Habercilikten romancılığa: Ayşe Karabat

NTV Kudüs muhabirliği yapmış olan haberci Ayşe Karabat'ın "Kudüs'ün Gönüllü Sürgünleri" adlı romanı Kudüs'ü pek çok boyutuyla gözler önüne seriyor.

Habercilikten romancılığa: Ayşe Karabat

Uzun yıllardır Ortadoğu’da habercilik yapan Ayşe Karabat, “Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri” adlı ilk kitabında Kudüs’ü bu kez haberci olarak değil romancı olarak ele alıyor.

Roman, Kudüs'te gazetecilik yapan üçüncü kuşak Filistin mültecisi Nadya ile İstanbul'da yaşayan Iraklı doktor Saad'ın aşkını konu ediniyor. Fonda ise, İsrail - Filistin çatışmasının tarihi, işgaller, acılar ve intihar saldırıları yer ediyor.

Ayşe Karabat Kudüs’te habercilik yaptığı dönemle ilgili olarak şöyle konuştu:

“Kudüste NTV muhabiriyken hep ölümden ve çatışmadan söz ediyorduk. Oysa bu roman oradaki hayat üzerine çünkü orada her şeye rağmen insan onuruna yakışır bir biçimde hayat mücadelesi veren, barış mücadelesi veren insanlar var. Soğukkanlı analiz yapıyoruz belki ama hem İsrail toplumunu hem Filistin toplumunu bir bütün olarak algılıyoruz, oysa değiller. Ben o bölgedeki barış çabalarını da çok önemsiyorum. Dolayısıyla bu kitapta vicdani retçiler var, barış gönüllüleri var fakat bunların da ötesinde dünyanın neresinde olursanız olun bütün çatışmalarda şöyle bir şey var; çatışan taraflar birbirlerini insanlığından soyutlayarak aktarıyorlar ve birbirlerinin hikayelerini çok dinlemek istemiyorlar. Oysa ki edebiyat, taraflara birbirlerinin hikayelerini anlatmaya yardımcı olabilir diye düşünerek bu kitabı yazmaya karar verdim.”

'KALBEN YORULDUM'
Karabat romanı yazma süreciyle ilgili olarak ise, “Sürekli çatışma içinde olmak çok zor bir şeydi özellikle habere kalbinizle gönlünüzle yaklaşıyorsanız... O kadar çok ruhunuzu acıtan, kalbinizi inciten şeyle karşılaşıyorsunuz ama insanlık onuruna yakışır bir mücadele vermeye çalışan insanlarla da karşılaşıyorsunuz. Bazen bazı yerlerden belli hikayeleri anlatırken onları tekrar yaşadığım için çok zorlandığım yerler oldu. Ancak karakterlerim bir süre sonra kendi bağımsızlıklarını ilan edip benim planladığım kurgunun da dışına çıkarak kendi öykülerini dikte ettirmeye başladılar. O aşama da beni kalben yordu diyebilirim.

Yazma sürecinde bazen tıkandığım yerler oldu tabii. Sonuç olarak bu benim ilk romanım ama zorlukları hem gazetecilikten gelen deneyimim hem de edebiyatçı arkadaşlarımın yardımıyla aştım sanırım.” diye konuştu.

‘KUDÜS’ÜN AŞIKLISIYIM’
Ayşe Karabat Kudüs’le ilgili olarak,

“Ben Kudüs’ün aşıklısıyım. Zaten Kudüs’e gittiğinizde ya Kudüs’ü hiç sevmezsiniz ya da gittiğiniz ilk andan itibaren havasından, suyundan etkilenip, Kudüs Sendromu” denilen bir hastalığa tutulursunuz. Ben Kudüs sendromuna tutulmuş olan insanlardanım. Kudüs’ü çok seviyorum dolayısıyla bu romanda istedim ki Kudüs’te benim sevdiğim yerlere okuyucuyu da götürebileyim, Kudüs’te bir gezintiye çıkartabileyim istedim. “ dedi.

Karabat, “Kudüs'ün Gönüllü Sürgünleri”nde Yaser Arafat, Ariel Şaron, İsrail ordusu, Hamas, intihar bombacıları, barış gönüllüleri, Yahudi gelenekleri, Filistin alışkanlıkları, vicdani retçiler, yerleşimciler, Hamas'ın öldürülen ruhani lideri Şeyh Yasin, Kudüs sokakları, kutsal mekânlar ve müdavimlerine 'Play it Sam' dedirten Barood Bar da diğer karakterler olarak okuyucunun karşısına çıkıyor.

Sayfa Yükleniyor...