İstanbul belgesel dolacak!

31 Mayıs - 5 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek DOCUMENTARIST İstanbul Belgesel Günleri'ne dünyanın dört bir köşesinden 80 film katılacak.

İstanbul belgesel dolacak!

DOCUMENTARIST'in bu yılki programı; Tükettiğimiz Dünya, İnsan Manzaraları: Portreler, Uluslararası Panaroma, Post-Komünizm Dönemi, Focus Romanya, Arap Dünyasından, Antropoloji-Belgesel, Müzik Filmleri temaları altında yer alan ve geniş bir yelpazeye uzanan filmleriyle dikkat çekiyor. Türk belgeselcilerin filmleri SİYAD Seçkisi ve Panaroma başlıkları altında DOCUMENTARIST kapsamında izleyiciyle buluşacak.

Yaşayan en önemli belgeselcilerden olan Çek sinemacı Helena Třeštíková, Akbank Sanat ve Çek Cumhuriyeti Başkonsolosluğu'nun işbirliği ile festivalin onur konuğu olacak. Usta yönetmenin çekimleri 15 yıl gibi uzun sürelere yayılan insan portreleri de dahil olmak üzere en bilinen filmlerinden geniş bir seçki sunulacak.

Třeštíková'nın DOCUMENTARIST kapsamında gösterilecek filmleri arasında yönetmenin çekimlerini 20 yıl boyunca sürdürdüğü ve Avrupa Film Akademisi tarafından 2008 yılında En İyi Belgesel Ödülü'ne layık görülen filmi “Rene”, genç kızken 'farklı olmak için' uyuşturucuya başlayan Katka'nın trajik öyküsünü anlattığı “Katka”, zengin bir Yahudi ailenin çocuğu olarak doğan ve evlendikten kısa bir süre sonra toplama kampına gönderilen Heda Margolius-Kovaly'nin öyküsünü anlatan “Hitler, Stalin ve Ben”, opera dünyasının perde arkasını ve büyüsünü yansıtan “Carmen Hikayesi”, Zuzana ve Stanislav'ın evlilik serüvenlerinin başlangıcını anlatan “Evlilik Hikayeleri: Zuzana ve Stanislav” ve bu evliliğin 20 yıl sonra geldiği noktayı konu eden filmi “Evlilik Hikayeleri Yirmi Yıl Sonra: Zuzana ve Stanislav” bulunuyor. Třeštíková ayrıca 4 Haziran Cumartesi günü bir sinema dersi verecek.

Türkiye'deki belgeselseverlerle ilk kez buluşacak olan, Kanada'nın önemli antropologlarından ve görsel antropolojinin öncülerinden Asen Balikci'nin Alaska'dan Bulgaristan'a çeşitli coğrafyalarda çektiği filmlerden bir seçki DOCUMENTARIST programında yer alıyor. Kışın en şiddetli zamanlarında, köpekleriyle seyahat eden Netsilik Eskimoları'nın yaşamlarından kesitler sunan ve iki bölümden oluşan “Deniz Buz Kampında Kış”, Asen Balikci seçkisinin en göze çarpan filmleri olarak dikkat çekiyor. Bulgaristan'daki hayat pahalılığını yaşlı bir çiftin gündelik yaşamı üzerinden sergileyen “Ephtim D.'nin Yaşamında Bir Ay” ise seçkide yer alan bir diğer film. Görsel antropolojinin duayenlerinden olan Balikci, 3 Haziran Cuma günü, Türkiye'de Kozavisual adı altında bu alanda çalışmalar yapan bir grup belgeselciyle ortaklaşa bir atölye gerçekleştirecek.

FESTİVAL PROGRAMININ AĞIRTOPLARI
Bu seneki DOCUMENTARIST programında gösterilecek filmler dünya festivallerinde ses getiren belgesellerden seçildi. Bu çarpıcı filmlerden en dikkat çekeni, Erik Gandini'nin yönettiği ve Venedik Film Festivali'nde gösterildiğinde büyük tartışmalara yol açan “Videocracy”. Film, son otuz yıldır İtalya'da medyayı kontrol eden Silvio Berlusconi'nin yarattığı medya imparatorluğuna girerek izleyiciye içeriden portreler sunuyor.

Geçen yıl Cannes Film Festivali'nin resmi bölümünde gösterilen ve yönetmenliğini Andrei Ujica'nın yaptığı “Nikolay Çavuşesku'nun Otobiyografisi”, bir adamın diktatör olarak (oto)portresini anlatıyor. 20 yıla yayılan arşiv görüntüleriyle beslenen ve sırf Rus hükümetinin işlediği suçlar hakkında sözünü esirgemediği için malum odaklar tarafından 48 yaşında öldürülen basın kahramanı Anna Politkovskaya'nın çarpıcı bir portresini çıkaran “Özgürlüğün Acı Tadı”, dünyada ve ülkemizde basın özgürlüğü kavramının sıkça tartışıldığı bugünlerde gözden kaçırılmaması gereken bir yapım.

