Erdoğan'dan Irak Başbakanı'na tepki: Önce haddini bil

Avrasya İslam Şurası'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefinde FETÖ ve Irak Başbakanı Haydar el-İbadi vardı. Irak Başbakanı'na ''Önce haddini bil'' diyen Erdoğan ''Irak'tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin'' ifadesini kullandı.

Erdoğan'dan Irak Başbakanı'na tepki: Önce haddini bil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 9. Avrasya İslam Şurası'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'taki gelişmeler karşısında 'nin ilgisiz kalamayacağını dile getirdi.

"Irak'a ırak kalamayız, seyirci kalamayız. Oradaki kardeşlerimizin çağrısına sağır kalamayız" diyen Erdoğan, hemen her gün vatandaşlarını PKK ve DEAŞ terörüne kurban veren bir ülke olarak buradaki gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini dile getirdi.

Suriye ve Irak yönetimlerinin 'ye yönelik "insaf sınırlarını aşan" itham ve ifadelerinin hiçbir makul tarafı bulunmadığını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Irak ve Suriye'de terörle mücadele için bulunduklarını söyleyen ülkelerin çoğunun derdinin buralardaki insanlar olmadığını geçtiğimiz 6 yılda yitirilen yüz binlerce can, tahrip edilen koskoca bir tarihle acı bir şekilde hep birlikte gördük. Bu tablo karşısında azıcık vicdanı olan, mensubu bulunduğu dine hürmeti, topraklarındaki mazlumlara saygısı olan kimse Türkiye'ye destek olur, Türkiye'nin önünü açar. Buradan bir kez daha ifade ediyorum, Türkiye'nin kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur, egemenliğinde gözü yoktur. Bin yıldır beraber, kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bizim kendi topraklarımızın güvenliğini sağlamak ve bölgedeki Müslümanların esenliğini istemek dışında bir gayemiz söz konusu değildir."

"DEAŞ NEYSE FETÖ DE AYNIDIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan krizlerin İslam dünyasının yeni bir silkinişe ve uyanışa ihtiyacı olduğunu gösterdiğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Müslümanlar olarak sahih İslam geleneğinin etrafında bütünleşerek, kendimize yeni bir gelecek inşa etmeliyiz. Peygamberimizin vefatının ardından İslam dünyasında ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen ihtilafları aşacak bin 400 yıllık birikimi en doğru şekilde değerlendirecek bir dirilişi hep birlikte başlatmalıyız. Yereli ihmal etmeden, geleneği yok saymadan, zamanın ruhunu ıskalamadan geleceğe yürüyebilmeliyiz. 'Birlikte rahmet ayrılıkta azap olduğu' emri doğrultusunda hareket etmekle mükellef olduğumuzu unutmamalıyız. Bunun yolu itikadi sapmalara karşı çelik gibi sert, yorum farklılıklarına karşı ise olabildiğince hoşgörülü olmaktan geçiyor. Teröre bulaşan her örgütün aynı zamanda itikadi bir sapma içinde olduğu da bir gerçektir. Haksız yere bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak kabul eden bir dinin mensupları katliam yapmaz, katliam yapamaz. Başka kültürlerde bir kişinin ölümünü trajedi, 1 milyon kişinin ölümünü istatistik olarak görenler olabilir ama Müslüman için her bir masumun canı dünyaya bedeldir. Bizim için kendilerine tabi olmayan herkesi katleden DEAŞ neyse 15 Temmuz'da kendi halkının üzerine ateş açan FETÖ de benzer yöntemler kullanan herkes de aynıdır."

