İki yaşında çocukla hayatta kalma kılavuzu

Bebekler son derece kurnaz ve kindar yaratıklardır. O minik dişsiz ağızları size tatlı tatlı gülümserken, küçük kafalarının içinde bin bir tilki dolaşır. İleride sizden alacakları intikamın planlarını daha ilk günden yapmaya başlarlar. Siz ise, saf saf onların sütten ve rahatça çıkaracakları gazın özleminden başka bir şey düşünmediğini sanarak, tedbiri elden bırakırsınız.

İki yaşında çocukla hayatta kalma kılavuzu

Kabul edelim; bu küçük ve gizemli yaratıklar, uzunca bir süre bizim yaptıklarımıza maruz kalırlar. Pek fazla seçim yapma, sizin yaptığınız seçimlere karşı çıkma imkanları yoktur.

Aylar, hatta yıllarca; ‘’Sen buna yemek mi diyorsun, Necla’nın annesi bir sebze püresi yapıyormuş’’ diyemeden boyunları bükük yaşarlar. Siz bunun böyle sürüp gideceğini sanarak, o berbat sebze çorbasını çocuğa kakalaya durun; oysa onlar bugünlerin göz açıp kapayana kadar geçeceğini iyi bilirler.

Bir gün uyanırsınız ve daha yataktan kalkarken bir şeylerin ters gittiğini anlarsınız. Ama asıl evladınızın odasına girdiğinizde o zaman hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını idrak edersiniz.

Zira odada adeta sırtı size dönük bir deri koltuk vardır ve koltuk size döndüğünde çocuğunuzun gözlerinden; ‘’bilmem hatırlar mısın, bir zamanlar o berbat püreleri kakaladığın çaresiz bir bebek vardı’’ mesajı ayan beyan okunmaktadır.  

İki yaşına gelen çocuğunuz artık her türlü laf yetiştirme, fiziksel olarak direnme ve kök söktürme potansiyeline kavuşmuştur. Hayatının kontrolünü ele alma ve size iki yıl boyunca yaptıklarınızı ödetme konusunda kararlıdır.

Bir kere artık kıyafet giyip çıkarmak, sandığınız kadar olağan bir iş olmayacaktır. Her akşam önce o pijamaları giymemek; sonra da her sabah aynı pijamaları çıkarmamak için kıyamet kopar.

İki yaşında çocukla hayatta kalma kılavuzu - 1 Ladin için kışlık ayakkabı almaya gidip 3 numara büyük yazlık ayakkabılarla eve dönerken

Akli dengenizi korumak için, işin doğasındaki mantıksızlıkla ilgili fazla kafa yormamanız gerekir. Asıl olan her akşam ve sabah aynı şaklabanlıkları tekrarlayarak; ‘’ay ayak kayboldu, ay buradan çıktı!’’ diyerek hayatta kalmaya çalışmaktır.

İki yaş çocuğuyla ilgili ironi bununla da bitmez. Bu yer cücelerinden en sık duyacağınız sözler; istiyorum ve istemiyorum kelimeleridir. Üstelik bu sözcükler aynı şey için peşi sıra kullanılabilir. Zira 2 yaş çocuğu ne istediğini çoğu zaman kendi de bilmez. İtiraz etme aşkına itiraz eder.

Geçen iki yıl boyunca Türk annesinin ele güne rezil olmaktan koktuğunu anlamış olan iki yaş veledi; en çok kamuya açık alanlarda dişini gösterir.

Alışveriş merkezinin ortasında kendini yerlere atma, bağırıp çağırma şeklinde kopan kıyamet; sizi iyice köşeye sıkıştırır. Bu tür durumlarda yapabileceğiniz en iyi şey, sanki çocuk sizin değilmiş gibi yapmaktır. Hatta arada ‘’çık çık çık nerede bunun annesi’’ derseniz yakayı iyice kurtarırsınız.

Tüm bunların üstesinden gelmek sandığınız kadar zor değildir. Ama bir mesele vardır ki iki yaş veledi o silahı çektiği zaman ne yapabileceğiniz konusunda yazar da henüz bir taktik geliştirememiştir.

Bu silahın adı; ‘’ama neden?’’dir. Ama neden fazı denilen bu evreden delirmeden çıkarsanız artık sırtınız yere gelmez.

- Anne bu ne?
- Koltuk
- Ama neden koltuk?
- Çünkü onun ismine koltuk denmiş.
- Ama neden koltuk denmiş?
- Bir isim vermek gerekmiş onu vermişler.
- Ama neden isim gerekmiş?
- Çünkü her şeyin bir ismi vardır.
- Ama neden her şeyin bir ismi vardır?
- Çünkü ismi olmasa onun hakkında nasıl konuşuruz.
- Ama neden onun hakkında konuşuyoruz?
- Sen sordun ya kızım ondan.
- Ama ben neden sordum anne?
- Onu da artık sen bileceksin
- Ama onu neden ben biliyorum anne?

Ve bu diyalog siz çaresizlikten ağlayıncaya kadar bu şekilde sürüp gider.

Günümüzde, iki yaş velediyle mücadele etmeye çalışan annenin elinden geleneksel mücadele etme araçları da alınmıştır.

‘’Beni oraya getirme’’, ‘’elimin tersindesin’’, ‘’akşam babana söyleyeceğim’’ şeklindeki imkanlar artık namevcuttur. Zira içinde yaşadığımız çağ, psikolog jargonun hakimiyeti altındadır.

Biz, bu devrin anneleri; aktif dinleme, iktidarı paylaşma, taviz vermeyeceğin alanları seçme lafları ile içinde bulunduğumuz delilik halini tarif ederiz. Hal böyle olunca; yazar size bu jargonu kendi lehinize kullanmanızı tavsiye eder.

Sabahtan beri değiştirtmediği bez, altında torba olan çocuğunuza ayıplayarak bakan bir anne görürseniz, iktidarı çocuğunuzla paylaştığınızı söyleyebilir. Donunuzu kafanıza geçirip evin içinde dolaşan çocuğunuzun durumunu; taviz vermeyeceğimiz alanları seçiyoruz şeklinde açıklayabilirsiniz.


Esra Sert'in "Acemi Anne" köşesini Facebook'tan takip etmek için tıklayın.




Sayfa Yükleniyor...