'Facebook'ta pasif protesto yeterli değil'

Oyun ve sosyal medya aleminin önemli teorisyenlerinden Tom Chatfield, Yeni Medya Düzeni Konferansı öncesinde NTV'nin sorularını yanıtladı.

'Facebook'ta pasif protesto yeterli değil'

Dijital oyun ve yeni medya dünyasının önde gelen yöneticilerinden Tom Chatfield, Doğuş Yayın Grubu tarafından ikincisi düzenlenen Yeni Medya Düzeni Konferansı'nın konuşmacılarından. 5 Ekim'de gerçekleşecek konferansta medyayı doğru anlamanın, okumanın ve kullanmanın yöntemlerini tartışacak olan Chatfield, konferans öncesinde NTV için Ahmet Yeşiltepe'nin sorularını yanıtladı.

Tom, sen medya, kültür ve teknoloji üçgeninde 'oyunların' hayatımızdaki yerini ve önemini araştıran bir uzmansın. Bu yıl düzenlediğimiz konferansın en önemli başlıklarından biri de 'oyunlar'... ama insanların daha çok birbirine değdiği oyunlar. Online oyunlardan bahsedelim önce. Bu alanda yeryüzünde dev bir iş potansiyeli var ve sektör çok hızlı büyüyor. Sence neden oyun sektörü 21inci yüzyılın en ciddi iş alanı haline geldi?

Sanıyorum oyunla insan doğası arasında bir ilişki var. Tarihte farklı dönemlerden farklı kültürlerden insanları biraraya getirdiğinizde göreceksiniz ki oyun medeniyetin evrensel unsurlarından biri. Ve hepimizin artan bir şekilde adım attığı yeni dijital saha insanların herşeyden çok girmek, oynamak ve birbirleriyle eğlenceli -oyunbaz şeyler yapmak istediği bir alan haline geldi. Çünkü bence bu insan doğası için çok temel birşey. Öğrenmek istiyoruz, sosyalleşmek istiyoruz, bunun için zaman harcamayı seçiyoruz.

Bana şu oldukça ilginç geliyor, bu sanal dünya “zevk”e dayalı, zevkin karmaşık çeşitlerine dayalı, insanların ne yapmak istediğine dayalı; bu da oyunu beraberinde getiriyor. Böylesine büyüme içinde olan bir işe sahibiz, insanların sanal dünyada insan zevkinin karmaşıklığına adanmış. Farklı oyunlarla, eğlenmeyi seviyorsunuz, keyfi, birlikte oynamayı seviyorsunuz. Oyun aracılığı ile birbirinizle ilişki kurarak sosyal, kişisel düzeyde kendimizi ifade ederek yaşamlarımızın önemli bir kısmını oluşturuyoruz.

Geçen yıl yazdığın kitabın Fun Inc. aslında bu konuya derinlemesine bakıyor. Biz hep oyunların zararlarından söz ediyoruz, özellikle çocukların gelişimindeki olumsuz yanlarından. Sence olumlu yanları nedir oyun oynamanın?

Daha çok oyunların olumsuz yönlerini duyuyoruz çünkü oyunlar çok güçlü ve etkili. Ben de sadece “hayır, bütün oyunlar iyi” demek istemiyorum, bu o kadar basit değil. Fakat bu güç birçok olumlu etki için kullanılabilir. Bence esas heyecan verici şey oyunlardan ders çıkarmak ve bunu hayattaki diğer şeylere uygulamak. Özellikle, eğitimle, öğrenmekle; oyunların çok olumlu yanlarını görebiliriz; insanları dahil edebilme, onlara yetenekler kazandırma, onlara bilgi veme, ilgilerini yüksek tutma konusunda... Ve eğer bu oyuna dönüştürülmüş kalıpları öğrenmeye, eğitime, hatta herşeye , hatta sağlığa, orduya, okullara uygulayabilirsek, ayrıca takım çalışmasına da, insanların birlikte çalışmasına yardım etmesine,yaratıcı olarak çalışmasına; bu bence çok heyecan verici bir proje olur. Sonuçları da olumlu olur inanın. Ayrıca kendini ifade etmenin ve interaktif olmanın bir yoludur oyun... Burada çok büyük bir potansiyel var. Çünkü oyunlar belli bir noktaya kadar interaktif medya içindeki sırların, gizemlerin, potansiyellerin kilidini açan anahtar görevi görürler. İnteraktif medya, yeni yeni ortaya çıkan bir medya formu. Henüz tam olarak ne yapabildiğini anlayamıyoruz, gelecekte ne yapacağını da şu anda tam olarak kestiremiyoruz!