''ÖNCE HADDİNİ BİL''

Erdoğan, Türkiye'nin kendi planlarını uyguladığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Şu anda Irak'ta, yakında da Musul'da yapılacak operasyonlara aynı anlayışla, nasıl Cerablus'ta katıldıysak, nasıl Rai'de katıldıysak, evet şimdi yine söylüyorum. Şahsıma hakaretler ediyor, sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin, Irak'tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak'ın Başbakanı. Önce haddini bil... Kendileri Başika Üssü'nü kurmamız için Sayın Davutoğlu döneminde bizlere talepleri var, bunların hepsinin canlı kayıtları var ve bugün, yarın bunların hepsi televizyonlarda yayımlanacak. Buna rağmen Başika üssüne girilmiştir, şimdi diyor ki; 'Buradan çekilin.' Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusu sizlerden talimat alacak kadar kalitesini kaybetmiş değildir. Gereği neyse bunu biz gerektiği şekilde bugüne kadar nasıl yaptıysak yapmaya devam edeceğiz."

Müslüman toplumların kanaat önderlerinin, alimlerinin, ariflerinin, yöneticilerinin her türlü itikadi sapkınlığa karşı uyanık olması, harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu çerçevede kesin bir tavır sergilemeyen, gayret göstermeyen herkes tarih önünde hesap vermekten daha ötesi meşruiyetini sorgulanır hale getirmekten kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanı olsan da kurtulamazsın, başbakan da olsan kurtulamazsın, ulema-i diniyeden de olsan kurtulamazsın, ne olursan ol kurtulamazsın. Öyleyse beraber çalışacağız. Dayanışma içinde çalışacağız. İnandığımız dinin emirleri neyse, bunun gereğini hep birlikte yerine getireceğiz. Farklı medeniyetlerin iç içe geçtiği Avrasya coğrafyası bu konuda öncü olmaya, yeni bir çığır açmaya çok elverişlidir. Şayet bu açılımı Avrasya'da başarırsak diğer coğrafyalarda işimiz çok daha kolay olacaktır. Doğu ile Batı'yı buluşturma tecrübesine sahip Osmanlı Devleti'nin varisi konumundaki Türkiye, Avrasya Müslümanlarının her meselesi gibi bu hususta da unutmayım, sizlerin yanında olacaktır. Bu şurada din istismarına karşı ortaya konacak güçlü duruş tüm Müslümanlara ümit verecek, yol gösterecektir. İnşallah bu şura İslam dünyasının FETÖ başta olmak üzere dinimizi istismarlarını yapan ve sapkınlıklarıyla Müslümanlara zarar veren tüm örgütlerden kurtulma sürecini başlatan bir milat olacaktır."

"STRATEJİMİZ BUNDAN SONRA BU OLMAYACAKTIR"

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminde 241 kişinin şehit olduğunu, 2 bin 194 kişinin yaralanarak gazi olduğunu belirten Erdoğan, şehitlere rahmet, gazilere şifalar diledi.

Son üç gün içinde AK Parti Van Özalp İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Muştu ve AK Parti Diyarbakır Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert'in bölücü terör örgütü tarafından şehit edildiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunlara sorduğunuz zaman 'Bizim sivillerle işimiz yok' diyorlar. Daha şurada, 2013'te sokağa halkı çağırarak 53 kişinin ölümüne, Yasin Börü yavrumuzu -13-14 yaşında- 3. kattan onu atmak suretiyle, arabayla üzerinden geçmek suretiyle şehit edenler kimdi Yine aynı örgüt mensuplarıydı. Şimdi de aynen bunları yapmaya çalışıyor. Değerli kardeşlerim, bugün buradan onu da anons ediyorum: Stratejimiz bundan sonra bu olmayacaktır. Terörle mücadelede içeride de stratejimiz bundan sonra bu olmayacaktır. Daha farklı bir stratejiyle terörle mücadelenin üzerine gideceğiz. Çünkü bu ülkede bu günahsız insanları, Kürt olmaktan başka günahı olmayan ama onların istemediği farklı bir siyasi partide görev yaptığı için öldürmeye teşebbüs edenler bunun bedelini çok ağır ödeyecektir. Buna asla müsaade edemeyiz. Eğer edersek biz bunun hesabını ödeyemeyiz. Onun için bundan sonraki süreç bu noktada da çok daha farklı olacaktır."

Erdoğan konuşmasında, Diyanet İşleri Bakanlığınca düzenlenen şuranın başarılı geçmesini, Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.

