İbrahim Kalın: Ana muhalefet adına bir utanç vesikasıdır

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ''diktatör'' diyen CHP Sözcüsü Tezcan'a tepki gösterdi: ''Bu tür ifadeler ana muhalefet adına bir utanç vesikasıdır.'' Kalın, Rusya'nın Astana sürecine PYD'yi davet etmesine ilişkin de, ''Bunu kabul etmemiz asla mümkün değil'' ifadesini kullandı.

İbrahim Kalın: Ana muhalefet adına bir utanç vesikasıdır

Son dakika haberi! Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beştepe'de düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla Azerbaycan'da açılışı gerçekleştirilen 840 kilometre uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'nun sadece Azerbaycan, Gürcistan ve hatlarını birbirine bağlamadığını Orta Asya'nın içlerine doğru uzanan güzergahta yeni bir ulaşım ağını hayata geçirdiğini belirtti.

Azerbaycan ile dün Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı yaptıklarını, bu toplantının diplomatik ilişkilerin 25. yılına denk gelmesinin ayrıca önem arz ettiğine dikkati çeken Kalın, iki ülkenin her alanda çok önemli mesafeler aldığını, bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk coğrafyasına gösterdiği ilgi ve alakanın somut tezahürü olduğunu söyledi.

Kalın, bu çerçevede geçen hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev'in 'ye tarihi bir ziyaretinin olduğunu, çok önemli anlaşmaların imzalandığını, Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde yeni bir sayfanın açıldığını anımsattı.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'yi de geçtiğimiz günlerde Ankara'da ağırladıklarını ve Türkiye-Irak ilişkilerini görüştüklerini hatırlatan Kalın, referandum sonrası yaşanan hadiseleri değerlendirme imkanı bulduklarını aktardı.

Özellikle Kerkük ve civarındaki hadiseleri etraflıca masaya yatırdıklarına değinen Kalın, şöyle devam etti:

"Referandum ile ortaya çıkan yeni durum tabii ki birçok farklı konunun ele alınmasını zaruri hale getirmiştir. Bizim beklentimiz Erbil yönetiminin attığı bu yanlış adımdan bir an önce geri dönmesidir. Referandum sonuçlarının dondurulmasına dönük açıklamalar yeterli görülmemektedir. Tam tersine bunun tamamen iptal edilmesi ve eski statüye dönülmesi konusundaki beklentiyi burada tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bu süreç içinde hem Bağdat Merkezi Hükümeti hem de uluslararası diğer aktörlerle yakın bir eşgüdüm içinde çalışmalara devam ediyoruz."

Kalın, özellikle Kerkük'te, bütün Kerkük halkını, oradaki bütün etnik grupları kucaklayacak yeni bir yapının hayata geçirilmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti.

Irak Türkmenlerine ilişkin özel alakalarının olduğunu vurgulayan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pazar günü Irak Türkmen Eşgüdüm Komitesini kabul ettiğini dile getirdi.

Kalın, bu komitenin Irak Türkmenlerinden oluşan geniş bir heyet olduğunu, bu komite ile yapılan görüşmede, gerek Türkmenlerin durumu gerekse Kerkük'te bundan sonra olacak gelişmelerin ele alındığını bildirdi.

"IRAK KÜRTLERİNE KARŞI BİR CEZALANDIRMA SÖZ KONUSU DEĞİL"