Peki sizce oyunlar dünyayı değiştirmek, daha güzel ve daha mutlu bir dünya kurmak için araç olarak kullanılabilirler mi?

Bu “şu oyun dünyayı daha iyi bir yer yapacak” diyebileceğimiz kadar basit bir şey değil. Oyunları, insanları topluma daha iyi dahil edebilme ve farkındalığı artırmak için kullanabiliriz, fakat şunu da söylemem gerekir ki, oyunların, her soruna karşılık bir çözüm sunduğunu söyleme konusunda temkinliyim. Bence oyunların bize insanlar ve insan doğası hakkında söyledikleri, dikkatlice seçilmiş kimi alanlara uygulanabilir. Yine de ben, tüm dünyanın sadece oyunlarla değiştirilebileceğine inanan biri değilim. Mesela politikanın, medyanın karmaşıklıklarına bakın, şunu anlamak için: herhangi bir medya formunun tek başına tüm dünyayı değiştirebileceğine inanmak bir hayal dünyasında yaşamaktan ibarettir! Ama oyunlar medya ile insan davranışları, toplum dinamikleri ve sistem gibi alanlar arasında bağ kurmak yardımcı olabilir.

Video oyunları evrildi; online oyunlarda kitleler hem sosyalleşiyor hem de yeni bir tür rekabet ruhunu yaşıyor. Bu durum, yani online oyun, sizce geleneksel oyun kavramına neler getirdi?

Bu oldukça ilginç, çünkü oyunlar medeniyetin kendisi kadar eskiye uzanıyor. Sanal oyunlarsa hiç olmadığı kadar büyük sayıda insanı biraraya getirdi. İnternetin ortaya çıkmasından önce, birlikte oynamak için mesela 50-60 kişiyi biraraya getirme şansına sahip değildiniz. Ancak şimdi, milyonlarca, hatta on milyonlarca insanın, gerçek zaman diliminde, aynı anda birlikte oyun tecrübesi paylaşması mümkün. Ve bu inanılmaz derecede büyüyen etki, sayıların karmaşıklığının daha da artması, bize oyunlarla ilgili bazı eski bilinenleri bir kenara iterek, oyun oynamanın kitlesel bir fenomen haline geldiğini gösteriyor. Bu durum aynı zamanda insanlara da yeni bir ışık, yeni bir yol sunuyor.

20. Yüzyılın en büyük hikayesi; insanların, televizyon gibi kitle iletişim araçları sayesinde oyunları aynı anda izleyerek tarihteki en büyük kitlesel deneyimi yaşamalarıdır. Son Dünya Futbol Şampiyonası’nı 1 milyardan fazla insan izledi. Ve şimdi insanların böyle büyük sayılarla oyunlara katılma potansiyeli var. Ve bu da kitlesel izleyiciliğin, kitlesel katılımcılığa evrilmesi aşamasına geçtiğimizin kanıtıdır.

Tom, sen Prospect , Wired gibi öncü dergilerde yazdın, yazıyorsun. Aynı şekilde çok önemli, prestiji gazetelere de. İnteraktif bir yaşam sürüyorsun, insanların “oyunlar” hakkında sana en fazla sordukları sorular neler? Bu sorular sana neler düşündürtüyor?

