Erdoğan seçim için iki tarih verdi

Başbakan, milletvekili seçimlerinin 2011 veya 2012'de yapılabileceğini söyledi. İki tarih verdiğini hatırlatan gazeteciye "Kararını biz vermiyoruz da onun için" dedi.

Erdoğan seçim için iki tarih verdi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Düzce il kongresine katıldı.

Erdoğan, konuşmasında milletvekili seçimlerinin ne zaman yapılacağıyla ilgili iki ayrı tarih verdi:

Geleceğe çok daha güçlü yürümemiz lazım. Çok daha inançla birlik, beraberlik içerisinde yürümemiz lazım. İnanıyorum ki burada sizin iradeniz önemli. 2011'de mi olur, 2012'de mi olur? Yapılacak milletvekili seçimlerinden Düzce, bu gücünü daha da artırarak çıkmalı."

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin "Seçim tarihiyle ilgili yeni bir tartışma yarattınız aslında. 2011 ya da 2012 olabilir, henüz bilmiyorum dediniz" sözleri üzerine, "Kararını biz vermiyoruz da onun için" dedi.

Erdoğan kongrede yaptığı konuşmada Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi konusunda da açıklamalar yaptı.

MAYINLI ARAZİDE PEŞKEŞ YANITI
Muhalefetin 'nin meseleleri konusunda sürekli engelleyici bir tutum içerisinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "Dikkat edin bunu sürekli yapıyorlar. Ben şunu söylüyorum, diyorum ki 'Gelin, bir yanlış mı var, bu yanlışı açıklayın, tespit edin ve bu yanlış karşısında ama rica ediyorum önerinizi söyleyin. Bak bu yanlıştır, şöyle yapılması gerekir' deyin. 'İstemezük' demeyin. 'Ya için bu faydalıdır' deyin. Bunu söyleyin.

Ama böyle bir şey ne yazık ki göremedik. Hep engelledi. Zaman kaybettiriyorlar. Her konuda, AB konusunda aynı şeyi yaptılar. Mesela son zamanlarda bir mayın temizleme olayı yaşadık. 6 madde, iki hafta dört günümüzü aldılar. 6 madde düşünebiliyor musunuz? Nedir bu? Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi, Suriye tarafı bunu yaptı. Biz de bunu yapalım istedik ve bunu yapmak suretiyle o bölgede yaklaşık 210 bin dönümlük organik tarım yapabileceğimiz alan kazanalım. Hemen yakıştırma başladı, 'Siz burayı İsrail'e, Yahudilere peşkeş çekeceksiniz'. Hep aynı şeyler" dedi.

"BU KADAR MI KOLAY MI?"
Erdoğan, bu zihniyetin hala aynı yerde bulunduğunu belirterek, "Biz ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa bunun güvenliğinden tutunuz, alacağımız neticeye karşı her şeyin tedbirini alırız. Eğer bu ülkede, bu ülkenin yönetimleri, ülkesinin güvenliği noktasında samimi davranamadığı takdirde, bunun her türlü güvenlik mekanizmaları vardır. Bu kadar basit midir bu ülkenin vatan toprakları üzerinde yatırım yapan küresel sermaye, şu dinden, bu dinden geldi diye 'Eyvah Türkiye elden gidiyor' demek. Bu kadar kolay mı?

Yıllarca bu ülkede bir şeyler yapıldı. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Bunların üzerinde durarak bir düşünmek lazım. Ama aklıselim ile bunların üzerinde düşünülmedi. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara zaman içerisinde zaman zaman biz de düştük ama aklıselim ile düşününce şuralarda ne gibi yanlışlar yaptık ki şöyle bir başımızı iki elimizin arasına aldığımızda hakikaten ne yanlışlar yapmışsınız diyorsunuz.

