Hizbulkontra'nın da babası Arif Doğan!
İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından emekli albay Arif Doğan, ilk savunmasını yaptı. "JİTEM'i ben kurdurttum' iddiasını mahkemede de tekrarlayan Doğan, "Hizbulkontrayı da ben kurdum" dedi.

Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında, sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanan emekli albay Arif Doğan ilk savunmasını yaptı.
Askerlerin varlığını inkar ettiği JİTEM'i kendisinin kurduğu iddiasını mahkemede de tekrarlayan Doğan, daha da çarpıcı iddialar ortaya attı.
Doğan, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun başında olduğu ilk teşkilat olan Hizbulkontra'yı da kendisinin kurduğunu söyledi.
İkinci Ergenekon davasının 98. duruşması Silivri Cezaevi'ndeki duruşma salonunda görüldü.
Duruşmaya ambulansla götürülen emekli albay Arif Doğan çarpıcı iddialar ortaya attı.
Doğan, "Hizbulkontrayı ben kurdum. Operasyonda öldürülen Hüseyin Velioğlu'nun ilk kurduğu teşkilatı ben kurdurttum'' dedi.
JİTEM'e ilişkin de konuşan Doğan, "JİTEM benim Veli Küçük paşama devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığıdır. JİTEM benimle vardır" dedi.
Jitem'in kadrolu bir kuruluş olmadığını söyleyen Arif Doğan, "JİTEM olmasaydı bugün 80 bin asker ölmüş olurdu" diye konuştu.
"AYGAN'I BEN ÖLDÜRTTÜM"
Arif Doğan ilginç bir iddia da ortaya attı. Doğan PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan'ı kendisinin öldürttüğünü söyledi ve, "İnanmazsanız getirin DNA testi yapın. Bu kişi Aygan değildir" dedi.
Bugünkü duruşmaya gazeteci Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'a destek için giden birçok kişi de katıldı.
Bugünkü duruşma öncesi izdiham yaşandı. Gazeteci Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'a destek vermek amacıyla İzmir'den gelen yaklaşık 600 kişilik izleyicinin binaya girişi sırasında izdiham yaşandı.
İzleyiciler, duruşma salonunda kendilerine ayrılan bölümlere oturtuldu. Basın mensupları ise avukatlar için ayrılan kısma oturdu.
Duruşmaya ambulansla getirilen emekli Albay Arif Doğan, tekerlekli sandalye ile salona alındı.
Beşiktaş'ta özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede JİTEM'in kurucusu olduğunu söyleyen emekli Albay Arif Doğan, savunmasında şunları söyledi:
"İtham edilen suçlarla alakam yok, bu suçlara inansam kendi kafama sıkardım. Daha önceden 21 PKK'lının meclise girdiğinde ve PKK'lıların Habur'dan yurda giriş yaptıklarında ben parmaklıklar arasındaydım ve o zamanlarda iki kez ölmüştüm. Sedat Peker ve Veli Küçük paşam ile beni irtibatlandırmışlar. Ben istihbaratçıyım. Herkes ile görüşürüm. Sedat Peker ile generaller ve devletin bakanları da görüşüyordu, 21 yıl ben dağlarda yaşadım ama hayvanlaşmadım. Ben öyle ölümler gördüm ki bu suçlamalar az kalır.
JİTEM benim ve JİTEM benimle vardır. Diyeceksiniz ki Arif Doğan, devletin içerisinde devlet misin sen? Ben akıllı olduğum için asker de Kürt de öldürtmedim. Silah ve uyuşturucu ticareti suçlandım. Oysa Yalova'da 1,5 ton eroini ben ihbarsız olarak aldım. Bir ihbarcı soksaydım olaya 10 trilyon alırdım. Ben aptal değilim. Mahkeme kararı ile aldığım 1,5 kiloluk uyuşturucuyu yem olarak kullandığım da olurdu. 20 yıl öncesinden kalan 600 gramlık uyuşturucu ile beni uyuşturucu trafiğine soktular. 3 tane silahım var. Yıllık mermi istihkakım 150'dir. Bunu 10 yıla vursanız ortaya çıkacak mermi sayısını görürsünüz. Kozmik yetkileri olan bir subaydım. Harp bilgileri dahi bende mevcuttu. Bu evrakların bir kısmı bende çıkmıştır. Şimdi devlet beni vatan hainliği ile mi suçluyor?