En büyük soru her zaman “neden?”. Oyun oynayanlar biliyor ki oyunun onlar üzerinde bir etkisi, bir anlamı var. İşte bunu bilemiyor, hissedemiyor oyun oynamayan, oyunu sevmeyen insanlar; onlara çok gizemli geliyor oyunun yarattığı dünya. Ama eğer oturup oyun oynayan birini izlerseniz, onun birçok yoğun duyguyu yaşadığını gözlemleyebilirsiniz. Sanırım birçok kişi için büyük sorulardan biri, o insanın kafasında neler olup bittiğini anlamaya yönelik eleştirel bir kavrayışa sahip olabilme arzusu; neden bir oyun iyi ya da kötü, etkili ya da değil. Henüz bu soruları tam olarak yanıtlayabilmiş değiliz. Ve bence olayın hem içindeki hem de dışındaki insanlar için eleştirel bir kavrayışa sahip olmak bulunduğumuz konumu daha da geliştirebilmek açısından çok önemli.

Geçtiğimiz yıl konferansımıza Chris Anderson katılmıştı. Şu meşhur “web öldü” meselesine inançla sahip çıkıyor kendisi. Sen bu konuda ne düşünüyorsun, sence de dijital kültürün geleceğinin yapıtaşları artık tablet bilgisayarlar mı? Ve onların aplikasyonları mı? Oyunların sence tabletlerdeki şansı ne?

“Web öldü” demek bence tatlı bir yalan, ancak Chris’in kesinlikle haklı olduğu konu şu ki, Web artık “birçok şeyden biri” ve teknolojiyi kesinlikle daha iyi bir noktaya götüren cebinizdeki, çantanızdaki ulaşabilirliğin gücü (connectivity), bu da artık cep telefonu ve tabletlerdir!

İnternet erişimi olan cep telefonu kullananların sayısı, tüm internete bağlı olan bilgisayarların sayısından daha fazla. Gelecekte de Web bizimle birlikte olacak, fakat , bunun önüne geçen bir şey var ki, o da “hızlı” bir şeye sahip olma fikri. Her zaman açık olan, masa başında oturmak zorunda olmak yerine nerede olursanız olun istediğinizi bir saniye, bir dakikada yapan bir şeye sahip olma fikri.



'ANGRY BIRDS İNANILMAZ BİR OYUN'

Mobil ulaşabilirlik, oyun da dahil olmak üzere birçok şeyi değiştiriyor. Sanırım artık şöyle oyunları tartışmaya başlayacağız; istediğiniz yerde “1 dakikalık eğlence sağlayan oyunlar”!

Bir dakikalık yoğun bir eğlence yaşa, paylaş ve bırak. Bu bence çok çok etkili, çünkü bu geleneksel bilgisayar ve dijital dünyanın yapamadığı bir şekilde yaşamımızın küçük parçalarını kolonize edebilir. Asansörde, takside, trende, otobüste, nerede olursam olayım, bir dakikalık kısa bir eğlence yaşayabilir ve sonra kaldığım yerden devam edebilirim.

Angry Birds (Öfkeli Kuşlar) dünya çapında bir fenomen oldu. Sence bu aşırı ilginin kaynağı ne olabilir? Ve başarılı bir oyun için sence formül nedir?

Angry Birds inanılmaz bir ürün. Bu oyun aslında sanal bir oyun değil, aslında çevrimdışı oynadığınız bir oyun. Yüzlerce milyon defa indirildi. İşin sırrı sanırım şu, çok basit bir şeyi çok iyi yapıyor, size üzerinde tamamen kontrolünüzün olduğu küçük bir alan sunuyor. Ve oyunda ödüllendirilmeniz de çok iyi bir şey. Orada kendi fizik kurallarının geçerli olduğu minik bir dünya var, mükemmel bir sonuç almak için çalışabilirsiniz.

Meydan okuma ile ödül arasındaki denge mükemmel bir biçimde kurulmuş. Bu da oyuna devam etmenizi sağlıyor; bir süre oynayıp sonra bırakıp sonra tekrar oyuna dönebilir ve oyun skorunuzu yükseltebilirsiniz.

