Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'dan Mehmet Şimşek açıklaması

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ekonomi yönetiminde görüş ayrılığı olduğu iddialarını yalanladı. Kalın, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in istifa ettiği iddialarıyla ilgili ise "Bu bir iddia. Bize gelen bir şey yok bununla ilgili" değerlendirmesinde bulundu. Sözcü Kalın, kabine revizyonunun da gündemde olmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'dan Mehmet Şimşek açıklaması

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beştepe'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunup basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, son iki gün içerisinde iki devlet başkanının ağırlandığını ve önemli bir zirveye ev sahipliği yapıldığını belirtti.

İlk ziyaretin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Üst Düzey Stratejik Konsey Toplantısı bağlamında gerçekleştiğini aktaran Kalın, bu mekanizma çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı bir şekilde ele alındığını bildirdi.

Türk-Rus ilişkilerinde son yıllarda önemli bir ivme yakalandığına işaret eden Kalın, özellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin temel atma töreniyle de bu ilişkinin ekonomik, ticari ve enerji boyutunda bir dönüm noktasının da yaşandığını kaydetti. 

Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin 20 milyar dolarlık değeriyle 'de tek kalemde yapılan en büyük yatırım olduğunu, tamamlandığında 'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacağını belirten Kalın, projenin tamamı hizmete alındığında yaklaşık 3 bin 500 kişiye istihdam sağlanacağını ifade etti.

Türkiye ve Rusya arasındaki 100 milyar dolar hedefli ticaret hacminin 22 milyar dolar civarında seyrettiğini bildiren Kalın, "Bu hedef doğrultusunda da vize rejiminden nakliyat meselesine, sebze meyve ticaretinden turizme kadar çok farklı alanlarda ilişkileri geliştirmeye çalışıyoruz" dedi. 

Kalın, bir önceki yıl Türkiye'ye gelen Rus turist sayısının 4,7 milyon olduğunu, bu yıl 6 milyona ulaşmasının beklendiğini aktardı.

İki ülke arasındaki ilişkilerin kültürel ve insani boyutu bulunduğunu ve 2019'un karşılıklı olarak Türkiye ve Rusya'da kültür yılı ilan edilerek kutlanacağını anlatan İbrahim Kalın, bu vesileyle Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, sosyal, kültürel boyutlarının farklı etkinliklere gündeme getirmeyi planladıklarını vurguladı. 

S-400'LERLE İLGİLİ SÜREÇ

Kalın, ikili ilişkilerin önemli bir ayağının da savunma sanayisi alanındaki işbirliği olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"S-400'le ilgili süreç hızlı bir şekilde ilerliyor ve 2019 yılı içerisinde temmuz ayında S-400 bataryalarının Türkiye'ye teslimiyle ilgili çalışmalar tamamlanmış durumda. Bu, özellikle Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılama noktasında atılmış çok önemli tarihi bir adımdır. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi S-400 sisteminin bizim NATO üyesi olmamızla herhangi bir ihtilaf teşkil etmesi söz konusu değil. Biz bu sistemi Türkiye'nin kendi ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla aldığımızı zaten daha önce de ifade etmiştik. Bu konuda NATO Genel Sekreteri'nin de 'Bu, Türkiye'nin kendi egemen kararıdır şeklindeki açıklamasını memnuniyetle karşıladığımızı bir kez daha ifade etmek isterim."

S-400 meselesiyle ilgili zaman zaman özellikle Avrupa ve Amerika'da bazı itirazların bulunduğunu anımsatan Kalın, "Teknik açıdan da askeri açıdan da bu itirazların bir geçerliliğinin olmadığını ifade etmeliyiz. Ayrıca S-400'ler Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alınan bir sistemdir. Dolayısıyla burada herhangi başka ülkeye tehdit oluşturması zaten söz konusu değil" dedi. 

ANKARA'DA YAPILAN ÜÇLÜ ZİRVE

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ziyaretine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kalın, İran ile ilişkilerin de bu görüşmelerde kapsamlı bir şekilde ele alındığını belirtti.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mevkidaşına özellikle Türk-İran ticari ilişkilerinin geliştirilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, yasa dışı göçün önlenmesi, terörle mücadele, milli paraların kullanılması, enerji işbirliği alanlarında Türkiye'nin hem beklentilerini hem taleplerini ilettiğini aktardı.

Üçlü liderler zirvesinin tüm dünyanın yakından takip ettiği bir toplantı olduğunu kaydeden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:

"Sonuç bildirgesinde de basın toplantısında da Sayın Devlet Başkanlarının ifade ettiği gibi Astana süreci Suriye meselesine, krizine çözüm bulmak için kurulmuş sahadaki en önemli mekanizma şu anda. Bunu biz hiçbir zaman Cenevre'de devam eden sürece bir alternatif olarak değerlendirmedik, onun tamamlayıcısı olarak gördük. Fakat geçtiğimiz 6-8 aylık süreçte bildiğiniz gibi Cenevre Süreci adeta nefesini tüketti. BM Daimi temsilcisi De Mistura'nın da bütün gayretlerine rağmen Cenevre Sürecinde yaşanan tıkanıklıklar Astana Sürecini daha önemli daha kritik hale getirdi."

Astana Süreci'nin Cenevre Süreci ile bir bütünlük içerisinde devam etmesi yönündeki kararlılıklarını sürdürdüklerini anlatan Kalın, "Nitekim son Soçi ve Astana toplantılarına BM Daimi Temsilcisi Sayın De Mistura'nın katılmış olması da bu açıdan memnuniyet vericidir" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Sonuç bildirgesine ve zirvede yapılan değerlendirmelere baktığımız zaman öncelikli amacın Suriye'deki savaşın sona erdirilmesi olduğunu, bunu yaparken de Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması amacı çerçevesinde adım atılması gerektiği net bir şekilde ifade edildi" dedi. 