Avrupa'dan, Balkanlar'dan, Kafkaslar'dan, Karadeniz Havzasından, Volga Bölgesi'nden ve Orta Asya'dan toplantı için Türkiye'ye gelen alimlere, din adamlarına hoş geldiniz diyen Erdoğan, bu toplantının Avrupa ve Asya kıtalarını birleştiren İstanbul'da, şehrin güzelliklerini en çarpıcı biçimde yansıtan mekanlardan biri olan Dolmabahçe külliyesinde gerçekleştirilmesinin de ayrıca önemli olduğunu kaydetti.

Erdoğan, bu toplantının asıl öneminin, Türkiye'de 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminin ardından yapılması olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ülkemizdeki darbe klasik bir darbe girişimi olsaydı, bu şuranın gündeminde yer almazdı. 15 Temmuz'u farklı ve bu heyet açısından önemli kılan husus; darbe girişiminde bulunanların kendilerini dini bir cemaat, liderlerini de sözüm ona mehdi olarak görüyor olmalarıdır. Darbecileri motive eden, yıllar boyunca kendilerini gizlemek için adeta çift kişilikli bir hayat sürmeye iten, sonuçta kendi milletine ve ülkesine silah doğrultacak, kan akıtacak şekilde gözlerini karartan sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz. Çünkü bu tehdit sadece Türkiye'ye mahsus bir tehdit değildir. İslam coğrafyasını kana ve ateşe bulayan El- Kaide gibi, DEAŞ gibi, bu tür örgütlerin de kendilerince çok ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunu unutmamalıyız. Fetullahçı Terör Örgütü, kısaca FETÖ olarak adlandırdığımız yapı hem itikadi sapkınlığıyla hem de eğitim ve ticaret odaklı yöntemleriyle Müslümanlar ve tüm dünya için DEAŞ kadar önemli bir tehdittir."

"FETÖ BİR CEMAAT VEYA DİNİ GRUP DEĞİL"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra ağustos ayı başında toplanan, ülkenin en önde gelen alimlerini, din adamlarını ve eğitimcileri bir araya getiren Olağanüstü Din Şurası'nda bu konuda önemli tespitlerin yapıldığını söyledi.

Her şeyden önce FETÖ'nün bir cemaat veya dini grup olmadığı üzerine görüş birliğine varıldığını anlatan Erdoğan, bu örgütün dini istismar eden, amaçları için her türlü yöntemi meşru gören, şaibeli kaynakları olan, ümmeti ve tevhidi parçalamak için çalışan, gizli yapısı sebebiyle gerçek yüzü görülemeyen bir fitne hareketi olduğunu kaydetti.

Erdoğan, "Avrasya coğrafyası, FETÖ'nün ülkemiz dışındaki ilk açılım alanı ve en yoğun faaliyet gösterdiği bölgedir. Doğu Avrupa ve Orta Asya'da uzun bir fetret döneminin ardından elde edilen özgürlük ortamı, bu örgüt tarafından alabildiğince istismar edilmiştir. Bölgedeki Müslümanların hizmete, ihyaya, irşada en çok ihtiyaç duydukları bir dönemde öne çıkan bu örgüt, maalesef sadece kendi hegemonyasını kurmak için çalışmıştır. Bu şura vesilesiyle FETÖ'nün gerçek yüzünün Avrasya coğrafyasının her köşesinde çok daha hızlı bir şekilde ifşa edileceğine inanıyorum. Sizlerden, bu gayreti, bu desteği özellikle bekliyoruz, bekliyorum."

İslam dünyasının sadece terörizm saldırısı altında acı çekmekle kalmadığını, aynı zamanda terörizm bahane edilerek hem bölünmeye çalışıldığını, hem de ağır ithamların hedefi olduğunu belirten Erdoğan, özellikle Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da ve Güney Asya'da yaşanan terör eylemlerinde ölenlerin ve öldürülenlerin Müslüman olduğunu, öldürenin "Allahuekber" diyerek öldüğünü, ölenin de "Allahuekber" diyerek son nefesini verdiğini dile getirdi.

