Hakim ve savcılar: Yargı bağımsız değil

TESEV’in hakim, savcı ve vatandaşlarla yaptığı mülakatlar sonucu iki kitap ortaya çıktı. Özellikle hakim ve savcılara ayrılan bölümün ortaya koyduğu ilginç sonuçları, çalışmayı yöneten Prof.Dr.Mithat Sancar NTV’ye anlattı.

Hakim ve savcılar: Yargı bağımsız değil

"Görüştüğümüz hakim ve savcılar, gerek kendi görüşleri gerekse izlenimleri itibarıyla yargıda bağımsızlık konusunda çok büyük sıkıntıların yaşandığını kabul ediyorlar. Büyük çoğunluğu, yargıda bağımsızlığın ya olmadığını ya da eksik olduğunu söylüyor."

"'de yargının belli konularda peşinen taraf olduğunu, görüştüğümüz hakim ve savcıların neredeyse tamamı kabul ediyor. Bir kısmı da öyle olması gerektiğini söylüyor..."

Yargı bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı...

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV), bir yandan 20 ilde rastgele seçilen 59 kişiyle, diğer yandan 51 hakim ve savcıyla bu konuda mülakatlar yaptı. Hem yargılayan yani adalet dağıtanlarla hem de vatandaşlarla konuşuldu.

Araştırma sonuçları, 'Adalet biraz es geçiliyor' ve 'Biraz adil, biraz değil' başlıklı iki kitap halinde yayımlandı. Kitabı hazırlayanlardan, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi prof. Mithat Sancar Canlı Gaste'de sonuçlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Bu 4 ayaklı bir çalışma ve bütününü benim yönettiğim bir çalışma. İlk çalışmada 51 hakim ve savcıyla görüştük. Türkiye’de yargı ekseninde konuşulan pekçok sorunu, hakim ve savcıların ağzından teyit edilebilir şekilde tespit etmek ilginçtir, önemlidir. Burada pekçok sonuç var ve bunları özetlemek de oldukça zor.

Şöyle diyebiliriz; görüştüğümüz hakim ve savcılar, gerek kendi görüşleri gerekse izlenimleri itibarıyla yargıda bağımsızlık konusunda çok büyük sıkıntıların yaşandığını kabul ediyorlar. Büyük çoğunluğu, yargıda bağımsızlığın ya olmadığını ya da eksik olduğunu söylüyor.

Tarafsızlık konusunda da ilginç saptamalar var. Türkiye'de yargının belli konularda peşinen taraf olduğunu, görüştüğümüz hakim ve savcıların neredeyse tamamı kabul ediyor. Bir kısmı da öyle olması gerektiğini söylüyor. Mesela devletin veya devlet görevlilerinin taraf oldukları devalarda; bunlar ister siyasal olsun ister başka türlü, yargıçlarda ve savcılarda devlet tarafını tutma eğiliminin çok güçlü ve yerleşik olduğunu söylüyorlar. Bazıları ‘öyle de olmalı’ derken ‘olmamalı’ diyenler de yargıdaki bu eğilimin çok güçlü olduğu izlenimlerini aktarıyor.

Sadece bunlar değil tabiki. Meslekteki sosyalleşme, teftiş meselesinde yaşanan sıkıntılarla ilgili ayrıntılı açıklamalar yaptılar.

DAHA NESNEL VE SOĞUKKANLI...
Yargıç ve savcıların bağımsız ve tarafsız olmadıklarını hep bir ağızdan tekrarlıyor olmaları çok düşündürücü. Bunun şöyle bir faydası da olmalı: Türkiye’de yargıyı klişe ve sloganlarla tartışmaktan vazgeçip daha nesnel bilgilerle ve soğuklanlı bir şekilde, kutuplaşmanın aracı kılmadan masaya yatırmak gerekiyor.

Türkiye'de yargının sorunu son iki yılın sorunu değil. Bazı kesimler sadece son 2 yıldaki gelişmeleri öne sürerek tartışıyor. Bazı kesimler AKP'ye karşı açılan kapatma davası ve 367 gibi olayları örnek göstererek; yargının AKP'ye karşı tarafsızlığını yitirdirdiğini iddia ediyor. Bazıları da, savcıların Ergenekon soruşturmasında tarafsız davranmadıklarını iddia ediyor. İkisi de doğru olabilir ama savcı ve hakimlerin açıklamaları, bu sorunların yeni olmadığını, sadece bu olaylarla sınırlı olmadığını ortaya koyuyor.

Türkiye’de yargı uzun süredir ciddi sorunlar yaşayan bir yapı. Bu pekçok sorunu çözmemizi de zorlaştırıyor. Ama yargıyı polemik ve çatışma ekseninde tartışmak da sorunları çözmeye yardım etmez. Yargı mensupları dahil bütün siyasi aktörlerin, biraz sakinlikle bu verileri de dikkate alarak, daha nesnel bir tartışmayı temsil etmelerini tavsiye edebilir bu çalışmalar.

Toplumsal barışı kurmanın en önemli aracı yargıdır. Eğer bu da nesnel ve sakinlikle; gerçekten yapıcı amaçlarla tartışılamazsa, kutuplaşmaları yumuşatacak başka araçlar bulmak daha da zorlaşır.

YOLSUZLUK VE KAYIRMACILIK
Bu çalışmalar, yargıda ciddi sorunlarımız olduğunu ortaya koyuyor. Toplumun çeşitli kesimleriyle yaptığımız görüşmelerde, çok yaygın bir şekilde yargıda; mesela yolsuzluğun, kayırmacılığın önemli bir rol oynadığı inancı var. Bu gerçek olmasa bile, böyle bir inancın varlığı başlı başına önemli bir sorundur. Bu inanç silinmediği sürece, toplumun yargıya güvenmesini sağlayamazsınız. Çok doğru kararlar verildiğinde dahi bunların kabul edilebilirlik oranı düşer. O zaman yargı bir toplumsal barış aracı olmaktan uzaklaşır.

Türkiye’de bazı sorunları kolay kutuplaştırma vesilesi yapmaktan vazgeçmek lazım. Sorunların adını olabildiğince soğukkanlıkla şekilde ortaya koymak ve ortak çözümler için de daha fazla özverili ve hazır olmak gerekiyor. Bu çalışmalardan beklediğimiz fayda budur ve umarız böyle bir etki yaratır. Yargı daha nesnel ve daha yapıcı bir şekilde tartışılır.

Sayfa Yükleniyor...