SURİYE'YE YÖNELİK İNSANİ YARDIMLAR

Suriye'ye insani yardımların ulaştırılması konusunda Türkiye'nin üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiren bir ülke olduğunu belirten Kalın, "Sadece kendi kontrolümüzde olan bölgeler, yani Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerinde değil Suriye'nin diğer bölgelerinde de Türkiye insani ve tıbbi yardımları ulaştırmaya devam ediyor. Şu ana kadar Türkiye'nin yaptığı insani yardımlar çerçevesinde Suriye genelinde, sadece bizim kontrolümüzde olan bölgelerde değil, Türk ve uluslararası STK'lara ait insanı yardımlar ile Kızılay üzerinden ulaştırılan yardımların toplam yekunu 30 bini aşkın TIR ile 630 milyon ABD doları değerinde olmuştur" değerlendirmesinde bulundu. 

Bu yardımların Türkiye'nin kendi inisiyatifiyle gerçekleştirdiği insani yardımlar olduğuna değinen Kalın, şunları söyledi:

"Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın bir teklifi daha oldu zirvede, belli yerlerde ihtiyaç olan yerlerde sahra hastanesi kurulması... Bu konuda çalışmalarımız da devam ediyor. Hem tıbbi ihtiyaçların karşılanması hem insani yardımların ulaştırılması noktasında biz hem uluslararası koalisyonla hem de Astana'daki garantör ülkelerle yani Rusya ve İran'la her tür işbirliğine hazırız. Bunun şu anda lojistik detayları da ilgili arkadaşlarımız tarafından çalışılıyor. Bu konuda yakın bir zamanda somut bazı adımların atılmasını da umut ediyoruz." 

Cenevre Süreci'ne atıfta bulunduğunu aktaran Kalın, "Birleşmiş Milletler 2254 sayılı karar çerçevesinde siyasi geçiş sürecinin sağlanması, yeni anayasanın yazılması ve bağımsız, şeffaf, adil seçimlerin yapılması noktasında da kararlılığımız aynen devam ediyor" dedi. 

Kalın, şu görüşlerini paylaştı:

"Bizim diğer koalisyon ortaklarıyla ve Astana'daki diğer garantör ülkelerle üzerinde mutabık kaldığımız noktalardan bir tanesi Suriye topraklarının tamamının bütün terör unsurlarından temizlenmesidir. Bunun içinde DEAŞ vardır, El Kaide vardır, Nusra Cephesi vardır ama aynı zamanda PKK'nın Suriye kolu olan PYD/YPG gibi örgütler de vardır. PYD/YPG ile yapılan mücadele DEAŞ'la mücadeleye bir engel değildir, bir dikkat dağıtma değildir. Tam tersine terörle mücadelede tutarlı duruşun bir yansımasıdır. O yüzden bizim de hem Batı'lı müttefiklerimizden hem diğer aktörlerden beklentimiz Türkiye'nin Suriye sahasında PYD ve YPG'ye karşı yürüttüğü terörle mücadeleye tam destek vermesidir. Bu, Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından da önem arz etmektedir. Çünkü bu örgütün Suriye'nin belli bölgelerinde kendisine fiili durum yaratmak suretiyle birtakım kantonlar, devletçikler vesaire arayışı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Amerikalı müttefiklerimizin bu örgütle işbirliği yaparken bir taraftan da Suriye'nin toprak bütünlüğü üzerine vurgu yapmasının bir çelişki olduğunu bu vesileyle tekrar ifade etmemiz gerekiyor." 

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, dün özellikle Doğu Guta'da yaşanan hadiseleri de tekrar gündeme getirdiğini, bu konunun muhataplarıyla düzenlediği basın toplantısına da yansıdığını hatırlattı.

"Bizim beklentimiz, Doğu Guta'da yaşananların, Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde tekrar edilmemesidir. İdlib bölgesi de çatışmasızlık bölgelerinden bir tanesidir, dört bölgeden biridir ve bizim sorumluluğumuzdadır" ifadelerini kullanan Kalın, bu bölgede, gerek ateşkesin sağlanması ve gözetlenmesi gerek insani yardımların ulaştırılması gerek sivillerin korunması noktasında üzerilerine düşen sorumluluğu yerine getirdiklerini bildirdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) dün itibarıyla sekiz gözlem noktasını kurduğunu bildiren Kalın, şunları söyledi:

"Geriye dört tane kaldı, dokuzuncu ile ilgili keşif çalışmaları devam ediyor. Çok yakın zamanda da oraya Türk askeri konuşlanacak. Dolayısıyla İdlib bölgesinde Astana süreci çerçevesinde üzerimize düşen görevi de yerine getiriyoruz, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. Öncelikli hedefimiz, Doğu Guta'da yaşanan hadiselerin, hiçbir şeklide Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde yaşanmaması. Bu çerçevede de rejimin ateşkesin ihlallerine yönelik hareketlerini durdurma noktasında İran ve Rusya'dan beklentimiz, rejim üzerinde baskı kurmaları, gerekli telkinleri yapmalarıdır ki dün de bu konu etraflı bir şekilde zirve oturumlarında ele alındı."

Kalın, ekonomide son dönemde çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret ederek, 2017 yılına ait olan 7,4 büyüme oranının Türk ekonomisinin bünyesinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Türkiye'nin G-20 ülkeleri içerisinde ilk, OECD ülkeleri içerisinde de İrlanda'dan sonra en hızlı büyüyen ülke olduğunu ifade eden Kalın, etrafta yaşanan savaşlara, küresel piyasalardaki dalgalanmalara bakılıp bunlarla birlikte değerlendirildiğinde bu ekonomik başarının öneminin bir kez daha ortaya çıktığını aktardı. 