Erdoğan, burada çok büyük bir sorun olduğunu vurgulayarak, bu durumunun terör bahanesiyle İslam coğrafyasını müdahalelere açık hale getirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Üstelik tek mesele de bu değil. Mezhepçilik fitnesi İslam dünyasına müdahalelere kapı açan bir diğer önemli gerekçeyi oluşturuyor. Bugün Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, geçmişte Lübnan'da, hatta bir dönem Türkiye'de aynı oyun oynandı, oynanıyor. Her fırsatta ifade ettim. Yanlış anlamalar vesaire olabilir ama söyleyeceğim. Benim Sünnilik, diye bir dinim yoktur. Benim Şiilik, diye bir dinim de yoktur. Benim dinim din-i mübin olan İslam'dır. İslam'ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Elbette şahsen benim de tabi olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu dinimin, yani İslam'ın üzerine çıkarmadım, çıkaramadım. Maalesef yanlış ve tehlikeli bir şekilde bunu yapan gruplar ülkeler olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumları Müslüman kanının dökülmesi olarak karşımıza çıkıyor. El-Kaide gibi, DEAŞ gibi, Boko Haram gibi örgütler işte bu zaafları kullanarak kendilerine alan açıyor, taraftar topluyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyası ve Müslümanların kendi içlerinde birlik olmaları, sorunların çözümlerini çatışmalarda değil, istişarede, saygıda, hoşgörüde aramaları durumunda bu terör örgütlerinin asla varlık gösteremeyeceğini söyledi.

Bu örgütlerin aynı zamanda çeşitli güçlerce desteklenen proje ürünü yapılar olduğunun da bilindiğini ifade eden Erdoğan, ancak her şeyi dış güçlere, küresel odaklara bağlama yanlışına ve kolaycılığına da kapılınmaması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, "Unutmamalıyız ki bu projeye hayat veren kendi içimizdeki eksiklerdir, hatalardır, hırslardır, husumetlerdir." dedi.

"İğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırmalıyız" şeklindeki atasözünü anımsatan Erdoğan, "Yani sorunun asıl kaynağını, önce kendimizde aramalı, sonra başkalarını sorgulamayız. İslam düşmanlığı yapanlara, malzemeyi kendi ellerimizle verdiğimiz sürece dökülen Müslüman kanlarının önüne geçemeyiz" diye konuştu.

Erdoğan, toplantıda çeşitli Avrupa ülkelerinden Asya'ya kadar, Müslümanların azınlıkta bulunduğu bölgelerden gelen katılımcılar bulunduğuna değindi.

Batı ülkelerinde 11 Eylül 2001'de ABD'de yaşanan terör saldırıları sonrasında başlayan İslam karşıtlığı, Müslüman düşmanlığının etkisini artırarak devam ettiğini dile getiren Erdoğan, "DEAŞ'ın Irak ve Suriye'de gerçekleştirdiği eylemler her ne kadar arkası karanlık da olsa Batı ülkelerindeki İslam karşıtı akımların güçlenmesine açıyor. Esasen hem terör örgütlerinin hem de Batı'da yükselen İslam karşıtları akımların, Müslüman kimliğini ötekileştirerek, marjinalleştirmeye, yeraltına inmeye zorlama amacı taşıdığını düşünüyorum. Demokrasi ve özgürlük değerleri üzerinden tüm dünyaya nizam vermeye çalışan Batı ülkelerinin, Müslümanları tecridi ancak bu şekilde mümkün olabilecektir." diye konuştu.