Telafer'in yeniden inşa ve imar edilmesinin, buradan kaçan Türkmenlerin yurtlarına geri dönmesinin de büyük önem arz ettiğine dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Telafer'in nüfusu 400 bin civarındaydı, şimdi bu 15-20 bine kadar düşmüş durumda. Bunların bir kısmı Türkiye'ye gelen Türkmenler bir kısmı Irak'ın diğer şehirlerine gidenler. Orada asayiş sağlandıktan sonra hem bizim hem de merkezi hükümetin katkılarıyla yeniden imar ve inşa faaliyetine başlanacak. Bizim Irak'taki herhangi bir etnik ya da mezhebi bir gruba karşı negatif tavrımız söz konusu değildir. Yaşanan süreçte Irak Kürtleri ile geçmişte hep iyi ilişkiler içinde olduk. Maalesef Erbil yönetimin attığı yanlış adım sonucu ortaya çıkan sonuçları hep birlikte üzülerek izliyoruz. Burada Irak Kürtlerine karşı bir cezalandırma söz konusu değil. Zannediyorum bunun en somu göstergesi de bizim insani noktada Habur Sınır Kapısı'nı kapatmamış olmamızdır. Zannediyorum dün akşam itibarıyla bugün devam eden süreçte memnuniyetle karşıladığımız bir gelişme yaşandı. Habur'un hemen karşısında bulunan İbrahim Halil Sınır Kapısı, Erbil yönetimi tarafından merkezi hükümete devredildi. Bu yönde bir çağrıda bulunmuştum daha önce. Bunun yapılması memnuniyet verici. Bunun neticesinde biz Habur Sınır Kapısı'nı bundan sonra kapatmayacağız. Oradan insani yardımlar, insanlar, ticari mallar normal seyrinde gidip gelmeye devam edecekler ama kapının kontrolü bundan sonra Irak merkezi hükümeti tarafından yönetilecek."

İbrahim Kalın, Irak'ın DAEŞ'ten tamamen temizlenmesinin de memnuniyet verici bir gelişme olduğunu, Türkiye'nin de bu sürece önemli katkı sağladığını vurguladı.

PKK İLE MÜCADELE

Özellikle terörle mücadele bağlamında ikinci büyük bir hedef ve önemli bir fırsatın olduğuna işaret eden Kalın, "Nasıl Irak DEAŞ'tan tamamen temizlendiyse, Irak topraklarının PKK terör örgütünden tamamen temizlenmesi için önemli bir fırsat var. Bizim beklentimiz gerek Irak yönetiminden gerek orada bulunan uluslararası koalisyondan gerek ABD'den bu tarihi fırsatı değerlendirmek ve Irak topraklarında PKK'nın tamamen temizlenmesi yönünde gerekli somut adımları atmak. Sayın İbadi ziyareti esnasında Cumhurbaşkanımız ile bu konuyu görüştüler. PKK nerede olursa olsun sadece Türkiye'nin değil, bölgenin istikrar ve güvenliğine bir tehdit teşkil etmektedir" ifadesini kullandı.

"ULUSLARARASI TOPLUMUN DA ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR"

Yedincisi tamamlanan Astana toplantılarında çatışmasızlık bölgesi uygulaması konusunun da gündeme geldiğini belirten Kalın, "Orada yapılacak daha çok önemli işler var. Özellikle bizim İdlib'deki askeri mevcudiyetimiz şu anda devam ediyor. Bir önceki toplantıda alınan kararlar çerçevesinde bu şu anda uygulanıyor. Bizim öncelikle amaçlarımızdan biri orada ilan edilmiş olan ateşkesin etraflı, kapsamlı bir şekilde uygulanması" dedi.

İbrahim Kalın, Suriye rejiminin zaman zaman ateşkesi ihlal etmesini kınadıklarını, bölgeye insani yardımların ulaştırılması konusunda kolaylık sağlanmasının gerekli olduğunu bildirdi.

İdlib'in 2 milyondan fazla insanın yaşadığı yoğun nüfuslu bir vilayete dönüştüğüne dikkati çeken Kalın, "İnsani ihtiyaçları karşılama noktasında Türkiye elinden geleni yapıyor ama bunun yeterli olmadığını ifade edebiliriz. Uluslararası toplumunda da bu konuda elini taşın altına koyması gerekiyor" diye konuştu.

DAEŞ ve PKK/PYD/YPG dahil bölgedeki terör yapılarının tamamen temizlenmesine,siyasi geçiş sürecinin sağlanmasına ve Suriye halkının insani yardımların en hızlı bir şekilde ulaştırılmasına yönelik beklentileri aktaran Kalın, geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Somali Başbakanı Hasan Ali Hayri'yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini de hatırlattı.

