imzalandığını vurguladı.

Davutoğlu, şunları söyledi:

''Sadece dün aralıksız 18 saat, sabah 06.30'dan gece 23.30'a kadar süren görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerin Rusya ve Yunanistan gibi iki önemli görüşmenin arkasından geldiğini de göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum. Bunu şunun için vurguluyorum: 'Çok önemli işler yaptık' anlamında değil, bu işe büyük emek verilmiştir. Bu verdiğimiz emeğin arkasını takip etmeye devam edeceğiz. Dün bir başarı sağlandı diye oturup bunu taraflara bırakmayacağız. Türkiye olarak sağlanan bu başarının arkasında bütün milletimizin iradesi ve güveni olduğu bilinciyle süreci sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu herkesten önce bizim meselemizdir. Biz bölgemizde savaş, yaptırım, bunalım, problem alanları istemiyoruz. Barış, güvenlik, istikrar, huzur istiyoruz. Bunu, herhangi bir ülke veya tarafa karşı değil, Türkiye'nin bölgesel, küresel vizyonu sonucu yapıyoruz.''



NÜKLEER TEKNOLOJİ HERKESİN HAKKI
Davutoğlu, basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Batılı ülkelerden, anlaşmada İran'ın uranyumu zenginleştirmeyi durduracağına yönelik bir taahhüt olmadığı ve endişeleri gidermediği yönünde yorumlar geldi. Bu anlaşma, krizin aşılmasında sağlıklı bir çözüm olacağı konusunda sizi endişelendiriyor mu'' sorusuna karşılık şöyle konuştu:

''Hayır. Bu bizim için ilkesel bir durumdur. Artık uluslararası örgütlerde ve konvansiyonlarda istisnai örnekler, olumlu ya da olumsuz anlamda kalmamalıdır. Bir kural hangi ülkeye nasıl uygulanıyorsa diğer ülkeye de uygulanmalıdır. Net olarak şunu söylüyorum: Nükleer teknolojiyi barışçıl yollarla elde etme hakkı bütün ülkelerin hakkıdır, İran'ın da Türkiye'nin de herhangi bir başka ülkenin de hakkıdır. Herkesin bu anlamda uluslararası sorumlulukları aynıdır. Dün yapılan metin, virgülüne kadar müzakere edilip, saatlerce uğraşılan bir metindir ve titizlikle yazılmıştır. Herkese bu metni doğru okumasını tavsiye ederiz. Birinci paragrafta, İran'ın nükleer enerji elde etme hakkı tehir edilmiştir. Çünkü bu İran'ın hakkıdır... Ama ne şartla hakkıdır, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kurallarına uymak şartıyla. Bu metinde, NPT maddelerine atıf da vardır. Barışçıl amaçla olmak şartıyla barış amaçlı olduktan sonra, bu süreçte Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile koordine ve denetim altında olduktan ve bu denetim hakkıyla yapıldıktan sonra, kimsenin buna itiraz etmemesi gerekir. Bu bakımdan şüpheli ülkeler kategorisi, güvenilen ülkeler kategorisi koyduğunuz zaman bir kategori için şüpheli olan başka bir taraf için güvenilir olabilir. Böyle bir kategori, uluslararası, objektif kategori değildir.''

İRAN KURALLARA UYMALI
İran'ın kurallara uyması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, İran kurallara uyduğu zaman herhangi bir başka tarafın da çıkıp İran'ı, muhtemel niyetleri konusunda sorgulayarak mahkum etmemesi gerektiğini, varsa ortada ispat edilen açık bir delilin ortaya konulması gerektiğini belirtti.

Talep edilen takas konusunda açık bir metnin ortaya konulduğunu, somut bir şey elde edildiğini ifade eden Bakan Davutoğlu, şunları belirtti:

''Somut olmayan bir talebin karşılanması da çok zor olur. Batı'dan gelen yorumları ben de gördüm. Kendileriyle de konuştum, izah ettim. Ancak bu yorumların ötesinde metne ve metnin içerdiği unsurlara doğru ve geleceğe dönük bakmak lazım. 'Geçmişte şunlar olmadı' diyerek, olmayan şeyler üzerine varsayımla hareket etseydik, biz bu neticeyi elde edemezdik. Bize çok söylendi. 'Türkiye kullanılıyor, naif ve olayları fark edemeyecek kadar iyi niyetli' denildi. Bana  dönük olarak, akademisyen olmamla irtibatlandırıldı, 'ütopik, hayalci' denildi. Eğer bu tür psikolojik faktörlere ağırlık verseydik, netice almamız çok zordu. Objektif kuralları koymak ve bu kurallara uygun dış politika sürecini yürütmek lazım. Ben bu konuda, geçmişte iyimserdim, gelecek için daha da iyimserim. Dün elde edilen sonuç, İran için önemli psikolojik fedakarlık içeren bir sonuçtur. İran kamuoyunu, Türkiye'ye güvenmesi dışında uluslararası kamuoyuna güvenir hale getirmek lazım. Mutlaka spekülatif ve tırmandırıcı söylemlerden kaçınmak lazım. Edindiğimiz olumlu unsurlara bakmamız lazım. Benim sürece inancım tam. Ortada çok açık taahhütler vardır. Bunun gereği yapıldıkça da Batı'da da tekrar güven inşa edilecektir. Bugün olumlu senaryolar günüdür. Yaptırımlar da dahil olmak üzere olumsuz senaryoları gündemde tutarak, ortalığı bulandırma günü değildir.''