Erdoğan, dünyanın her yerinde farklı inanç gruplarına mensup kişiler tarafından düzenlenen terör eylemlerine rastlanabildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Sadece faili Müslümansa bunun adı 'İslami terör' olarak ifade ediliyor. Şayet fail, başka bir inanca mensupsa çoğu defa bu eylem, 'terör' olarak dahi vasıflandırılmıyor, adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşülüyor. Bugüne kadar hiç 'Hristiyan terörü', 'Yahudi terörü' veya 'Musevi terörü', 'Budist terörü', şayet kişi herhangi bir inanca mensup değilse 'ateist terörü' diye bir şey duydunuz mu Duyamazsınız, çünkü sadece eylemci Müslümansa, terörist inancıyla sıfatlandırılır, değilse hiç sözü edilmez. Bu durum Batı ülkelerinde ve hatta küresel düzeyde İslam'la terör kavramlarını eşleştirme, aynı parantezin içine alma çabasının bir ürünüdür. Medya da bu konuda asla masum değildir. Aynı şekilde olayların tasvirini bu kavramlarla yapan hiç kimse özellikle politikacılar masum değildir. Bu konuda en büyük sorumluluk, İslam dünyası olarak, Müslümanlar olarak, Müslümanları temsil eden din adamları ve politikacılar olarak sizlere, bizlere düşüyor. Biz, kendi sorunlarımıza kendimiz çözümler üretmezsek, kimse dönüp bize el uzatmaz, derdimize çare olmaz."

''KENDİ PLANIMIZI, KENDİMİZ UYGULUYORUZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'ta DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen operasyona dünyanın dört bir yanından 63 ülkenin müdahil olduğunu, Suriye'de benzer bir durum bulunduğunu, diğer ülkelerde de manzaranın farklı olmadığını dile getirdi.

Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim Türkiye olarak hem ülkemize yönelik terör tehdidinin kaynaklarını barındırması hem de bin yıllık komşuluk ve kardeşlik hukukumuz gereği meseleye müdahil olmamızı istemeyenler, diğer ülkelere ses çıkarmıyor. Halbuki eğer Irak ve Suriye'nin başı dertteyse, sorunun çözümü için her türlü çabayı göstermek, tedbiri almak, en çok Türkiye'nin sorumluluğudur. Bu, her şeyden önce kardeşliğin, komşuluğun bir gereğidir. Bunun için de bir yerlerden izin almaya ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle ifade ediyorum. Bazı ülkeler, binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan'da ve daha pek çok yerde, kendine tehdit oluşturduğu iddiasıyla operasyon yapacak, Türkiye yanı başında 911 kilometre Suriye sınırı, 350 kilometre Irak sınırı, buradaki tehlikeye müdahale edemeyecek. Biz, bu çarpıklığı asla kabul etmiyoruz."

Erdoğan, Suriye'de "Sabır, sabır, sabır" dediklerini ifade ederek, 14 yaşındaki bir çocuğun futbolcu Lionel Messi'nin formasıyla canlı bomba olarak Gaziantep'teki bir kına merasimine gönderildiğini, patlayan bombanın 56 kişinin ölümüne, yaklaşık 100 kişinin yaralanmasına sebep olduğunu anımsattı.

"SÖZ VERMELERİNE RAĞMEN TUTMADILAR"

"Hiç sesleri çıktı mı? Batı dünyasının sesi çıktı mı?" diye soran Erdoğan, "Hayır. Biz ne dedik 'Artık durulmaz' dedik, Cerablus'a girdik ve DEAŞ'ı Cerablus'tan attık. Oradan atmakla kalmadık, bunu ılımlı muhaliflerle yaparak, arkasından El Rai'ye girdik, Rai'den de attık. Şimdi güneye doğru bu DEAŞ'ı, PYD'yi, bunları sürüklüyoruz. ABD'ye dedik ki 'Münbiç'te PYD ve YPG olmayacak.' Bizzat bana Sayın Başkan 'Olmayacak' dedi. 'Buranın yüzde 90-95'i Arap, siz niye buraya PYD'yi, YPG'yi sokuyorsunuz Buraları temizlemekse, bunu beraber temizleriz. Koalisyon güçleri, hep beraber el ele verir, burayı temizleriz. Niye buraya bunları sokuyorsunuz ' dedik. 'Merak etmeyin, bunlar buraya girmeyecek.' Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar. Biz de şu anda kendi planımızı, kendimiz uyguluyoruz" diye konuştu.

