'Hayata Dönüş' zamandan düştü

'Hayata Dönüş Operasyonu'yla ilgili ikinci dava da zaman aşımına uğradı. Avukat Kavilli, "Savcı sanıkların silahlı olmadığını itiraf etmiştir" dedi.

'Hayata Dönüş' zamandan düştü

Geçen yıl kapatılan Bayrampaşa Cezaevi'nde 2000 yılında düzenlenen 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun ardından 167 tutuklu ve hükümlü hakkında açılan dava, zaman aşımı nedeniyle düştü.

Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada kararını açıklayan Hakim Ali Belen, 'topluca silahlı isyan' suçunu işledikleri iddia edilen sanıkların, yapılan yargılama sonucunda, emanete kayıtlı silahları kullanıp kullanmadıklarının açık bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle suçun, eski TCK'nın 304/1-2. maddelerince düzenlenen 'cezaevi idaresine karşı toplu isyan' olduğuna hükmetti.

Mahkeme, bu suç için öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zaman aşımı süresinin 19 Haziran 2008'de dolduğuna işaret ederek, açılan kamu davasının tüm sanıklar yönünden ayrı ayrı düşürülmesini kararlaştırdı.

AVUKAT KAVİLLİ: SAVCI İTİRAF ETTİ
Davayla ilgili Avukat Ömer Kavilli, NTV canlı yanınında şu bilgileri verdi:

"Bugün zaman aşımı kararı verilen dava, tutuklu sanıklar için açılmıştı. Cezaevi yönetimine karşı silahlı isyan suçlaması vardı. Bugün sanıkların tümü hakkında zaman aşımından davanın düşürülmesine karar verildi.

Bu tür yargılamalarda usul önemlidir. Bu davanın kanıtları toplanmamıştır. Tanık olarak İstanbul Cumhuriyet Savcıları ve cezaevi müdürü dinlenmemiştir. Yargılama yapıylıyormuş gibi yürütülen davada bu karar çıktı. Bu karar da adil bir karar değil. Jandarma erleri ve infaz koruma memurlarına açılmış dava da zaman aşımından düşürülmüştü. Yani onlara da ceza yok, size de ceza yok görüntüsü çıktı. Bu durum kabul edilemez.

Davada savcı sanıkların silahlı olup olmadığı konusuyla ilgili mütaalasını değiştirmiştir. Savcı 8-9 yıl sonra sanıkların silahlı olmadığını itiraf etmiştir. Biz karar sanıkların suçsuz görülerek beraat verilmesi tercih edilmemesi nedeniyle temyize gideceğiz. İç hukuk yollarından sonuç alamazsak AİHM’e götüreceğiz."

TEMYİZE GİDECEKLER
Sanık avukatlarından Taylan Tanay da, duruşmanın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, müvekkillerinin aklanma haklarının ellerinden alındığını savundu.

CMK'da, ''beraat kararının söz konusu olduğu hallerde başka bir kararın verilemeyeceği'' yönünde hüküm bulunduğu kaydeden Tanay, ''Biz de müvekkillerimiz hakkında derhal beraat verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edildikten sonra dosyayı Yargıtaya temyize götüreceğiz. Ayrıca, adil yargılama hakları ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracağız'' diye konuştu.

HAYATA DÖNÜŞ?
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler, F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla 20 Ekim 2000 tarihinde açlık grevi başlatmıştı. Eylemin, 19 Kasım'da ölüm orucuna dönüştürülmesi üzerine 19 Aralık tarihinde Bayrampaşa Cezaevi`nde operasyon başlatıldı. Operasyonda 12 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetti.

'Hayata Dönüş Operasyonu' ile ilgili kamu görevlilerine açılan tek dava da, geçtiğimiz yıl zaman aşımı nedeniyle düşmüştü.




Eyüp Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede de, 167 sanığın, 'cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma' suçundan 7,5 ila 10,5'ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyordu.

Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, başka suçlardan tutuklu Bekir Şimşek, Mehmet Ali Ayhan, Mehmet Çiftçi, Mehmet Kulaksız, Rıza Yıldırım ve Ercan Kartal katıldı.

Duruşmada, tutuksuz sanıklardan Mesude Pehlivan, Ali Yalçın ve Rıdvan Kodak ile İstanbul Barosu'nca, rapor hazırlamaları için gözlemci olarak gönderilen avukatlar Emre Karaöz ve Selami Melemşe de hazır bulundu.

Söz alan sanık Nursel Demirdöğücü'nün avukatı Ömer Kavili, duruşmanın saat 10.00'da başlaması gerekirken, duruşma salonuna 11.40'ta alındıklarına dikkati çekerek, sözlerinin tutanağa geçirilmesini istedi.

Kavili'nin sözlerini tutanağa ekleten hakim Ali Belen, daha sonra avukat Timuçin Üzel'in, Hazine vekili olarak Adalet ve İçişleri bakanlıkları adına duruşmaya katılma talebinde bulunduğunu ve bu kapsamda dilekçe sunduğu belirtti.

Belen, bir nüsha olması nedeniyle sanık ve müdahillere tebliğ edilemediğini belirttiği dilekçeyi sesli okudu.

