Kaddafi'ye çağrı Kılıçdaroğlu'na yanıt

Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Libya üzerinden kendisine yönelttiği eleştirilere yanıt verdi. Erdoğan, CHP Lideri'ni sorumsuzlukla suçladı. Kaddafi'ye de çağrıda bulundu.

Kaddafi'ye çağrı Kılıçdaroğlu'na yanıt

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Tunus ve Mısır'daki olaylarla ilgili samimi tavsiyelerinin kimi siyasetçiler ve yazarlar tarafından farklı şekilde eleştirildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Özellikle anamuhalefet partisinin genel başkanı, Mısır'ın eski devlet başkanına yaptığımız tavsiyeleri, 'erken' olarak nitelendirdi. Ancak Mısır'da ortaya çıkan sonuç karşısında bir kez daha mahkum oldu. Aynı genel başkan, bugün Libya ile ilgili acele açıklamalar yapmamızı bekleyerek, bir yandan kendisiyle çelişiyor bir yandan da dış politika alanında en küçük bir vizyona sahip olmadığın aleni olarak ortaya koyuyor.

CHP Genel Başkanı, maalesef daha da ileriye giderek, kendisine sorulan çanak bir soru karşısında 'ödülün hakkını veriyor Sayın Başbakan' diyecek kadar sorumsuzca bir açıklama yapıyor. 'Son dönemde ismi geçen ülkelerin haritada yerini göster' deseniz inanın belki de yerini gösteremez. 'O ülkelerdeki toplumsal yapı nedir, 'nin bu ülkelerle ilişkileri hangi aşamadadır? Oralarda ne kadar Türk vatandaşı yaşıyor, Ne kadar Türk işadamı yatırım yapıyor?' diye sorsanız, bunların çoğunu da bilmez.

Ne 'nin bu bölgedeki yatırımlarından, imkanlarından oradaki insanlarından veya hassasiyetlerinden haberi var ne de bu ülkelerin iç yapıları hakkında bir kanaate sahip ama sırf hükümeti, sırf AK Parti'yi eleştirmek uğruna kendi ülkesinin uluslararası vizyonunu gözardı ederek, Libya'da Türk vatandaşlarının güvenliğini çiğneyecek kadar ileri gidebiliyor.''

Erdoğan, ''Muhalefet partileri, gazeteciler, köşe yazarları ve medya kuruluşları şu gerçeği artık görmek durumundadırlar; Türkiye hiç kimsenin keyfi için aceleyle, duygusallıkla özellikle de ısmarlama beyanat veren, dış politikasını gündelik gelişmelere göre belirleyen bir ülke değildir'' dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz ne zaman, nerede ve nasıl açıklama yapacağımızı gayet iyi biliriz. Bunu zamanlamasını kimseden alacağımız talimatla değil, kendi ilgili arkadaşlarımızla, ilgili birimlerimizle en geniş şekilde yapar, anı vakti geldiğinde bu açıklamaları yaparız. Bu açıklamalar yapılırken de boş duran bir Türkiye Cumhuriyeti yönetimi yok artık. Bu arada yapılan birçok şey, atılan birçok adım var. Bu konuda hiçbir bilgiye sahip olmadığı halde akıl verenlerin yönlendirmesine ihtiyacımız yok. Biz her konuda ilkesel duruşumuzu, samimi kanaatimizi ortaya koyar, tarihi mesuliyetimizin bilincinde olarak gereken mesajı tüm dünyaya veririz ama biz aynı zamanda Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatlerini de en üst düzeyde gözetir bunlara kesinlikle halel gelmemesi için gayret sarf ederiz. Eğer bugün batılı kimi ülkelerin ne söyleyeceği nasıl tavır alacağı değil de Türkiye'nin ne söyleyeceği, nasıl tavır takınacağı merak ediliyorsa, Türkiye'nin alacağı tavır olayların seyrini etkiliyorsa öncelikle bu durumu iyi anlamalı, bunun sorumluluğuyla hareket etmeliyiz. Bu konularda hariçten gazel okuyarak, desteksiz atarak, fantezi yaparak değerlendirilemez.''

Milletlerin kaderini, halkların geleceğini, insanları yaşamını ilgilendiren konularda büyük bir hassasiyet göstermek, meselenin her yönünü ele almak gerektiğini belirten Erdoğan, ''Büyük devletlere yakışan nasıl kenarda durup seyretmek değilse kenarda laf üretmek de değildir. Gelişmeleri, 24 saat çok yakından ve tüm boyutlarıyla izliyoruz. Gereken temasları sağlıyor, gereken adımları da atıyoruz'' dedi.