Kalın, Mogadişu'daki terör saldırısının ardından Hayri'nin yurt dışına ilk ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Ziyarette de bundan sonra Türkiye'nin Somali'ye devam edecek olan yardımları etraflı şekilde ele alındı. Mogadişu'da meydana gelen saldırıda yaralananların bir kısmı şu anda Türkiye'de tedavi ediliyor. Sayın Somali Başbakanı geldiğinde de bu yaralıları hastanede ziyaret etti. Somali'ye insani, askeri, siyasi, ekonomik yardımlarımız da devam edecek."

Kalın, gündemdeki önemli konulardan birinin de Myanmar'da devam eden Arakan krizi olduğunu vurguladı. Türkiye'nin krizin çözülmesi için uğraştığını belirten Kalın, "Bizim bütün gayretlerimize rağmen uluslararası toplumun harekete geçiyormuş gibi verdiği bir takım işaretlere rağmen, maalesef Myanmar'daki Arakan krizi hala devam ediyor, tamamen ortadan kalkmış, çözülmüş değil" ifadesini kullandı.

Burada 600 binden fazla Arakanlı Müslümanın 2 hafta gibi kısa bir süre içinde topraklarını terk etmek zorunda kaldığının altını çizen Kalın, bu kişilerin hala ülkelerine dönemediğini söyledi. Kalın, bu kişilerin büyük bir kısmının Bangladeş'te olduğunu, bir kısmının da Malezya, Hindistan gibi farklı ülkelerde de yaşam mücadelesi verdiklerini bildirdi. Kalın, buradan tüm dünyaya çağrıda bulunarak, "Uluslararası topluma tekrar çağrımız, bu krize biran önce çözüm bulunması ve yurtlarından edilen kişilerin köylerine, kasabalarına, evlerine dönmelerine imkan sağlanmasıdır" diye konuştu.

Kalın, Japonya Başbakanı Shinzo Abe'nin girdiği seçimleri kazandığını belirterek, bu konudaki resmi açıklamanın yapıldığını, Abe'nin tekrar Japonya'nın Başbakanı olduğunu bildirdi. Kalın, Abe'yii tebrik etti. Kalın, "Türkiye-Japonya ilişkilerinde Sayın Abe dönemi hakikaten çok özel bir öneme sahip. Nükleer santralin yapılmasından diğer kültürel ve ekonomik konulara kadar Japonya ile iyi ilişkilerimiz var. Sayın Abe döneminde de bu ilişkilerin daha da güçlenerek devam etmesi en temel arzumuzdur" diye konuştu.

Japonya ile yürütülen diğer projelerin yanı sıra Türkiye-Japonya Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de kurulduğunu anımsatan Kalın, bununla ilgili idari, akademik çalışmaların en kısa sürede başlayacağını anlattı. Kalın, bu şekilde Türkiye'ye de bilim ve teknoloji alanında eğitim veren çok önemli bir üniversitenin de kazandırılacağına değindi.

"TERÖR, KINANMASI GEREKEN MENFUR BİR HADİSEDİR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, dün New York'ta meydana gelen terör saldırısını en şiddetli bir şekilde kınadıklarını belirterek, "Ne adına, kim adına yapılmış olursa olsun bu tür terör saldırılarının insanlık adına hiçbir yerinin olmadığını, en şiddetli ve tereddütsüz şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

Bununla birlikte yine failin ismi ya da aidiyeti üzerinden yapılması muhtemel tartışmalar konusunda uyarıda bulunan Kalın, şöyle devam etti:

"Çünkü bu tür saldırılar meydana geldiğinde fail eğer belli bir profilde ise onunla ilgili 'yalnız kurt', belki zihni sorunları olan, psikolojik sorunları olan kişi gibi değerlendirmeler yapılırken, bir başka profilde ise bunun hemen özellikle kişi Müslüman, İslam dünyasından geliyorsa 'İslam terörizmi', 'radikal terörizm' gibi ifadelerin kullanılmasını biz doğrusu çok büyük bir yanlış olarak görüyoruz. Bu, ancak ve ancak terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Terörün dili, dini, ırkı, coğrafyası olmaz. Terör nereden, kimden gelirse gelsin kınanması gereken menfur bir hadisedir."

