HSYK kararına hukukçulardan farklı yorum

HSYK'nın kararını değerlendiren yargı YARSAV Başkanı Tarhan, HSYK'nın yetkilerini kullandığını söylerken, Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı Osman Can, HSYK'nın kararını ikinci Şemdinli vakası olarak değerlendirdi.

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu, yaptığı toplantıda başsavcı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasına neden olan soruşturmayı başlatan Erzurum Özel Yetkili Başasavcısı Osman Şanal'ın yetkilerinin alınmasına karar verdi.

Canlı Gaste programına katılan YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan ve Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı Osman Can, HSYK'nın kararını ve Adalet Bakanı'nın açıklamalarını değerlendirdi.

Can Dündar’ın sorularını yanıtlayan YARSAV Başkanı Tarhan, HSYK'nın yetkilerini kullandığını söylerken, Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı Osman Can, HSYK'nın kararını ikinci Şemdinli vakası olarak değerlendirdi.

Can Dündar: Herkes yargının bağımsızlığının delindiğini söylüyor. Sizce yargıya asıl müdahale nereden geliyor? Nasıl başladı olay?

Emine Ülker Tarhan: Yargıya açık müdahaleler son yıllarda özellikle artmıştır. Özellikle siyasal iktidar yargıç ve savcıların gizlice dinlenmesinden tutunda, istemediği soruşturmaları yapan yargıç ve savcıları hedef göstermek, yargı kararlarını zaman zaman ideolojik, zaman zaman çok ağır şekilde eleştirerek topluma yargıyı, yargıçları hedef göstermek sureti ile ağır müdahaleler yaptı. Bunu kamuoyu ile paylaştık. Fakat bu feryatlarımız bugüne kadar hiç karşılık görmedi.

Sayın Bakan derler ki; “HSYK’nın kararı yargısal bir göreve müdahale niteliğindedir. Kurul’un yargısal görevi olmaması sebebi ile böyle bir karar alamaz.” Oysa, Yüksek Kurul idari bir kuruldur, kararı sadece ilgili savcıların yetkilerinin kaldırılması yönündedir. İlgili savcıların yetkileri kaldırılmıştır ve gerekçesi de son derece açıktır.

Birinci sınıf bir yargıcın göreviyle ilgili olarak işlediği bir suçtan ötürü Yargıtay dışında bir mercide yargılanması ve ona ilişkin soruşturmasının yapılması kabil değildir. Basit bir dille anlatmaya çalışayım. Örneğin bir kadastro yargıcının, boşanma davasını karara bağlamakla görevli bir yargıcın biraz abartarak anlatıyorum idam kararı vermesi mümkün müdür? Yaşadığımız olay hiçbir yetkileri olmayan ağır ceza savcıları sanki kendileri yetkiliymişcesine yüksek yargıç sıfatıyla yargılanacak başsavcıyı soruşturmayı yapmakla yetkili addetmişlerdir. Bir yetki gaspıyla karşı karşıya olduğu için HSYK da yetkilendirdiği gibi alması da mümkünse Kurul’da bunu yapmıştır.

Yargıç güvencesi ve adil yargılanma hakkı ve tabii yargıç ilkesine uygun şekilde bunların içeriğini dolduracak şekilde bir karar almıştır. Kurul kararı çok yerindedir.

HSYK’nın yargıç güvencesi kavramını içeriksizlikleştiren bu tür girişimlere şu an için dur dediğini ve yetki gaspının önüne geçtiğini düşünüyoruz. Asla yargıya müdahale değildir.

Can Dündar: YARSAV Başkanı’nın açıklamalarını dinlediniz. Sizin görüşünüz nedir?

Osman Can: Yargıya yönelik müdahalenin sadece ve sadece Adalet Bakanlığı üzerinden geldiğine dair bir iddiayı bizim kabul etmemiz çok fazla mümkün değil.

HSYK gibi 80 darbesinin bir şekilde ortaya koyduğu, biçimlendirdiği, formatladığı kurumların yargı bağımsızlığının bir güvencesi olarak kabul edilmesi zaten trajik bir şey. Sadece Şemdinli olayı bu açıdan bir örnek olarak çok net.

Bu, İkinci bir Şemdinli vakasıdır. Bu baskı sadece Adalet Bakanlığı’ndan gelmiyor. Karar yetkisine sahip olan merci HSYK’dır. Başka mekanizmalar üzerinden de yüksek mahkemelerdir. Bu yüksek mahkemeler ve HSYK’dan geldiği zaman çok daha kötü etkiler yaratabilir. Bu yüzden bu boyutu gözardı eden bir analize çok fazla katılma imkanımız yoktur.

