İnşaat şirketinin kurnazlığı Yargıtay’dan döndü

Ünlü bir inşaat firması, belediyeye ait spor alanı, otopark, yüzme havuzu gibi tesisleri, siteye aitmiş gibi gösteren ilan ve maketlerle satış yaptı. Siteye ait sandıkları sosyal alanların belediyeye ait olduğunu 7 yıl sonra öğrenen bir site sakini dava açtı. Yerel mahkeme “5 yıllık zaman aşımı geçti” diyerek, 50 bin TL tazminat talebini reddetti. Ancak Yargıtay, sürenin 10 yıl olduğuna hükmederek, değer farkının daire sahibine ödenmesi gerektiğine hükmetti.

İnşaat şirketinin kurnazlığı Yargıtay’dan döndü

Boğaz Köprüsü’nü İstanbul’a yeni gelenlere satarak tarihe geçen ünlü dolandırıcı Sülün Osman’ı anımsatan olay şöyle gelişti...

Vatan gazetesinde yer alan habere göre; tanınmış bir inşaat firması, İstanbul’da verdiği ilanlarda ve satış ofisinde gösterdiği maketlerde, içinde basketbol ve tenis sahaları, çocuk oyun alanları, büfe, çocuk kulübü, personel yeri, otoparklar, yüzme havuzları, jimnastik salonu, kafe ve diğer sosyal alanları yapacağı site içinde gösterdi. Birçok kişi yüksek fiyatlara satılan evlerden aldı.

‘ZARARIMIZI ÖDEYİN’ DAVASI
İnşaat firması, 2002’de teslim ettiği dairelerin bulunduğu sitenin yönetimini, satış sözleşmelerine koyduğu bir şartla 2004 yılına kadar kendisi üstlendi. Site yönetiminin daire sahiplerine geçmesinin ardından, sitenin bir kısmının Ümraniye Belediyesi’ne ait olduğu, birçok tesisin belediyeye ait bu alan üzerinde yapıldığı ve etrafı çevrilerek siteye aitmiş gibi gösterildiği söylentisi yayıldı. Bunun üzerine site yönetimine görev verilerek, durumun araştırılması istendi. Yönetimin yaptığı araştırma sonunda, iddiaların gerçek olduğu ortaya çıktı.

Bunun üzerine inşaat firmasına ihtar çekildi ve firmanın “eksik ve ayıplı işlerinden” ötürü daire sahiplerinin zarara uğradığı ve bu zararın karşılanması gerektiği belirtildi. Firmanın bu talebi reddetmesi üzerine, daire sakinleri firma aleyhine dava açtı.

Davacı E.K, firmadan daire satın alırken siteye ait sanılan sosyal alanların kamuya ait olduğunun ortaya çıkmasıyla, dairenin değerinde 50 bin TL azalma olduğunu belirterek, bu zararın firmadan tahsil edilmesini istedi. Firma ise mahkemeye gönderdiği savunmasında, davacının satış sözleşmesi yapılmasından 7 yıl sonra, 2007 yılında dava açtığını, Tüketici Kanunu’ndaki 5 yıllık zamanaşımının dolduğunu belirterek, davanın reddini istedi.

Davaya bakan İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi, durumun tespiti için bilirkişi görevlendirdi. Bilirkişi incelemesi sonunda dava konusu 6 bin 138 metrekarelik sosyal alanların site sakinlerinin kullanımına açık olmakla birlikte mülkiyetinin Ümraniye Belediyesi’ne ait olduğunu, bu yüzden yapılan hesaba göre her bir daire başına ödenen bedelin yüzde 4.89’luk kısmının faydalanma imkanının her an durdurulabileceği bir kamu malına ödendiği belirtildi. Bilirkişi raporunda ayrıca, bu tesislerin mülkiyetinin siteye ait olmaması nedeniyle ortaya çıkacak prestij kaybı da hesaplandığında zararın daire satış bedelinin yaklaşık yüzde 10’unu (9.78) bulduğu hesaplandı. Raporda bu oranın satış bedelinden düşülmesi gerektiği ifade edildi.

MAHKEME REDDETTİ
Ancak mahkeme, davacının talebini reddederek, firma lehine karar verdi. Kararda, tapu kayıtlarının herkese açık olduğu, siteden daire satın alanların tapuya giderek bu tesislerin belediyeye ait olduğunu öğrenebileceği, firmanın düzenlediği satış sözleşmesinde de bu konuda bir taahhüdünün olmadığı, bu yüzden “açık ayıp” olarak tanımlanan bu durum karşısında 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davanın reddedildiği belirtildi.

DAVACI HAKLI BULUNDU
Davacı E.T’nin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ise mahkemenin kararını bozdu. Kararda firmanın vaziyet planında, ilanlarında ve tanıtım maketlerinde sosyal tesislerin etrafı çevrili site içinde gösterdiğine dikkat çekilerek, bu yüzden “açık ayıp” değil, “eksik ifa”nın söz konusu olduğu belirtildi. Mevzuata göre eksik ifa halinde 10 yıllık zamanaşımı süresinin olduğunu belirten Daire, yeni bir bilirkişiyi heyeti oluşturularak sosyal tesislerin siteye dahili halinde davacının satın aldığı dairenin değeri ile siteye dahil edilmemesi halindeki değerinin belirlenmesini ve aradaki farkın davacıya ödenmesine hükmetti.

Yargıtay’ın bu kararına karşın yerel mahkeme önceki kararında direndi. Bunun üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na geldi. Genel Kurul geçen hafta yaptığı toplantıda oy çokluğuyla davacının haklı olduğuna hükmetti ve yerel mahkeme kararını bozdu. Karara göre firma değer farkını davacıya ödemek zorunda olacak.

Sayfa Yükleniyor...