Festivalin bir diğer ağırtopu ise, Romanya'nın en önemli belgeselcilerinden Alexandru Solomon'un 1989'daki rejim değişikliğinden sonra içinden geçtiği ekonomik süreci bir grup işadamının hikayesi üzerinden irdelediği son filmi “Kapitalizm: Geliştirilmiş Formül”. Allan Sekula & Noel Burch'un yönetmenliğini üstlendiği ve büyük kargo gemilerinin, limanların doğaya, insanlara verdiği zararları anlatan “Unutulmuş Evren”, tam da İstanbul'da gerçekleştirilmesi planlanan çılgın projelerin arifesinde mutlaka izlenmesi gereken filmler arasında yer alıyor.

Yönetmenliğini Marjoleine Boonstra'nın yaptığı “Atlar ve Erkekler Arasında”, Nevada çöllerinde özgürce dolaşan atların ve onları yakalayarak çiftliğine katan adamların ilginç öyküsünü anlatıyor. Vahşi doğanın bağrından koparılan atların evcilleştirilerek satışa hazır hale getirilmesine tanıklık eden filmin öyküsünü daha da ilginç kılan, burasının sıradan bir çiftlik değil özel bir ıslah merkezi olması ve at terbiyecilerinin mahkumlardan oluşması.

Yönetmenliğini Roy Sher'in yaptığı ve Rembetiko'nun taçsız kraliçesi İstanbul doğumlu Roza Eskenazi'nin hayatını konu alan “Benim Tatlı Kanaryam”, izleyiciyi Türkiye, İsrail ve Yunanistan'dan birer müzisyen eşliğinde Eskenazi'nin izinde İstanbul-Selanik-Atina hattında ortak bir yolculuğa çıkıyor.

1990'larda Fransız etnomüzikolog Jérôme Cler'in keşfettiği Denizli'nin Çamelili ilçesinin “sazcı koca ustası” çoban-müzisyen Hayri Dev'in ilginç öyküsü, yönetmenliğini Gulya Mirzoeva'nın yaptığı “Ormanın Arkasında” filmi ile DOCUMENTARIST seyircisiyle buluşuyor. Etnografik belgeselin babası Jean Rouch'un bu alandaki ilk filmi “Çılgın Efendiler”, bu türün klasikleri arasından sayılıyor. Afrika batı kesimlerinde yaygın olan Hauka hareketini anlatan film, kıtanın köklü ritüellerinin, İngiliz kolonyalizminin etkisiyle nasıl bir şeye evrildiğini gözler önüne seriyor.

12 KIZGIN LÜBNANLI
Yönetmenliğini Zeina Daccache'nin yaptığı “12 Kızgın Lübnanlı”, Lübnan’daki Roumieh Merkez Hapishanesi’nde 38 mahkûmun “12 Kızgın Lübnanlı’ adlı oyunu sahnelemesinin öyküsünü anlatıyor. Ester Gould - Sabine L. Bakker'in yönettiği “Çığlık”, İsrail işgali altındaki Golan tepelerinde doğan iki yakın arkadaşın 18 yaşına kadar hiç görmedikleri anavatanları Suriye'ye yaptıkları macera dolu yolculuğun ilginç öyküsünü anlatıyor.

Stelian Tănase ve Sorin Iliesiu'nun yönettiği “Üniversite Meydanı”, Romanya'da Nikolay Çavuşesku'nun devrilmesinin ardından 1991 baharında, yeni rejimi eskisinin devamı olarak gören muhaliflerin Bükreş'teki Universite Meydanı'nda haftalar boyu süren ve hükümetin şiddet uygulamasıyla sona eren başkaldırının güncesini tutuyor.

İstanbul'un Orta Yeri Sinema Perdesi
Dünyanın çeşitli şehirlerinde duvarları perde niyetine kullanarak sokakta film gösterimleri yapan A Wall Is A Screen adlı Alman performans grubu İstanbul'da DOCUMENTARIST'e konuk oluyor. A Wall Is A Screen'in 3 Haziran Cuma gecesi Beyoğlu sokaklarında gerçekleştireceği performans, sinemaseverlere ve İstanbullulara unutamayacakları bir sokak sanatı performansı sunacak.

Atölye, sinema dersi ve diğer yan etkinlikler ücretsiz olup festival biletleri, MyBilet üzerinden 4 TL'ye alınabilir. DOCUMENTARIST hakkında daha detaylı bilgi documentarist.org adresinde bulunabilir.

Sayfa Yükleniyor...