Ve bu iddiaların içerisinde bulunanların hepsi 'görüşmeyin' dedikleri ülkelerle geçmişte anlaşmalar yaptılar. Bakarsınız buğuz eder, açın cemaziyelevvellerine bakın hepsi 'Amerika ile acaba nasıl bir araya gelebiliriz' diye hep bunun gayreti içine girmişlerdir. İsrail'e taan eder, ama geçmişte açın bakın dosyalarına onların da İsrail'le ne tür anlaşmalar içinde olduklarını görürsünüz" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE CÜCE BİR ÜLKE DEĞİL"
Başbakan Erdoğan, ''Gelişen dünyada bu tür anlaşmaları devletlerin birbiriyle yapmaması, görüşmemesi mümkün mü? Bu konuları aşamıyorsanız demek ki siz kendinize inanmıyorsunuz'' dedi.

Erdoğan, düşüncesine inanmayan bir hareketin bir ülkede düşünce hürriyetinden bahsedemeyeceğini söyledi. Recep Tayyip Erdoğan, "İnancına güvenmeyen bir ülke, bir topluluk, inanç hürriyetinden bahsedemez. Eğer siz inancınıza güveniyorsanız, düşüncenize güveniyorsanız, kendinize güveniyorsanız rahat olun. Ama yok siz kendinize güvenmiyorsanız, düşüncenize, inancınıza güvenmiyorsanız ondan sonra bir ufacık topluluk bile sizi ne yapar, devamlı terbiye eder. Kusura bakmayın Türkiye Cumhuriyeti bu kadar cüce bir ülke değildir. Bunu böyle bilelim" diye konuştu.

"TRENDEN İNEN OLUR, KENDİ TAKDİRLERİDİR"
Erdoğan, konuşmasının devamında, birliklerini korumanın her şeyin üstünde olduğunu belirterek, ''Oradan kaybettiğimiz anda bir dargınlar kümesi oluşuyor. Bu hareket dargınlar kümesi oluşturmasın istiyorum. Nasıl başladık, nasıl büyüdük, bu hareket büyümeye devam etsin. Bu hareket küçülme kabul etmez, devamlı kucaklayacağız. Trenden inen olur, onlar kendi takdiridir. Biz onları zorla burada tutamayız. Bu siyasettir. Ama bu tren de çok hızlı gidiyor. Bir daha yetişmek mümkün değil'' dedi.





Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye sınırlarındaki mayınların temizlenmesi konusunun, ne vatanseverlik ne de vatan düşmanlığı olduğunu söyledi.

Arınç, Manisa'nın Turgutlu ilçesindeki temaslarından sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin kanun tasarısıyla ilgili TBMM'de haksız eleştiriler olduğunu belirten Arınç, ''Özellikle CHP ve MHP, kanunla doğrudan ilgisi olmayan konuları gündeme getirerek Hükümeti sadece yanlış yapmakla değil, neredeyse ihanetle suçluyor. Çok yanlış. Bir defa bu konu, çok teknik konudur. Yıllarca evvel döşenmiş mayınlar var o bölgede. Suriye kendi tarafındaki mayınları temizledi, tarıma açtı. Türkiye tarafında da büyükçe bir arazide mayınların temizlenip, tarıma açılması düşünülüyor.

Artık Türkiye, sınırlarında beraber bulunduğu ülkelerle sıfır sorun yaşayan bir ülkedir. Komşularıyla bütün ilişkilerini en üst düzeye çıkarmış bir Türkiye'nin zamanında belli gayelerle döşenmiş mayınları temizlemesi ve bölgenin tarıma açık hale getirilmesi Türkiye'nin ekonomisine ve Türk Hükümetine çok büyük katma değer kazandıracaktır'' dedi.

''GÜVENLİK ŞERİDİ BIRAKILIYOR''
Türkiye'de mayın temizleme işi yapan bir askeri bölük olduğunu ve bunların kendilerine devredilen küçük yerleri zaman içinde temizlediğini anlatan Bülent Arınç, ''Ama böylesine muhtevalı, kapsamlı bir temizlik için Genelkurmayımızın, Silahlı Kuvvetlerin içerisinde yeterli donanım ve eleman maalesef bulunmuyor. Yoksa öncelikle Silahlı Kuvvetler'in, kendi döşedikleri mayınları elbette zaman içinde kaldırması gerekirdi. Bu 5 seneden beri tartışması yapılan bir konu. Öncelikle Genelkurmay'a bu konuda yetki verildi, kendilerine imkan tanındı. Onlar böyle kapsamlı bir temizliği yapamayacaklarını söyledi.

