İnce: İyimaya Evren'in avukatıydı

TBMM Genel Kurulu'nda karşılıklı darbeci suçlamaları. Tartışma, Muharrem İnce'nin Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya'nın, Kenan Evren'in avukatlığını yaptığını söylemesiyle başladı...

İnce: İyimaya Evren'in avukatıydı

Yargıtay ve Danıştayda yeni daireler kurulmasını öngören yasa tasarısının 2. bölümü üzerindeki görüşmeler sürdüğü TBMM Genel Kurulu'nda, CHP ile AK Partililer arasında karşılıklı darbeci suçlamaları yaşandı.

CHP'ye yapılan, ''Darbeci, statükocu, Ergenokoncu'' gibi yakıştırmalara karşı ''asıl darbe yanlısı AK Parti" cevabını veren CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, eski İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya örnekleri verdi.

Gönül'ün, ''12 Eylül ürünü YÖK'ün kurucu üyesi olduğunu, Aksu'nun da 12 Eylül döneminde Rize Belediye Başkanı yapıldığı'' görüşünü savunan İnce, ''Siz yalnızca darbe tüccarı olmakla kalmayıp darbecilerin avukatıymışsınız haberimiz yokmuş'' dedi ve İyimaya'ya yüklendi:

''Duyduk duymadık demeyin. Ey ahali, ey aziz halkım, ey sevgili milletvekilleri... Kenan Evren bu ülkede darbe yaptığında CHP'yi kapattı. Bu partinin yöneticilerin zorunlu ikamete tabi tutu. Arkadaşlarımız işkence görürken, Ahmet İyimaya Kenan Evren'in avukatıymış. Sizi gidi darbe şakşakçıları sizi, sizi gidi darbeciler sizi, sizi gidi Ergenekoncular sizi, sizi gidi darbe tüccarları sizi... Siz çelişkilerinize bir yenisini daha eklediniz. Sayın İyimaya bu kürsüye gelip ne diyecek?''

''ÇANKAYA'DAN GELEN PARAYI İADE ETTİM''
Söz alan Ahmet İyimaya ise okul olmadığı için köyünde ilkokulu okuma fırsatının bulamadığını, 12 yaşına kadar lastik ayakkabı dahi giyemediğini, babası general, annesi profesör olmayan, vasat köylünün çocuğu olduğunu söyledi.

Yükseldiği her makama alın teriyle geldiğini anlatan İyimaya, şöyle devam etti: ''Ankara Barosunda yapayalnız avukatlığı başladım ve sorumluluk hukukunda derinleştim. 12 Eylül'de birkaç senelik avukattım. Bildiri yayımlandığında beni en fazla üzen şey, avukat ve doktorların çok kazandığı ve vergi vermedikleriydi.

Tarih bana bir fırsat verdi. Tarihi 1993 ya da 1994'tür. 12 Eylül rejimi sona ermişti. Aziz Nesin, değerli meslektaşım Emin Değer'in dilekçesiyle Kenan Paşa'ya bir dava açmıştı. Kenan Paşa'yı darbeci sıfatının dışında tanımazdım. Bir sabah, saygı duyduğum Turgut Akıntürk bana telefon açtı. 'Kenan Paşa'ya dava açıldı. Yargıtaydan, hukuk bilim dünyasından sorduk bu konuda en kaliteli isim sensin. Davayı kabul eder misin?' dedi.

Bir darbe yapmış insanın, hukuktan yardım isteme talebine, aynı 1960 darbesinden sonra, kimi baroların 'Ben bunların avukatlığını alamam' diye karar verdiğinde, Ankara Barosunun bir savunma yıldızı gibi yükselip, 'savunmayı yaparım' dediği gibi ben de davayı aldım, avukatlık yaptım.