ERDOĞAN'DAN 56 ÜLKE DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANLARINA MEKTUP

Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'ndan katılımcıların şahsında tüm dünyaya seslenirken, İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak 56 ülkenin hepsinin devlet ve hükümet başkanlarına bir mektup gönderdiğini bildirdi.

Mektubun birkaç gün içerisinde de kendilerine ulaşacağını dile getiren Erdoğan'ın okuduğu mektup şöyle:

"İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanlığı sıfatımla en kalbi selamlarımı sunarak Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'nde kabul edilmiş bulunan terörizme destek verenlere karşı adalet yasasına ilişkin kaygılarımı ve bu husustaki çağrımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu konuda ülkem tarafından 23 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan ve bilahare tüm İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelere dağıtılmış olan basın açıklamasında vurgulandığı üzere, bu yasanın uluslararası hukuka, devletlerin egemenliği, eşitliği ve suçun şahsiliği ilkesi başta olmak üzere Birleşmiş Milletler şartında yer alan temel ilkelere uygun olmadığı inancındayız. Bunun yanı sıra çifte standartlı yaklaşımların ürünü olan bu yasanın, terörle mücadele alanı dahil uluslararası iş birliğine ciddi zararlar verme potansiyeli taşıdığını da düşünüyoruz. Önemli küresel ve bölgesel sınama ve tehlikelerle baş etmeye çalışan uluslararası toplumun bu aşamada ilgili yasanın yol açması muhtemel bölünmelerden olumsuz etkileneceğinden endişe etmekteyiz. Bu endişenin İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bütün üyelerince paylaşılacağından kuşku duymuyorum. Nitekim bu hatalı yaklaşıma karşı uluslararası düzeyde ilk tepkilerden biri 14 Eylül 2016 tarihli açıklamasıyla İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Sayın Genel Sekreteri'nden gelmiştir. Bu çerçevede İslam ülkeleri olarak aramızdaki dayanışmayı ve eşgüdümü pekiştirmemiz, bu yasanın uluslararası terörle mücadeleye olası neticelerine karşı teşkilatımız bünyesinde ortak bir tutum belirlememiz gerektiğine inanıyorum. Bu düşüncelerle en samimi temennilerimi ve hürmetlerimi sunarım."

"AMERİKAN KONGRESİ'NİN BU KARARI GÖZDEN GEÇİREREK, GERİ ÇEKMESİNİ İSTEYECEĞİZ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarına gönderdikleri mektubun ne anlama geldiğini, "56 ülke hep birlikte tavrımızı koyacağız ve Amerikan Kongresi'nin bu kararı gözden geçirerek, geri çekmesini isteyeceğiz" şeklinde açıkladı.

Hep sessiz kalındığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir yanağa vurulmuştur, öbür yanak çevrilmiştir. Artık, bizler haklarımıza sahip çıkmasını bilmeliyiz. Bir terörist, halkı Müslüman ülkeden çıkmış olabilir. O gitmiş, orayı bombalamış da olabilir. Peki benim ülkemde eğer Amerikalı bir terörist, bir yeri bombalarsa o zaman biz de çıkaracağımız bir kongre kararıyla, parlamento kararıyla ABD'yi mahkum etme yoluna gidebilir miyiz? Aynı şekilde gideriz. Bu, bu demektir. Şimdi bunun yolunu, bunlar açmış oluyorlar. Suçların uluslararası hukukta şahsiliği ilkesi vardır, kimse bir suçu işleyen, bedelini o öder. Siz onu bir devlete ödetemezsiniz, böyle bir hakkınız yok. Ama kişi, işte eğer halkı Müslüman bir ülkedense oynanan oyun bu. Açık, net ortada."

Erdoğan, bireysel olarak davaların açılmaya başladığına değinerek, "Nereye? Suudi Arabistan'a. Niye? Şimdi burada açılan bu davalarla paralar alırız. Sayın Obama tek başına kaldı. Bir kişi daha ona katıldı. O da 'Bakın bu yarın size döner.' diye de şerhinde bunu ifade etmiş. Hukukçu ya, demek ki görmüş burayı. Vaka da bu zaten. Döner'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...