Kalın, bu yılın ilk yarısında yüzde 5,1 büyüme oranı yakalandığını, bunun Avrupa ve dünya ortalamalarının çok çok üstünde olduğunu vurguladı. Kalın, "Yanlış hatırlamıyorsam dünyada şu an itibariyle 3'üncü sırada geliyor Türkiye'nin büyüme oranı, Çin ve Hindistan'dan sonra. 2017'nin üç ve dördüncü çeyreğinde de benzer tablonun, hatta daha da yüksek rakamların çıkması bekleniyor" dedi.

Dün gelen bazı veriler dikkate alındığında, Türkiye'nin ocak-eylül dönemindeki ihracatının önceki yıla göre yüzde 10,5 oranında artış kaydettiğine dikkati çeken Kalın, ticarette de gerçekten iyi bir ivme kazanıldığına işaret etti.

Kalın, turizm gelirlerinde de ciddi bir artışın olduğunu memnuniyetle ifade etmek istediğini aktararak, geçen yılın bu dönemine göre, turizmde yüzde 37,6 oranında bir artışın söz konusu olduğunu bildirdi. Türkiye'ye gelen turist sayısında da yüzde 38'lik artış görüldüğünü aktaran Kalın, "Turizm sektöründe de çok ciddi bir hareketlilik olduğunu ifade edebilirim" açıklamasında bulundu.

Kalın, işsizlik oranlarının düşürülebilmesi için istihdam alanları yaratılmasının bir diğer önemli konular arasında yer aldığını bildirdi.

İşsizlik oranının tek hanelere düşürülmesi noktasında ilgili bütün kurumların çok yoğun bir çalışması olduğuna değinen Kalın, "Geçen yılın ekim ayından bugüne kadarki rakamlara baktığımız zaman bir milyon 122 bin kişiye yeni istihdam yaratıldığını da görüyoruz. Bu hakikaten memnuniyet verici bir gelişme ama bu konudaki çalışmalarımız da devam edecek" ifadesini kullandı.

Kalın, enflasyon konusunda rakamların daha da düşürülmesi için yoğun bir çalışma sürdüğünün altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Mali disiplin, yatırımlar, ithalat, ihracat gibi tüm dengeleri dikkate alan hassas bir politikanın izlendiğini rahatlıkla ifade edebilirim. Nitekim bugün Merkez Bankamız, bu konuyla ilgili bir raporunu da yayımlayacak. Enflasyon görünümüyle ilgili ayrıntıları oradan takip edebilirsiniz ama özellikle enflasyon verilerinin 2018'in ilk yarısından itibaren ciddi bir düşüşe geçeceğini ifade edebiliriz. Merkez Bankamız da enflasyon hedeflemesi çerçevesinde kararlı duruşunu devam ettiriyor."

Bir diğer konunun ise Başbakan Binali Yıldırım'ın ifade ettiği "verilen krediler sayesinde orta ölçekli şirketlerin, esnafın rahatlatılması" olduğunu belirten Kalın, bu çerçevede yatırımların ve istihdamın artırılması olduğunu ifade etti. Kalın, bu yöndeki çalışmaların da süreceğini vurgulayarak, "Hedefimiz, tabii ki burada kapsayıcı bir büyüme çerçevesinde ekonomik verileri vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, Türkiye'nin büyüme hedeflerine uygun bir şekilde hayata geçirmek" diye konuştu.