Bu başarının elde edilmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Başbakan Binali Yıldırım'ın yakın takibiyle özellikle teşviklerin ve kredi garanti fonunun devreye sokulmasının çok önemli etkilerinin olduğuna işaret eden Kalın, "Ayrıca yurt içi ve yurt dışı yatırımların giderek hız kazanması da ekonomik büyümeyi besleyen en önemli unsurlardan biri" dedi.

Bu çerçevede, mart ayı ihracatının 15,6 milyar dolarlık değerle Cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaştığını anlatan Kalın, "Bu trendin 2018 yılında da devam edeceğini bekliyoruz" değerlendirmesini yaptı.

Turizm alanında da çok önemli bir artışın gerçekleştiğini kaydeden Kalın, geçen yılın ilk ayına kıyasla Türkiye'ye gelen turist sayısında yüzde 35'lik artış ortaya çıktığını, bunun memnuniyet verici bir durum olduğunu, 2018 yılı içerisinde de turizm sektöründeki bu canlanmanın devam etmesini beklediklerini ifade etti.

Enflasyonla mücadelenin de devam ettiğini belirten Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda yüzde 10'lar civarındaki enflasyonun ilk planda tek hanelere indirilmesi, daha sonra da daha da düşürülmesi konusundaki çalışmalarımız devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın konuyu yakından takip ettiğini, Başbakanımızla konuyu takip ettiğini, koordine ettiğini ifade etmek isterim. Zaman zaman 'ekonomi koordinasyonunda birtakım görüş ayrılıkları olduğu' şeklinde spekülatif haberler çıkıyor. Bunların gerçeği yansıtmadığını ifade etmek isterim."

''HİÇ KİMSE ORAYA ŞOV AMACI İLE GİTMEDİ"

Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sanatçı ve sporcularla pazar günü Hatay'da bir sınır karakolunu ziyaretine de değindi.

Ziyaretin, Zeytin Dalı Harekatı'nda kahramanca mücadele eden askerlere destek olmak, onların moral ve motivasyonlarını yüksek tutma amacını taşıdığını anlatan Kalın, "Her yönüyle çok güzel bir ziyaret oldu. Hem askerlerimiz, hem genel kamuoyumuz bu süreci yakından takip ettiler" değerlendirmesini yaptı.

Bu tür kritik dönemlerde, sanatçıların, sporcuların, edebiyatçıların, şairlerin ve diğer kanaat önderlerinin milletin, devletin, askerin, polisin yanında durmasından daha doğal bir şey olamayacağına işaret eden Kalın, "Geçmişte de bunun örneklerini pek çok defa gördük. Hiç kimse oraya şov amacı ile gitmedi. Gayet olgun bir şekilde insanlar gelip askerlerimizle birlik beraberlik içerisinde bir akşam geçirdiler, onlara teşekkür ettiler, şehitlerimizi biz orada tekrar rahmetle yad ettik. Bu ziyaret çerçevesinde bu harekatın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha dünyaya göstermiş olduk" diye konuştu.

''ZİYARETİN AMACININ NE OLDUĞU ASLINDA HERKESİN MALUMU"

Harekatın başladığı 20 Ocak'tan bugüne kadar yaşanan olaylara bakıldığında Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'nda elde ettiği başarıyı hazmedemeyen bazı çevrelerin olduğunun görüldüğünü bildiren Kalın, "Bunu yurt dışında gördük. Çeşitli ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili yerli yersiz açıklamalar yaptığını, 'sivil kayıplar olacağını, Afrin merkezine girilmemesi gerektiği, bunun bir işgal hareketine dönüşme ihtimali olduğu' gibi gerçeklerle hiçbir ilgisi alakası olmayan açıklamaların yapıldığını gördük" ifadesini kullandı.

Bunlara gerekli cevapları çeşitli vesilelerle verdiklerini hatırlatan Kalın, "Evvelsi gün maalesef ana muhalefet lideri de bu konuya çok seviyesiz bir şekilde müdahil oldu. Sanatçılarımıza yönelik ağır ifadeler kullandı" dedi.

Bu ziyaretin amacının ne olduğunun aslında herkesin malumu olduğunu vurgulayan Kalın, fakat tarihi bir referansla bir konuyu hatırlatmak istediğini kaydetti.

İbrahim Kalın, milletin geçen 100 yıllık tarihinde Çanakkale Harbi'nden İstiklal Harbi'ne, Kore Savaşı'ndan Kıbrıs Harekatı'na son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara kadar tüm kritik dönemlerde, dönüm noktalarında sanatçıların, sporcuların, kanaat önderlerinin milli bir duyarlılıkla askerin, polisin, milletin, korucunun, devletin yanında olduğunu hatırlattı.

Bunun yeni bir konu olmadığını örneklerle açıklayan Kalın, şunları söyledi:

"1915 yılında Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları'nın kazanılmasından birkaç ay sonra haziran ayı içinde bir grup yazar, Çanakkale'ye davet edilir. Bu dönemin önemli yazarları içerisinde Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Razi Bel, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Ömer Seyfettin, Celal Sahir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Yekta Madran, Müfit Ratip, Ali Canip Yöntem, İbrahim Alaattin Gövsa, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Hakkı Süha Gezgin gibi dönemin önde gelen yazarları, şairleri edipleri, Çanakkale'ye gitmişler, çeşitli gözlemler yapmışlar ve döndüklerinde de çeşitli eserler ortaya koymuşlardır, yazılar yazmışlardır."