Daha sonra NATO imkanları çerçevesinde NAMSA diye bir kuruluş var. Onun bu işi yapabileceği düşünüldü. Onlar da böyle kapsamlı bir temizliği bu kadar kısa zamanda yapamayacaklarını söyledi. Dolayısıyla bunun hizmet alımı suretiyle yapılması ve daha sonra temizleme alanının, yap işlet devret modeliyle tarıma açık hale getirilmesi düşünüldü. Konu ne vatanseverlik ne de vatan düşmanlığı. Bu sınırlar, bize ait topraklardır. Elbette hudut güvenliğimizin sağlanması bakımından güvenlik şeridi de bırakılmaktadır. Bununla ilgili askeri ve teknik konulara çok önem veriliyor. Tabii ki böyle masraflı bir işi alabilecek firmanın da buradan çalıştırmak üzere kar etmesi lazım'' şeklinde konuştu.

''MUHALEFET İSTİSMAR EDİYOR''
Muhalefetin ihaleyi alacak firmanın ''Musevi ya da Yahudi firmalar olacağını'' söylediğini ifade eden Bakan Arınç, ''Birincisi bu çok kötü bir ayrımcılıktır. İkincisi şimdiden nasıl ve kimin bu ihaleyi alacağını nereden biliyorlar? Bunu sorduğunuzda cevabını alamıyorsunuz. Cevabını veremezler, çünkü böyle bir şey yok. Kaldı ki ihaleyi Maliye Bakanlığımız yaparken, ilgili kurumlarla tek tek görüşmek üzere, başta Milli Savunma Bakanlığı olmak üzere bu ihalenin Türkiye'nin güvenliği ve ekonomisi için neler getireceğini de ayrıca düşünecektir. İhaleyi verip vermeme konusunda, ihaleyi yapan makamın yetkisi olduğuna göre, nasıl böyle bir korkuyla bu kanunun çıkmasını engellemeye çalışıyorlar, doğrusu bunu anlamak mümkün değildir.

Kanun çıkacaktır, bildiğim kadarıyla son iki maddesi geldi. Böylesine yüksek maliyetli bir işi yapabilecek firma bulunabilirse, tabii ki bir yarışma suretiyle, açık ihale suretiyle yapılacaktır. Bu topraklarda organik tarım yapılması konusunda yap işlet devret modeli uygulanabilecektir. Muhalefet maalesef bu konuyu istismar ediyor. Gerçek onların söylediği konular gibi değil'' ifadelerini kullandı.

NİKEL MADENİ
Turgutlu Çal Dağı'nda nikel madenin işletilmesine ilişkin soru üzerine Bülent Arınç, bu madeni işletmek isteyen firmaya zamanında ÇED raporunun verildiğini ancak sivil toplum örgütlerinden birinin raporun uygunsuz olduğu yolunda İdare Mahkemesi'ne 2 ayrı dava açtığını söyledi.

İki davanın da sonuçlandığını belirten Arınç, ''İki davanın da teknik bilirkişileri, ittifakla bu yapılacak iş konusunda ÇED raporunun doğru olduğunu, bu firmanın bu işi yapabilmesi için gerekli tüm önlemleri fazlasıyla aldığını göstermiş. Mahkeme kararları kesinleştiriği için Çevre Bakanlığı'nın bu firmaya çalışma izni vermesi gerçekleşmiş. Dolayısıyla buna itiraz edenler İdare Mahkemesi'ni veya İdare Mahkemesi'nin kararını eleştiriyorlarsa, Türkiye'de yargı bağımsızdır. Bu benim isteğimle, sizin isteğinizle, Başbakan'ın arzusuyla olacak bir şey değildir.

Çal Dağı'ndaki nikel madeninin çıkarılması ama bunu çıkarırken de su kaynaklarına, çevreye, dağa, ormana zarar vermemesi gerekiyor. İdare Mahkemesi'nin kararlarında da kesinlikle zarar vermeyeceği konusunda kabul var. Bunu bu Hükümet vermedi, mahkemeler verdi. Buna itirazları olanların ellerinde delilleri, imkanları varsa yargı yoluna gitmelerinden başka çare yok'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...