Erdoğan, “Biz ne ilkesel duruşumuzdan taviz veririz ne kardeş halkların haykırışlarına kulak tıkarız ne de Türkiye'nin çıkarlarına zarar veririz. Böyle hassas ve önemli bir konunun iç politika polemiği haline dönüştürülmesi son derece yanlıştır, ülkemizin milli çıkarlara zarar verir'' diye konuştu.

Erdoğan, ''Libya'dan aldığımız ödül, Filistin halkı için çırpınışımız nedeniyle tevdi edilmiştir. Bu ödül, bir yönetimin değil, Ortadoğu halklarının Türkiye sevdasının tezahürüdür. Nitekim bugün Orta Doğu'nun neresine giderseniz gidin, kardeş halklar Türkiye'nin politikalarını gönülden desteklemekte, bağrına basmaktadır. Libya'da şahsımız nezdinde Türkiye'ye verilen ödül, Filistin davasına yaptığımız katkılar sebebiyle halkların sevgisinin bir sonucu olarak verilmiştir'' diye konuştu.

Kasım ayında Libya'da ödül alırken bir konuşma yaptığını ifade eden Erdoğan, ''Bu ödül alırken ne konuştum, ne dedim. Bunun değerlendirmesini yapmayıp, kalkıp da 'bu ödülü geri ver' diyenler, bununla hangi maksada hizmet ettiklerini acaba düşünüyorlar mı? Böyle bir dertleri yok'' dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Biz Libya'daki vatandaşlarımızın tahliyesi için gece gündüz uğraşırken, özelikle diplomatik kanallardan vatandaşlarımızı buraya getirmek için görüşmeler yaparken, vatandaşlarımızın oradaki güvenliğini en üst seviyede gözetirken, birilerinin çıkıp Hükümeti sıkıştırma gayretine girmesi, açıklama, ödül gibi küçük meselelere takılması; sorumsuzca olduğu kadar tehlikelidir. Libya'da durum bu kadar hassasken, buradan siyasi rant elde etme çabalarına girişmek, en hafif tabiriyle fırsatçılıktır, sorumsuzluktur, seviyesizliktir. Libya'da olaylar vuku bulur bulmaz, birilerinin işi gücü bırakıp ödül meselesine takılması bu kadar küçük hesapların içine girmesi dikkat çekicidir. Bu küçük hesapları da ben milletimin hakemliğine havale ediyorum.''

Erdoğan, Libya'daki olaylarla ilgili olarak Türkiye ve bütün bölgeyi kaygılandıran haberler aldıklarını, Tunus ve Mısır'dakinin tersine bu ülkede göstericilere yönelik sert önlemlere başvurulduğu, ölü sayısının yüzlerce kişiye ulaştığı yönünde bilgiler geldiğini anlattı.

Libya'da 25 binin üzerinde Türk vatandaşı bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şu ana kadar sürekli olarak uçaklarla oradaki vatandaşları Türkiye'ye geri getirmenin çabası içinde olduklarını bildirdi

Erdoğan, şöyle dedi;

''Orada bizim bir vatandaşımızın burnunun kanaması ve Allah göstermesin beklenmeyen bir durumun olması, herhalde bu çığırtkanları çok daha farklı bir hale getirir. Biz bunları düşünerek bu adımı atıyoruz. Mısır'da da aynı hassasiyeti gösterdik. Fakat Mısır'daki sayı hem çok azdı hem onları süratle tahliye edebildik. Ama burada ilk andan itibaren, benim Kaddafi ile iki kez görüşmem oldu, oradaki vatandaşlarımızın tahliyesine yönelik... 'Uçakları gönderin' dediler. Biz uçakları gönderdik ama maalesef uçaklarımıza, kulede kimse olmadığı için inişe yönelik izin verilmedi. Hatta hatta yedek havaalanı olarak Tripoli'ye de iniş yapmak istedik, o da mümkün olamadı. Uçaklarımızı mecburen sabah 6'da geri çekmek durumunda kaldık ve uçaklarımız geri döndü.