Yaşamlarımız çok karmaşık ve engellerle dolu, bu yüzden karmaşık fakat aynı zamanda doğru dengelenmiş ve tatmin edici birşeye sahip olmak çok eğlenceli. Kısaca, iyi bir oyunun yaptığı şey meydan okumayla ödül arasındaki dengeyi iyi kurabilmektir, biraz karışık olmasına rağmen problemi çözmenize de olanak sağlamasıdır. Dünya zaten çözemeyeceğimiz bir problem! Hayat çok zor, ama oyunun sunduğu bu sihirli alanda, uzmanlaşabileceğimiz şeyler buluyor ve bu da bizde çok hoş bir tatmin duygusu yaratıyor.

video oyunlar konusunda, özellikle futbol bazlı oyunlar konusunda iyi bir pazar. Oyunları hayatın içine sokmak için muhakkak gerçek hayatta bir karşılığı olması mı gerekiyor?

Bu oldukça ilginç bir soru. Güney Kore gibi ülkelere baktığımızda, orada stadyumlara giderek video oyunu oynayan insanları izleme alışkanlığı çok büyük. 150 binden fazla kişi o büyük alanda profesyonel video oyuncularını canlı olarak izliyor.

Ben sorunuzu biraz değiştireyim; insanlar birşeyin gerçekliğini hissettiklerinde ve ona bir değer verdiklerinde, onu dünyada gerçek kılmaya çalışıyorlar. “World of Warcraft”ı yapan Blizzard Entertainment dünya çapında çok sayıda fuar ve yarışma düzenliyor ve yüzbinlerce kişi bu etkinliklere katılıyor, çünkü oyun ları önemsiyorlar. Oyunlar onlar için gerçek. Bence canlı bir olayı eğlenceli hale getiren şey ile video oyunlarını eğlenceli hale getiren şeyler farklı.

Biz büyük ihtimal, insanların oyunlara olan sevgilerini göstermek için canlı etkinliklere gitmelerini bekliyoruz, örneğin futbol maçı iyi bir canlı olay. Diğeri ise farklı; insanların oraya sadece gelip, oturup ekranın başında kalmak için toplandıklarını düşünmüyorum. Canlı ya da değil, insanlar oyunlara duydukları heyecanı paylaşmak için gidiyorlar, ışıklar ve müzikler eşliğinde örneğin canlı olmasa da bir futbol oyunu atmosferi yaşıyorlar. Bunu rock müzik ve havai fişek gösterileriyle Güney Kore’de görebilirsiniz. Canlı bir olayı iyi yapan şeyler değişmeyecek, ancak eğer oyunlar insanlar için canlı olmasa da “gerçek” gibi algılanıyorsa; evet, oyunlar her zaman büyük etkinliklerin öznesi haline gelecek.

Biraz da sosyal ağların yükselişinden söz etmek istiyorum. Twitter ve Facebook Türkiye’de de çok popüler ağlar. Sence sosyal medya dünyayı dönüştürecek mi? Ve sence Arap Baharı olarak bilinen kitlesel siyasi dönüşümlerde bu ağların etkisi söz edildiği kadar çok oldu mu?

Bununla ilgili basit şeyler söyleyemezsiniz, fakat şu çok doğru bir tespit ki, sosyal medya; twitter ve facebook insanların yaşamlarında yeni bir alan haline geliyor ve bu alanın kendi kuralları, politikaları var. Bu alan hakkındaki en önemli şey ise şu: tarih boyunca bilginin yayılması, insanları organize eden yollar, kitlesel ulaşabilirliği sağlamak ve kitleleri olaylara dahil etmek; parası ve gücü olan insanların tekelindeydi. Artık bu düzene sosyal medya tarafından meydan okunuyor. Şimdi artık sosyal medyadaki insanlar ile hükümetler, yani iktidarda olanlar arasında yeni bir müzakere süreci yürüyor.

