'Ezan, ayin, çan sesi... İstanbul çok farklı'

Ünlü ressam İsmail Acar, İstanbul'dan ilham aldığını ifade ederek, ''Sabah ezanını dinlemek, cumartesi günü Musevi ayini görmek, pazar günleri kilise çanı duymak, simitçi, vapur, koşuşturan insanlar gibi beni tetikleyen bir çok etken var'' dedi.

'Ezan, ayin, çan sesi... İstanbul çok farklı'

Ünlü ressam İsmail Acar, Çırağan Sarayı'nda açtığı ve ''Üç İstanbul'' adını verdiği sergide, heykeller ve tuval üzerine yağlı boya resimlerden oluşan 50 eser bulunduğunu belirterek, Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan İstanbul'un çok merkezi ve daha da önemlisi doğu ile batının kesişim noktasında bulunduğunu, dünyanın hiç bir şehrinin İstanbul kadar güzel olmadığını vurguladı.

Doğu ve batı kültürünün buluştuğu bir yer olan İstanbul'un kendisini çok fazla çektiğini anlatan Acar, sergisinin isminin ''Üç İstanbul'' olma nedeninin Roma, Doğu Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet zamanlı unsurların kendi materyalleri arasında yer almasından kaynaklandığını kaydetti.

Acar, eserlerinin dünü, bugünü ve yarını yansıtarak, kombinasyonu, sorgulamayı ve şehre tekrar bakmayı sergilediğini ve Cumhuriyet'in 100. yılı olan 2023 yılına da göndermelerin olduğunu belirtti.

''Üç İstanbul'' sergisinin ilkini 2000'li yıllarda olmak üzere üçüncü kez sanatseverlerin beğenisine sunduğunu dile getiren Acar, serginin, şehrin kültür dokusunu ortaya çıkartmayı amaçladığını kaydetti.

İsmail Acar, eserlerinde İstanbul'dan ilham aldığını ifade ederek, ''Özellikle dünyanın başka şehirlerine baktıktan sonra İstanbul'a bakmak daha farklı... İstanbul'da Ayasofya'ya bakmak ya da sabah ezanı dinlemek, cumartesi günü Musevi ayini görmek, pazar günleri kilise çanı duymak, simitçi, vapur, koşuşturan insanlar gibi beni tetikleyen bir çok etken var'' dedi.

Dünyada her yeni günde, güneşin doğumunun ve her gün denizin farklı bir renkte olduğu başka bir şehir görmediğini belirten Acar, sergisinde İstanbul şehrine, tarihine, geçmişteki mimari dokusuna da göndermelerin, sorgulamanın ve bugünü tahlil eden unsurların da bulunduğunu bildirdi.

Gelecek projeleri hakkında da bilgi veren Acar, ''Üç İstanbul'' sergisini İstanbul'un bağlantısı olan diğer dünya şehirlerine, özellikle Rum nüfusun fazla olduğu Atina ve Selanik'e taşımayı planlandığını kaydetti.

Acar, sergilerini kendi imkanıyla hazırladığını ifade ederek, yurt dışında bir çok bienale, 25'ten fazla uluslararası sergiye katıldığını ve 9-10 önemli ödül kazandığı halde devletten destek görmediğini söyledi.

Özellikle sergisini yurt dışına götürmek istediği zaman birçok bürokratik sorunla karşılaştığını anlatan Acar, bazı galerilerin yurt dışına çıkarken devlet fonunu kullandığını, fakat bireysel olarak sanatçıların bir değerinin olmadığını, İran'da bile sanatçıların bu anlamda desteklendiğini vurguladı.

Acar, ''Türk halkı resim konusunda gayet iyi niyetli, her yeni şeyi öğrenmeye açık bir halk. İlk kez evlerine resimlerimden alan yüzlerce kişi tanıyorum. Resimlerim bizim kültürümüzü ve tarihimizi anlattığı için herkese hitap eden eserler'' diye konuştu.

'BATILI MODACILAR DA TÜRK MOTİFLERİNDEN İLHAM ALIYOR'
Sanatçı Acar, Tanzimat'tan beri Türk insanının aydınlanma adına batılılaşma diye bir kavramı seçtiğini belirterek, batılılaşma ve çağdaşlaşma arasındaki farkının çok farklı kavramları olduğunu ve insanların batıya olan ilgisini anlayamadığını dile getirdi.

Acar, ''Bir çok insan sanki sanat sadece batı da gibi düşündüğümüz için sanatımızı ABD'li birisi gibi yapmaya çalışıyoruz. Ben bizim ülkemizin bu kadar güzellikleri dururken niye New York'taki gökdelenleri çizeyim ki? Benim resimlerimde insanlar kendilerine ait bir şeyler buluyorlar. Daha çok içerisinde Bismillah ve Allah yazan resimlerimi Musevi insanları alıyorlar. Çünkü bu insanlar için Osmanlı kültürü çok önemli'' diye konuştu.

Ünlü modacı Jean Paul Gaultier veya Versace'nin Osmanlı teması kullandığı zaman insanların kendi kültürlerini fark ettiklerini kaydeden Acar,yabancıların da Türk motiflerinden ilham aldığını bildirdi.

Acar, Türk insanı gibi Anadolu'da yetişmiş insanların başka kültürlere özenmesinin, on bin yıllık yerleşikliği olan İstanbul gibi bir şehirde yaşayan insanlara yakışmayacağını dile getirdi.

Orhan Pamuk'un Nobel ödülü almasında da İstanbul'un rolünün büyük olduğunu anlatan Acar, İstanbul olmasaydı Pamuk'un bu ödülü alamayacağını, herkesin elindeki en büyük eserin İstanbul'un kendisi olduğunu, bu şehrin hiçbir yere benzemeyen büyüsü ve coğrafi konumuyla da hala dünyanın merkezi konumunda bulunduğunu ifade etti.

Sayfa Yükleniyor...