Bir zarf içinde Çankaya'dan para geldi. Ben de 'ilk demeci avukatlık ücreti konusunda olan bir zatın parasını almıyorum ve iade ediyorum' dedim. Ben vicdanımda, ahlakımda; savunma mesleğinin kutsallığında... Rahmetli Faruk Eren'in 'Avukatlar olarak istemediğiniz kişiler olabilir ama her insanın derininde bir insan cevherinde çıkabilir' arifesini kendime ilke edinmiştim.''

''MİLLİ İRADEYE SAHİP ÇIKAN BU PARTİDİR''
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ da parti grubuna yönelik ''darbeci'' nitelendirmesi karşılığında herkesin güleceğini ifade ederek, ''Hele bunu bir de CHP söyleyince keyiflerinin dozajı daha da artıyordur'' dedi.

Geriye doğru kısa bir yolculuk yapıldığında her şeyin daha iyi anlaşılacağını ifade eden Bozdağ, şunları söyledi:

''27 Mayıs 1960 darbesi oldu. Bu ülkenin bir Başbakanı ve iki saygıdeğer bakanı idam sehpasında... Uyduruk şekilde yargılanırken kimlerin nasıl bayram yaptığını bu millet bilir. Bu parlamentoda, 1963 yılında... Rahmetli İsmet İnönü'nün Başbakan sıfatıyla imzaladığı kanun tasarısıyla 1960 darbesinin yapıldığı gün 'hürriyet ve anayasa bayramı' ilan edildi. Bu bayram Anayasa

Mahkemesinde kutlanıyordu. Milli iradeyi temsil edenleri ipe gönderip, bu haltı yiyenlerin yaptığı işin yapıldığı günü bayram ilan ediliyor. Darbecilik budur. 1971 yılında generaller 12 Mart muhtırası veriyor. Hükümet istifa ediyor. CHP'nin içinden saygıdeğer bir isim başbakan oluyor. Bakanları da darbeciler tayin ediyor. Bu parlamento muhtıracıların talimatıyla şakır şakır kanun çıkardı, Anayasa değiştirdi.

28 Şubat 1997... Bu ülkede yine aynı şeyler oldu. Hukuk rafa kalktı. Yıl 2007, 28 Nisanda bir muhtıra daha verildi. O muhtırada da hükümete, parlamentoya; özellikle AK Parti grubuna karşı... 'Biz düdüğü çalınca nasıl olsa Meclis hiza istikamet yapar, bizim dediğimiz olur. Düdük bizimdir, her yerde öter' diyenler düdüğü çaldılar. Düdüğü duyar duymaz alkışa geçip, televizyona çıkıp, 'gayet iyi' diyenler var. Ama ayağı kalkıp, 'Herkes yerini, hududunu bilecek. Herkes haddini bilecek' diye milli iradeye sahip çıkıp milletin dediğini Cumhurbaşkanı yapan bu partidir.''

CHP'nin, TSK İçhizmet Kanunu 35. maddesinde değişiklik öngören kanun teklifini de eleştiren Bozdağ, teklifin, darbe yapmak isteyenlerin elini güçlendirecek nitelikte olduğunu söyledi.

''İMZAYI ATAN AĞABABANIZDI''
Bunun üzerine söz alan CHP Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Bozdağ'ın, sözkonusu kanun teklifiyle ilgili değerlendirmesinde ''Meclisi ve kamuoyunu yanılttığını'' söyledi.

Okay, sözkonusu kanunun 35. maddesinin TSK'nın görev tanımını belirlediğini belirterek, ''Bu maddenin bu tanımı içinde, önceki halinde sadece 'Cumhuriyeti' derken biz teklifle, TSK'nın görev tanımını 'demokratik parlamenter sistemin işleyişi içinde' ibaresi olarak değiştiriyoruz'' diye konuştu.

Bozdağ'ın 28 Şubat süreci ile ilgili eleştirisine de değinen Okay, ''28 Şubat sürecinde o imzayı atan sizin ağababanızdı. O zaman bir çoğunuz o partide siyaset yapıyordunuz. 28 Şubat'ı siz kabul ettiniz, siz imzaladınız. O zaman Başbakan da Necmettin Erbakan'dı'' diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...