Bazı şeyler çok farklı, bilinir, bilinmez konuşuluyor. Şu ana kadar sıkıntılar yok değil, var tabii... Nasıl bir tablo içinde olduğumuz belli, ama buna rağmen gıda noktasında 'aç, susuz' diye böyle bir şey de yok. Kendilerine normal şartlarda değil, ama anormal şartlarda ulaşması gereken gıda ulaşıyor. Ben bizzat Bingazi Havaalanı'nda olan vatandaşlarımızdan biriyle kendim görüştüm. Oradaki vatandaşların durumunu bizzat kendisinden öğrendim. Biz, şu anda oradaki yatırımcı firmalarımızın ilgilileriyle de bu süreci yakından takip ediyoruz.''

''Önceliğimiz Libya'daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tahliyesidir'' diyen Erdoğan, vatandaşları sağlıklı şekilde tahliye etmenin kendileri için en önemli ve öncelikli görev olduğunu vurguladı.

Demokratik taleplerini dile getirenlere karşı insaf dışı müdahalelerin yapılmasının şiddet sarmalını büyüteceğini kaydeden Erdoğan, şiddetin daha büyük, gelişerek, artarak ülkenin geneline yayılması tehlikesinin endişeleri olduğunu ifade etti.

''Libya bizim için dost olmanın ötesinde kardeş bir ülkedir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kardeş bir ülkede, halkların kendi içinde kardeşin kardeşi öldürmesi, kan dökmesi bizim en büyük ıstırabımızdır. Buna batılı farklı bakabilir ama biz çok daha farklı bakıyoruz. Onun için de halkların demokratik ve özgürlükler noktasındaki taleplerini gözardı etme yanlışına düşülmemesi gerekir. Libya yönetiminin böyle bir yanlışın içinde olmaması gerekir. Çünkü biz Libya'da akan kanı, kendi vücudumuzun bir parçasından akan kan olarak görürüz. İnsanların hayatını kaybetmesinden, yaralanmasından büyük üzüntü duyarız. Libya'da bulunan Türklerin hayatları ve hakları, kardeş Libya halkına emanettir. Yönetimin ve göstericilerin bu hassasiyetimizi çok iyi anlamalarını, azami özen göstermelerini bekliyoruz.''

Erdoğan, şöyle konuştu: “Kimsenin içişlerine karıştık ne de bazı ülkelerin yaptığı gibi susmayı tepkisiz kalmayı, günü kurtaran açıklamalar yapmayı tercih ettik. Bugün Libya, Bahreyn, Yemen, Fas, Ürdün, Cezayir, İran, ırak için de aynı şeyi söylüyor, olaylara da aynı nazarla bakıyoruz. Bu ülkelerin hiçbirindeki olaylar diğerlerine benzemiyor. Bu ülke ve olayları tıpa tıp birbirinin aynı gibi görüp tamamen burada yanlış içinde dönerek, tahrik edici açıklamalar yapan ülkeler, bilesiniz ki önyargı ve ön abulleriyle buna yaklaşıyorlar. Biz ülkelerin iç hesaplarıyla, siyasi mücadeleleriyle, etnik veya mezhepsel çekişmeleriyle ilgili değiliz. Biz insanla ilgiliyiz, Canla, hayatla, haklarla ilgiliyiz.”

Erdoğan, ''Bizim duyarlılığımız tamamen insani hassasiyetlerdendir. Biz işte o nedenle, ilkeli bir duruş sergiliyor, ülkelere halklara ve halkların dinine mezhebine bakmadan evrensel değerleri savunuyoruz. Bütün bu coğrafyadaki halkları biz kendimize kardeş olarak görüyor, kardeşlik hukukunun gereğini yerine getiriyoruz. Bir tek kişinin dahi artık burnu kanamasın. Devletler milletlerine kendi halklarına düşman ve tehdit nazarıyla bakmasın. Ertelenemez değişim talepleri sağlıklı şekilde gerçekleşsin istiyoruz'' diye konuştu.

Halkının taleplerine arzularına kulak tıkayan, halkının inançlarına, beklentilerine duyarsız kalan, kendi halkını düşman ve tehdit gören hiçbir yönetimin uzun süreli ayakta kalmasının mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hele halkına bu noktada şiddet uygulayan, gayriinsani yöntemlerle talepleri bastırmak isteyen hiçbir yönetim istikametini koruyamaz, istikrarı sağlayamaz.

Ülkemizin, milletimizin menfaatlerini tek ses olarak savunmalıyız. Düşünün burada bile tek ses olamıyoruz. Bu nasıl bir yaklaşım tarzı, nasıl bir anlayıştır? Hemen 'bunu bile acaba nasıl fırsata dönüştürebiliriz?' CHP'ye bakıyorsun bu, MHP'ye bakıyorsun bu, diğerlerine bakıyorsun bu. Muhalefeti böyle bir fikri yapı içindeyken, yandaş ve candaş medyasına bakıyorsun, o da aynı. Sorumlu davranmak diye bir şey söz konusu değil. Büyük bir ülkenin muhalefeti, büyük ülkenin medyası ve aydınları gibi kendilerini davranmaya davet ediyorum.”