Türkiye'nin Brezilya ile birlikte son 10 aydır yürüttüğü diplomaside amacın takasın gerçekleştirilmesiyle güvenin sağlanması olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

''Dün bu hedef gerçekleşmiştir. Bütün hedeflerin bir anda ve pakette gerçekleşmesini beklemek, o hedeflerin kendisiyle ve o hedefi yürütecek tarafla uyumlu değil. İran'ın, uranyum zenginleştirme programı ile ilgili kurallar, P5 1 ile İran arasında yürütülen müzakerelerin konularıdır. Türkiye'nin takası ile ilgili konular değildir. Yani biz, P5 1 adına İran'la zenginleştirmenin nasıl yönetileceğini UAEK adına müzakere etme yetkisine sahip değiliz, yapmayız da bunu, bu bizim alanımız değil. Bizden elde edilmesi istenilen şey; İran'a gerekli güvencelerin verilerek, takasın gerçekleşmesiydi. Zenginleştirme konusu, UAEK ve P5 1'de.''

Dünkü metnin en önemli unsurlarından birisinin de İran tarafının Ashton ile görüşmeye hazır olduğunu metne geçirmesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şimdi yapılması gereken, sağlanan anlaşmanın oluşturduğu psikolojik zemin üzerinde İran nükleer programının geleceğiyle ilgili tarafların iyi niyetle oturup, konuşmalarıdır. Orada biz yokuz, ama istenirse dün Brezilya ile de konuştuk, P5 1 2 yaparız. Türkiye ile Brezilya da buna katılır. O zaman, nükleer zenginleştirme konusunda görüş bildirir ve bu yetkiyi kendimizde görürüz. Ama ben bütün UAEK adına bende olmayan bir yetkiyi kullanarak, İran'la müzakere etmem. İran dün bu açıklamaları yaparken, 30 yıl içindeki en önemli adımı attıktan sonra bu açıklamayı yapmıştır. Gerekli esnekliği ve iyi niyeti gösterdikten sonra kendi kamuoyunu da İran'ın nükleer teknoloji geliştirme hakkını teyit eder anlamında yapmıştır, bunu böyle okumak lazım.''




KARADENİZ VE EGE DOSTLUK DENİZİ OLACAK
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, diğer gelişmeleri de değerlendirdi.

Yunanistan ve Rusya ile yapılan anlaşmaların ''devrim niteliğinde'' olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin bütün Soğuk Savaş süresince karşı kutbun temsilcisi gibi gördüğü Sovyetler Birliği ve onun devamı olan Rusya'nın ve bir anlamda kendi ittifak sistemi içinde olduğu, çok ciddi sıkıntılar içinde yaşadığı Yunanistan ile yüksek düzeyli iş birliği konseyleri kurduğunu anlattı.

Davutoğlu, ''Bu anlaşmalarla, ekonomilerimiz entegre olacak, vizeler kalkacak, halklarımız kaynaşacak, Karadeniz ve Ege dostluk denizleri haline dönüşecek, bundan emin olunuz'' diye konuştu.

YUNANİSTAN'LA TARİHİ ANLAŞMALAR
Türkiye'nin takip ettiği dış politikanın hep dostluk üzerine kurulu olacağını belirten Davutoğlu, ''Yunanistan gezisinin tarihi değerini, bütün Cumhuriyet döneminde Yunanistan ile yapılan anlaşmaların 35 iken, sadece bir günde anlaşma sayısının 22 olması da gösteriyor. 1950-1999 yılları arasında 49 yılda Yunanistan ile yapılan anlaşma sayısı 7'dir. Bir günde yaptığımız anlaşma sayısı 22'dir. Hiçbir şekilde, hiçbir dış ve iç faktör Türkiye'nin kararlı şekilde komşularıyla kurduğu 'sıfır sorun, maksimum entegrasyon' politikasını değiştirmeyecektir. Belki zorluklarla karşılaşacağız, belki yanlış anlaşılmalar olacak, ama sonuca mutlaka ulaşacağız.''

YENİ HEDEF UKRAYNA
Davutoğlu, aynı mekanizmayı, geçen haftalarda ziyaret ettiği Ukrayna ile de kuracaklarını belirterek, dün Başbakan Erdoğan'ın Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile yüksek iş birliği konseyi kurma kararını açıkladıklarını, gelecek ay da bunun ön hazırlıklarını tamamlayıp, anlaşmaya hazır hale getireceklerini söyledi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ''Geçtiğimiz bir ay, komşular ve uluslararası çözüm alanlarında nasıl aktif olduysak, önümüzdeki 1-1,5 ay içinde önemli zirvelere ya katılacağız ya da ev sahipliği yapacağız. Türkiye, uluslararası alanda önümüzdeki ay önemli bir aktivite sergileyecek'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...