"HUKUKİ YOLLARI HAREKETE GEÇİRDİK, SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin de şu görüşlere yer verdi:

"Biz hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk. Ben, sosyal medya üzerinden bir açıklama yapmıştım ama bu vesileyle burada bir defa daha görüşümüzü net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretamiz ifadeleriyle ilgili hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk. Bu tür ifadeler, Cumhurbaşkanımızı hedef alan diktatör vesaire gibi ifadeler öncelikle Türkiye'de ana muhalefet adına bir utanç vesikasıdır. Siyaset yapamayan, siyaseti tüketen kesimlerin bu tür söylemler üzerinden kendine bir siyaset alanı açma çabasıdır. Bu, milletin iradesine saygısızlıktır. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına siz 'diktatör, faşist' vesaire diyemezsiniz. Bu ülkede o Cumhurbaşkanına oy vermiş milyonlarca insanın iradesine, hür seçimine, reyine her şeyden önce saygısızlıktır. Üçüncü olarak ise devletin başı olarak, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı karşıya kaldığı içeriden ve dışarıdan her tür saldırıyı püskürtmek için canla başla mücadele eden bir lidere, siz bu tür yakıştırmalar yapamazsınız. Dördüncü olarak, bu tür söylemlerin, 'diktatör' söyleminin ne amaçla tedavüle sokulduğunu, kimler tarafından kullanıldığını biz çok iyi biliyoruz. Darbe öncesinde de bunu ifade etmiştik. Bu tür söylemler üzerinden Türkiye'de başka karışıklıkları ortaya çıkartmak, toplumu birbirine düşürmek, başka harici ya da dahili girişimlerin zeminin hazırlamaya yönelik adımlar olduğunu biz gayet iyi biliyoruz. Dolayısıyla buradan çağrımız, bu tür seviyesiz, hakikatle yakından uzaktan ilgisi olmayan, milletin iradesine duyarsız ve saygısız ifadelerden muhalefetin de kaçınmasıdır."

İbrahim Kalın, "Neçirvan Barzani'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan randevu talebinde bulunduğu ve bu talebin reddedildiği" iddiasına yönelik bir soru üzerine, geçmişte de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çeşitli vesilelerle Irak Bölgesel Yönetimi'nin Başbakanı sıfatıyla Neçirvan Barzani'yi kabul ettiğini anımsattı.

Mesut Barzani'nin görev süresinin uzatılmamasıyla yetkilerin Neçirvan Barzani'ye devredilmesinin yeni bir tablo ortaya çıkardığını belirten Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Tabii ki bu talepler değerlendirilir, Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirindedir. Kendilerinin uygun görmesi halinde, uygun zaman ve zeminde bu görüşmeler yapılır ama bunun için dediğim gibi öncelikle orada Erbil yönetiminin hala birtakım adımlar atması gerekiyor. Mesela dünden beri devam eden süreç memnuniyet verici, Habur Sınır Kapısı'nın veya Halil Sınır Kapısı'nın merkezi hükümete devredilmesi. Bu yöndeki adımlar devam ettikçe yani orada statüyle ilgili Irak'ın toprak bütünlüğünü garanti altına alacak normalleşme adımları atıldıkça bu tür talepler de yine değerlendirilir. Uygun zamanda, zeminde bunlar gündeme alınabilir."

IRAK'TAKİ PKK VARLIĞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile yaptığı görüşmeyi de hatırlatan Kalın, "Bu demin ifade ettiğim noktayı zaten açık bir şekilde kendilerine ilettiler. Yani Irak'ın DEAŞ'tan tamamen temizlenmesi memnuniyet verici bir gelişmedir fakat buna paralel olarak şu anda bizim beklentimiz aynı şekilde PKK'nın da tamamen Irak topraklarından temizlenmesi. Bu Kandil olur, Sincar olur, başka şehirler olur, her nerede olursa olsun PKK'ya karşı kararlı ve ortak bir mücadele yürütülmesi konusunda biz kararlılığımızı, taleplerimizi ilettik" dedi.