Dilekçenin tek nüsha olmasının usule aykırılık arz ettiğini belirten avukat Kavili'nin isteği üzerine, dilekçenin tek nüsha olduğu tutanağa yazıldı.

Söz alan sanıklardan Ercan Kartal, Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile Hazine'nin davaya katılma talebine karşı çıkararak, ''Hapishaneyi iş makineleriyle yakan yıkan hükümetin kendisidir. Bu yüzden davaya katılmaları doğru değildir. Yine de karar mahkemenindir'' dedi.

Sanık Mehmet Ali Ayhan olayın üzerinden 9 yıl geçtiğini ifade ederek, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının daha önce neden davaya katılma talebinde bulunmadığını sordu.

İçişleri Bakanlığı'nın olaylar sırasında hiçbir zararı bulunmadığını ileri süren Ayhan, ''Cezaevindeki yataklar ile duvarlar Adalet Bakanlığı'na bağlıdır. Bunları yakan ve yıkanlar ise İçişleri Bakanlığı görevlileridir. Bu nedenle duruşmaya katılma taleplerinin reddedilmesini istiyorum'' dedi.

Sanık Mehmet Kulaksız, olaylarda asıl suçlunun İçişleri Bakanlığı olduğunu öne sürerek, ''Olaylar sırasında mahkumlar katledilmiş, diri diri yakılmış, bombalanmış ve şimdi bakanlık gelmiş bizden duvarın, ranzanın hesabını soruyor. Hesap vermesi gereken biri varsa o da İçişleri Bakanlığıdır'' diye konuştu.

Sanıklar Ercan Kartal ve Nursel Demirdöğücü'nün avukatı Taylan Tanay, aradan 9 yıl geçtikten sonra Adalet ve İçişleri bakanlıklarının davaya katılma taleplerini ''kötü niyetli'' bulduklarını söyledi.

Sanık Nursel Demirdöğücü'nün bir diğer avukatı Oya Aslan da İçişleri ve Adalet bakanlıklarının olayda herhangi bir zararları bulunmadığını, bunun dosyadaki mevcut tutanaklarda da belirtildiğini savundu.

AVUKAT, DURUŞMA SALONUNU TERK ETTİ
Hakim Belen ile zaman zaman tartışan avukat Ömer Kavili ise duruşmaya katılan sanıklardan Kartal, Şimşek ve Kulaksız'ın ayakkabıları olmadığının, ayrıca çorabı bulunmayan Kulaksız'ın ayağının kanlar içinde olduğunun tutanaklara geçilmesini istedi.

İddianamenin özensiz bir şekilde hazırlandığını da ileri süren Kavili, sanık Hasan Demir'in İstanbul Barosu'na kayıtlı olması nedeniyle 8 yıldır savunmasını üstlendiklerini ve bunu, hukuk kurallarına uyulup uyulmadığını test için yaptıklarını söyledi.

Kavili, ''Adil yargılama kurallarının uygulanmadığı, mantık kurallarının yok edildiği, Ortaçağ'daki toplu suçlama metodunun kullanıldığı böyle bir faaliyeti adil yargılama hakkının çiğnenmesi olarak gördüğümüzden bu suça iştirak etmeyeceğiz'' şeklinde konuştu.

''Kişisel ahlak ve onurumuz ve avukatlık meslek kurallarımız adına bu duruşmayı terk ediyorum'' diyen Kavili, salondan çıktı.

Talepler hakkında kararını açıklayan Hakim Belen, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının davaya katılma talebini reddederken, daha önceki duruşmalarda verilen ara kararların tamamını da iptal etti.

Mütalaa veren Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, sanıklar hakkında ''cezaevinde silahla isyan çıkartmak'' suçundan dava açıldığını, ancak cezaevinde elde edilen silahların sanıklar tarafından kullanılıp kullanılmadığının tespit edilemediğini kaydetti.

Bu nedenle eylemin, eski TCK'nın 304/1-2. maddelerinde belirtilen ''topluca cezaevi idaresine isyan'' suçunu oluşturabileceğini ifade eden savcı Demir, olağanüstü ve olağan zaman aşımı süresinin dolduğunu vurgulayarak, davanın düşmesini talep etti.

Sanıklar ise zaman aşımı dolayısıyla davanın düşmesini kabul etmediklerini belirterek, beraatlerini istedi.

Aranın ardından davayı karara bağlayan Hakim Ali Belen, ''topluca silahlı isyan'' suçunu işledikleri iddia edilen sanıkların yargılanmalarında, emanete kayıtlı silahları kullanıp kullanmadıklarının açık bir şekilde anlaşılamadığını belirterek, bu nedenle suçun, eski TCK'nın 304/1-2. maddelerince düzenlenen ''cezaevi idaresine karşı toplu isyan'' olduğuna hükmetti.

Mahkeme, bu suç için öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zaman aşımı süresinin 19 Haziran 2008'de dolduğuna işaret ederek, açılan kamu davasının tüm sanıklar yönünden ayrı ayrı düşürülmesini kararlaştırdı.

Sayfa Yükleniyor...