Kılıçdaroğlu’nun sözlerini hatırlatan Erdoğan, “ Benim '2012'de siyaseti bırakacağımı' söylemişler kendisine. Halbuki, ben '2012'de siyaseti bırakacağımı' söylemedim. Son adaylığımdan sonra da ben aynı şekilde partimde hizmete, bana nerede ne görev vereceklerse aynı şekilde devam ederim.

Biz bunlar gibi gelmedik. Bunlar yukarıdan inme, paraşütle geldiler... İşte bir CD harekatıyla geldi, partiye genel başkan oldu” dedi.

''Bunlar on yıllar boyunca var olanı değil, görmek istediklerini gördüler'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kahramanmaraş olaylarına baktılar, orada sadece sinema filmi gördüler. Bunlar Çorum olaylarına baktılar, orada sadece Sünnilik gördüler. Gazi Mahallesi olaylarına baktılar, orada sadece Alevilik gördüler. Taksim'deki kanlı 1 Mayıs olaylarına baktılar, orada sadece izdiham gördüler. Bunlar Abdi İpekçi cinayetine; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Muammer Aksoy suikastlarına baktılar orada sadece dış mihrak gördüler. Bunlar Danıştay saldırısına baktılar türban gördüler. Başörtüsüne baktılar, gerici gördüler. Milletin inançlarına baktılar irtica gördüler. Kürt meselesine baktılar silah gördüler. Doğu, Güneydoğu meselesine baktılar Et-Balık gördüler.

Bunlar faili meçhullere baktılar hiçbir şey göremediler. Bunlar halka baktıklarında bidon kafa gördüler, göbeğini kaşıyan adam gördüler; yüzde 60 aptal gördüler. İşte şimdi de Sivas'a baktılar, göre göre Devlet Bakanımız Hayati Yazıcı'yı gördüler.

Hata bizde ki ellerine adres tutuşturduk. Oy vereceği sandığı bulamayanlar bizim verdiğimiz adresleri, Taksim'i, Sivas'ı, Dersim'i nereden bulacaklar.

Zaten, on yıllardır, bunlar görmeleri gerekeni görselerdi Türkiye inanın bugün çok farklı yerlerde olurdu. O deliller karatılmasaydı; o suikastların, faili meçhullerin, provokasyonların üzerine cesaretle gidilseydi; millete farklı adresler, farklı odaklar, mihraklar gösterilmeseydi, Türkiye'nin yakın tarihinde böyle karanlık delikler, böyle kara lekeler olmazdı.

Bu ülkenin ana muhalefet partisi genel başkanı terör örgütüne üye olmak istediğini açık açık beyan etse de terör örgütleriyle, çetelerle, karanlık güç odaklarıyla mücadele etmeye devam edecek; geçmişteki o karanlık provokasyonlara cesaretle karşısına dikilecek ve onlarla yüzleşeceğiz.''

10 yıl önce olan ekonomik krizi de hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Cumhurbaşkanı, Anayasa kitabını, kitapçığını demiyorum, aldı o günün iktidarının suratına fırlattı.

Şimdi MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli Mersin'de halka hitap ediyor. Şu ifadeleri kullanıyor: 'Alnımız açık, başarı da öpülmek için; ensemiz de açık, başarısızlığımızda tokat atılması için. Bir defa denenmek istiyoruz.' Mut İlçesinde, 2001 ekonomik krizinin 10. yıldönümünden bir gün önce de şunu söylüyor: 'Milletimizin bir özelliği var, o da şudur. Eğer birisi bir iş başarmışsa onu alnından öpelim, takdir edelim ama birisinin bir hatası olmuşsa onun da ensesine bir tokat atılır.' Sayın Bahçeli'yi, aziz milletimizin bu engin ferasetini, bu hakemliğini, bu olgunluğunu teslim ettikleri için tebrik ediyorum. Gerçekten de bu millet kendisine hizmet edeni alnından öpmüş, yüklediği emaneti de yere düşürenleri asla affetmemiş, seçim sandığında MHP liderinin deyimi ile ensesine tokadı vurmuştur. Ancak MHP Lideri 'bir defa denenmek istiyoruz' derken, 2001'de DSP ve ANAP'la iktidar ortağı iken, ülkeye ödettiği bedeli, ardından da 3 Kasım 2002 seçimlerinde ensesine yediği tokadı belli ki hatırlamıyor, hatırlamak istemiyor.