Irak yönetiminin bu talebe olumlu baktığını bildiklerini aktaran Kalın, Irak'ın kendine göre öncelikleri olsa da bu konuda Türkiye olarak Irak otoriteleriyle yakın çalışmaya devam edeceklerini bildirdi.

İbrahim Kalın, "Nerede olursa olsun, ister Suriye'de, ister Irak'ta, ister Türkiye toprakları sınırları içerisinde olsun, PKK terör örgütüyle mücadelemiz bundan sonra da kararlı bir şekilde devam edecek" açıklamasında bulundu.

"Rusya'nın Astana sürecine PYD'yi davet etmesi konusunda Ankara'nın bakış açısı"nın sorulması üzerine ise Kalın, "Bununla ilgili emrivaki gibi bir şeyin olduğunu arkadaşlarımız bize dün ilettiler. Biz de bu konuda derhal girişimlerde bulunduk ve tepkimizi ilettik. Tabii ki bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir" ifadesini kullandı.

Suriye konusunda, "PYD'li ve YPG'li olmayan Kürtlerin oraya Kürt toplumunu temsilen davet edilmesinde hiçbir sorun görmediklerini" hep ifade ettiklerini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:

"Ama PYD ve YPG, PKK terör örgütünün bir uzantısıdır ve onun ne Astana ne Cenevre ne de bir başka toplantıya davet edilmesi asla kabul edilemez çünkü orada fiili durum yaratarak eşkıyalık yaparak, oradaki insanları terörize ederek, DEAŞ'la mücadele kılıfı altında kendine alan yaratarak bir noktaya gelmiş bir terör örgütüne Astana gibi bir uluslararası platformda yer verilmesini biz asla kabul etmeyiz. Zannediyorum oradaki arkadaşlarımızın da müdahalesiyle o sorun yerinde, büyük oranda çözüldü ama bu konuda Rus mevkidaşlarımızla benim de dün bu konuda görüşmelerim oldu. Pozisyonumuzu çok net bir şekilde tekrar ortaya koyduk. Bundan sonra da bu tür girişimleri memnuniyetle karşılamamızın, hoş karşılamamızın mümkün olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum."

"SINIR KAPISININ DEVRİNİ TAKİP EDECEĞİZ"

Kalın, bir başka soru üzerine Habur'un karşısındaki İbrahim Halil Sınır Kapısı'nın merkezi hükümete devir teslim sürecinin hala devam ettiğini bildirdi.

Hem Irak merkezi hükümetinden hem de Habur Sınır Kapısı'ndaki kendi kaynaklarından aldıkları bilgilerin bu sürecin devam ettiği yönünde olduğunu aktaran Kalın, "Biz de takip edeceğiz. Umarız herhangi bir çatışma olmadan, bir sıkıntı olmadan bu tamamlanır" değerlendirmesinde bulundu.

Kalın, "Büyükada Davası"ndaki tahliyelere ilişkin iddiaların anımsatılması üzerine, Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski bir dostu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Kendisi Almanya Şansölyesiyken iki başbakan olarak çok yakın çalıştığı bir kişidir. Zaman zaman da görüşürler. Özel görüşürler, siyasi konuları görüşürler, Avrupa, Almanya ilişkilerini görüşürler ve diğer konuları görüşürler fakat o görüşmeyi bu tahliyelerin bir ön görüşmesi ya da bir hazırlığı olarak değerlendirmek büyük bir hata olur. Bu son tahlilde bir yargı sürecidir ve savcıların ortaya koyduğu iddianameler, mahkemede görülen davalar neticesinde ilk tutuklamalar yapılmış, ondan sonra da tahliye kararı verilmiştir. Bu son tahlilde bir yargı sürecidir, onu buna bağlamak doğru olmaz, böyle bir imada, basında çeşitli haberler çıktı ama dediğim gibi bunların hiçbirisi bizim teyit ettiğimiz haberler değildir. Görüşme doğrudur, olmuştur ama bunun neticesinde bu tahliyelerin olduğu şeklinde bir değerlendirme öyle bir otomatikman illiyet bağı kurmak doğru değil, son tahlilde bunun kararını veren de yargıdır."