Evet, Afrika’nın kuzeyinde insanların sosyal medya ile hiç de ilgisi olmayan işsizlik, ekonomi, yolsuzluk gibi çok önemli sorunları vardı. Fakat kendilerini ifade edebildikleri, tartışabildikleri ve biraraya gelebildikleri yeni bir alan oluştu. Bence şu bir gerçek ki, siyasetin geleceğinde bu alanla müzakere de yer alacak. Tıpkı kamusal alan gibi. Müzakereler sansür, çatışma, protesto, gerilim halini alabilir. Bu alan oldukça karmaşık aslında. Burada sansür de olabilir, uzlaşmazlık, hatta çatışma da... Bu alan elbette tek başına özgürlüğün reçetesi değil! Fakat, sosyal medya alanının sahip olduğu dinamikler, dahil edici, kapsayıcı bir özelliğe sahip. İnsanları daha iyi ve daha kötü için güçlendiriyor sosyal medya. İngiltere’deki ayaklanmayı gördük, küresel standartlara göre küçük çaplı bir ayaklanma ancak herhangi bir siyasi mesajı olmayan ama sorun çıkarmak isteyen insanlar da bu alanda etkili bir şekilde organize olabiliyorlar. Bunlar otoriteye karşı büyük tehdit, meydan okumalara dönüşebiliyor. Yani söyleyebileceğim şu ki, daha iyi ve daha kötüye karşı, toplumuyla kucaklaşmak, onu dahil etmek isteyen herhangi bir siyasi otorite, bu alana muhakkak girmeli ve bu alana dahil olabilmek için mutlaka bir stratejisi olmalı. Ve şunu anlamalılar ki bu alanın, geçen yüzyıldaki kamusal alana göre kendine özgü kuralları var; başka avantajları ve aynı zamanda başka sorunları olduğu gibi.

Tom, sosyal medyadaki aktivizm hareketleri hakkında görüşlerin ana hatlarıyla nedir? Yakın zamanda bu konuda bir kitabın yayımlandı; “Activisim ya da Slacktivism?” adında. Slacktivisim, yani “pasif eylemcilik” tam olarak nedir? Bu kavram neyi anlatıyor?

“Slactivism” aslında çok hoş bir kelime. İnsanların medyanın nasıl işlediğine dair düşünceleri hakkında problemi bir nevi toparlıyor. Çünkü şöyle bir tehlike var, sanal ortamda bir şey yaptığınızda, bir protestoya destek verdiğinizde bundan birçok tatmin sağlamak mümkün. Medyada bir geribildirim alıyorsunuz, elbette sanal ortamda yapabileceklerinizin sınırı yok. Ancak sizi şunu düşündürebilecek bir tehlike söz konusu: dijital eylemler içinde bulunmak kendi başına yeterli olabilir, kendi başına herhangi bir siyasi eylemi meydana getirebilir; yani artık sokağa çıkmaya gerek yok; Wikileaks ve diğer örneklerde bunu gördük.

Dijital eylemler oldukça etkili siyasi eylemler olabilir! Fakat bu eylem gerçek dünya, reel politika ile ilintili değilse, çoğu zaman statüko üzerine hiçbir etkisi olmaz, birşeyleri değiştirmez. Bu, yeni medyanın risklerinden biri. İnsanlar birşeyler yapmak ister, çünkü bu çok kolaydır. Ancak arkalarındaki siyasete, topluma bakmazlarsa, sonunda, ekranın arkasında kaldıklarını görürler! Yani bilinçli ve kararlı değilseniz Facebook’taki eyleminiz pasiftir ve kimseye yararı yoktur!

Bu tehlikelerden biri. Eğitim eksikliği de bununla birlikte gelen diğer bir tehlike. Kuzey Afrika’da ya da başka yerlerde eğitim konusunda , yeni medyanın riskleri konusunda yeterli eğitimi olmayan insanları çokça gördük. Bazı grupların nasıl yalan, gerçek olmayan bilgiler sızdırılabileceği ve manipulasyon yapılabileceğini deneyimledik.Ve ne yazık ki bunu takip edebilme konusunda yeterli eğitime sahip olmayan insanlar olduğunu da gördük.

İnsanlar yeni medyada “uyanık” kullanıcılar olmadıkları sürece, ve yeni medyanın gerçek dünyadan ayrı birşey olmak yerine ona nasıl uyduğunun farkına varmadıkları sürece, yeni medyada yapılanlar etkili ve güvenli olmamaya mahkumdur.

Sosyal medyada oyun kavramı Farmville ile özdeşleşti, en azından Türkiye’de böyle oldu. Sosyal medyada başarılı oyun üretmenin formülü nedir?