Kalın, İstiklal Harbi sürecinde de yine benzer tabloların yaşandığının görüldüğüne dikkati çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dahası Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat kendisinin sanatçılarla her zaman yakın temas içerisinde olduğunu biliyoruz. Kendisinin gerek Çankaya Sofrası'nda gerek diğer mecralarda birçok sanatçı ile birlikte olduğunu onların desteğini aldığını, yeni Türkiye'nin inşasında, Cumhuriyetin ilk yıllarında birlikte neler yapabileceklerine dair görüş alışverişlerinde bulunduklarını biliyoruz. Örneğin Safiye Ayla gibi Müzeyyan Senar gibi İsmail Galip Arcan gibi Behzat Butak gibi Mesut Cemil, Falih Rıfkı Atay, Mihri Hanım, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Edip Adıvar, Ruşen Eşref Ünaydın gibi birçok dönemin önde gelen yazar, ressam, müzisyenlerinin İstiklal Harbi ve sonrasındaki süreçte ülkenin gelişmesine katkı sağladığını görüyoruz."

Kore Savaşı sırasında imkansızlıklardan dolayı Kore'ye müzisyen heyeti gönderemeyen devletin Kore'ye giden askerler, yaralanıp dönenler için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kıbrıs Harekatı aynı şekilde. 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleştikten sonra Türkiye'nin birçok yerinde sanatçılarımız, sporcularımız farklı görüşlerden, farklı yaklaşımlardan hareket ederek ülkelerinin, devletlerinin, milletlerinin yanında olduğunu ifade etmişlerdir. PKK ya da DEAŞ terör örgütüne karşı yapılan mücadelede de Türkiye'de çeşitli hadiseler olduğunda hemen ardından yine sanatçılarımız bu süreçlere katılmışlardır. Bu tarihi arka planı da dikkate aldığımız zaman ana muhalefet liderinin bu ziyaretten neden bu kadar rahatsız olduğunu anlamakta biz zorlanıyoruz. Bu tür kerih ifadeler kullanarak, sakil ifadeler kullanarak ana muhalefet lideri aslında kendini maalesef küçük düşürmektedir. Burada da sanatçılarımız doğru bir iş yapmıştır. Askerlerimize moral vermiştir, bundan sonra da askerimizin, polisimizin yanında olmaya elbette hep birlikte biz devam edeceğiz. Onlar bunu bir sanatçı duyarlılığı ile gerçekleştirmiştir, bunu alıp bir siyasi polemik malzemesi yapmak, yapılan işi başka bir şekilde yansıtmaya çalışmak ancak ve ancak maalesef ana muhalefet liderinin siyaset tarzının sefaletini ortaya koymaktadır. Bu üzücü tablo hakikaten Türkiye'nin birlik ve beraberlik içinde olması gereken bir dönemde ne ana muhalefet liderine, ne Türk siyasetine yakışmamıştır."

İbrahim Kalın, sanatçıların dün yaptıkları bir açıklama ile zaten pozisyonlarını net bir şekilde ortaya koyduklarını belirterek, "Bundan sonra da biz birlik ve beraberlik içerisinde Türkiye'nin en fazla birlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğu günlerde bu birliği ve beraberliği devam ettireceğiz. Bu konuda herhangi bir tereddüdümüz söz konusu değildir" dedi.

Türkiye-İran-Rusya Üçlü Zirvesi'nin ardından yapılan ortak açıklamada "PYD/YPG" vurgusunun neden olmadığı yönündeki soruya Kalın, zirvenin ortak açıklamasında 1. sayfanın 4. paragrafında buna açık bir atıf olduğunu belirtti.

Açıklamadaki "Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedilmiştir" ifadelerini okuyan Kalın, bunun PYD/YPG terör örgütlerine bir atıf olduğunun çok açık olduğunu söyledi. 

Kalın, "Bunun, bu şekilde deklarasyona girmiş olması da bizim PYD/YPG konusundaki pozisyonumuzun, diğer ülkeler tarafından da paylaşıldığını teyit etmektedir" dedi. 

Türkiye'nin bu konudaki pozisyonun değişmeyeceğinin altını çizen Kalın, Zeytin Dalı Harekatı'nın da bu çerçevede gerçekleştirildiğini vurguladı. 

Kalın, "Bütün o bölge, buna Tel Rıfat da dahil, terör unsurlarından temizlenene kadar bu harekat devam edecektir. Zeytin Dalı Harekatı'nın kapsamının, ne olacağının ve ne zaman tamamlanacağının kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Çünkü burada Suriye'nin toprak bütünlüğü kadar, bizim ulusal güvenlik önceliklerimiz de dikkate alınması gereken en önemli unsurdur" değerlendirmesinde bulundu. 

"İNSANİ YARDIMLAR KONUSUNDA, REJİM ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIRILMALI"

Suriye'ye insani yardımların detaylarının sorulması üzerine Kalın, Türkiye'nin kontrolü altındaki bölgelere insani yardımların ulaştırıldığını, Tel Rıfat, Humus, İdlib, Tel Abyad gibi diğer bölgelere de insani yardımların ulaştırılması konusunda hazırlıkların yapıldığını bildirdi. 

Kalın, "Önümüzdeki günlerde Amerika'nın başını çektiği Koalisyon Güçleri, Rusya ve İran ile istişare etmek suretiyle bu alanların nereler olacağını, Sahra Hastanesi, mevcut hastanelerin imar edilmesi, doktor, tıbbi malzeme gönderilmesi, diğer insani yardımların ulaştırılması, fırınların kurulması gibi konuları hem AFAD hem Kızılay hem diğer insani yardım örgütleri üzerinden planlayacağız" ifadelerini kullandı. 

Zirvenin en önemli sonuçlarından birinin de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılması olduğunu belirten Kalın, "Suriye'de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılmasında rejim üzerindeki baskının artırılması gerekiyor. Çünkü gerek bu ateşkesin hayata geçirilmesi gerekse insani yardımların ulaştırılması konusunda en büyük engeli şu ana kadar rejim çıkarttı. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuyu detaylı bir şekilde mevkidaşlarıyla görüştü. Umarız önümüzdeki günlerde bu yardımların ulaştırılması konusunda daha iyi, elverişli bir ortam sağlanır ve biz de bu insani yardımları etkin bir şekilde ulaştırmaya devam ederiz" şeklinde konuştu. 

"OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEY YOK"

Kalın, faizlerle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bir toplantı yapıldığına yönelik haberlerin hatırlatılması üzerine de "Cumhurbaşkanımız ekonomiyi yakından takip eden bir lider. Bu, başbakanlığı döneminde de böyleydi, cumhurbaşkanlığı döneminde de böyle. Sayın Başbakanımızla, ilgili ekonomi ekibiyle yakın bir mesai içerisinde hep olmuştur. Bu yeni bir şey değil. Zaman zaman 'Külliye'de özel bir toplantı yapıldı', 'Ekonomiyle ilgili birtakım toplantılar yapılıyor' gibi haberler, aslında bizim açımızdan rutini ifade ediyor. Bunlarda çok olağanüstü bir şey yok. Bu yakın takip ve ilgi neticesinde 2017'de biz 7,4 gibi bir büyüme rakamını yakaladık. Dolayısıyla bunlara olağanüstü birtakım anlamlar atfetmek doğru değil" diye konuştu. 

Faizler konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pozisyonun her zaman net olduğuna dikkati çeken Kalın, "Hiçbir zaman kapalı kapılar ardında birşey söyleyip, dışarıda başka bir şey söyleyen bir lider değil. Bunu kürsüden de bu toplantılarda da grup konuşmalarında da ifade etti, etmeye devam ediyor. Faizlerin düşürülmesi, gerek kamu gerek özel bankalarda, Türk ekonomisini canlandıracak, ivme kazandıracak bir hamle olacak. Bu pozisyonunu her zaman tutarlı bir şekilde ifade etti" değerlendirmesinde bulundu. 

Kalın, son günlerde bunun dışında yaşanan olağan dışı bir hadise olmadığının altını çizerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk ekonomisine olan bu yakın ilgisi ve takibinin devam edeceğini ve bunun neticelerinin 2017'de görüldüğünü söyledi. 

"KENDİ KAYNAKLARIMIZDAN TEYİT EDECEĞİZ"

Türkiye'nin PYD/PKK konusunda Rusya ile ortak bir çalışma yürütebileceği, Amerika'nın ise Menbiç'te üç yeni üs kurmasının olası operasyonu engelleyip engellemeyeceğinin sorulması üzerine Kalın, "Tel Rıfat konusunda Rusların bize söylediği, burada YPG/PYD unsurlarının neredeyse kalmadığı yönünde. Bunu kendi kaynaklarımızdan teyit edeceğiz. Zeytin Dalı Harekatı'ndan önce orada bir yapılanmanın olduğunu biliyoruz. Bu harekatla beraber bunlardan 3 bin 800 kadar teröristi elimine ettik. Ondan çok daha fazlası da Afrin bölgesini terk ederek kaçtılar. Bunların bir kısmı Tel Rıfat üzerinden kaçtı, bir kısmı başka yerlerde küçük gruplar halinde sağda, solda olduğuna dair haberler de geliyor. Dün Afrin için de benzer bir istihbarat geldi. TSK gerekli operasyonu hemen yaptı. O konuda dikkatli hareket ediyoruz" karşılığını verdi. 

Afrin içerisinde de mayın temizleme, tuzaklamaların ortadan kaldırılması gibi çalışmaların devam ettiğini ifade eden Kalın, genel bir asayişin tesis edildiğini ancak emniyet tedbirlerinin de elden bırakılmayacağını vurguladı. 

İbrahim Kalın, Türkiye'nin öncelikli hedefinin bölgenin tamamından PYD/YPG unsurlarından temizlenmesi olduğunu dile getirerek, bu konuda Rus mevkidaşlarıyla görüşmeye devam ettiklerini ifade etti. 

Tel Rıfat'ın bir anlamda Afrin bölgesinin bir uzantısı gibi olduğuna vurgu yapan Kalın, "Tel Rıfat'tan göçmek zorunda kalan, Azez'de bulunan binlerce Tel Rıfatlı var. Bunlar Suriyeliler. Bunların içinde Kürt, Arap ve diğer etnik unsurlar da var. Neden kaçtıklarına baktığınız zaman PYD/YPG'den gelen baskılar üzerine oradan kaçtılar. Geçtiğimiz hafta Azez'de sokak gösterileri yaptılar. 'Biz artık kendi evlerimize dönmek istiyoruz' diye. Oradaki asayişi sağlayacak adımları da atıp PYD/YPG gibi unsurlardan tamamen o bölgenin temizlenmesi yönündeki çalışmamız devam edecek" dedi.

"AMERİKA'NIN BİR KARAR VERMESİ LAZIM"

Kalın, Amerika'nın Menbiç'te yeni üs kurması konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Münbiç'le ilgili Amerikalılarla yürüttüğümüz bir müzakere süreci var. PYD/YPG'nin SDF adı altında kamufle etmeye çalıştıkları o güçlerin Münbiç'ten çıkarılması, bu güçlerin Fırat'ın doğusuna çıkarılması sağlandıktan sonra üzerinde mutabık kaldığımız anlayış birliği şuydu, bu hala geçerli. Buranın güvenliğini Türkiye ve Amerika olarak biz birlikte yerel unsurlarla sağlayabiliriz. Bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Amerikalılardan beklediğimiz, bu yönde adımlar atmaları. Bizim beklentimiz hem Türk-Amerikan ilişkileri açısından hem Suriye'nin toprak bütünlüğü hem de DEAŞ'la mücadele bir zaafın oluşmaması açısından kast ettiğimiz PYD'nin fiili durum yaratarak başka hedeflere yönelmesi. Münbiç'le ilgili konuştuğumuz ana planın mutabık kaldığımız anlayış çerçevesinin hayata geçirilmesi yönünde. Amerikan yönetiminden Suriye konusunda farklı çelişkili açıklamalar geliyor. Bunlar ciddi kafa karışıklığına yol açıyor. Burada şu soruyu sormamız lazım. Amerika'nın bir karar vermesi lazım, Suriye'de DEAŞ'la mücadele bitti mi, bitmedi mi? Yani 'bitti' diyorlar, 'Bitmek üzere' diyorlar, 'Bitime yaklaştık' diyorlar. Sonra 'Yok hayır, tehdit devam ediyor' diyorlar. Orada ciddi bir kafa karışıklığının olduğu anlaşılıyor. Başkalarının kafa karışıklığı ya da planları bir tarafa, bizim kafamız son derece net, bizim yaklaşımımız son derece açık." 

