Gülen'i güldüren 'darbe' şakası

ABD'de dört gazeteciyle kahvaltı yapan Gülen'e çarpıcı soru Serdar Turgut'tan geldi.

Gülen'i güldüren 'darbe' şakası

'de son ayların en çok tartışılan ismi Fethullah Gülen, 'okyanus ötesi' göndermeleriyle ve Hanefi Avcı'nın yazdığı 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' isimli kitabıyla gündemden düşmedi.

Gülen, geçtiğimiz haftalarda Türkiye'den dört gazeteciyle kahvaltıda biraraya geldi. Gülen'le röportaj yapan gazeteciler CNN Türk'ten Cüneyt Özdemir ve Ferhat Boratav, Zaman'dan Bejan Matur ve Habertürk'ten Serdar Turgut'tu.

Kamera ve ses kaydının olmadığı 'off the record' röportajda Gülen kırık parmağıyla kahvaltı masasına oturdu. Sohbetin başındaki gergin ortamı Serdar Turgut'un yaptığı espri yumuşattı.

Fethullah Gülen darbe girişimi yarıda kalan Talat Aydemir'in bölüğünde askerlik yaptığını anlatırken Serdar Turgut kendini tutamadı ve "Siz de mi darbeciydiniz?" diye sordu. Bu soru Fethullah Gülen'i güldürdü.

Röportajda Türkiye'den en çok İzmir'i özlediğini söyleyen Gülen, ""Türkiye'yi düşünmediğim an yok ki. Nasıl bir Türkiye hayal ediyorum? Hak ettiği kadar güçlü olan ve dünyada hak ettiği düzeyde saygı gören bir Türkiye" dedi.

Röportajın perde arkasını Cüneyt Özdemir, kendi internet sitesinde anlattı:

"Her zaman Fethullah Gülen okulları bir haberci olarak algı alanımın içinde oldu... Gülen'le ilgili çıkan olumlu olumsuz bütün kitapları okudum. Onu ziyaret eden bütün gazetecileri programımda konuk ettim. Fethullah Gülen'e inanan polislerle konuştum. Fethullah Gülen'e bir zamanlar inanan polislerle konuştum, Fethullah Gülen'den nefret eden polislerle konuştum.. Kimi zaman bir hayranlık oluştu içimde, kimi zaman bir şüphe kemirdi içimi. Son 8 yıldır bir gazeteci olarak bir ropörtaj yapmak için Fethullah Gülen'in belki de tek 'resmi' kurucusu olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kapısına dayandım. Her seferinde kibarca bir bahane ile 'ertelendi' bu isteğim.

Nihayet geçtiğimiz ay Fethullah Gülen ile bir röportaj ayarlanabileceği haberi geldi. Ancak gelin görün ki tam da Hanefi Avcı'nın Gülen cemaatini doğrudan hedef aldığı kitabının yayınlandığı günlerdi. Hanefi Avcı ile bir ropörtaj yapmış ne yazık ki CNNTÜRK'de kendi programımda değil, internette kendi sitemde yayımlamak zorunda kalmıştım. Bana Gülen ropörtajını ayarlayan kişileri arayıp "Bakın ben Hanefi Avcı ile uzun bir ropörtaj yapıp kendi sitemde yayınladım yine de Sayın Gülen benimle ropörtaj yapmak istiyor mu, emin misiniz?" diye sordum. Gelen cevap ilginçti "Cüneyt Bey siz bizi nasıl böyle değerlendirirsiniz bizim için önemli olan sizsinizdir..."

New York'a indiğimiz anda Gülen röportajının mümkün olmayacağı söylendi. O an çok bozuldum ve kırıldım.

Gülen Cemaatinin ABD'de açtığı okulları ziyaret edip Türk haftasını düzenleyen kadrosu ile karşılaştığımızda karşımızda bambaşka bir uluslararası vizyon görmüş ve şaşırmıştık... Ben ilk kez 3. Dünya ülkesi olan Afrika'da değil, ABD'de gördüğüm eğitim çabaları karşısında hayrete ve şaşkınlığa düşüyordum.

Nitekim New York'da da son ana kadar denedim. Fethullah Gülen'e ulaşması muhtelem bütün insanlara derdimi anlattım. Röportaj istediğimi söyledim. Hayat çok garip... New York'da Fethullah Gülen'den röportaj almaya gayret ederken o gece Fethullah Gülen'den hiç de 'haz etmeyen' ama benim kardeşim gibi sevdiğim bir arkadaşım ile buluştuğum bir gecende bile gözüm telefonda son ana kadar gelecek olumlu olumsuz haberdeydi. O bile şu an bunu ilk kez okuyor olmalı. Geceyarısına doğru haber geldi...

Fethullah Gülen bizi Pensilvanya'da bir kahvaltıya bekliyordu. Ancak gelin görün ki kamera ve ses kaydı istemiyordu... İki ay boyunca sessiz kalmak ve Türkiye üzerine herhangi bir sözüyle manşetlere konu olmak gibi bir niyeti yoktu. Hem sevindim, hem yıkıldım... "Off the record" bir görüşme böylesi bir dönemde yapılırsa -ki bunun sızacağı yüzde yüzdü- biz tarafsız gazeteciler için çok tuhaf anlamları çıkabilecek bir sürece dönüşebilirdi!.. Düşünsenize Pensilvanya'da Fethullah Gülen'i gizlice ziyaret eden insanlar durumuna düşebilirdik (kullan kulanabileceğin kadar!!!) Oysa bunu gazeteciler olarak hiç birimiz istemiyorduk. Ama bir yandan bir gazeteci olarak bunu reddetmek demek de olacak iş değildi.

Güven önemlidir. Hele gerçek bir araştırma gazetecisinin sığanacabileciği tek limandır güven. "Bu da bir ilk adım..." diye düşündüm. İnandım. Gülen Cemaatinden gelen 'bu görüşmenin şimdilik off the record kalmasını rica ediyoruz, herhangi bir yanlış anlaşılma olmasını istemiyoruz' endişelerine itiraz etmedim. Bir süre için 'şimdilik' sustum.

2,5 saatlik bir otoban yoylculuğundan sonra bir kahvaltı sofrasında hayatımda ilk kez Fethullah Gülen ile karşılaştım. Gözleri şiş, sağ elinin baş parmağı kırıktı... Yaklaşık 2 saat süren bir sohbet gerçekleştirdik. Başlangıçta hepimiz karşılıklı tedirgindik. Sonrasında daha rahat konuşur olduk... Pek çok soru sordum. Hepsini yanıtladı. Gazeteci meslektaşlarım da sorular sordular Gülen onların da hepsini yanıtladı...

Hadi itiraf edeyim bu söyleşi bir gazeteci olarak kendi tarihime not ettiğim kadar önemli ve 'çok çok etkileyiciydi...' Pensilvanya'da yani dünyanın öbür ucunda küçücük bir odada münzevi bir hayat sürdüren ama o odada aldığı kararlar ile bugün Türk siyasetini etkileyen yarın da dünya siyasetini etkileyebilecek böylesine bir kişilikle konuşmak ve tartışmak bir gazeteci olarak beni gerçekten etkiledi. Gönül isterdi ki bunu canlı yayında yapalım!

Şimdilik mümkün gözükmüyor ama herhangi bir görüntü ve kayıt olmasa bile o gün o kahvaltı masasının etrafındaki gazetecilerin anlatacakları sevenlerinin de sevmeyenlerinin de ilgisini çekecektir. Ben çok etkilendim, etkilenilmeyecek gibi değildi."

Sayfa Yükleniyor...