Gerçekten, iyi bir sosyal medya oyunu için şu basit gerçeğe dönmek mümkün; sosyal medyadaki oyunun itici gücü neyle ödüllendirileceğiniz ve hangi etkileşimler içinde bulunacağınız. Başarı ve zaferlerinizi insanlarla paylaşırsınız, onlarla yarışırsınız fakat aynı zamanda onlara yardım edersiniz ve karşılıklı ilişkiler geliştirirsiniz. Bunu bir değiş-tokuş ekonomisi olarak görebilirsiniz. Faal, sürekli işleyen bir ekonomide birşeyler vererek birşeyler paylaşarak , rekabet ederek, arz ederek, yaratılan büyük çaplı değere sahip çıkmak oldukça alengirli bir iştir.

Sosyal medya için hazırlanan oyunlar çok basit olmalıdır. Genel olarak konuşmak gerekirse, birçoğunda hayal kırıklığına uğranıyor, başarılı olanlarsa bu bahsettiğim iyi işleyen, gerçeğe yakın değiş-tokuş ekonomisine sahip olanlar. Bu tür oyunlarda yaptıklarınız başka insanların gördükleri ve yaptıkları ile doğrudan bağlantılıdır. Ve bu oyunlar, insanların sizin hakkınızda düşündüklerine, başka insanlarla ilişkilerinize, ve başka insanlarla kıyaslayınca sizin yaptıklarınıza önem verme temeline dayalıdır. Sonuçta, her defasında, siz olmayan birşeyden büyük bir değer yaratmış olursunuz.



MUTLAKA OYNANMASI GEREKEN 5 OYUN

Tom, senin “The End” gibi başarılı bir oyunu tasarlayan ekibin içerisinde yer aldığını biliyoruz. Sana göre muhakkak oynanması gereken 5 video oyunu hangileridir ve neden?

Bu oldukça zor bir soru aslında, bu nedenle en basitinden başlayayım. Tüm zamanların en ikonik oyunlarından biri Mario, mükemmel bir kaliteye sahip. Eğer ciddi olarak oyunla ilgileniyorsanız ve son zamanlarda çıkmış yeni bir oyun oynamak istiyorsanız, Nintendo Wii’de Super Mario Galaxy diyebilirim, çünkü tasarımdaki kalite, detaylara verilen önem, oyunun inşasındaki kalite- ki bir oyunu inşa etmek mimarlığa benzer-bu oyunlarda oldukça fazla. Yaptıklarında çok iyiler. Diğerlerine bakarsak; oldukça basit ama bir o kadar güçlü oyunlar var. Örneğin Tetris. Oyunların en basitidir, fakat basit kurallar bütünün nasıl uygulanabildiği ve aslında oldukça tatmin edici bir karmaşıklık ve nasıl milyonlarca insanın bir oyuna akın edebildiği ile ilgili çok önemli dersler verir.

Sevdiğim başka bir oyun da, daha önce diğer oyunlardan birşey alarak bunu daha iyi yapan oyunlar. Birçok “birinci kişi” oyunlarında 3 boyutlu bir arazide gezinerek, birinci kişinin gözünden atışlar yapıyorsunuz. Fakat birkaç yıl önce ortaya çıkan bir oyun portalı, birşeyi vurduğunuzda iki alan arasında bir tünel açacak bir silah atışı hayal etti. Bu, alanla (space) ilgili çeşitli puzzle’ların (bulmacaların) ortaya çıkması için oyunlara inanılmaz bir dinamiklik kazandırdı. Bu çok tatmin edici bir karmaşıklığı olan çok güzel bir oyundu. Son olarak iki oyunla bitireceğim,ikisi de Will Wright’ın dizaynı, ilk oyun “Civilization”; medeniyeti kontrol ediyorsunuz ve bunu Taş Devri’nden itibaren yapıyorsunuz. Teknolojiyi geliştiriyorsunuz, alt yapıyı geliştiriyorsunuz. Savaşa da gidebilirsiniz, barış da ilan edebilirsiniz. Teokrasiyi de seçebilirsiniz, demokrasiyi de seçebilirsiniz. İnsanlar son 10 yılda bu oyunla inanılmaz bir ilişki kurdular. Çünkü bu oyun size dünyayı kontrol etme imkanı tanıyor. Ve bu, başka hiçbir iletişim aracının bu oyundan önce yapamadığı şekilde medeniyetle çeşitli deneyler yapmanıza olanak sağlıyor.