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin DAEŞ ile mücadelede uluslararası koalisyonun üyesi olarak Fırat Kalkanı Harekatı'nda en ön saflarda bulunan ülke olduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

"Biz Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde 3 binden fazla DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdik. Ülkemizde yüzlerce DEAŞ'lıyı tutukladık, hapse attık, sınır dışı ettik. Bu mücadelede bizim pozisyonumuz son derece net. Ama Suriye kaynaklı terör tehdidini sadece DEAŞ ile sınırlayıp PKK'nın Suriye kolu olan YPG/PYD'yi görmezlikten gelmek terörle mücadelede bir zaaftır. Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından bir risktir. Suriye'nin etnik sosyal ahengi açısından da tehdittir. Bizim bunları göz ardı etmemiz mümkün değil. Çünkü biz, 911 kilometre sınırı olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla Münbiç ile ilgili beklentimiz genel olarak Suriye'deki hedeflerimizle uyumlu olmalı. Amerikalılardan beklentimiz de orada üzerinde konuştuğumuz adımların artık hayata geçirilmesi şeklinde olmalı."

Bir basın mensubunun, "Üçlü zirveyle ilgili İran devlet televizyonunun iddiası oldu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin, 'Suriye'nin toprak bütünlüğü için Türk askerinin Afrin'den çekilmesi ve Suriye ordusuna Afrin'in bırakılması' şeklinde. Böyle bir teklif oldu mu?" sorusuna Kalın, "Sayın Ruhani oturumun birinci bölümünde yaptığı konuşmada bu konuyu gündeme getirdi. Ama bizim bu konudaki pozisyonumuz son derece net. Türkiye'nin güvenlik öncelikleri çerçevesinde Afrin bölgesinin yerel unsurlarla birlikte güvenliğinin sağlanması öncelikli hedefimiz. Biz bunu daha önce de ifade ettik. Aynı Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde yaptığımız gibi. Biz bir tehditten kurtulup bir başka tehditle karşı karşıya kalmak istemiyoruz orada" yanıtını verdi.

Şu anda yerel güçlerin, Afrin'de bulunan Kürtler, aşiretler ve diğerleriyle özellikle Milli İstihbarat Teşkilatının yoğun bir çalışma yürüttüğünü belirten Kalın, önemli bir huzur ortamının orada sağlandığını, insani yardımların da ulaştırıldığını ifade etti.

Kalın, "Dolayısıyla bizim önceliklerimiz çerçevesinde, Afrin'deki mevcudiyetimiz şu anda devam edecek ki o sınır bölgesinde ve Afrin içinde güvenlik ve asayiş bütünüyle sağlanana kadar. Şehrin yönetimi de ağırlıklı olarak Afrinliler tarafından yürütülmekte. Burada bir sorun söz konusu değil" diye konuştu.

"SİNCAR'DAKİ PKK MEVCUDİYETİNİN KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

Kalın, "kabine revizyonu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in istifası" iddiasına ilişkin de, "Şu anda öyle bir şey söz konusu değil" dedi.

"Irak Merkezi Hükümetinin Sincar'da gerekli tedbirleri alacağını söylemişti. Aldılar mı, bu konuda bir gelişme var mı?" sorusuna karşılık Kalın, Başbakan Binali Yıldırım'ın Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile geçen hafta telefon görüşmesinin olduğunu, Sincar konusunun da ele alındığını belirtti.

Başbakan Yıldırım'ın Türkiye'nin pozisyonunun net olduğunu ifade ettiğini dile getiren Kalın, Irak Başbakanı İbadi'nin de Sincar'daki PKK mevcudiyetinden son derece rahatsız olduğunu söylediğini aktardı.

Kalın, bununla ilgili de birtakım adımlar atılmaya başlandığını, geçen hafta o yönde birtakım hareketlenmeler ve açıklamaların olduğunu anımsattı. 

"PKK'nın Sincar'dan çekilmeye başladığı" iddiasına ilişkin Kalın, "Biz buna ihtiyatla yaklaşıyoruz. Çünkü bu örgütün, bu tür yalan taktikleri çok sık karşımıza çıkan bir durum. İsim değiştiriyorlar, mevzi değiştiriyorlar, mevki değiştiriyorlar ama gene oradaki mevcudiyetlerini devam ettirmeye çalışıyorlar" dedi.

"BİZ HER ZAMAN BUNA SAYGILI OLDUK"

Kalın, Irak makamlarıyla bu konuda bir anlayış birliği içerisinde olunduğunu dile getirerek, Sincar'daki PKK mevcudiyetinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

Irak makamlarının da bunun farkında ve onların da kabul etmediğini belirten Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kendilerinin de çeşitli vesilelerle ifade ettiği gibi, Irak topraklarının Türkiye'ye karşı terör örgütleri tarafından kullanılmasını kabul etmiyorlar. Bizim önerimiz bu konuda daha kararlı adımları birlikle atalım, Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde. Biz her zaman buna saygılı olduk. Ama Irak topraklarını terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı kullanmasına artık son verilmesi gerekiyor. Bu konuda Irak makamları da bizimle anlayış birliği içerisindeler. Dolayısıyla Sincar olsun Kandil olsun veya başka yerlerde olsun, PKK'ya karşı yapılacak bu tür askeri operasyonlar bizim için memnuniyet verici olacaktır. Öncelikli olarak tabii ki Irak makamlarının bu konuda adım atması kendi ülkesinin güvenliği ve egemen haklarını koruma noktasında da önemli bir adım olacaktı. Ama o konuda bir anlayış birliği içinde olduğumuzu ifade edebilirim."