Can Dündar: Burada cemaatlere yönelik bir soruşturmadan sözediliyordu. Onun üzerinden haber yapıyorduk. Sonra Ergenekon boyutu öne çıktı. Bu durumda kamuoyu kime inanmalı?

Emine Ülker Tarhan: Ben, Ergenekon ya da cemaat yapılanmalarıyla ilgili boyutuna girmeyeceğim. Ben yöntemle ilgili kuralları tartışacağım. Bizce bu derin krizin nedeni hukuk tanımaz bir anlayıştır. Hiç görevi olmayan bir savcı ve yargıç grubu yapmaması gereken bir soruşturmaya el atmıştır ve tamamen şekli olarak yüksek kurul görevini yerine getirmiş o yetkiyi elinden almıştır ilgili savcıların.

Yüksek Kurul’un kararı tamamen kendi alanında ve anayasal yetkisini kullanmak sureti ile gerçekleşmiştir. HSYK’nın yapısının tartışılmasına engel bir hal yoktur. Biz HSYK’nın yapısının değiştirilmesini her platformda dile getirdik.

Anayasa’nın yargıya ilişkin hükümleri 82 Anayasası’ndan bu yana kesinlikle dokunulmamıştır. Çünkü yargıyı yedeğinde tutmak her iktidarın hayali haline gelmiştir. Bizim istediğimiz HSYK’nın yapısının değiştirilerek yargının bağımsızlığının güçlendirilmesinin mümkün olmadığı yolundadır. Yürütme yargı bağlantısı kesinlikle kesilmelidir.

Yüksek Kurul’da yerel yargıçların kesinlikle temsil edilmesi gerekir. Yargıçların kendi içinde bir demokratik meşruiyet sistem ile HSYK’da temsili şarttır. Ancak kendi içindeki sorunları çözememiş bir siyaset kurumunun yargıya müdahalesi bugün bile ne kadar vahim sonuçlarını yaşıyoruz. Yarın parlamenterlerin kendi yargıçlarını seçmek üzere Yüksek Kurulu kullanmayacaklarının bir garantisi var mıdır?

Adalet Bakanı’nın yarın HSYK’ya katılarak yargıyı kilitlememek yolunda Kurul’a katkı sağlayacağını, destek olacağını umut ediyorum. Bu sürecin tutuklu bir insanda olduğu düşünülerek süratle sonuçlandırılması konusunda ben sayın bakanın ve müsteşarın son derece olumlu bir yaklaşım sergileyeceklerini umut ediyorum.

Osman Can: Şemdinli meselesi üzerine gerçekleşen husus sadece askerlere karşı bir soruşturma yürüten savcıya dersinin verilmesi olayı değildir. Darbe anayasasının, bu çerçevede çıkmış olan bir ideolojiye ters düşen herhangi bir soruşturmanın başına gelebilecek olan bir unsurdur ki bu konuda Şemdinli hadisesi tek değildir. Bugünkü hadise de bunun bir uzantısı.

Bu konuda HSYK dediğimiz idari bir kurulun hızlı biçimde harekete geçip karar vermesi ve bu kararı bir suç duyurusu ile bezemiş olması başka şekilde açıklanamaz. CMK 250 ve 251 açısından bakıldığı zaman böyle bir hadise yok burada bir yetki gaspından çok fazla söz etme imkanımız yoktur.

Bir başsavcımız tutuklu şu anda onun tutuklanmasına gerek var mıdır? yok mudur? ya da Erzincan’da suçladığı kişilere karşı tutuklama talepleri vardı ve 12 kişi tutuklanmış durumdadırlar bu konuda. Her halükarda ideolojik eksen içine girebilecek olan eylemler gerçekleştiren kişiler sistem açısından zaten potansiyel bir suçlu halinde değerlendirilir ve buna karşıda genel hukuki güvenceler çok hızlı şekilde bir kenara atılabiliyor ve tutuklamalar erken bir infaz aracına dönüştürülmüş oluyor. Bunlar özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin mevcudiyetinin yarattığı sorunlar. HSYK’nın bu güne kadar yargı bağımsızlığı konusunda yargıçların bağımsızlığı konusunda ne tür bir demokratikleştirici ne tür özgürlükleri ön plana çıkarıcı bir eylem bir proje bir arşiv çalışması içine girdiğine yönelik bir bilgimiz yok.

Sayfa Yükleniyor...