JİTEM'İ sormuşsunuz, Genelkurmay ve Jandarma inkar ediyor. Ben büyüğüme asla saygısızlık yapmam. Ben aşiret kültürü aldım. Avşarbey aşiretinden geliyorum. JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir. Geçici bir süre için deneme amacıyla kurulan operatif bir birimdir. Yani Operasyon artı istihbarat anlamına gelir. Ancak oraya buraya silah gömüldüğünü söyleyenler var.
Abdulkadir Aygan'ı ben öldürttüm. Bu adamı PKK doğurdu. Askeri de sivil vatandaşı da suçluyor. Kim bu adam ya. İsviçre'de ailesiyle yaşıyormuş. Yalan söylüyor. İnanmazsanız getirin DNA testi yapın. Bu kişi Aygan değildir."
Arif Doğan'ın rahatsız olduğunu söylemesi üzerine duruşmaya öğle arası verildi.
Kendisine bırakılması halinde çok üzücü şeyler hatırladığını anlatan Doğan, ''Siz sorun ben cevap vereyim'' dedi.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün ''Savunmanız bitti mi?'' demesi üzerine Doğan ''Evet'' diye yanıt verdi.
Başkan Şengün de bunun üzerine Doğan'ın emniyetteki ifadesini okudu. Kendisine ait olduğu ileri sürülen deponun, 20 yıllık olduğunu anlatan Doğan, JİTEM'den ayrıldıktan sonra bu eşyaların orada kaldığını ancak içeriğini kimsenin bilmediğini söyledi.
Zabıtlar olmasaydı kendisinin de o depoda nelerin olduğunu bilmeyeceğini dile getiren Doğan, söz konusu depoda kendisi, kızı ve eşinin eşyalarının da bulunduğunu anlattı. Şengün'ün, depoda bazı gizli ibareli belgeler bulunduğunu söylemesi üzerine Doğan, ele geçen belgelerin ''kozmik belge'' olmadığını belirterek, askeri konuları içeren bir belgenin bir askerde olmasının normal olduğunu söyledi.
Doğu ve Güneydoğuda aşiretlerle ilgili bilgilerin yer aldığı bir belgenin ele geçirildiği hatırlatılan Doğan, o belgenin Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir belge olduğunu dile getirerek, ''Bunun bu bölge için hazırlanmasını tehlikeli buldum. Emniyet, bununla mücadelede büyük bir zayıflatmaya sebep olmuştur. Bu ihanettir. Hiç bir aşirete potansiyel devlet yanlısı ya da örgüt yanlısı diyemezsiniz. Dediğinizde bir potansiyel yaratırsınız'' dedi.
Doğuda teröre karşı cansiparane savaşan polis ve askerlerin yanı sıra oradaki Kürtlerin de mücadelesinin bulunduğunu anlatan Doğan, bölgedeki aşiretleri kendisinden iyi bilen kimse olmadığı aktardı.
''...ÇOK ÜZÜLÜYORUM''
Doğan, JİTEM'in çok gizli bir kuruluş olmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
''JİTEM'in arşivi bende. Kimse bulamaz. Onlar kahraman gibi savaştılar. JİTEM'de 10 bin kişi vardı. İsimlerini söylesem onları da mı yargılayacaksınız? Onlar 100 kişilik bir gruba 10 kişiyle gidiyorlardı. Tek bir asker, Türk halkı ölmesin diye ölüme gidiyorlardı.''
Konuşması sırasında ses tonunu yükselten Doğan'a Mahkeme Başkanı Şengün ''sakin konuşun'' dedi. Doğan da ''Ama çok üzülüyorum'' diye yanıt verdi.
JİTEM'in varlığını iki kuvvetin beyanından sonra açıkladığını dile getiren Doğan, ''Hizbulkontra'yı da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu'nun ilk kurduğu teşkilatı ben kurdurttum. Ben herkesten iyi mücadele ettim. Ben baş koymuşum, bu vatana hizmet etmişim. JİTEM'i kurdum da hata mı ettim'' dedi.
Başkan Şengün'ün gazeteci Soner Yalçın'ın JİTEM'le ilgili bir yazısını okuması üzerine Doğan, Yalçın'ın JİTEM'in değerlendirmesini yapamayacağını anlatarak, Yalçın'a hakaret içerici sözler sarf etti.