''BU KONUDAKİ POZİSYONUMUZ SON DERECE NET"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Fransa'nın Menbiç'e asker gönderdiği konusunda iddialar olduğunun hatırlatılması üzerine de geçen hafta bu konuya ilişkin gerekli cevabın verildiğini söyledi.

Bu konuda mevkidaşlarıyla telefon görüşmesinin olduğunu anlatan Kalın, Menbiç'e asker gönderilmesinin söz konusu olmadığı, basında çıkan haberlere itibar edilmemesi yönünde Fransa'nın kendilerine açıklamada bulunduğunu kaydetti. Kalın, şöyle konuştu:

"Dün, bugün tekrar 50 kişilik bir Fransız askeri grubunun oraya gittiğine dair haberler çıkıyor. Bizim kaynaklarımızdan da bunları çek ediyoruz. Doğrulanması halinde tabii ki bunu Fransız makamlarıyla açık ve net şekilde konuşacağız. Bizim oradaki mesajlarımız Fransız makamlarına, 'Amerika'nın yaptığı hatayı siz de yapmayın.' PYD/YPG konusunda Amerika Türkiye'yi ikna edemedi, Fransa ikna etmeye çalışıyor gibi bir görüntü veriliyor. Bunun pek netice verecek bir adım olmadığını kendilerine ifade ettik. Bir defa daha ifade edelim, 'Suriye Demokratik Güçleri PYD/YPG değildir. PYD/YPG ile de PKK'yı ayrıştırabiliriz' söylemi 1-1,5 yıldır Amerikalıların bizi ikna etmeye çalıştığı bir şey. Biz bunu kategorik olarak reddediyoruz çünkü biz sahadaki gerçekleri biliyoruz. Dolayısıyla Fransızların da böyle bir çaba içerisine girmesinin beyhude olacağını ifade etmek isterim. Bu konudaki pozisyonumuz son derece net. Bu tür adımlar doğrudan ya da dolaylı olarak terör örgütüne verilmiş bir destek olarak değerlendirilir."

"SOMUT ADIMLARIN ATILMASI İÇİN MÜZAKERELER DEVAM EDECEK"

Dışişleri Bakanı Müsteşarı'nın Amerika'daki görüşmelerinde Menbiç ile ilgili bir yol haritası belirlenip belirlenmediğine yönelik bir soruya da Kalın, "Üzerinde mutabık kaldığımız bir anlayış birliği var. Bu çerçevede somut adımların atılması için müzakereler devam edecek" yanıtını verdi.

Patriotlar ile ilgili Kalın, 30 Mart'ta Türk ve Amerikalı yetkililerin bir araya geldiğini hatırlatarak, "Sayın Cumhurbaşkanımızın iki telefon görüşmesi öncesinde Sayın Trump'a söylediği bir konu vardı. Patriotlar konusunda biz, Türkiye'nin savunma sistemine dahil edilmesiyle ilgili uzun yıllar müzakere yaptık. Maalesef netice alamadık. O müzakerelerin birtakım objektif kriterleri var. Fiyat, teslim tarihi gibi... Ama bizim açımızdan en önemlisi ortak üretim yani teknoloji transferini sağlayacak bir anlaşmanın yapılması.. Maalesef Patriot üreticisi olan şirketle, onların bileşenleriyle bu konuda bir görüş birliğine varamadık" diye konuştu.

Rusya'nın ortak üretim konusunda hızlı bir adım attığını, S-400 projesinin bu şekilde hayata geçtiğini anlatan Kalın, "Benzer şartların sağlanması halinde ortak üretim merkezde olmak üzere Patriotlar'ın alınması konusunda Türkiye'nin bir endişesi yok. Biz bunu da ifade ettik. Burada top Amerika tarafındadır. O şartları sağladıkları zaman biz de otururuz, Patriotlar'ın alınması konusunda, Türkiye'nin savunma sistemlerinin güçlendirilmesi konusunda gerekli müzakereleri yaparız. Biz buna açığız. Ama bizim şartlarımız açık belli, bunu sağlayacak olan karşı taraftır" değerlendirmesinde bulundu.

ABD'de görülen Hakan Atilla Davası'na ilişkin bir soru üzerine Kalın, bu davanın, bir hukuk skandalı olduğunun altını çizdi.

"İran ambargosunun delindiği" iddiasıyla böyle başka bir davanın geçen 6-7 yıl içerisinde hiç olmadığına dikkati çeken Kalın, bu konulara Avrupa'da 20 bankanın da muhatap olduğunu, Amerikalıların yaptırımları izleme komitesiyle müzakereler sonucunda belli konularda anlaşılarak bu işin bir şekilde çözüldüğünü dile getirdi.

Hakan Atilla Davası'nda ise bunun çok dışında bir yol izlendiğinin görüldüğünü vurgulayan Kalın, şöyle konuştu:

"Dava sürecinde neler yaşandığını hepimiz izledik. 'Şahit' diye çıkarttıkları kişilerin hangi şekillerde FBI tarafından getirildiğini, kendilerine para verildiğini, sahte deliller üretip bunları mahkemeye sunduklarını bizzat mahkemede kendileri zaten itiraf ettiler. Şahit olarak çıkarttıkları o kişinin hala FBI'ın aylık verdiği parayla New York'ta yaşadığını da herkes biliyor. Dolayısıyla ortada çok başka bir oyun var. Bu oyunun devamı... Tabi bu kararı şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz. Hakan Atilla'ya yapılan çok büyük bir haksızlıktır bu. Bu şimdi savcının talebi. Hakimin ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Biz bunun her yönden takipçisi olacağız, takipçisi olmaya da devam edeceğiz."