Başbakan Erdoğan, O dönemde 21 bankanın fona devredildiğini ve bunun bedelini halkın ödediğini belirterek, ''Ülkede, demokratikleşme, özgürlük adına hiçbir şey kalmadı. İstikrar, güven adına hiçbir şey kalmadı. Güven ve istikrar bu ülkeden gitti. Dış ve iç politikadaki anlayışını tamamıyla dışarıdan birileri şekillendiriyorsa, 'ben güçlü bir ülkeyim' diyemezsiniz. O dönemde bize bunu yaşattılar'' dedi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''8 yıl boyunca Türkiye'nin ekonomide elde ettiği başarıları tesadüf olarak görenler, bunu iddia edenler çıktı. 8 yıl boyunca ekonomide rekor seviyedeki başarıları uluslararası konjonktüre bağlayanlar oldu. Bunların tamamının yanlış olduğunu, olacağını, teğet geçeceğini söylediğimizde de dalga geçenler oldu. Sonunda ne oldu? Sonunda dünya, bütün kredi kuruluşları Türkiye'nin başarısını konuşmaya başladı.

Ey Sayın Bahçeli, sen borç yaptın biz ödedik. Bunları nasıl görmezsin. Ondan sonra sıkılmadan çıkıyorsunuz, 'burunlarından lime lime getireceğiz.' Sizin burnunuzdan kim lime lime getirecek diye merak ediyordum, Allah'tan millet getirdi.”

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bunu gördük, hakkı teslim ettik ama işte anamuhalefet Genel Başkanı aile sigortası olayında konuşurken, 'biz her aileye 600 lira, bin 200 lira vereceğiz' diyorsa, kuru sıkı atarsa, bu ülke ayağa kalkar mı? Öyle bir hale gelirsin ki alın teri sahibinin ücretini dahi ödeyemezsin. Sen SSK'da genel müdürlük yaptın. Senden önceki genel müdür artı değer devrederken, senin genel müdürlüğünün tamamında açık verdi ya hep zararla kapattın ya. Bir genel müdürlüğü idare edemeyen, nasıl olur da Türkiye'yi idare edecek?

CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye gönül veren kardeşlerime, parlamento dışı siyasi partilere söylüyorum. Bizim bütün bu adımlarımız, ülkenin milli bekası içindir. Gelin bunu beraber yapalım, bir olalım, beraber olalım, iri olalım, diri olalım diyoruz.''

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğu zaman ''bol keseden attığını'' söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''O zaman adaydın. şimdi genel başkan oldun. Antalya, İzmir, Mersin sizde. Hadi gel buralarda bu dediklerini uygulamaya koy, dürüstlüğünü, samimiyetini görelim,

Yapamaz çünkü İstanbul'a aday olduğu zaman bekardı, bekara karı boşamak kolaydır ama şimdi evli. Siyasi evlilik öyle kolay değildir. Madem yaptın bu siyasi evliliği, hadi bakalım yap bunları. CHP ve MHP bizi eleştirmeden, iğneyi bize batırmadan önce kendi özeleştirilerini yapsınlar, çuvaldızı kendilerine batırsınlar, geçmişte millete yaşattıklarının hesabını versinler, eğer vicdanları el veriyorsa, buyursunlar ondan sonra da bizi..."

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önce 'kaynak Kemal' dedi. Böyle basit yaklaşımlar olabilir mi? Bunlar çok çirkin. Ekonomide, tahsil hayatında böyle bir şey gördün mü? Ekonominin boğazı olanların hiçbirisi kalkıp da 'kaynak simit' demedi, 'kaynak biziz' demedi. Büyük proje dedikleri, 'hesabımızı kitabımızı yaptık' dedikleri bir projeyi bile, yalan yanlış rakamlarla, yanlış hesaplamalarla, dört işlem hatalarıyla açıkladılar. Bizim projeleri kendi yeni projeleri gibi açıklama yoluna gidiyorlar.''

CHP Genel Başkanı, SSK Genel Müdürüyken SSK hastanelerinin durumu neydi, bugün ne? Sabah 5'ten itibaren hastane önlerinde nasıl kuyruklarda beklediğimizi hatırlıyorsunuz değil mi?”

Sayfa Yükleniyor...