Erdoğan'dan Rusya'ya: Biz de kendi tedbirlerimizi alacağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınır ihlali yapan uçağın düşürülmesiyle başlayan kriz üzerinden Rusya'yı eleştirdi. Orantısız tepkileri üzüntüyle takip ediyoruz diyen Erdoğan, "Böyle devam ederse biz de kendi tedbirlerimizi alacağız" dedi.

Erdoğan'dan Rusya'ya: Biz de kendi tedbirlerimizi alacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar, Katar Üniversitesince kendisine verilen "Fahri Doktora" takdim töreninde konuştu.

Uçak krizi üzerinden Rusya'yı eleştiren Erdoğan, "Rusya'nın, haklı olduğumuzu tüm dünyanın kabul ettiği bir konuda verdiği orantısız tepkileri üzüntü ile takip ediyoruz" dedi.

Erdoğan, "Bu tepkilerin devam etmesi durumunda elbette biz de kendi tedbirlerimizi almak mecburiyetinde kalacağız" ifadelerini de kullandı.

Konuşmasında Rusya lideri Putin'in " IŞİD'den petrol alıyor" iddiasına da yanıt veren Erdoğan, "Böyle bir iftirayı 'ye atma hakkına kimse sahip değildir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Putin'e yönelik şu sözlerini de tekrarladı: Bu iftirayı atan ispat etmek durumundadır. İspat ettikleri anda bu koltukta durmam ancak iftirayı atanların da o koltukta oturmamaları gerekir. Dürüst siyaset bunu gerektirir.

Erdoğan'ın açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Dünyamız çetin bir dönemden geçiyor. Ülkelerimizin de yer aldığı bölge ciddi sıkıntılar yaşıyor. Türkiye tarihi coğrafi özellikleri nedeniyle birden fazla fay hattının kesişim noktasında olan bir ülke. Suriye ve Irak'ta yaşanan müessif olaylar hergün daha da tırmanıyor.

Suriye ile 911 kilometrelik sınırımız var. Buralarla ilgi alakası olmayanların buralara girmelerini anlamak güç. Terörle mücadele bahane edilerek sivil halk öldürülüyorsa burada düşünmek lazım.

Türkiye'nin etrafındaki sorunlar bunlarla da sınırlı değil. Aynı zamanda bir Karadeniz ülkesi olan Türkiye, Karadeniz ve güney Kafkasya'daki bir dizi sıkıntıyla yakından ilgilenmek durumundadır. Şu anda Kırım'da yaşananlar, Ukrayna'da yaşananlar ortada.

2008 yılında başlayan mali krizi pek çok Avrupa ülkesini önemli sınamalarla karşı karşıya bıraktı. Avrupa'da bazı çevrelerin yaşadığı sıkıntılara tepkilerini Müslümanlara yöneltmeleri yeni sıkıntılara yol açıyor.

24 Kasım tarihinde Hatay ilimizin güneyinde üzüntü verici bir hadise yaşadık. 5 dakika içinde 10 kez ikaz edilmelerine rağmen ülkemize ilerlemeyi sürdüren ve o anda milleyeti bilinmeyen 2 savaş uçağı sınırımızdan girdiler. Bu uçaklardan biri tekrar Suriye topraklarına girdi, diğeri ise sınırlarımız içerisindeki vurularak düşürüldü. Olay sonrası uçağın Rusya'ya ait olduğu anlaşıldı.

Birinci hava sahası ihlalinde uyardık. Bizzat kendim konuştum, heralde ihmal var dediler. G20 toplanısında Putin ile konuştum, farklı bir yaklaşım gösterdiler, bir daha olmayacak dediler. G20'den döndük geldik ve ardından bu oldu. Bunu anlamak mümkün değil. Her ülke hangi güce sahip olursa olsun, karşısındaki ülkeye saygı duymalı onuruyla oynamamalıdır. Kaldı ki bizim stratejik işbirliğimiz var.

Suriye'de 400 bine yakın insanı öldüren Esed'in ülkesinde ne işiniz var. Burada bir zulüm var, siz de onlarla birlikte hareket ediyorsanız zulme ortak olmuş olursunuz. Yaşanan hadise önceden açıkladığımız angajman kurallarımızın otomatik olarak uygulanması konusudur.

Bizim bu hadiseyi tırmandırma amacımız kesinlikle bulunmamaktadır. Diplomasi ve diyalog kanallarının işletilerek, sağduyunun galip geleceğini umuyorum. Ateşe körükle gitmek kimsenin yararına değil. Türkiye ile Rusya, önlerinde gerçekten çok büyük iş birliği potansiyelleri olan iki büyük ülkedir.

Biz, duygusal davranmadık şu ana kadar bundan sonra da duygusal davranmayacağız. Biz, uluslararası diplomasi neyi gerektiriyorsa o diplomatik dille hareket edeceğiz. Bu sorunun ne mevcut ilişkimize ne de potansiyelimize daha fazla zarar vermesini istemiyoruz. İyi ilişkilerimizin irtifa kaybetmesini istemiyoruz.

Rusya'nın, haklı olduğumuzu tüm dünyanın kabul ettiği bir konuda verdiği orantısız tepkileri üzüntü ile takip ediyoruz. Bu tepkilerin devam etmesi durumunda elbette biz de kendi tedbirlerimizi almak mecburiyetinde kalacağız.

Özellikle DAİŞ'in petrollerini Türkiye'nin satın aldığını söylemek gibi bir iftiranın içerisine girmek, böyle bir iftirayı Türkiye'ye atma hakkına kimse sahip değildir. Türkiye, bir terör örgütünden petrol alacak kadar ahlaki değerlerini kaybetmemiştir.

Paris'te de bunu söyledim, bu iftirayı atan ispat etmek durumundadır. İspat ettikleri anda bu koltukta durmam ancak iftirayı atanların da o koltukta oturmamaları gerekir. Dürüst siyaset bunu gerektirir, biz bugüne kadar böyle gördük. Bizim nereden ne aldığımız belli.

Dünyada DAİŞ ile mücadele konusunda Türkiye kadar kapsamlı ve sonuç alıcı mücadele yürüten başka ülke yoktur. Kimileri DAİŞ'i bahane ederek Suriye'de kendi projelerini hayata geçirirken Türkiye doğrudan bu örgütün saldırılarına maruz kalma pahasına, mazlum kardeşlerinin yanında yer almayı tercih etmiştir.

Dünyada 60 milyon yerinden zorla edilmiş insan bulunuyor. Bu acı tablo küresel sınamalara karşı küresel çözümler getirilmesi bir ilkedir. Sığınmacılara yönelik kapıları kapatan dini ayrımcılığın olduğunu görmek üzüntü verici. Terörü bir dinle eşleştirmek en çok teröristlerin amacına hizmet eder.

Türkiye bu insani trajediyle 5 yıldır yüz yüze.  Son dönemde bu insanların Avrupa'ya yönelmelerinin nedeni ülkelerine dönem umudunu kaybetme nedenidir. Bu krizi gerçek bir siyasi dönüşümle çözüm bulunamadıkça mülteci sorunu çözülemez."

Sayfa Yükleniyor...