Söyleyeceğim başka bir oyunsa yine Will Wright’in “Spore”u. Burada kendi hayvan türlerinizi yaratıyorsunuz, burada fizikle, biyolojiyle uğraşma, genetikle ilgili deney yapma ve bu ortaya çıkardığınız türü, onun şekli gibi özellikleri nasıl etkilediğini görme düşüncesi; bu da interaktif oyunların sahneye çıkmasıyla ortaya çıkan birşey. Daha önce bunu yapamazdınız ve bu çok heyecan verici bir şey.

Bunlara online oyunları da eklersek, 5 tane de “muhakkak oynanması gereken 5 online oyun ve gerekçelerini” sayar mısın?

Online oyunlar doğrudan insanlar ile ilgili. Siz de Farmville’den bahsetmiştiniz. Beğenin ya da beğenmeyin Farmville, nasıl bir değer ekonomisi yaratabileceğinizi, oyuncuların biribirleriyle ne şekilde etkileşim halinde olacaklarını anlatan, nasıl bir topluluk yaratabileceğinizi inanılmaz iyi bir şekilde gösteren bir oyun. Düşünün 18 milyondan fazla insan oynuyor! Başka bir dahice oyun da “Warcraft”; 12 milyondan fazla insanın oynadığı çok ünlü bir oyun. Eğlenceli ve aynı zamanda meydan okuyan bir dünya yaratması, nasıl çok oyunculu iyi bir sanal oyun yaratabileceğinizin dahice bir örneği.

Diğer bir oyunsa “Eve Online”. Warcraft eğlenceli, Eve Online ise oldukça ciddi. Oyun olmayan bir oyun, gerçek hayatın parçası gibi bir oyun. Kendi demokratik seçimleri, polis gücü var. Oyuncular, tasarımcılarla buluşarak oyunu tartışıyorlar. Bu, dünyayı en ciddi şeylerle inşa etme oyunu. Bu inanılmaz bir deneyim.

Bahsedeceğim bir diğer oyun da “Left to Dead”. Bunu siz ve artı 3 başka kişiyle oynuyorsunuz. 4 kişilik bir takım kurarak silahınızla zombilerin mahşeri içinde hayatta kalmaya çalılşıyorsunuz. Çok basit, ama size çok yoğun bir deneyim yaşatıyor. 4 kişi birlikte hayatta kalmaya çalışmak, bir oyunun bunu yapabilmesi, harika!

Son olarak, tamamen farklı bir online oyun,” Starcraft” . Teknik olarak dünyayı üst açıdan, yukarıdan aşağıya görüyorsunuz; diğer oyuncularla eş zamanlı orduyu kontrol ediyor ve başka bir türle büyük bir dövüşün içine giriyorsunuz. Bu oyunun da kendine ait bir karmaşıklığı, bir derinliği ve bir stratejisi var. Ve internette milyonlarca fanatik takipçisi var. Aynı zamanda çok sofistike bir oyun, özellikle insanların birbirleriyle sohbeti açısından. Ayrıca oldukça yüksek stratejik özelliklere sahip bir oyun, elit oyuncu grupları oldukça popüler hale gelebiliyorlar.

Sence en iyi 5 videoe oyun karakteri hangileri... Mario, sanırım bir karakterin ötesindeydi... Hangilerini sayarsın bize?

