Karayılan: İsrail özür dilesin

İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın PKK ile temas kuracağı yönündeki iddialara yanıt veren Karayılan, ''İsrail önce PKK'dan özür dilesin'' dedi.

İran tarafından yakalandığı iddia edilen ancak bu bilgi daha sonra yalanlanan PKK elebaşı Karayılan ortadan kaybolduktan uzun bir süre sonra ilk kez açıklama yaptı. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın PKK ile temas kuracağı yönündeki iddialara yanıt veren Karayılan, PKK’nın ilkelere dayanan bir hareket olduğunu söyleyerek, “PKK herhangi bir devlete karşı kendisini kullandıracak bir hareket değildir” dedi.

PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı'na konuşan Karayılan sözlerini, “Eğer İsrail devleti PKK ile ilişki kurmak istiyorsa önce PKK önderliğini (Abdullah Öcalan’ı kastediyor) uluslararası bir komployla teslim alıp, ’ye verilmesinde oynadığı rolden dolayı PKK ve Kürt halkından özür dilemesi gerekmektedir. Ayrıca PKK’nin askeri eğitim ve benzeri şeylere ihtiyacı yoktur” şeklinde sürdürdü.

TÜRKİYE İSRAİL’İ SAVUNMADA STRATEJİK ÜLKE
“Türkiye, İsrail’in stratejik düzeyde savunulmasını üstlenen bir ülkedir” diyen karayılan “İsrail ile adeta savaş eşiğine gelecekmiş gibi bir hava yarattılar. Bu sansasyonel bir şeydir. İçi boş bir söylemdir. Bu daha çok kamuoyunu yanıltmak, özellikle Arap âlemine mesaj vermek için yaratılan bir gerginliktir.” diye konuştu.

Karayılan’ın açıklamalarından bazı cümleler şöyle:

-İkinci bir Lozan tertipleniyor. İkinci bir Lozan’ın tertiplenmesinden önce Kürtleri bastırma hareketi söz konusudur.

-12 Eylül askeri - faşist cunta çizgisinin halklar karşısında yenilgiye uğramış olması bir gerçektir. Ama bunun böyle sonuçlanmasında kimin rol oynadığı da açık ortadadır. Başta Kürdistan özgürlük mücadelesi ile Türkiye halkının emekçi kesimlerinin, sol hareketin ve dürüst bir takım dini çevrelerin, yine demokrasiden yana olan kesimlerin geliştirdiği direnişlerin bir sonucu olarak bu sonuç elde edilmiştir.

-AKP kıştan beri şiddet kullanma kararını vermiş ve bunun hazırlıklarını yapmıştır. Mesela İran ile yaptığı görüşmeler, ortak harekât planı -şimdi biraz tehlikeye girmiş bulunuyor- kış aylarında tartışılmış ve kararlaştırılmıştır. Seçimleri kazanmasıyla birlikte bu konudaki keskinliğini net bir biçimde ortaya koydu.

-Türkiye’de AKP hükümeti bundan birkaç yıl önce Kürt sorununa sıcak yaklaştığını, Kürt sorununu çözeceğini söyledi ama onun da esasen Kürtleri bir komployla oyalayarak, yanıltarak, Osmanlı dönemindeki gibi egemenliği altına alma politikasından başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır. Bu anlamda biz Kürtlere dönük bir politikanın olduğu açık bir gerçektir. Amaç, bizi zayıflatma ve geriletmedir; Kürtleri statüsüz bırakmadır. Biz statüden bahsettiğimizde bize yönelik saldırılar arttı. Açık ki Kürtlere artık bir statü gerekiyor. Bölgenin yeniden dizaynında Kürtler de mutlaka bir statü kazanarak çıkmalıdır. Ama onlar bunu istememektedirler. Onun için yeni karar ve saldırı planlarıyla sürece müdahale etmiş olmaktadırlar. Artık bu gerçeğin bütün Kürt siyasetçileri tarafından ve özellikle Güney Kürdistan liderlikleri tarafından okunduğunu düşünüyorum. Bu açıdan kimsenin ciddi hatalara gireceğini düşünmüyorum. Fakat herkesin dikkatli olması gereken bir dönemde bulunuyoruz.

-Öncelikle İsrail’in Dışişleri Bakanının gerçekten böyle bir şey söyleyip söylemediğini bilemiyoruz. Çünkü kendisi reddetti. Ama eğer söylemişse yanlış yapmıştır. PKK kendi ilkeleri doğrultusunda elbette ki ilişkilere açıktır. Ama herhangi bir devlete karşı kendisini kullandıracak bir hareket değildir. Eğer İsrail devleti PKK ile ilişki kurmak istiyorsa önce PKK önderliğini uluslararası bir komployla teslim alıp, Türkiye’ye verilmesinde oynadığı rolden dolayı PKK ve Kürt halkından özür dilemesi gerekmektedir. Ayrıca PKK’nin askeri eğitim ve benzeri şeylere ihtiyacı yoktur. Kendisinin derin askeri tecrübesi, bilgisi ve eğitme yeteneği vardır.

-Bölgeye komutanların gelişi, Milli Güvenlik Kurulu’nun karar alması, Sinirlioğlu’nun bugün Irak’a ve Güney Kürdistan’a gelmesi bu amaçladır. ‘Biz ezme hareketinde kararlıyız. Sizin de bize dâhil olmanız lazım; dâhil olmazsanız, siz de zarar görürsünüz’ mealinde şeyler söyleyecektir.

-Dün 11 Eylül’dü. Doğrudur, 11 Eylül, Amerika’da ikiz kulelere saldırının yıldönümüdür. Bu, çeşitli açılardan şimdi değerlendiriliyor. Ama 11 Eylül, Kürtler için daha önemli bir gündür. 11 Eylül, Güney Kürdistan’da Mele (Molla) Mustafa Barzani önderliğinde 1961 ayaklanmasıyla mücadeleyi başlatmanın ellinci yıldönümüdür.

-PJAK bir yıldan beri zaten ateşkes halindeydi. Herhangi bir eylem yapma durumunda değildi. Ama İran devleti yine de top atışlarını yaptı, sonra da Kandil’e dönük operasyon başlattı. Aslında İran devleti de bize tek amacın biz olmadığını söyledi. Amaç, biraz da Kürdistan bölge hükümetine mesaj vermek ve onu etkilemekti. Hatta onun için Kandil’i vurmadan önce Haci Ümran ve Çoman’ı vurdular. Sonra da Kandil’e yöneldiler, Kandil’de de bir sınır sorunu ortaya çıktı. Öyle ki yeni dedikleri sınır Kandil’in önemli bazı yerlerini içine alıyor. Burada biz İran ile karşı karşıya geldik. Evet, PJAK durumu böyle ortaya çıktı.

Sayfa Yükleniyor...