"YARIN OKUYACAKSINIZ SİZ DE VE KAMUOYU DA"

İbrahim Kalın, "Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur'un istifasına" ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Dün uçakta gazeteciler de Cumhurbaşkanımıza bu soruyu sordular, yarın okuyacaksınız siz de ve kamuoyu da. Böyle bir şeyin olması tabii ki kabul edilemez eğer böyle bir şey var ise. Sayın Cumhurbaşkanımızın aynen ifadesi, Böyle bir şey var ise müstafi belediye başkanımız hangi merciye ne şekilde başvurması gerektiğini bilir ve başvurması gerekir eğer böyle bir şey söz konusu ise yani bu AK Parti siyasetiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bir şeydir, bunun üzerine de eminim genel merkez gerekli çalışmaları yapmak üzere gidecektir. Bunun söylentisi dahi rahatsız edici bir şeydir,ailesinin tehdit edilmesine kadar işin varılması gibi bir şeyin ortaya çıkması, ben de ilk okuduğumda hayretler içerisinde okudum 'Bu neyin nesidir' diye ama tabii ki bunun doğrudan muhatabı ben değilim, genel merkezde ilgili birimler bununla ilgili çalışmaları yapacaklardır ama Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konuda rahatsızlık duyduğunu ve bunu dün de gazetecilere uçakta ifade ettiğini söyleyebilirim."

"ORTADA ÇÖZÜLEMEYECEK BİR DURUM YOK"

"Başbakan Binali Yıldırım'ın ABD ziyareti olacağına" ilişkin haberlerle ilgili değerlendirmesi sorulan Kalın, "Sayın Başbakanımızın bir Amerika Birleşik Devletleri ziyareti planlanıyor, tabii bunun tarihini, detaylarını Başbakanlık açıklarsa daha isabetli olur" dedi.

Vize meselesiyle ilgili yaklaşık iki haftadır devam eden bir görüşme trafiğinin bulunduğuna işaret eden Kalın, beklentilerinin bu sorunun çözülmesi yönünde olduğunu bildirdi.

Ortada çözülemeyecek, komplike, uzun uzun müzakereleri, görüşmeleri gerektiren bir durumun aslında olmadığının altını çizen Kalın, "Bu karar verilirse, irade ortaya konulursa bir günde bugün, yarın rahatlıkla kararı verilip çözülebilecek bir meseledir. Umarız yakın bir zamanda bu konu çözülür çünkü burada sadece vatandaşları cezalandıran, netice itibarıyla onların sıkıntıya girmesine neden olan bir tablo ile karşı karşıyayız. Hem bir tarafta stratejik ortaklıktan bahsedeceğiz hem NATO müttefikliğinden bahsedeceğiz hem bölgesel bir sürü konuda ortak mücadeleden bahsedeceğiz hem de böyle bir konunun ilişkilerimizde bir gölge olması hoş bir tablo değil. Bunun aşılmasına dönük adımların da biz en kısa sürede atılmasını ümit ediyoruz bekliyoruz" diye konuştu.

"BİR ALGI OPERASYONUNA ÇEVRİLDİĞİNİ GÖRDÜK"

CHP Genel BaşkanYardımcısı Bülent Tezcan'a ilişkin suç duyurusu dilekçesinde yer alan "bir algı operasyonunun parçası" şeklindeki ifadelerle ilgili görüşü sorulan Kalın, 15 Temmuz darbesi öncesinde de özellikle son 2-2,5 yılda "diktatör", "otoriter", "faşist" gibi söylemlerin nerelerden hangi amaçlarla ihdas edilip tedavüle sokulduğunu herkesin bildiğini ifade etti.