SEDAT PEKER İLE İLİŞKİSİ
Peker'le ilişkisine de değinen Doğan, polis tutanaklarında Peker'e yönelik ''Reis'' dediğinin kayda geçirildiğini belirterek, heyete yönelik ''Siz şimdi mahkeme başkanısınız. Size Başkan demek suç mu?'' diye konuştu. Peker'le ilk defa bir uyuşturucu kaçakçısının yakalanmaması için bir araya geldiğini belirten Doğan, Peker'in kendisine uyuşturucu işiyle uğraşmadığını söylediğini kaydetti.
Başka bir görüşmesinin Şile'de bir astsubayın öldürülmesiyle ilgili olduğunu anlatan Doğan, ''O adamın çok önemli ve çok gizli hizmetleri olmuştur. Şimdi burada anlatamam onları. Peker'e 'Patron'da derim 'Reis' de derim, ne olmuş?'' şeklinde konuştu.
İkinci ''Ergenekon'' davasını izlemeye gelen gazeteci ve avukatlar cezaevi önünde basın açıklaması yaptı.
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi önünde toplanan ve aralarında Yeni Parti, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Cumhuriyet Okurları'nın da (CUMOK) bulunduğu grup, ellerinde Türk bayrakları taşıyarak sloganlar attı.
Davaya verilen aranın ardından duruşma salonundan çıkarak yerleşke önünde toplanan Türkiye Barolar Birliği (TBB) üyeleri adına basın açıklaması yapan TBB Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Avukatlık Yasasının 76. maddesi gereğince, insan haklarıyla ilgili konularda davaları yerinde izlediklerini belirterek, ''Biz burada sadece izleyiciyiz, destekçi değiliz'' dedi.
Perşembe günü Diyarbakır'da KCK davasını izlediklerini, bugün de burada olduklarını anlatan Coşar, Ergenekon, Hrant Dink Cinayeti, Şemdinli ve Hayata Dönüş Operasyonu davalarını da izleyeceklerini ve bunları daha sonra rapor haline getireceklerini kaydetti.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANI KOCASAKAL
Coşar'ın ardından duruşmaya katılan baro başkanları adına açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da, baro olarak, usul ile ilgili bütün hataları yerinde takip ettiklerini dile getirerek, ''Burada da esasla ilgili değil, usulle ilgili sorunlar bulunuyor. Bir hukuk devletinde bizde olduğu gibi gizli tanıklık müessesesi bu şekilde işletilmez. Bunlar usul ve delil sistemiyle ilgili meselelerdir. Bizim baro olarak duyarlılığımız bu çerçevededir'' şeklinde konuştu.
Gizli tanıklık sisteminin müessese olarak hukuk devletinde çok sakıncalar barındırdığını savunan Kocasakal, AİHM kararlarına göre, tek başına gizli tanık ifadesi hükmünün esas alınamayacağını ifade etti.
CMK'nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesi sonucunda tahliyelerin infial yarattığına dikkati çeken Kocasakal, şunları kaydetti:
''Tutukluluk süresi, kural haline getirildiği için tutuklamalar mahkumiyet, tahliyeler ise beraat gibi algılanıyor. Uzun tutukluluk kanayan bir yaradır. Bu arada mahkeme salonu fiziksel anlamda mükemmel düzenlenmiş. Ama içerideki yargılama savunma hakkına uygun mu burada bu önemlidir. Buradaki en büyük aksaklık şüphesiz uzun tutukluluk süresidir.''
GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK PLATFORMU
Gazetecilere Özgürlük Platformu dönem sözcüsü Atilla Sertel de, Türkiye'de 50'den fazla gazetecinin tutuklu bulunduğunu hatırlatarak gazetecilerle ilgili 6 bin dava ve soruşturmanın sürdüğünü anlattı.
2005 yılında kabul edilen TCK ve 2006 yılında değiştirilen Terörle Mücadele Kanunu hükümleri ile gazeteciler üzerinde oluşturulan baskıların, Avrupa Komisyonunun 2010 ilerleme raporuna girecek boyutlara ulaştığını savunan Sertel, Silivri'de yatan gazetecilerin özgür yargılanmalarını istediklerini açıkladı.
Sertel, kalemlerinden başka hiçbir ''suç aletleri'' olmayan meslektaşlarının bu ülkeyi terk etmeyeceklerine ilişkin teminat verdiklerini ve kefillerinin de kendileri olduğunu sözlerine ekledi.
- Etiketler :
- Haberler