Et yemenin bedeli...

Et ve deniz mahsulleri, küresel beslenmede  kullanımı en hızla artan malzemeler. Fakat kaynak kullanımı açısından da en yüksek maliyeti olanlar…

Et yemenin bedeli...

Dünyanın herhangi bir yerindeki bir mutfağa gittiğinizde büyük olasılıkla ana yemeğin et ya da deniz mahsulü olduğunu görürsünüz.

Bu, özellikle New York, Rio ya da Pekin’deki bütün lüks restoranlarda geçerli bir durumdur. Fakat dünyanın her yerindeki milyarlarca insan da her gece evlerinde aileleriyle birlikte hamburger, domuz pirzolası ya da balık kroket yiyor.

En yoksul insanlar bile ellerine geçen ekstra parayı birkaç dilim ete ya da çorbaya konacak balık kılçıklarına yatırıyor.

Gerçekten de et ve deniz mahsulleri, küresel beslenmede  kullanımı en hızla artan malzemeler. Fakat kaynak kullanımı açısından da en yüksek maliyeti olanlar…


2006 yılında çiftliklerde tahminen 276 milyon ton tavuk, domuz, sığır eti ve diğer tür etler üretildi; bu rakam 1961’dekinin dört katıydı. Her birey ortalama 43 kilo et tüketiyor (1961’in iki katı). Elimizde verilerin bulunduğu son yıl olan 2005’te balıkçılık sektörü de dünya genelinde yaklaşık 141 milyon ton deniz mahsulü sattı. 1950’deki rakamın sekiz katı fazla olan bu sayı, aynı zamanda kişi başına ortalama tüketimin de dört kat arttığını gösteriyordu.

Zengin ülkelerde yaşayan insanlar için deniz mahsulleri giderek daha popüler bir sağlıklı beslenme seçeneği haline geliyor; beslenme uzmanları, yüksek düzeyde yağ asidi ve mineraller içeren deniz mahsullerini, nörolojik işlevlerin gelişimi ve korunması, kanser, kalp hastalıkları ve diğer sağlık risklerinin azaltılması açısından çok gerekli görüyor. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki daha yoksul ülkelerde de insanlar maddi güçleri yettiğince balık yiyorlar. Günümüzde Çinliler, 1961’e oranla kişi başına hemen hemen beş kat daha fazla deniz mahsulü tüketiyorlar; ülkedeki toplam balık tüketimi 10 kattan fazla artmış bulunuyor. Çoğunluğu Asya’da olmak üzere, bir milyarı aşkın kişi, protein ihtiyacının yüzde 30’unu balıktan karşılarken, bu oran dünya genelinde sadece yüzde 6 oluyor.

İyi haber şu: Artık zehirli gübre dağları yaratmadan ve büyük miktarlarda tahıl ve su tüketmeden sığır, domuz ve tavuk yetiştirme yöntemleri; mercan resiflerini yok etmeden ve deniz kuşlarını ya da kaplumbağaları yakalamadan balık avlama yöntemleri var. Bu yenilikler, enerji ve kaynak tüketimi açısından daha uygun maliyetli ve sağlığa etkileri de daha az. Fakat bunun karşılığında tüketicilerin dükkanlarda ya da marketlerde ödeyecekleri ücret artacak. Balık ve etin üretim yöntemlerini yeniden gözden geçirmek, sanayileşmiş ülkelerdeki tüketicilerin, bu ürünleri daha az tüketmek zorunda kalacağı anlamına gelecek. Yöneticilerin ıstakozlu ve bonfileli (surf-and-turf) akşam yemekleri ya da yoğun çalışan ailelerin kızarmış balık ve hamburgerden oluşan akşam mönüleri belki de tarihe karışacak. Yine de bu besinleri daha az yemek, aslında geleceğe yatırım yapmak olacak. Çünkü bu sayede küçük aile çiftlikleri kurtulacak, otlaklar iyileştirilecek, su kirliliği azalacak ve (doğal ortamlarda yetişen balıklar açısından) sayısı çok azalan türler korunacak.

Kaynak: Dünyanın Durumu - TEMA Yayınları

Sayfa Yükleniyor...