Bu da ilginç bir soru çünkü genelde birçok insan video karakterlerini sever ancak, fakat bir filmdeki ya da romandaki iyi bir karakterin özellikleriyle ilgili çok fazla bilgiye sahip olmazlar. Mario küresel bir ikon haline geldi. Tarihteki en bilinen hayali karakterlerden biri haline geldi. Çok çocuksu ve basit, temsil ettiği şey yüzünden ikonik bir karakter. İnsanların onu kontrol ettiklerinde hissetikleri duygu yüzünden çok ama çok seviliyor. Hikaye odaklı karakterlere bakarsak, sevdiğim karakterlerden biri de “Secret of Monkey Island”daki Guybrush Threepwood, çok eğlenceliydi, ve oyunun senaryosu çok kalitelidir. Bu karakterle oynamak kesinlikle çok eğlencelidir. Aslında, oradan oraya hareket biri yerine, bir hikayedeki gerçek bir insan gibidir, böyle ilk örneklerden biridir.

Bir Japon oyunu var, “Katamari Damacy”; felaket, çok çılgın, başka bir dünyanın içinden çıkıp gelen bir fantastik çevre, ve buradaki karakterler Japon özelliklerinin uç noktasını sergiliyorlar. Çılgın, uçan robotların dünyası, ve ufacık bir cüce prenses. Çok sevimli, cana yakın görünen ve benzeri olmayan bir karakter. Ve bir başka karakter; “Halflife”taki karakterlerden “Gordon Freeman”. Gözlüklü, bilgisayar kurdu bir bilim adamı, video oyunlarındaki ikonlardan, ve oldukça tehlikeli bir dünyanın içinde yaşıyor. Son olarak, “Glados”ta psikopat bir robot var, çok eğlenceli ve çılgın. Ve ilginç olan, oyunun sonuna kadar robotu görmüyor sesini duyuyorsunuz. Oyunun sizin bu çılgın dahiyle mücadele etmenizi sağlaması, bu inanılmaz, harika bir deneyim.

Gelecekte insanlar ne tür oyunlar talep edecekler. Oyun sektörü ne tür yenilikleri hayatımıza sokacak?

Büyük bir soru, sanırım cevabı da çok büyük... Kitaplara, televizyona, filmlere baktığınızda, onları üretenlerin yaptıkları standart bir şey yok, çok ama birbirinden çok farklı şeyler var. Herkes film izliyor, kitap okuyor, tüm mecralarda yenilik talebi artıyor. Buna karşılık farklı çeşitlerde yaratıcı yaklaşımlar var.

Gelecekte, insanların tüm yaşamları boyunca oynayacakları çok daha sofistike oyunlar göreceğiz. Bu yaratıcı bir yaklaşımla üretilecek elbette. İnsanların yanlarında bu kadar yüksek fonksiyona sahip telefonlar, tabletler taşıması sadece bir başlangıç. 10 yıl içinde en az bilgisayar kadar güçlü kişisel bir oyun cihazı üreteceğim düşüncesi şu anlama geliyor; oyun benim bulunduğum konuma bağlı olacak, kişisel olarak bana ve çevremdeki arkadşalarıma bağlı olacak; bu düşünce daha da gelişecek.

Daha sofistike, sanatsal açıdan daha güçlü oyunlar göreceğiz. Ama eski oyunları da göreceğiz, örneğin “World of Warcraft”, 6 – 7 yıldır aramızda ve bence hiçbir yere gitmeyecek. 50 yaşımda da 30 yaşında yarattığım karakterle oynayabileceğim. Bu da ilginç olacak, insanların bir oyunu arkadaşlarıyla birlikte 20-30 yıl oynamaları! Bu, arkadaşlarla sanal oyun oynamanın anlamını değiştirecek.

Tom Chatfield; Online ve Video Oyun uzmanı, çok satan kitaplar “Fun Inc.” ve “Activism or Slactivisim”in yazarı, çok popüler bir oyun olan “The End”in tasarımcısı, dünyada trend yaratan önemli teknoloji yayınlarının kadrolu yazarı ve araştırmacısı. Doğuş Yayın Grubu olarak bize ayırdığınız zaman için size teşekkür ederiz, çok ilginç ve ufuk açıcı bir sohbetti. Sizi 5 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek “Yeni Medya Düzeni Konferansı”nda ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağız. Tekrar teşekkürler ve o güne dek hoşçakalın.

Ben teşekkür ederim, benim için zevkti.

Sayfa Yükleniyor...