Bunun, FETÖ'nün içeride oluşturduğu bir algı olduğunu vurgulayan Kalın, "Bu aklı birileri onlara dışarıdan verdi ya da bunlar kendileri alıp birilerine dışarıda pazarladılar, o kısım da belki incelenmesi gereken bir konu ama daha sonra bunun uluslararası basın üzerinden, çeşitli raporlar vesaire üzerinden bir algı operasyonuna çevrildiğini biz gayet net bir şekilde gördük" dedi.

"Diktatör, faşist, otoriter" söyleminin, 15 Temmuz darbe girişiminin başarıya ulaşması halinde darbeyi meşrulaştırmak için kullanılacak olduğunu ifade eden Kalın, şunları kaydetti:

"Yani şunu diyeceklerdi 'Evet demokrasilerde darbe olmaz, demokrasilerle darbeleri telif etmek mümkün değildir, darbeler iyi değildir ama bakın Türkiye'de en azından bir diktatörü ortadan kaldırmak için darbe yaptık.' diyeceklerdi. Yani bu tür darbe girişimlerinin örneklerine bakarsanız, geçmişte Latin Amerika'da, Avrupa'da, Ortadoğu'da yapılan, bu tür dış destekli darbe girişimlerine baktığınızda üç aşağı, beş yukarı kurgunun böyle olduğunu çok net bir şekilde görürsünüz ama hamdolsun bizim kamuoyumuz, milletimiz bütün bu algı operasyonlarına rağmen tabloyu çok net bir şekilde görüyor.

Bence derin Anadolu basiretiyle, irfanıyla görüyor, sezgileriyle bunu hissediyor ve ne o atılan manşetleri ne yayınlanan raporları dikkate almadığını ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Cumhurbaşkanımızı yüzde 52 ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, halkın oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı yaptığını biliyoruz. Tekrar ben aynı noktaya geri geleceğim. Hepsini bir kenara koyalım. Onlar böyle bir büyük oyunun parçası olup olmadıklarının farkındadırlar, değillerdir bilemem. Bu onların takdiri. Hepsini bir kenara koyun. Bu ülkede Cumhurbaşkanına oy vermiş milyonlarca insanın iradesine bir saygısızlıktır bu. Böyle bir iddiaları varsa, Sayın Cumhurbaşkanımızın da her seferinde ifade ettiği gibi, bunun kararını verecek olan yine millettir. Sandığa gidildiğinde millet kimi tercih ediyor, millet kimi iktidara getiriyor, kimi iktidara getirmiyor ısrarla herhalde bunu da çok açık bir şekilde görüyoruz. Bundan sonraki 2019 seçimlerinde de aynı şey olacaktır. Burada 1,5 yıl var. Millete gidildiği zaman bunun kararını yine millet verecek ve bu asılsız, temelsiz iddiaları dile getirenler de milletten gerekli cevabı tekrar alacaklardır."

"ERKEN SEÇİM GÜNDEMDE YOK"

İbrahim Kalın, "CHP'nin özellikle son günlerde dillendirdiği erken seçim çağrısı da bu algı operasyonunun bir parçası mıdır?" şeklindeki bir soruyu yanıtlarken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta bu konuda çok net mesaj verdiğini hatırlattı.

Kalın, "Erken seçim gündemimizde yok. Bunu ısrarla ifade ettik. Milletimizi erken seçim, baskın seçim ya da erken seçim tartışmalarıyla yormak gibi bir niyetimiz yok. Bunun takvimi az çok bellidir. 2019 yılı içinde mart ayında yerel seçimler, kasım ayında başkanlık seçimleri yapılacaktır, parlamento seçimleri eş zamanlı olarak. Bu takvim bellidir. Burada zihin bulandırmaya, piyasaları bulandırmaya gerek yok. Türkiye'nin öngörülebilirliği açısından burada bir takvim belirlenmiştir. Bu takvimi belirleyen de TBMM'dir. Bu çerçevede bu süreç işleyecektir. Bunun dışında zihinleri bulandırıcı spekülasyonlara girmenin kimseye bir faydası yok" diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...