Kalemler Konuşunca...

Bir kitap yazıp 20 yıl sonra yayınlanmasını bekleyecek kadar sabırlı mısınız? Yaptığınız kitap eleştirisi yüzünden 1,5 yılınızın hapiste geçmesine razı mısınız? "Kalemler Konuşunca"da bu soruların yanıtını bulacaksınız.

Kalemler Konuşunca...

Yazmanın zorlu sürecine, bir de söyleşmenin zorluğu ve tadı eklenince ortaya "Kalemler Konuşunca" çıkmış. Erdem Öztop'un yeni kitabı, altı yıllık yoğun bir emekten süzülenlerle oluşturulmuş.

Kitap, Öztop'un geçtiğimiz haftalarda 1000. sayıyı gerilerde bırakan Cumhuriyet Kitap'ta yayınlanan çalışmalarından bir seçki. Kitap ekinde zamana yayılmış olarak okunan söyleşileri birarada, arka arkaya okumak söyleşilere başka bir bütünlük ve anlam boyutunu da eklemiş. Kalıcılık, yazının nihai hedefi değil mi?

Öztop'un 200'e yakın söyleşi arasından seçtikleriyle oluşan Kalemler Konuşunca'da, Adnan Binyazar, Ahmet Cemal, Ahmet Ümit, Ali Poyrazoğlu, Doğan Hızlan, Emre Kongar, Enis Batur, Füruzan, Hıfzı Topuz, İnci Aral, Kemal Bekir, Mehmet Eroğlu, Metin And, Mustafa Balbay, Nazlı Eray, Oktay Akbal, Osman Şahin, Tahsin Yücel var.

SAZ ÇALMAYI ÖĞRENEMEDİ AMA...
Öztop'un kitabın önsözünde yazdıklarına bakılırsa, saz çalmayı öğrenemiyor ama kitabı adadığı büyükbabasının "çok kitap okuyun" öğüdüne sıkı sıkıya bağlı kalıyor: Çocukluğumda, büyükbabam sık sık biz torunlarına, ' birincisi çocuk on bin kitap okumuş', 'Hiç olmadı bir saz çalmayı öğrenin' derdi. Büyükbabamı ben daha bu çalışmalara başlamadan kaybettim. Gençliğinden bu yana Cumhuriyet okuyan büyükbabamın okumaya, kültür-sanata olan merakının ve hayranlığının izinden gidiyorum ben de. Bu kitap ona adandı. Saz çalmayı öğrenemedim ama gene de bir kenarından ben de bulaştım kültür-sanata. Mutluyum.

YAZMAK İÇİN ÖDENEN BEDELLERİ UNUTMADAN...
"Kalemler Konuşunca", yazmanın ne kadar çileli bir iş olduğuna kitabın ilk sayfalarından başlayarak bir kez daha tanıklık ediyorsunuz. Yazıldıktan ancak 20 yıl sonra yayınlanabilen bir romanın yazarı Kemal Bekir'in duygularını, 20’den fazla öyküsü filme alınan Osman Şahin’in bir kitap eleştirisi nedeniyle 1,5 yıl hapis cezasına çarptırıldığını, Mehmet Eroğlu’nun TCK’nın 141-142 maddelerine muhalefetten 8 yıl ağır hapis ve 2 yıl sürgün cezasına mahkum edilmiş olduğunu biyografilerinden arka arkaya okumak, düşüncelere itiyor insanı.

Kitapta dikkatimi çeken bir nokta da yaşatmayı başaramadığımız Köy Enstitülerinin gücüne dair.  Dicle Köy Enstitülü Osman Şahin’in, “Dicle Köy Enstitüsü’ne girmeden önce ben, Toroslar’da yalınayak başı çıplak, kayıp bir oğlak çobanıydım. Ayağımın numarası olduğunu, sabun köpüğünün gözümü yaktığını ilk kez enstitüde öğrendim" sözü, yitirdiklerimizin değerini bir kez daha gözler önüne seriyor.

DUT AĞACININ GÖLGESİNDE OKUNAN ROMEO VE JULİET
Osman Şahin’in kitaptaki komşusu Adnan Binyazar da aynı enstitüden. Bir zamanlar Enstitü atlarını otlatırken, dut ağacının gölgesinde Romeo ve Juliet’i okuyan Binyazar’ın yazmak isteyenlere önerisi şu: Yazma isteği duyan çok kişi, önerilerimi öğrenmek istiyor. Bir edebiyatçının ağzından çıkmaması gereken iki öneride bulunuyorum onlara: dizinizi büküp outrun, zaman geçirmeden, kalemi elinize alın. Sizi yazmaya iten bellek birikimi, çağrışımlarla, gözünüzün önüne sıradağlar çıkacaktır. Bundan şu sonuç çıkıyor: Dağarcık yok, dağarcığı işlevsel kılma var.

"KİTAP AYNA GİBİDİR, YÜZÜNE BİR MAYMUN BAKARSA..."
Ve yazımıza Enis Batur'un Erdem Öztop'un, kitabın insanın dostu mu düşmanı mı olduğuna dair sorusuna verdiği yanıtla noktayı koyalım: "Bir vakitler şöyle bir tasarım olmuştu: İnsanlığa Büyük Zarar Vermiş Kitaplar'ı saptayacak bir soruşturmaya girişmek. Çevremde yaptığım küçük bir yoklama, kitap meraklılarının bu konuda derinlemesine düşünmüş olmadıklarını gösterdi bana, Kavga'mdan ötesine pek fazla geçemiyorlardı. Şüphe yok ki, doğru ölçüm yapabilmek elde değildir böyle bir durumda, öznel gerekçelerle önerilerde bulunulabilir ancak. Ayrıca bir kitabın insanlığa zarar vermiş olması, ille de onun zararlı olması anlamına gelmez. Büyük İskender'i Aristotoles yetiştirmişti. İmparator Julianus sahici bir bilgeydi, ama hem kendi, hem kitapları çok sayıda Hıristiyanın ölümüne yol açmıştı. Platon'un yazıya güven duymamakta haklı bir yanı vardır: Metin susuyorsa, yanıt veremiyorsa, yanlış anlaşılabilir de. Şimdi ne yapacağız, geçmişte yapıldığı gibi, III. Reich üzerinden Nietzsche'ye fatura mı çıkaracağız? Lichtenberg'in ikide bir andığım aforizmasını bir kez daha anımsatayım: Kitap ayna gibidir, yüzüne bir maymun bakarsa bir havarinin görüntüsünü yansıtamaz."

ERDEM ÖZTOP
1983 İzmir doğumlu. Lise yıllarına kadar Uşak'ta yaşadı. Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümündeki öğrenimini yarıda bıraktı. İlk yazısı 2002 yılında Cumhuriyet Kitap ekinde, ilk söyleşisi 2003'te Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlandı. Yedi yıldan bu yana Cumhuriyet Kitap ekinde ve Hürriyet Gösteri dergisinde düzenli söyleşileri yayımlanıyor. Halen yönetici asistanı ve medya sorumlusu olarak çalışıyor. 

Sayfa Yükleniyor...