Kalın, masum bir Türk vatandaşının bu şekilde dava konusu yapılmasının, haksız yere aylardır tutuklu bulunmasının, şimdi de böyle bir cezayla karşı karşıya bulunmasının kabul edilebilir bir şey olmadığını bildirdi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN GÜVENLİ BÖLGELERDE MÜLTECİLER İÇİN KONUT YAPILMASI TEKLİFİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'deki güvenli bölgelerde mülteciler için konut yaptırılması teklifine ilişkin bir soru üzerine Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu teklifini bir kaç yıldan beri dile getirdiğini söyledi.

Bu teklifin Amerikalılara, Almanlara, Ruslara, İranlılara ve Suudlara söylendiğini dile getiren Kalın, bunun için önce güvenli bir bölgenin oluşturulması gerektiğini ancak bu konuya uluslar arası toplumun bigane kaldığını ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye tarafından Cerablus ile Azez arası, şimdi de Afrin bölgesinde bu güvenli bölgenin filen sağlandığını belirterek, şunları kaydetti:

"Türkiye burada fazlasıyla yük taşıyan bir ülkedir. Eğer uluslar arası toplum, Amerika'sından Avrupa'sına, Körfez ülkelerinden Rusya'sına, İran'ına kadar gerçekten Suriye'de kalıcı bir çözümün hayata geçirilmesi, mültecilerin evlerine, ülkelerine geri dönmesi ve orada minimum askeri, insani şartlara kavuşmasını istiyorlarsa Türkiye'nin bu teklifine olumlu yaklaşırlar. Ama Türkiye bunu tek başına yapacak değil elbette."

"Cumhurbaşkanı Erdoğan ve sanatçıların Hatay ziyaretinde bir askerin, selfie çeken görüntüsünün ardından görevinden alındığına dair" iddiaların hatırlatılması üzerine Kalın, "Bu çok insani bir tabloydu aslında. Bazı yazarlar da yazdılar bunu" dedi. Kalın, selfie çeken askerin görevinden alındığına dair kendisine gelen bir bilginin olmadığını bildirdi.

"BİZ ŞEHİT YAKINLARININ EVLERİNE HER AMAN GİTTİK GİDİYORUZ"

Söz konusu ziyaretin amacının askerlerin acılarını paylaşmak ve hala cephede olan askerlerin moral ve motivasyonunu yüksek tutmak olduğunu belirten Kalın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Bir şehit yakının evine gidin" şeklindeki eleştirilerine ilişkin şunları söyledi:

"Biz şehit yakınlarının evlerine her aman gittik, gidiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız mutlaka ya şehit yakınlarının ailelerini ziyaret etmiştir ya aramıştır. Gerekli bütün ihtiyaçları karşılanmıştır, karşılanmaya da devam edecektir. Aynı şekilde Başbakanımız, bakanlarımız, Genelkurmay Başkanımız, komutanlarımız herkes bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde. Sayın Kılıçdaroğlu'na şunu sormak lazım; sizi tutan ne? Buyurun siz de gidin, bir sınır karakolunu sizde ziyaret edin. Yanınıza kimi almak istiyorsanız buyurun alın. Siz gitmek istediniz de oradaki komutan, vali, 'Hayır, gelmeyin' mi dedi? Kendileri de gitsinler. Hatta kamuflaj giysinler. Gitsinler, askerlerimizle birlik beraberlik içerisinde olduklarını net bir şekilde ortaya koysunlar. Zeytin Dalı Harekatı'nın başarını hazmedemeyenler kulübünde bulunmaktan artık vazgeçsinler."

"FETÖ İLE MÜCADELE MİLLİ GÜVENLİK MESELELERİNDEN BİRİSİDİR"

"Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ın 18 ülkede 80 FETÖ'cünün paketlendiği" yönündeki sözleri hatırlatılarak, bunların hangileri olduğu ve devamının gelip gelmeyeceği yönündeki soru üzerine Kalın şu ifadeleri kullandı:

"Elbette. FETÖ ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti devletinin öncelikli milli güvenlik meselelerinden birisidir. Türkiye'de, Balkanlar'dan Afrika'ya, Asya'dan Amerika'ya nerede bulunurlarsa bulunsunlar, bu ihanet şebekesine karşı mücadele en etkili bir şekilde devam etmiştir, bundan sonra da edecektir. Gittiğimiz ülkelerde bunu mevkidaşlarımızla, en üt düzeyde, farklı düzeylerde paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz. FETÖ ile mücadelede biz hiçbir zaman hukuk dışı bir eylemin içerisinde olmadık. Son Kosova hadisesi de Kosova makamlarıyla gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Aynı şekilde diğer ülkelerden de bu tür iadeler olduğunda yaptığımız; suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde hayata geçirilen eylemlerdir bunlar. Dolasıyla aslında o ülkeler için de bir güvenlik zaafının ortadan kaldırılmasıdır bu. Çünkü ülkemizde bütün bu suçları işleyenler yarın öbür gün belli bir noktaya geldiklerinde o ülkelerde de benzer faaliyetlerin içerisinde mutlaka girerler, gireceklerdir. O ülkeler için de bir ulusal güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Dolayısıyla nereye giderlerse gitsinler, hangi kılıfa girerlerse girsinler, hangi ismi alırlarsa alsınlar, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz bütün ilgili birimlerimizle, makamlarımızla FETÖ ile mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz."

Sayfa Yükleniyor...